Cahiliye Düzeninin Evrensel Formülü: Temizleri Dışla
Abdurrahim Kaplan[1]
Cahiliye kavramı, İslam öncesi Arap toplumunu tanımlamak için kullanılmıştır. Günümüzde ise bu kavram, insanlık tarihinin farklı dönemlerinde ve farklı coğrafyalarda ortaya çıkan, benzer zihniyet kalıplarıyla karakterize edilen karanlık bir ahlaki ve toplumsal çürüme halini ifade eden evrensel bir metafor haline gelmiştir. Bu zihniyetin temel işleyiş prensibi şu evrensel formülde özetlenebilir:
“Temizleri dışla, geriye kalan kirlilik kendiliğinden
normalleşir.”
Bu formül, sadece tarihsel bir olgu değil aynı zamanda çağdaş
toplumlarda da kendini gösteren güçlü bir sosyal dinamiktir. Toplumların
çürümesi çoğunlukla doğrudan kötülüğün teşvik edilmesinden ziyade, iyilik ve
erdemin sistematik biçimde marjinalize edilmesiyle gerçekleşir. Kötülüğe karşı
koyan, ahlaki duruş sergileyen ve vicdan sahibi olanlar; kötülüğün devamı için
en büyük tehdit olarak görülür. Bu yüzden sosyal baskı, dışlanma ve
itibarsızlaştırma kampanyalarının hedefi haline gelirler.
Kötülüğün Meşrulaşma Mekanizması: İyilik Üzerinden
Manipülasyon
Toplumsal yozlaşma çoğunlukla kötülüğün doğrudan
propagandasıyla değil, iyiliğin, ahlakın ve erdemin dışlanmasıyla başlar.
İyiliğin gündelik hayattan çekilmesi, kötülüğün serbestçe dolaşmasının önünü
açar. Bu süreçte iyilik, “aşırılık”, “fanatizm” veya “gericilik” gibi
etiketlerle yaftalanır ve böylece toplumsal bilinçte etkisizleştirilir. Modern
düşünürlerden Zygmunt Bauman, “ahlaki mesafelenme” kavramıyla bu süreci
açıklar: bireyler ve kurumlar, ahlaki sorumluluktan uzaklaştırıldıklarında
kötülük kolaylıkla sıradanlaşır. Bu noktada kötülüğün yayılması, iyiliğin yok
edilmesiyle eş zamanlı ilerler. İyi olanın yalnızlaştırılması, sadece
bireylerin değil, toplumsal düzenin ve ahlakın da çözülmesine yol açar.
Kur’ân kıssalarında bu yapısal dönüşüm açıkça
gözlemlenebilir. Lût, Nûh, Âd, Semûd, Medyen, Eyke gibi kavimlerin ortak
noktası, iyileri -yani dürüstlüğü, iffeti, tevhidi ve merhameti temsil
edenleri- sistematik biçimde dışlamalarıdır. Bu dışlama, yalnızca bir sosyal
refleks değil; organize bir yozlaştırma stratejisidir. İyilerin dışlandığı
toplumlarda kötülük kurumsallaşır.
Kur’ân Kıssalarında Temizliği Dışlama Zihniyeti
Kur’ân, insanlık tarihindeki ahlaki sapmaların ve toplumsal
çürümelerin hem sebeplerini hem de sonuçlarını açıklayan güçlü anlatılar sunar.
Bu anlatıların temelinde, temiz olanın dışlanması, yani erdemin tehdit gibi
algılanması sıkça karşımıza çıkar. En çarpıcı örneklerden biri Lût kavmidir:
“Lût’u da
(peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki: ‘Sizden önceki milletlerden hiçbirinin
yapmadığı fuhuşu mu yapıyorsunuz? Çünkü siz, şehveti tatmin için kadınları
bırakıp da şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz taşkın bir
milletsiniz.’ Kavminin cevabı ise: ‘Onları memleketinizden çıkarın; çünkü onlar
fazla temizlenen insanlarmış!’ demelerinden başka bir şey olmadı” (A’râf 7:80–82).
Bu ayetlerde dikkat çeken unsur, sadece sapkınlığın varlığı
değil, aynı zamanda sapkınlığı sorgulayanların hedef alınmasıdır. Lût’un kavmi,
sapkınlığı doğal ve meşru kabul etmekle kalmamış; ona karşı duranları “aşırı
temizlik”le suçlayarak toplum dışına itmeyi teklif etmiştir. Bu durum, günümüz
toplumlarında da sıkça rastlanan bir psikolojik savunma mekanizmasının erken
bir örneğidir: ahlaki üstünlüğe karşı duyulan rahatsızlık. Psikolojide bu durum
"yansıtma" (projection) olarak adlandırılır: kişi, kendi kirli
arzularını, temiz olanın varlığıyla yüzleşmek zorunda kaldığı için bastırır ve
bu bastırmayı ortadan kaldırmak adına temiz olanı yok etmeye yönelir. Böylece
temizlik, kirli yaşam tarzının sorgulanmasına neden olan rahatsız edici bir
“ayna”ya dönüşür.
Modern Cahiliye: Temizliği Dışlayan Yeni Zihniyet
Cahiliye döneminde olduğu gibi modern toplumlar da benzer bir
zihniyetle hareket etmeye devam ediyor. Yöntemler ve kavramlar değişmiş olsa da
temel formül değişmemiştir: iyiliği temsil edenleri dışla, geriye kalan kötülük
sıradanlaşsın. Bugün bu zihniyet, bireysel özgürlük, yaşam tarzı seçimi ve hak
savunuculuğu adı altında kamufle edilmiştir. Modern dünyada aile, cinsiyet,
iffet, sadakat, fıtrat gibi kavramlar artık bir değer olmaktan çok, sorgulanan,
hatta aşağılanan yapılar haline gelmiştir. Toplumsal normlar yerini kişisel haz
merkezli bir yaşam biçimine bırakmış, ahlak ise bireyin öznel tercihi
sayılmıştır. Bu durum, ahlaki görecelik (moral relativism) adıyla
meşrulaştırılmakta ve “tek bir doğrunun olmadığı” iddiasıyla her türlü
sapkınlık serbestleştirilmektedir. Bu bağlamda medya, popüler kültür, akademi
ve hatta zaman zaman hukuk sistemleri, “temiz kalanlar”ı hedef alan bir işlev
üstlenmektedir. Aile değerlerini savunanlar “gerici”, iffeti savunanlar “kadın
düşmanı”, fıtratı savunanlar “bilim karşıtı”, geleneksel ahlakı savunanlar
“özgürlük düşmanı” olarak damgalanmaktadır.
Bu yeni
cahiliye, eski dönemlerden farklı olarak daha sofistike araçlarla çalışır:
-Televizyon dizilerinde ahlaksızlık normalleştirilir.
-Sosyal medyada linç kültürüyle farklı düşünenler susturulur.
-Akademik çevrelerde geleneksel değerler “bilim dışı”
sayılır.
Kısacası; temizlik, iffet, sadakat ve merhamet gibi kavramlar
sistematik biçimde marjinalleştirilmekte, iyilik ise neredeyse “suç” haline
getirilmektedir.
Toplumsal Bellek: Temiz Kalanların Direnişi ve Zaferi
Kur’ân kıssaları yalnızca geçmiş kavimlerin hikâyesi
değildir; zihniyetlerin evrensel akışını ve sonuçlarını gösteren ahlaki
pusulalardır. Bu anlatılar, sadece bireyler için değil, toplumlar ve
medeniyetler için de yol gösterici niteliğe sahiptir. Özellikle temizliği ve
hakikati temsil edenlerle, onları dışlayan toplulukların akıbeti arasındaki
ilişki vurgulanarak çok önemli bir mesaj verilir: Hakikate sırt çeviren
toplumlar, er ya da geç kendi çöküşleriyle yüzleşir.
Lût’un kavmi, ahlaki sapkınlıklarını meşrulaştırmak için
temiz olanı dışladı. Ancak helâk edilen onlar oldu. Lût’un eşi, bir peygamber
hanesinde olmasına rağmen kalben sapkınlara destek verdiği için helâkten
kurtulamadı. Nûh’un oğlu ise babasının imanına rağmen, inançsızlığı yüzünden
tufanda boğuldu. Bu örnekler bize şunu gösteriyor: İnanç ve ahlak, soyla ya da
statüyle değil, duruş ve tercihle anlam kazanır.
Modern dünyada da durum farklı değildir. Ahlaki yozlaşmayı
teşvik eden sistemlerin ayakta kalabilmesi ancak temiz kalanların
bastırılmasıyla mümkündür. Çünkü iyiler sustuğunda, kötüler sadece ses
kazanmaz; aynı zamanda meşruiyet zeminine de kavuşurlar. Doğru susarsa, yanlış
“gerçek” gibi görünür. Bu yüzden temizliğin dışlanması, sadece bireysel değil,
toplumsal bir felakettir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu durumu asırlar öncesinden
haber verircesine şöyle buyurmuştur: “Nice saçları dağınık, kapıdan kovulsa
kimsenin yüz vermeyeceği kimseler vardır ki, Allah adına yemin etse, Allah onu
boşa çıkarmaz” (Müslim,
Birr, 136; Tirmizî, Birr, 67). Bu hadis, toplumun dışladığı, hor gördüğü ama Allah katında en değerli
olanların sessiz kahramanlar olduğuna işaret eder. Temiz kalanların
bastırılması yeni bir olgu değil, insanlık tarihi kadar eskidir. Fakat bütün
karartmalara rağmen, tarih boyunca hakikate sahip çıkanlar galip gelmiş; zulme
boyun eğmeyenler, fikirleriyle ya da mücadeleleriyle iz bırakmıştır. Temizlik
ve ahlak, zaman zaman bastırılmış olsa da vicdanlarda sönmeyen bir meşale gibi
daima varlığını sürdürmüştür.
Ahlaki çöküşün sıradanlaştığı, değerlerin
değersizleştirildiği bir çağda yaşamak, insanı ister istemez ya sistemin
parçası olmaya ya da sistemin dışında kalmaya zorlar. Bugünün dünyasında temiz
kalmak, sadece kişisel bir tercih değil aynı zamanda sistematik bir yozlaşmaya
karşı sessiz fakat güçlü bir direniş biçimidir. Çünkü artık temizlik sadece
korunacak bir değer değil, savunulması gereken bir mevzidir.
Toplumda temizlik, dürüstlük, adalet, iffet, sadakat ve
merhamet gibi değerleri yaşatmak isteyen bireyler, çoğu zaman yalnız kalabilir,
dışlanabilir, hatta aşağılanabilir. Peygamberimiz bu dışlayıcı zihniyeti
"cahiliye" olarak tanımlar. Ebu Zer (r.a.), Bilâl-i Habeşî’ye karşı
küçümseyici bir söz söylediğinde, Resûlullah (s.a.v.) çok sert uyarır: “Sen
hâlâ cahiliye davası mı güdüyorsun?” (Müslim, İman, 32). Bu olay bize gösterir
ki, temiz olanları; rengiyle, diliyle, geçmişiyle dışlamak İslam’ın reddettiği
bir zihniyettir. Ancak unutulmamalıdır ki tarihi ve ahlaki başarılar,
kalabalıkların değil; ilkeli azınlıkların eseridir. Bu ilkeli azınlık, her
çağda “fazla temizlenenler” olarak anılmış; bazen sürgüne gönderilmiş, bazen
yaftalanmış ama hiçbir zaman değerlerinden vazgeçmemiştir. Bu bağlamda,
bireylere ve kurumlara düşen sorumluluklar açıktır:
- Aile, ilk ve en etkili ahlak okuludur. Temel değerlerin
çocuklara aktarılmasında kararlı olunmalıdır.
- Eğitim, yalnızca bilgi değil; karakter ve erdem inşası da
hedeflenmelidir.
- Medya, ifsadı değil, iyiliği
görünür kılma konusunda sorumluluk taşımalıdır.
- Sivil toplum, temiz kalanları
yalnız bırakmamalı, onları toplumsal bilinçle desteklemelidir.
- Birey, kendi içsel mücadelesini
vermeli, duruşunu korumalı ve temiz kalmanın zorluğuna rağmen vazgeçmemelidir.
Çünkü temiz kalanlar, sadece kendilerini değil, toplumu da ayakta tutan sessiz
kahramanlardır. Temizliğin sesini kıstığınızda, kir kendi meşruiyetini ilan
eder. “Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir kadından yarattık... Allah katında en
üstün olanınız, takvaca en üstün olanınızdır” (Hucurât, 49/13).
“Allah sizin
suretlerinize ve mallarınıza bakmaz; kalplerinize ve amellerinize bakar” (Müslim, Birr, 33). Bu nedenle her çağda, her toplumda
temizlik, bir özgürlük mücadelesi haline gelmiştir.
Temizlik: Yalnızca Erdem Değil, Toplumsal Bir Görevdir
Ahlaksızlığın ve çürümenin norm haline geldiği toplumlarda
kötülük sorun olarak görülmez; temizlik sorun gibi sunulur. Oysa temizlik
dışlanırsa, kötülük sıradanlaşır. Vicdan bastırılırsa, zulüm normalleşir. Doğru
susturulursa, yanlış kendini gerçek gibi gösterir. Bu yüzden bugün her
zamankinden daha fazla, temiz kalanların sesine kulak verilmesi, yalnız
bırakılmaması ve desteklenmesi gerekmektedir. Çünkü insanlık tarihi boyunca
hakikate sırt dönenlerin sonu hüsran olmuştur.
O hâlde temiz kalmak, sadece bireysel bir fazilet değil aynı
zamanda toplumsal bir direniştir.
Hocamıza bu değerli tespitlerinden dolayı teşekkür ederiz.
YanıtlaSil