Bihâferîd b. Mâhfervedîn: Hayatı,
Görüşleri ve Tarihî Etkisi
Ahmet Gülümser
İslam tarihinin erken dönemleri sadece siyasî ve askerî mücadelelerin değil, aynı zamanda farklı halkların dinî, kültürel ve ideolojik olarak İslam’la karşılaştığı çok katmanlı bir dönüşüm sürecinin tanığı olmuştur. Bu sürecin en dikkat çekici örneklerinden biri, İran’ın doğusunda ortaya çıkan ve İslam ile Mecûsîlik arasında sentez arayışına giren halk hareketleridir. Bu hareketlerin başında, VIII. yüzyılda Horasan bölgesinde ortaya çıkan Bihâferîd b. Mâhfervedîn’in öncülük ettiği dinî-sosyopolitik isyan yer alır. Bihâferîd, klasik kaynaklarda hem bir dâî hem de bir halk önderi olarak anılmakta; geliştirdiği fikirler ise İslamiyet’in henüz tam anlamıyla kökleşmediği bir coğrafyada Mecûsî gelenekle İslami öğeleri harmanlayan bir yapı arz etmektedir.[1] Onun hareketi sadece dinî yönleriyle değil; aynı zamanda dönemin mevâlî politikaları, Arap olmayan halklara yönelik ayrımcı uygulamalar ve Mecûsî din adamlarının nüfuz kaybı gibi yapısal dönüşümler açısından da önemlidir.[2]
Kaynaklarda Bihâferîd’in
hayatına dair ayrıntılı bilgilere pek rastlanmamakla birlikte onun Horasan
bölgesinde, Nîşâbûr yakınlarındaki Havâf yöresinde doğduğu belirtilmektedir.[3] Adından hareketle onun
Zerdüştî kökenli bir aileden geldiği ve dönemin yerli İran kültürüne bağlı bir
çevrede yetiştiği söylenebilir. “Mâhfervedîn” ismi, İranlılar arasında
Zerdüştlüğe sadakati çağrıştıran niteliktedir.[4] Emevîler döneminde
özellikle Horasan’da merkezî idareye karşı gelişen hoşnutsuzluk ortamı, halk
önderlerinin karizmatik figürler olarak öne çıkmasına imkân tanımıştır. Bu
bağlamda Bihâferîd’in sadece bir dinî reformcu değil; aynı zamanda halkın
ekonomik ve sosyal beklentilerine cevap veren bir figür olduğunu belirtmek
gerekir.
İslâmî ilkelerden ilham
alarak Mecûsîliği yeniden yorumlayan Bihâferîd, bu yeni öğretilerini Farsça bir
kitapta toplamıştır. Bihâferîd’in dini öğretisi Mecûsî temel üzerine bina
edilmiş ancak İslami ibadet biçimlerinden esinlenen reformlar içermiştir. Ateş
ibadetini reddederek güneşe yönelmeyi, günde yedi vakit dua etmeyi, şarap
içmemeyi ve ensest ilişkilere karşı çıkmayı emretmiştir.[5] Zekât benzeri bir mal
paylaşımı sistemini savunmuş ve halk arasında maddi eşitliği öne çıkarmıştır.[6] Bu da onun dönemin ruhbanî
zümrelerinin etkisini kırmaya çalışan bir reformcu olduğunu göstermektedir.
Bihâferîd’in öğretisi,
özellikle kırsal kesimlerde büyük karşılık bulmuş ve kısa sürede bir cemaat
yapısı oluşturmuştur. Kaynaklarda bu cemaatin sayıca hayli fazla olduğu ve
bölgede dinî-siyasi bir tehdit algısı oluşturacak seviyeye ulaştığı aktarılır.
Onun en yakın müritlerinden biri olan Sinbâd, daha sonra isyan hareketini
sürdüren önemli bir figür hâline gelecektir. Bu durum Bihâferîd’in sadece kendi
döneminde değil, sonrasında da etkisini sürdürdüğünü göstermektedir.[7]
Bihâferîd’in öğretisinde
öne çıkan önemli unsurlardan biri de güneşe duyulan saygıdır. Güneşi kutsal bir
sembol olarak kabul etmesi, onun düşüncelerinin Mecûsîlikteki ateşe saygı duyma
geleneğine olan zıtlığını ortaya koyar. Ancak burada güneş doğrudan ilahî bir
varlık olarak değil; ilahî nurun bir yansıması ya da manevî hakikate ulaşmada
bir sembolik aracı olarak görülmektedir. Bu anlayış, ilerleyen dönemlerde
İsmâilîlik ve Bâtınîlik gibi bâtınî geleneklerde de benzer şekilde karşımıza
çıkar.[8]
Bihâferîd’in düşünce
sisteminde ahiret, cehennem ve cennet kavramları da yer alır. Ancak bu
kavramlar daha çok ahlâkî cezalandırma ve arınmanın tamamlanması gibi yorumlara
sahiptir. Onun müritleri tarafından “öleceği değil, geri döneceği” inancı,
hareketin sonradan Mesihî bir mahiyet kazanmasına neden olmuştur. Bihâferîd’in
ölümünden sonra takipçileri onun ölmediğine, bir gün geri döneceğine inanmaya
başlamış ve bu inanç, Mesihî beklentilerle birleşerek sonraki yüzyıllarda iz
bırakmıştır. Taraftarları onun sarı bir katır üzerinde göğe yükseldiğini, bir
gün dünyaya dönerek düşmanlarından intikam alacağını iddia etmişlerdir.[9] Bu mit, İran’daki
yerel-millî dinî hareketlerin biçimlenmesinde önemli bir yer tutmuştur. Onun
figürü, özellikle halk düzeyindeki dini reform arayışlarının bir sembolü olarak
İran tarihinde yaşamaya devam etmiştir.[10]
Bihâferîd’in hareketi,
Sâsânî dinî mirasının İslami dönemle buluşmasında bir eşik oluşturmuştur. Onun
öğretileri, İslam öncesi İran kültürünün hayatta kalma çabası olarak da
yorumlanabilir. Şiî-Bâtınî hareketlerle doğrudan bağlantısı olmasa da onun
takipçileri sonraki isyanlarda etkin rol oynamışlardır. Bu bağlamda Bihâferîd’in
hareketi yalnızca dinî değil, aynı zamanda kültürel ve toplumsal bir direniş
biçimi olarak değerlendirilmiştir. Onun fikirleri, ilerleyen yüzyıllarda daha
örgütlü ayaklanmalara zemin hazırlamış; böylece İran’da İslamlaşma sürecinin
tekdüze değil, çok katmanlı bir etkileşim süreci olduğunu göstermiştir.[11]
Bihâferîd’in hareketi,
Horasan köylüleri arasında yayılmış ve ciddi bir takipçi kitlesi kazanmıştır.
