Prof.
Dr. Adnan Demircan
Günümüzde
sık sık gündeme gelen kavramlardan biri mehdiliktir. Gün geçmiyor ki kendisinin
mehdi olduğunu ihsas ettiren ya da mehdi olduğunu söyleyen birilerinin
haberiyle veya bununla ilgili bir söylentiyle karşılaşmayalım.
Bu
yazımızda İslam tarihinde ortaya çıkan mehdilerle ilgili kısa bilgi vermeye
çalışacağız. Burada kavramın hadis ya da kelam kitaplarında nasıl yer aldığına
ya da hangi bağlamda kullanıldığına değinmeyeceğiz. Mehdi unvanını farklı
amaçlarla kullanan kişilerden söz edeceğiz.
Mehdi
kavramı Kur’an’da kullanılmamakla birlikte Arapların bilmedikleri bir kelime
değil. Kur’an’da aynı kökten gelen bazı kelimeler var. Hadislerde ise mehdi
kelimesi kullanılmış. Hz. Peygamber dönemi ve sonrasında “kurtarıcı” anlamında
bir mehdi algısı olup olmadığı tartışılabilir. Ancak tarih perspektifinden
baktığımızda ortaya çıkan mehdilerden hareketle bu anlayışın zamanla
şekillendiğini söylemek mümkündür.
İslam
tarihinin ilk dönemlerinde bazı kişilere mehdi denmesi kelimenin sözlük
anlamına uygundur. Bu açıdan Hz. Peygamber ve ilk dört halifenin yanı sıra
başkaları da mehdi olarak zikredilmişlerdir. Mehdilik inancının tarihî süreçte
şekillenmiş olsa da erken dönemde, uzun yıllara yayılan ve kolektif muhayyilenin
inşa edici rolünün etkisiyle olgunlaştığı kuvvetle muhtemeldir. Kavramsallaşma
sürecinde iktidar-muhalefet ilişkisinin ve dönemin yöneticilerinin baskılarına
karşı meşruiyet arayışlarının etkisi olmuştur. Özellikle Şiî dünyada gelişme
ortamı bulan mehdilik anlayışı erken dönemlerden itibaren siyasî bir hareket
olan Şîatü Ali tarafından kullanılmıştır.
Mehdilik
unvanını ilk kullananların bu unvanı daha çok siyasî bir argüman olarak
düşündüklerini söylemek yanlış değildir. Kavramın dinî mahiyet kazanması ile
siyasî kullanımının birlikte olması bu tespiti yapmamıza engel olmaz. İlk
dönemlerde Mehdi olarak zikredilen kişiler hakkında oluşturulan “kurtarıcı”
imajının genellikle vefatlarından sonra ortaya çıktığı söylenebilir. Bu anlamda
mehdi olduğuna ve gelip insanları kurtaracağına inanılan kişilerden biri Hz.
Ali’nin oğlu Muhammed b. el-Hanefiyye’dir [Hanifeli Kadının Oğlu]. Öldükten bir
süre sonra gerçekte vefat etmediği ve gelip yeryüzünde adaletle hükmedeceğini
savunanlar olmuştur.
Mehdi
olarak zikredilen bazı kişiler bir yana bu unvan siyasî-dinî anlamda erken
dönemde Hz. Hasan’ın ahfadından olup Abbasîlerin ikinci halifesi Ebû Cafer
Mansûr döneminde ayaklanan Muhammed b. Abdullah’tır. Nefsüzzekiyye lakabının
yanı sıra “el-Mehdî” lakabıyla anılmıştır. Abbasoğulların, Alioğullarının
hilafet hakkını vermediklerini düşünerek Ebû Cafer Mansûr’a muhalefet etmiştir.
Kısa süren ayaklanması öldürülmesiyle son bulmuştur (ö. 145/762). Mehdi lakabı
onun ölümünden sonra adamları tarafından kullanılmıştır.
Vefatından
sonra taraftarlarınca mehdi olduğuna inanılan kişilerden biri de İmam
Cafer’dir.
“el-Mehdî
Billah” lakabı Abbasîlerin üçüncü halifesinin de unvanıdır. Abbasî halifelerine
veliaht oldukları zaman bir unvan verme geleneği çerçevesinde Mehdi lakabının
yanı sıra aynı kökten türeyen el-Hâdi İlelhak (ö. 170/786) ve el-Mühtedi Billah (ö. 256/870) unvanları da kullanılmıştır.
Mehdî lakabının kullanılması, Abbasî halifelerin kendilerine saygınlık
oluşturma çabasının sonucudur.
Mehdî
unvanını kullananlardan biri de Fâtımîler Devleti’nin kurucusu Ubeydullah b. Hüseyn b. Ahmed el-Mehdî
el-Fâtımî’dir (ö. 322/934).
Endülüs Emevîleri halifelerinden Ebü’l-Velîd Muhammed b.
Hişâm b. Abdülcebbâr b. Abdurrahman en-Nâsır (ö. 400/1010) Mehdî Billah
unvanını kullanmıştır
Muvahhidler Devleti’nin kurucusu olan Ebû Abdullah Muhammed
b. Abdullah b. Tûmert el-Berberî es-Sûsî (ö. 524/1130) mehdiliğini ilan edip
etrafına insanları toplayan biridir.
Yemen Zeydî imamlarından Ebû Tayr Ahmed b. Hüseyn b. Ahmed
b. Kāsım er-Ressî (ö. 656/1258) el-“Mehdî-Lidînillah” unvanını kullanmıştır.
Siyasetçilerin dışında bazı âlimer için de mehdi lakabının
kullanıldığı bilinmektedir. Nitekim ilk Hanefî Ezher şeyhi de Mehdi lakabını kullanmıştır. Muhammed el-Mehdî b. Muhammed Emîn b.
Muhammed el-Abbâsî (ö. 1315/1897).
Mehdi
lakabının tasavvufi gelenek için de de kullanılmıştır. Senûsiyye tarikatının piri Muhammed b. Ali es-Senûsî’nin
oğlu ve Senûsiyye tarikatının şeyhi olan Seyyid Muhammed el-Mehdî b. Muhammed
b. Ali es-Senûsî (1844-1902) de Mehdi olarak anılmıştır.
Mehdilik,
taraftar toplamak amacıyla kullanılabilecek önemli dinî-siyasî kavramlardan
biridir. Bu sebeple tarihte birçok mehdi ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri
Sudanlı bir mutasavvıf olan Muhammed
Ahmed b. Abdullah b. Fahl b. Abdilvelî b. Abdillâh el-Mehdî’dir (ö. 1302/1885).
Yaşadığı dönemde onun etrafına mehdi olduğuna inanan birçok insanı topladı. 9
Ramazan 1302’de (22 Haziran 1885) hastalıktan ölünceye kadar Sudan’a hâkim
oldu.
Bugün de piyasada bir kısmı müritleri ve taraftarları
arasında kapalı devre grup içi mehdi olarak kabul edilenler, bir kısmı
kendilerinin mehdi olduğunu ima edenler, bir kısmı ise sıyırmış oldukları aleni
olarak görülebilen birçok mehdi mevcuttur. Günümüzde kavrama yüklenen anlam ile
ilk dönemlerde siyasî alanda yüklenen anlam arasında büyük bir fark olduğu
açıktır. Mehdilik iddiasında bulunanların behemehâl alanın uzmanları tarafından gözetim
altına alınarak tedavilerinin ihmal edilmemesi elzemdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder