SİYER İLMİNİN ÖNCÜLERİ: VEHB B. MÜNEBBİH
Prof. Dr. Adem APAK
GİRİŞ
İlk siyer çalışmaları esas olarak sahâbe nesliyle
başlar. Fakat onlar bu konuda müstakil kitap yazmamışlar, sadece ulaştıkları
bilgileri bir taraftan düzensiz bir şekilde kaydederken diğer taraftan da
kendilerinde bulunanı sonraki kuşağa şifahi olarak nakletmişlerdir. Bu sebeple
siyer ve meğâzîye ait ilk eserleri yazmak Müslümanların ikinci nesli olan
Tâbiûna nasip olmuştur. Nitekim onlar da Hz. Peygamber (sav) zamanına ait bazı
yazılı vesikalar yanında ashâbdan kendilerine sözlü gelenekle intikal eden haberleri
hem nakletmeye hem de kronolojik esasa göre yazmaya başlamışlardır. Bu tür
telif faaliyeti hicretin birinci asrında süratli bir gelişme göstermiş,
bilhassa Emevîlerin sonu ile Abbâsîlerin başında ilk büyük siyer eserleri
ortaya çıkmaya başlamıştır. Siyer alanında zikri geçen dönemin en mühim
simaları ise Ebân b. Osman, Urve b. Zübeyr, Şurahbil b. Sa’d ile Vehb b.
Münenbbih’tir. Vehb aynı zamanda İslâm öncesi haberlerin rivayetiyle meşgul
olanlar arasında da yer alır ki bu konuda kendisiyle birlikte öne çıkanlar ise
Ubeyd b. Şeriyye, Muhammed b. Sâib el-Kelbî, Ka’bu’l-Ahbâr’dır. Adı geçen âlimler
eski hikâyeleri ve hurafeleri rivayet etmekle birlikte Yahûdî efsanelerini de
nakletmişlerdir. Dolayısıyla onlar İslâm’daki İsrâiliyâtın da kaynakları kabul
edilirler.[1]
A. HAYATI
Ebû Abdullah olarak
künyelenen Vehb b. Münebbih b. Kâmil b. Sîc b. Zîkibâr[2]
hicretin 34. (654-55) yılında Hz. Osman’ın halifeliği döneminde Yemen
topraklarında San‘a yakınlarındaki Zimâr’da doğdu. Fars asıllı olan babası
Horasan’ın Herat şehrindendir. İran Kisrâsı tarafından bu şehirden sürgüne
gönderilenlerden[3] veya Yemen’i işgal etmiş bulunan Habeşlilere
karşı yerli halka yardım etmeleri için Yemen’e yollanan ve buraya yerleşen Fars
askerlerin çocuklarındandır. Bu çocuklar daha sonra Ebnâ olarak isimlendirilmiş
ve Yemen siyasetinde büyük etkinlik göstermişlerdir. Yemen’deki kültür ve
siyaset gücünü elinde bulunduran bu topluluk zamanla Araplaşmıştır. Yerli Arap
kabileleriyle Ebnâ arasında özellikle İran nüfuzunun azalmaya başladığı
sıralarda bazı mücadeleler olmuştur.[4]
Vehb b. Münebbih babası Farslı annesi Arap olan Ebnâ grubuna mensup olarak
dünyaya gelmiştir. Zehebî onun hakkında şöyle bir açıklamada bulunur: “Vehb’in
babası Münebbih, Herat’tan Kisrâ zamanında ayrılmış, Nebî (sav) zamanında
Müslüman olmuştur”.[5]
Vehb’in annesi Arapların
Kahtânî koluna mensup kabilelerden Himyerî soyundan gelir. Vehb’in Hemmâm,
Ma‘kıl, Abdullah, Mesleme (veya Ömer) ve Gaylân adlı beş erkek kardeşi vardır.[6]
Kendisinden daha büyük olan kardeşi Hemmâm, Ebû Hüreyre’den rivayette bulunmuş
ve Vehb’den önce ölmüştür.[7]
Vehb b. Münebbih Yemen’de dünyaya gelmiş olmasına ve burada yaşamasına rağmen
asıl vatanı ve baba yurdu olan Herat’la ilişkisini kesmemiş, sık sık burayı
ziyaret etmiştir.[8]
Yahûdî kaynaklı rivayetleri
çok iyi bilmesi onun yahûdî asıllı olduğunu hatıra getirse de kendisi Yahûdî
değildir. Bununla birlikte Arap teliflerinde yaygın olarak bulunan İsrâiliyâttın
çoğu kendisine nisbet edilir. Vehb, sahâbeden Abdullah b. Abbâs, Abdullah b.
Ömer, Câbir b. Abdullah, Enes b. Mâlik, Ebû Saîd el-Hudrî ve Nu‘mân b.
Beşîr’den hadis rivayet etmiştir. Tâbiînden Tâvûs b. Keysân, kardeşi Hemmâm,
Ebû Halîfe el-Basrî, aynı zamanda talebesi olan Amr b. Dînâr ve Amr b. Şuayb
gibi isimlerden rivayette bulunmuş, kendisinden ise oğulları Abdullah ve
Abdurrahman, kardeşi Ma‘kıl’in oğulları Abdüssamed ve Akīl, torunları İdrîs b.
Sinân ve Bekkâr b. Abdullah, ayrıca Amr b. Dînâr, Dâvûd b. Kays es-San‘ânî,
Rebîa b. Ebû Abdurrahman gibi isimlerin rivayetleri vardır.[9]
Emevî halifesi Ömer b.
Abdülazîz’in Yemen valisi Urve b. Muhammed b. Atıyye döneminde San‘a kadılığı
yapan Vehb[10]
hayatının son yıllarında Vali Yûsuf b. Ömer es-Sekafî tarafından hapsedilmiş ve
işkenceye mâruz kalmıştır. Onun vali tarafından hapsedilip işkence görmesinde
kader konusundaki görüşlerinin etkin olduğu ileri sürülür. Vali Yemen idaresini
üstlendiği zaman Vehb b. Münebbih’i dövdürmüştür.[11]
Nitekim onun ölümü yediği bu dayaklara bağlanmıştır. Nitekim bu konuda
Ebu’s-Saydâ “Bu habis Yûsuf’un, Vehb b. Münebbih’i dövdürerek öldürdüğüne
şahidim” demiştir.[12]
Vehb b. Münebbih’in
vefat tarihi hakkında kaynaklarda farklı bilgiler bulunmaktadır. Nitekim onun
ölüm tarihi olarak hicri 110, 111, 113, 114 ve 116 yılları verilir. Bununla
birlikte onun Hicretin 113 veya 114. yılında (m.731-732) yıllarında vefat
ettiği bilgisi daha makbuldür. İbn Sa’d, onun Hişam b. Abdülmelik zamanında
San’a’da öldüğünü zikreder.[13]
Bazı kaynaklarda ise onun gördüğü işkence yüzünden öldüğü belirtilmektedir.[14]
Kabrinin ise Busrâ’nın batısında Asem denilen köyde olduğu zikredilir.[15]
B. İLMÎ ŞAHSİYETİ ve
METODU
Vehb b. Münebbih’in ilim
dünyasında şöhret kazanmasında zengin ilmî ve kültürel birikiminin büyük rolü
vardır. İlk yazılı hadis metinlerinden eṣ-Ṣaḥîfetü’ṣ-ṣaḥîḥa adlı mecmuanın
sahibi olan kardeşi Hemmâm hadis rivayetiyle tanınırken[16],
Vehb ise daha ziyade kadîm tarih ile meşgul olmuştur. Onun tarih konusundaki
ilgi alanları ise özellikle peygamberler tarihi ve İsrâilî haberlerdir. Nitekim
Tevrat’dan ve İsrailoğulları’na ait kitaplardan pek çoğunu okumuştur. İbn
Sa’d’da ondan şöyle bir rivayet aktarılır: “92 kitap okudum. Bu kitapların
hepsi gökyüzünden indirilmiştir. Bu kitapların 72 tanesi kiliselerde ve
insanların elinde bulunmaktadır. Bunların 20 tanesini az insan bilmektedir. Bu
kitaplardı bulduğum şudur: Kim arzulardan bir şeyi nefsine eklerse, kafir
olur”, “Ben otuz peygambere inan otuz kitabı okudum”. [17]
Kur’ân’a ve diğer ilâhî
kitaplara vukufiyeti Kur’ân ve hadislerde geçmiş ümmetler hakkında verilen
sınırlı bilgilerin ayrıntılarına dair rivayetleri elde etmesi, ayrıca Yunan,
Süryânî ve Himyerî dillerini iyi bilmesi hiç kimsenin okuyamadığı kadim
metinleri okuyabilmiş olması[18]
kendisine ilim aleminde haklı bir şöhret kazandırmıştır. Onun eski
kitabelerdeki maharetine dair Mes’ûdî şöyle bir rivayette bulunur: “Dımeşk
Mescidi’nin duvarında Yunanca yazılmış bulunan bir taş levha vardı. Ehl-i
Kitap’tan bir topluluğa bu yazıyı okumaları istendi. Ancak hiçbiri yazıyı
okuyamadılar. Bunun üzerine kitabe Vehb b. Münebbih’e götürülürdü. Vehb bu
kitabenin Dâvûd oğlu Süleyman zamanında yazıldığını söyledikten sonra
üzerindeki metni şu şekilde çevirdi: “Allah’ın adıyla. Ey Âdemoğlu, azıcık
ecelinden arta kalanı görseydin, uzun emelinde arta kalan için zühde
çekilirdin. İsteklerinden ve oyunlarından vazgeçerdin. Ayağın seni kaydırıp
ailen seni teslim ettiği zaman, sevgilin senden ayrıldığı zaman, yakının seni
uğurladığı zaman, sen ayağını sadece pişmanlığa atarsın. Sonra çağırır
durursun. Cevap veren olmaz, ailene dönemezsin, amelinde artma olmaz. Bu yüzden
ölümden önce hayatı, yok olmadan ve bir şey yapamaz halde senden alınmadan,
seninle işin arasına girmede önce gücü fırsat bil. Dâvûd oğlu Süleyman
zamanında yazıldı”.[19]
Vehb b. Münebbih’in
İsrâiliyât alanındaki bilgisinin diğer İsrâlî bilgilerin kaynaklarından olan Kâ‘b
el-Ahbâr ve Abdullah b. Selâm’dan ileride olduğunu söylediği nakledilmektedir.[20]
Kendisi müktesebatı sayesinde bilhassa İsrâiliyat’ın konusunda en önemli
kaynaklardan kabul edilir.[21]
Nitekim Zehebî onun hakkında: “ Onun müsned rivayeti azdır. İlminin büyük bir
kısmı İsrâiliyât konusundandır” değerlendirmesinde bulunmuştur.[22]
Vehb b. Münebbih,
özellikle Yemen ve eski Arap kavimleri hakkında detaylı bilgiler verir. Bilhassa
Necran Hıristiyanları ve Zû Nuvâs’ın onlara işkence etmesiyle ilgili
rivayetleri onun Hıristiyan kaynaklarından veya Necran hadisesiyle ilgili
haberleri duyan kişilerden alıntı yaptığını gösterir. Bu kaynaklar vesilesiyle
veya Hıristiyanlarla olan irtibatı neticesinde Mesih’in doğumu ve hayatı gibi
konularda geniş bilgiler elde etmiştir. Vehb’in eski Yemen kralları ve eski
Araplar hakkında rivayet ettikleri bilgiler ise büyük oranda kıssalardan
ibarettir. Onun zikredilenler dışında Araplar hakkında tarih bilgisi
niteliğinde olan malumatı son derece kısıtlıdır. Nitekim onun rivayetlerinde
Kuzey ve Orta Arabistan’da meskûn Hîre, Necid ve Gassânî Arapları hakkında
bilgiler bulunmaz. Dolayısıyla Vehb bu konuda Ubeyd b. Şeriyye gibi hikâyeciler
tabakasından olup haber ravileri seviyesine ulaşamaz. Belki de kendisini genel
tarih ve Arapların tarihi konusunda zayıf bulduğu için kimsenin ilgilenmediği
bir alana meylederek bu alanlarda rağbet gören kimse haline gelmiştir.
Binaenaleyh tarihçiler arasında onu aranır kılan hususiyeti İsrâilî hikayeler
ile Kur’ân’da zikri geçen geçmiş kavimlerle ilgili malumatıdır.[23]
Yaşadığı dönemde Tevrat
ve Talmut çalışmalarını öğrenmek isteyen âlimlerin Vehb b. Münebbih’in
rivayetlerinden istifade etmeleri mümkündür. Zira Vehb’in kendi diliyle
aktardığı rivayetler Tevrat ve diğer kutsal kitaplardan alınmış metinlerin
tercümeleridir. Tevrat, Talmut, Mişna ve Yahudilerin diğer kitaplarındaki
metinlerle karşılaştırdığımızda bunların gerçekten o kitapların doğru yapılmış
tercümeleri olduğu tespit edilirse bu kitapların bölümlerinin en eski
örneklerini elde etmiş olacağız. Bu da onlardan da eski tercümelere rehberlik
ederek o dönem Araplarının kültürlerini öğrenmede belki bize yardımcı
olacaktır.[24]
Ebü’l-Hasan el-İclî, Ebû
Zür‘a er-Râzî, Nesâî ve İbn Hibbân gibi âlimlerden Vehb’in sika bir râvi olduğu
nakledilmiştir.[25] Kaldı
ki Rivayetlerinin Kütüb-i Sitte’de yer alması Vehb’in sika kabul edildiğinin
önemli bir delilidir. Ahmed b. Hanbel onun hakkında “Kendisi Ebnâü’l-Furs’tan
şerefli bir kişi idi. Yemen ehlinden kimin Zî veya kimin Zû unvanı varsa o
şereflidir”[26] derken,
İclî, Ebû Zür’a ve Nesâî onun sika olduğunu beyan etmişlerdir.[27]
Kütüb-i Sitte’deki
rivayetlerinin hiçbiri esas alanı olan kadîm tarihle veya peygamber
kıssalarıyla alâkalı değildir. Onun tarih ve peygamber kıssalarıyla ilgili
rivayetleri ise bilhassa Abdürrezzâk es-San‘ânî ile İbn Ebû Şeybe’nin
musannefleri, İbn Kuteybe’nin el-Maʿârif’i ve ʿUyûnü’l-Aḫbâr’ı,
Ebû Nuaym’ın Ḥilye’si gibi eserlerde ve İbn Kesîr’in el-Bidâye’si gibi
tarih kitaplarında bulunmaktadır.
Yukarıda zikredildiği
gibi ulemânın ekseriyetinin Vehb hakkındaki olumlu görüşlerine katılmadığını
söyleyen M. Reşîd Rızâ, onun rivayetler veya teşeyyu‘ doktrini aracılığıyla
İslâm’ı içeriden yıkmaya çalışan Farslılar’la iş birliği içine girdiğini ileri
sürmüştür.[28] Benzer
şekilde Vehb b. Münebbih aracılığıyla birçok İsrâilî rivayetin tefsir
kitaplarına girdiğini, ancak bunların bizzat Vehb tarafından uydurulduğu
düşüncesini benimsemediğini söyleyen Muhammed b. Muhammed Ebû Şehbe de
İsrâiliyat’ın nakline aracılık etmesi yüzünden Vehb’in eleştirilebileceğini
belirtmiştir.[29]
Vehb b. Münebbih’in sayıları
yetmiş ile doksan üç arasında değişen kutsal metinleri okuduğunu söylediği
zikredilmektedir.[30]
Bu sayı abartılı olmakla birlikte kendisinin önceki kitaplara vukufiyetini
göstermesi bakımından önemlidir. Onun geçmiş peygamberler ve ümmetler
hakkındaki bilgisinin bir kısmını bu metinlerden bir kısmını da yahudi ve
hıristiyan âlimleriyle teması sayesinde elde ettiği belirtilir.[31]
Vehb b. Münebbih, erken
devrin önemli tartışma konularından biri olan kader meselesiyle de ilgilenmiş,
bir dönem kaderi inkâr eden anlayışı benimseyip bu konuda Kitâbü’l-Ḳader
adıyla bir eser kaleme almış[32],
ancak kutsal kitapları okuduktan sonra bu görüşünden vazgeçerek pişmanlığını
dile getirmiştir.[33]
C. ESERLERİ.
1. Meğazî Resûlillâh.
Eserin 228 (843) yılında istinsah edildiği söylenen ve Heidelberg’de bulunan
bir parçası Raif Georges Khoury tarafından Almanca çevirisiyle birlikte
neşredilmiş, M. J. Kister bu neşirdeki eksiklik ve yanlışlıklarla ilgili bir
makale yazmıştır. [34] İki
bölümden oluşan bu parçanın ilk bölümünde Hz. Peygamber’in Akabe buluşması,
müşriklerin Dârünnedve toplantıları ve hicret, ikinci bölümünde Hz. Ali’nin bir
seriyyesi hakkında bilgiler yer almaktadır. Bununla birlikte İbn İshâk, Vâkıdî,
İbn Sa’d, Taberî gibi tarihçiler onun eserini hiçbir yerde kaynak olarak
göstermemişlerdir.[35]
2.
Kitâbü’l-Mülûki’l-mütevvece min Ḥimyer ve aḫbârihim ve ḳıṣaṣıhim ve ḳubûrihim
ve eşʿârihim. Yemen tarihine ilişkin efsanevî halk hikâyeleriyle Tevrat ve
İncil’den alınmış rivayetlerden meydana gelen eser kısa bir dünya tarihini de ihtiva
eder. Vehb’in soyundan gelen İbn Hişâm’a nisbetle neşredilen Kitâbü’t-Tîcân fî
mülûki Ḥimyer’in (nşr. Fritz Krenkow, Haydarâbâd 1347; nşr. Abdülazîz
el-Mekālih, San‘a 1979, 2008; Kahire 1996) önemli bir kısmı Vehb’den aktarılan
rivayetlerden teşekkül ettiğine göre bu iki eserin aynı metin olduğu yahut İbn
Hişâm’ın Vehb’in eserinden büyük oranda faydalandığı ileri sürülebilir. Bu
kitapta eski Yemen krallarının haberleri ele alınmıştır. Görünen o ki,
Hindistan’da basılan ve İbn Hişâm’ın rivayetiyle gelen Kitâbü’t-Tîcân fî mülûki
Ḥimyer kitabı onun eserine dayanmaktadır. Bu kitabın içinde eski Yemen
krallarına ve başka kavimlere ait pek çok şiir ve kaside mevcuttur. Kitapta bu
anlamda İsrailiyat, Yemenlilerin hikayeleri ve başka haberler birbirine girmiş
halde bulunur. Ayrıca Tevrat’tan alınma İbranice teleffuz edilen ve bizzat
metniyle nakledilen bazı isimler de geçmektedir. Bu durum insanı söz konusu
bilgilerin Yahûdî kaynaklardan alındığı zannına sevk etmektedir. Kitapta geçen
diğer rivayetler ise genelde basit bilgilerden oluşmakta olup bu kitapta
İbnü’l-Kelbî ve ondan sonra yaşayan Hemdânî’nin kitaplarında görülen derinliği
bulmak mümkün değildir.[36]
3. Kitâbü’l-İsrâʾîliyyât.
Mitolojik unsurları tarihsel materyaller diye kabul ettiği ileri sürülen Vehb
b. Münebbih, bu eserinde geçmiş ümmetlere dair Kur’ân âyetlerini açıklarken
Eski Ahid’de yer alan mitolojik unsurlardan ve hikâyelerden yararlanmıştır.
Ayrıca bu eserinde Kâ‘b el-Ahbâr ve Abdullah b. Selâm’a dayandırılan
rivayetleri de toplamış, kutsal metinlerden yararlanarak bunlara başka
hikâyeler de eklemiştir.
4. Kitâbü’l-Mübtedeʾ (ve
ḳıṣaṣü’l-enbiyâʾ). Bazı kaynaklarda Ḳıṣaṣü’l-enbiyâʾ adıyla geçen eser kısas-ı
enbiyâ türünün ilk örneklerinden sayılır. Onun bu eserinde bir kısım rivayetler
gerek tarih gerekse tefsir eserleri vasıtasıyla bizlere kadar ulaşmıştır.
Nitekim İbn Hacer bu eserden doğrudan alıntı yapmıştır.[37]
5. Tefsîrü’l-Ḳurʾân.
Zümer sûresinden Vâkıa sûresine kadar olan âyetleri tefsir ettiği zikredilen
eserin bir nüshası Hindistan’da (Salar Jang Ktp., nr. 391) bulunmaktadır.
Bunların dışında Vehb’e
nisbet edilen diğer eserler şunlardır: Zebûr-i Dâvûd Tercemetü Vehb b.
Münebbih, Mevʿiẓa, Ḥikmetü Vehb b. Münebbih, Ḥikmetü Luḳmân, Fütûḥü Vehb b.
Münebbih, Ḳıṣaṣü’l-aḫyâr (aḫbâr), Vehb’e izâfe edilen Ḥadîs̱ü Dâvûd (nşr. R. G.
Khoury, Wiesbaden 1972) ile biri Hz. Peygamber’in sîreti (nşr. R. G. Khoury,
el-Meşriḳ, LXIV/4-5 [Beyrut 1970], s. 592-614) diğeri astrolojiyle (nşr. R. G.
Khoury, Arabica, XIX [Leiden 1972], s. 139-144) ilgili iki risâlenin ona
aidiyeti şüphelidir.[38]
KAYNAKLAR
·
Buhârî.
et-Târîhu’l-kebîr. 8 cilt, (thk. Seyyid Hâşim en-Nedvî), Dâru’l-Fikr,
Beyrut:ts.
·
Cevad
Ali. el-Mufassal fî târihi’l-Arab kable’l-İslâm.10 cilt Beyrut:1993.
·
Fayda Mustafa. “Ebnâ”, Türkiye Diyanet İslam Ansiklopedisi 10:78-79.
Ankara: TDV Yayınları, 1994.
·
Hatiboğlu
İbrahim-Birışık Abdülhamit. “İsrâliyât”, Türkiye Diyanet İslam Ansiklopedisi
23:199-202. Ankara: TDV Yayınları, 2001.
·
Hizmetli
Sabri. İslâm Tarihçiliği Üzerine, Ankara: 1991.
·
Horovitz Josef. “Vehb b.
Münebbih”, İslam Ansiklopedisi, 8:261.
·
Horovitz
Josef. İslâmî Tarihçiliğin Doğuşu, (çev. Ramazan Altınay-Ramazan Özmen),
Ankara: 2002.
·
İbn Hacer. Tehẕîbü’t-tehẕîb,
12 cilt, Haydarabad: 1325-1327.
·
İbn
Hacer. el-İsâbe fî temyîzi’s-sahâbe, 8 cilt, thk. Ali Muhammed
el-Becâvî, Beyrut: 1992.
·
İbn
Kesîr. el-Bidâye ve’n-nihâye, 14 cilt, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut: 1998.
·
İbn
Kuteybe. el-Maʿârif, (nşr. Servet
Ukkâşe), Kahire: 1981.
·
İbn
Sa’d. et-Tabakât, 8 cilt, Beyrut: ts, (Dâru Sâdır).
·
Kister, M. J. “On the
Papyrus of Wahb b. Munabbih”, BSOAS, XXXVII (1974), s. 545-571.
·
M. Ebû Şehbe. el-İsrâʾîliyyât
ve’l-mevżûʿât fî kütübi’t-tefsîr, Beyrut: 2005.
·
Mes’ûdî.
Mürûcü’z-Zeheb, (thk. Muhammed Muhyiddin Abdülhamid), 4 cilt, Mısır:
1964.
·
Mizzî, Tehẕîbü’l-Kemâl
fî Esmâi’r-Ricâl, (nşr. Beşşâr Avvâd Ma’rûf), 35 cilt, Beyrut:
1403-13/1982-92.
·
Öz
Şaban. İlk Siyer Kaynakları ve Müellifleri, İstanbul: 2008.
·
Özafşar
M. Emin-Mahmut Demir. “Vehb b. Münebbih”, Türkiye Diyanet İslam
Ansiklopedisi 42:608-610. Ankara: TDV Yayınları, 2012.
·
Reşîd Rızâ. Tefsîrü’l-Menâr,
12 cilt, Kahire: 1353-54; Beyrut: ts. (Dâru’l-Ma’rife), IX, 44.
·
Sandıkçı
Kemal. “Hemmâm b. Münebbih”, Türkiye Diyanet İslam Ansiklopedisi 17: 89.
Ankara: TDV Yayınları, 1998.
·
Şeşen
Ramazan. Müslümanlarda Tarih-Coğrafya Yazıclığı, İstanbul:1998.
·
Zehebî. Siyeru
A’lâmi’n-nübelâ, (thk. Şuayb Arnavud), 23 cilt Beyrut:1985.
[1] Cevad Ali, el-Mufassal fî târihi’l-Arab
kable’l-İslâm, 1:83.
[2] Buhârî, et-Târîhu’l-kebîr, I-VIII,
(thk. Seyyid Hâşim en-Nedvî), Dâru’l-Fikr, Beyrut: ts., 8:164.
[3] Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, (thk. Şuayb Arnavud),
Beyrut:1985, 4:544-546.
[4] Mustafa Fayda, “Ebnâ”, Türkiye Diyanet
İslam Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 1994), 10:78-79.
[5] Zehebî, Siyeru a’lâm, 4:545-546.
[6] İbn Kuteybe, el-Maʿârif, (nşr. Servet
Ukkâşe), Kahire: 1981, 459; Zehebî, Siyeru a’lâm, 4:545.