Ancak Mecûsî rahipler ve İslami otoriteler bu hareketi tehlikeli bulmuşlardır.
Abbasî valisi Ebû Müslim, başlangıçta Bihâferîd’e İslam’ı kabul etmesi çağrısı
yapmış ancak onun direnmesi üzerine isyan bastırılmış ve Bihâferîd idam
edilmiştir.[12]
İnfazı muhtemelen hem dinî hem de siyasi bir uyarı niteliği taşımakta; devletin
alternatif dinsel-siyasal yapılar üzerindeki tahakkümünü simgelemektedir.
Bihâferîd b. Mâhfervedîn’in
düşünsel ve toplumsal hareketi, yalnızca VIII. yüzyıl Horasan’ının
sosyo-politik dinamiklerini yansıtmakla kalmaz; aynı zamanda İslamlaşma süreci
içindeki kültürel müzakerelerin ve direniş biçimlerinin anlaşılması açısından
da dikkate değerdir. O, Mecûsîlik ve İslami unsurlar arasında yeni bir dinî
yapı inşa etmeye çalışarak halkın zihinsel dönüşümünü yönlendirmeyi amaçlamış;
eşitlikçi söylemleriyle toplumsal adalet arayışının öncülerinden biri haline
gelmiştir. Her ne kadar hareketi bastırılmış ve kendisi idam edilmiş olsa da
Bihâferîd’in etkisi takipçileri ve sonraki halkçı isyanlar üzerinde devam etmiştir.
KAYNAKÇA
Boyce, Mary. Zoroastrians: Their
Religious Beliefs and Practices. London: Routledge, 2001.
Crone, Patricia. The Nativist
Prophets of Early Islamic Iran: Rural Revolt and Local Zoroastrianism.
Cambridge: Cambridge University Press, 2012.
İbnü’n-Nedîm. el-Fihrist.
Beyrut: Dâru’l-Ma’rife, 1978.
Kılavuz, Ahmet Saim. “Bihâferîd b.
Mâhfervedîn”. 6/138. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1992.
Madelung, Wilferd. Religious and
Ethnic Movements in Medieval Islam. London: Routledge, 1992.
Pourshariati, Parvaneh. Decline
and Fall of the Sasanian Empire: The Sasanian-Parthian Confederacy and the Arab
Conquest of Iran. London: I.B. Tauris, 2008.
[1] Patricia Crone, The Nativist Prophets of Early
Islamic Iran: Rural Revolt and Local Zoroastrianism (Cambridge: Cambridge
University Press, 2012), 103.
[2] Wilferd Madelung, Religious and Ethnic
Movements in Medieval Islam (London: Routledge, 1992), 157.
[3] Ahmet Saim Kılavuz, “Bihâferîd b. Mâhfervedîn”
(İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1992), 6/138.
[4] Crone, The Nativist Prophets of Early Islamic
Iran: Rural Revolt and Local Zoroastrianism, 104.
[5] Mary Boyce, Zoroastrians: Their Religious
Beliefs and Practices (London: Routledge, 2001), 132; Kılavuz, “Bihâferîd
b. Mâhfervedîn”, 6/138.
[6] Crone, The Nativist Prophets of Early Islamic
Iran: Rural Revolt and Local Zoroastrianism, 149.
[7]
Crone, The Nativist Prophets of Early Islamic
Iran: Rural Revolt and Local Zoroastrianism, 112-113.
[8]
Parvaneh Pourshariati, Decline and Fall of the
Sasanian Empire: The Sasanian-Parthian Confederacy and the Arab Conquest of
Iran (London: I.B. Tauris, 2008), 256.
[9]
Kılavuz, “Bihâferîd b. Mâhfervedîn”, 6/138.
[10]
Crone, The Nativist Prophets of Early Islamic
Iran: Rural Revolt and Local Zoroastrianism, 114.
[11]
Pourshariati, Decline and Fall of the Sasanian
Empire: The Sasanian-Parthian Confederacy and the Arab Conquest of Iran,
218.
[12]
İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Beyrut:
Dâru’l-Ma’rife, 1978), 407.
0 yorum:
Yorum Gönder