KADINLARIN BAYRAM NAMAZINA KATILMALARI
Dr. Selahattin YILMAZ[1]
Hadis kitaplarında kadınların bayram namazına gelmeleri ile ilgili birçok hadis rivayet edilmektedir. Cabir b. Abdullah ve İbn Abbas’tan yapılan rivayetlerde ise Resulullah (s.a.s) bayram hutbesi için ayağa kalkar, müminlere dönüp hitap ederdi. Ardından cemaatin kalabalığı sebebi ile arkada bulunan kadınların işitmemiş olma durumunu göz önüne alarak, hutbeden aşağı inip, erkeklerin saflarını yararak bayanlar kısmına gelir ve onlara da hitap eder, vaaz edip nasihatte bulunurdu.[2] Bayanlar erkeklerin ardında durduklarından Resulullah (s.a.s)’in sesini pek duymadıklarından, Resulullah (s.a.s) özel olarak bayanların yanına gelip hutbe vermiştir. Bu incelik ve hassasiyet eğitim ve rehberlik konusunda erkek ve kadının birbirinden ayrılmayacağını, kadınlara mahsus yerlerde eğitim yapılabileceğine işaret etmektedir.
Kadınların bayram
namazına katılmaları ile ilgili özellikle sahabeden olan Ümmü Atiyye’den (r.
anhâ) (ö. 70/689) birçok rivayet gelmiştir. Bu rivayetlerde şöyle denmektedir:
“Hz. Peygamber (s.a.s.) Ramazan ve Kurban Bayram’ında genç kızların, kadınların
ve aybaşı halindeki kadınların bayram için namazgâha çıkmalarını emretti. Biz
de genç ve bekar kızları, aybaşı halindeki kadınları dahi namazgâha çıkarırdık.
Aybaşı halindeki kadınlar da gelir, cemaatin arkasında bir yerde durur, ancak
namaza iştirak etmezlerdi. Onlar cemaatle beraber tekbir alırlar, hayra ve
Müslümanların dualarına katılırlar, bayram gününün bereketini ve günahlardan
arınmayı umarlardı.” Hz. Peygamber’in (s.a.s.) kadınların bayram namazına
gelmelerini emrettiğinde Ümmü Atıyye (r.anhâ): “Ey Allah’ın Resulü! Namazgâha
gelmek için birimiz cilbab (dış elbise) bulmazsa ne yapmalı?” diye sordu. Resûlullah
(s.a.s.): “Bir kardeşi/arkadaşı kendi cilbablarından birini ona ödünç versin”
buyurdu.”[3] Bu hadislerde
Hz. Peygamber’in (s.a.s.) kadınların bayram namazı için mescide/namazgâha
gelmelerini istediği görülmektedir.
Diğer bir rivayet ise şöyledir: “Resûlullah (s.a.s.) Medine'ye
gelince, Ensar kadınlarını bir evde toplayıp Ömer b. el-Hattâb’ı onlara gönderdi.
Ömer (r.a.) kapının yanında durup bize selâm verdi. Biz de selâmına cevap
verdik. Ömer (r.a.): “Ben size Resulullah’ın elçisiyim” dedi. Ve bize evlenme
çağına gelen genç kızlar ve hayızlılarla birlikte iki bayrama gitmemizi
emretti. Cuma namazının ise bize farz olmadığını belirtti ve cenazelerin
peşinden gitmemizi de yasakladı.”[4]
İbn Abbas ve Cabir b. Abdullah, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) bayram
günlerinde kızlarını ve eşlerini (namazgâha) gönderdiğini ifade etmektedir.[5] Hz. Âişe
de genç kızların Ramazan ve Kurban Bayramı günlerinde evlerinden çıkıp bayrama
geldiğini söylemektedir.[6] Hz.
Peygamber (s.a.s.) dönemi sonrası dört halife zamanında da kadınlar bayram
namazına katılmışlardır. Sahabe-i kiram ve tabiin eşleri ile bayram namazına
katılmışlardır.[7]
Bu
rivayetler hadis kitaplarında “Bayram Namazı”, “Kadınların Bayram Namazına
Çıkmaları” bölümlerinde geçmektedir. Hadis kitaplarının çoğunda bu rivayetler
geçmektedir.
Hz. Peygamber (s.a.s.) bayram namazlarını
musallâda/namazgâhta kıldırırdı.[8]
Kadınlar da bayram namazı için musallâya gelirlerdi. Hadis kitaplarında “Bayram
Namazı” bahsinde ve “Kadınların Bayram Namazı İçin musallâya gelmeleri”[9]
babında kadınların bayram namazı için musallâya geldikleri zikredilmektedir.
Musallâ, bir belde halkının bayram, istiskâ/yağmur ve cenaze namazlarını bir
arada kıldıkları belirli açık alanlardır.[10]
Musallâlar üstü açık ve geniş olan alanlardır ki kadın–erkek, genç-yaşlı ve
çocuk olmak üzere toplumun bütün kesimlerinin bayram namazına katılmalarına
imkân sağlanmasına yönelik bir uygulamadır. Bayram namazının namazgahda kılınma
hikmeti bayram namazına gelenlerin sayısının çok olması, mescitte herkese
yetecek yer olmaması ve kadınların erkeklerle itişip kakışmasına, izdihama
sebebiyet vermeden erkeklerden ayrı olarak onlara ait ayrı bir yer imkanını
sağlamasıdır.[11]
Bu sayede bayram kalabalıkla ve büyük bir coşkuyla kutlanabilmektedir.
Hadislerde Hz. Peygamber’in (s.a.s.) musallâyı
namaz öncesi temizlettiği ve kadın erkek herkesin gelmesini emrettiği
görülmektedir: “Bir bayram günü Hz. Peygamber (s.a.s.) ‘Ensar’ın büyüğünü
çağırın, gelsin’ buyurdu. Ubey b. Ka‘b’ı (r.a.) çağırdılar. Hz. Peygamber
(s.a.s.): ‘Ubey! Hemen namazgaha gidip orayı temizlet. İnsanlara da namazgaha
çıkmalarını emret’ buyurdu. Ubey kapıya varınca dönüp ‘Ya Resûlellah! Kadınlar
da gelecekler mi?’ diye sordu. Hz. Peygamber (s.a.s.): ‘Ergenlik çağına gelmiş
genç kızlar, aybaşı halindeki kadınlar da diğer insanlarla birlikte icabet
etsinler’ dedi.”[12]
Hadis
kaynaklarına bakıldığında; hiçbir namaz için kadınların cemaate katılmaları
emredilmediği halde bayram namazına katılmalarının emredildiği görülmektedir.[13]
Bu da kadınların bayram namazına gelmeleri ile diğer namazlara gelmelerinin
arasında bir fark olduğunu, dolayısı ile kadınların bayram namazına
gelmelerinin hükmünün de farklı olduğunu göstermektedir.
Bayram namazı İslam’ın şiârlarından olan bir ibadettir. Kadınların
bayram namazına çıkmaları ile ilgili bu hadisler; genç-ihtiyar, evli-bekâr,
bütün kadınların bayram namazına çıkmalarının sünnet olduğunu göstermektedir. Böylece Müslüman
kadınlar İslam’ın şiarı olan namaza ve bugünün sevincine şahitlik edecekler,
tekbir ve duaya katılarak müstefid olacaklardır.
İslam fakihleri
genelde kadınların bayram namazına gelmelerini sünnet olarak görürken, diğer bir
kısmı ise yaşlı kadınların gelmesine ruhsat tanırken genç kadınların gelmesini fitne
endişesinden dolayı mekruh görmektedir. Günümüzde kadınlar kendilerine ait mekânlarda
namaz kılmakta, erkeklerle iç içe bulunmamakta ve dış giysilerini giyerek
gelmektedirler. Cemaate gelme adabına dikkat ettikleri müddetçe fitne söz
konusu olmayacaktır.
Birçok İslam ülkesinde bayram namazlarına kadın-erkek, çocuk-yaşlı toplumun
her kesimince katılım olduğu ve büyük kalabalıklarla eda edildiği görülmektedir.
Ülkemizde ise kadınların
özellikle ramazan ayında teravih namazı için camiye rağbet ettikleri, ancak
bayram namazlarına ise pek iştirak etmedikleri müşahede edilmektedir. Bununla beraber Diyanet İşleri
Başkanlığı erkek-kadın-çocuk ailecek camiye gelmelerini teşvik etmektedir.
Bayram
namazına erkek-kadın, çocuk-yaşlı toplumun bütün kesimleri tarafından katılımın
olması, Resulullah’ın (s.a.s.) sünnetine, bayramın şiâr boyutuna muvafıktır. Bu
durum, bayramın birlik ve beraberliğinin, sevinç ve coşkusunun bütün toplumu
kapsamasını ve ibadette buluşmalarını sağlayacaktır. Bu namazın her mescitte
değil, büyük kalabalıkları alabilecek büyük camilerde ve geniş alanlarda
kılınması uygun olacaktır. Günümüzde bayram namazlarında camiler erkek cemaati
bile alamamakta ve cemaatin bir kısmı dışarıya taşmaktadır. Kadın ve çocuklar
da geldiği takdirde bu alanlar yetmeyecektir.
Bunun için müftülük, belediye ve valiliklerce bayram namazı için alanlar
belirlenmelidir.
Kadınların bayram namazına katılmaları önemli bir sünnetin ihyası, bayramın
şiârının ve birlik beraberliğinin bir gereğidir. Cami adabına ve
tesettüre uymak kaydıyla kadınların bayram namazına iştirakleri faydalı olacak
ve Müslüman kimliğine olumlu katkılar sağlayacaktır. Bu meşru
sürecin sağlıklı yürütülmesi için camilerde bayanlara ait nezih namaz ve abdest
mekânlarının oluşturulması ve bu konuda yetkililerin ihtimam göstermeleri önemlidir.[14]
[1] Diyarbakır İl Müftü Yardımcısı
[2] Buhârî,
“Îdeyn”,6, 7, 17 19; Müslim, “Îdeyn”, 1,
2, 3, 9; Ebû Dâvûd, “Salât”, 247.
[3] Buhârî,
“Îdeyn”, 12, 15, 20, 21; Müslim, “Îdeyn”, 10, 11, 12; Ebû Dâvûd, “Salât”, 246;
Dârimî, “Îdeyn”, 7; İbn Mâce, “İkâmetü’s-Salât,” 165; Tirmizî, “Îdeyn”, 7;
Nesâî, “Îdeyn”, 3, 4.
[4] Ebû Dâvûd,
“Salât”, 246; Beyhakî, es-Sünenü’l-kebîr, 6/260.
[5] İbn Ebî Şeybe,
Kitâbu’l-Musannef, 2/3; İbn Mâce, “İkametü’s-Salat”, 165; Heysemî, Mecmau’z-zevâid,
2/200.
[6] İbn Ebî Şeybe,
Kitâbu’l-Musannef, 2/3; Heysemî, Mecmau’z-zevâid, 2/200.
[7] İbn
Ebî Şeybe, Kitâbu’l-Musannef, 2/3; Abdullah Kahraman, “Klasik Fıkıh
Literatüründe Kadının Cemaatle İbadeti Konusun'daki Yaklaşımlarda Fitne
Söyleminin Rolü -Eleştirel Bir Bakış- ”, Marife Bilimsel Birikim 2, (Güz
2004), 69.
[8]
Buhârî, “Îdeyn”, 6; Ebû Dâvûd, “Salât”, 254.
[9]
Müslim ve Buhârî bâb başlığı olarak bu tabiri kullanmıştır. Buhârî, “Îdeyn”,
15; Müslim, “Îdeyn”, 10.
[10]
Nebi Bozkurt, “Namazgâh”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
(İstanbul: TDV Yayınları, 2006), 32/357; Abdulcelil Ünalan, “Musallâ”, Şâmil İslâm Ansiklopedisi, ed. Duran Kömürcü (İstanbul: Şamil Yayınevi,
2000), 5/354.
[11] bk.
Serahsî, el-Mebsût, 2/41; Nevevî, el-Mecmû‘, 5/4; Muhammed b.
Ahmed ed-Desûkî, Hâşiyetu’d-Desûkî ale’ş-Şerhi’l-Kebîr
(b.y.:Dâru’l-Fikr, ts.), 1/399; Selahattin Yılmaz, Teslimiyetin ve Sevincin İfadesi Kurban ve
Bayram, 99.
[12]
Heysemî, Mecmau’z-zevâid, 2/200.
[13]
Ebû’l-Velîd Muhammed b. Ahmed el-Hafîd İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid ve nihâyetü’l-muktesıd (Beyrut:
Dâru’l-Marife, 2000), 1/299.
[14] Bk. Selahattin Yılmaz, “İslâm Hukuku Açısından
Kadınların Bayram Namazına Katılmaları”, Türkiye İlahiyat Araştırmaları
Dergisi 8/1 (Mart 2024), 121-144.
0 yorum:
Yorum Gönder