[7] İbn Sa’d, et-Tabakât, Beyrut: ts,
(Dâru Sâdır), 5: 544; Zehebî, Siyeru a’lâm, 5:311.
[8] Mizzî, Tehẕîbü’l-kemâl fî Esmâi’r-Ricâl, (nşr. Beşşâr
Avvâd Ma’rûf), I-XXXV, Beyrut: 1403-13/1982-92, 31:143.
[9] Zehebî, Siyeru a’lâm, 4: 545. Bu konuda bk. Şaban
Öz, İlk Siyer Kaynakları ve Müellifleri, İstanbul: 2008, 109-110.
[10] Mizzî, Tehẕîbü’l-kemâl 31:142; Zehebî, Siyeru
A’lâm, 1:545.
[11] Zehebî, Siyeru a’lâm 4:556.
[12] Mizzî, Tehẕîbü’l-kemâl, 31:161.
[13] İbn Sa’d, et-Tabakât, 5:543.
[14] İbn Hacer, Tehẕîbü’t-tehẕîb, Haydarabad: 1325-1327, 11:168.
[15] İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye,
Dâru’l-Ma’rife, Beyrut: 1998, 9:323.
[16] Kemal Sandıkçı, “Hemmâm b. Münebbih”, Türkiye
Diyanet İslam Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 1998), 17:189.
[17] İbn Sa’d, et-Tabakât, 5:543.
[18] Cevâd Ali, el-Mufassal, 1:84. Ayrıca bk. Josef Horovitz,
“Vehb b. Münebbih”, İslam Ansiklopedisi, 8:261.
[19] Mes’ûdî, Mürûcü’z-Zeheb, (thk. Muhammed
Muhyiddin Abdülhamid), Mısır: 1964, 3:166.
[20] Zehebî, Sireyu a’lâm, 4:546.
[21] Bu konuda bk. İbrahim Hatiboğlu-Abdülhamit Birışık,
Abdülhamit, “İsrâliyât”, Türkiye Diyanet İslam Ansiklopedisi (Ankara:
TDV Yayınları, 2001), 23:199-202.
[22] Zehebî, Sireyu a’lâm, 4:545.
[23] Cevad Ali, el-Mufassal, 1:85-86. Vehb b.
Münebbih’in metodu hakkında bk. Öz,Şaban, İlk Siyer Kaynakları ve
Müellifleri, 113.
[24] Cevad Ali, el-Mufassal, 1:87.
[25] Mizzî, Tehẕîbü’l-kemâl, 31:142.
[26] Mizzî, Tehẕîbü’l-kemâl, 31:142.
[27] Zehebî, Siyeru a’lâm, 1:545.
[28] Reşîd Rızâ, Tefsîrü’l-Menâr, Kahire: 1353-54; Beyrut:
ts. (Dâru’l-Ma’rife), 9:44.
[29] M. Ebû Şehbe, el-İsrâʾîliyyât ve’l-mevżûʿât fî
kütübi’t-tefsîr, Beyrut 2005, 105.
[30] İbn Kuteybe, el-Maʿârif, 459.
[31] Cevâd Ali, el-Mufassal, 1:85-86.
[32] Zehebî, Siyeru a’lâm, 4:548.
[33] Mizzî, Tehẕîbü’l-kemâl,31:147.
[34] M. J. Kister, “On the Papyrus of Wahb b. Munabbih”, BSOAS,
XXXVII (1974), 556.
[35] Horovitz, Josef, “Vehb b. Münebbih”, 8:261.
[36] Cevad Ali, el-Mufassal, 1:186-187.
[37] İbn Hacer, el-İsâbe fî temyîzi’s-sahâbe,,
thk. Ali Muhammed el-Becâvî), Beyrut: 1992, 2:290.
[38] Bu konuda bk. Ramazan Şeşen, Müslümanlarda
Tarih-Coğrafya Yazıclığı, İstanbul 1998, 23; Sabri Hizmetli, İslâm
Tarihçiliği Üzerine, Ankara: 1991, 115-116; Josef Horovitz, İslâmî
Tarihçiliğin Doğuşu, (çev. Ramazan Altınay-Ramazan Özmen), Ankara: 2002, 121-122;
Öz, İlk Siyer Kaynakları ve Müellifleri, 110-113; M. Emin Özavşar-Mahmut
Demir, “Vehb b. Münebbih”, Türkiye Diyanet İslam Ansiklopedisi (Ankara:
TDV Yayınları, 2012), 42:608-610.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder