20 Mart 2023 Pazartesi

Fahreddîn Râzî’den Samimi Duygusal Paylaşımlar


FAHREDDÎN RÂZÎ’DEN SAMİMİ DUYGUSAL PAYLAŞIMLAR

Prof. Dr. Cağfer KARADAŞ

 

İNSANA DAYANMA ÖLÜR, DAĞA DAYANMA YIKILIR

Büyük İslam düşünürü allâme Fahreddin Râzî, Hicretin 601 (Miladî 1205) yılında tamamladığı Yusuf Suresinin 42. ayetini tefsir ederken sözü kendisine getirerek bir tecrübesini samimiyetle paylamıştır. Bu aslında kişinin dünya hayatında kime dayanacağının ve kime güveneceğinin bir tecrübesidir. Anadolu irfanında dile gelen “Ağaca dayanma çürür, duvara dayanma yıkılır, insana dayanma ölür, dayan kul Allah’a dayan!” tecrübesini Razî, 56 yıllık hayatı içinde yaşamış ve yazmıştır:

“Ömrümün başından şu ana kadar tecrübe ettim ki, insan her ne zaman Allah’ın dışında birine dayansa ve güvense başı beladan, sıkıntıdan, musibetten kurtulmuyor. Aksine başkasına değil de sadece Yüce Allah’a güvenirse her halükârda en güzel şekliyle istediği ve beklediği sonuç meydana geliyor. Ömrümün başlangıcından şu geldiğim elli altı (56) yaşına kadar ki süreç içinde hayat bunu bana gösterdi. Yüce Allah’ın dışında bir kimseden bir ihsan ve ikram beklememek hususunda kalbimde tam bir sükûnet oluştu.”

(et-Tefsîru’l-Kebîr, İhyau’t-Turasi’l-Arabî, XVIII, 145).

Not: Kendisinden sonraki alimlerin el-İmâm diye andığı allâme Fahreddin Râzî, 606 / M. 1210 yılında Herat’ta vefat etmiştir. Yani bu satırları yazdıktan beş (5) yıl sonra.

DÜŞMAN BURADA, DOSTLAR NEREDE?

Her gerçek âlimin yaşadığı gibi allame Fahreddîn Râzî de iftiralara uğramış, çamur atmalara hedef olmuş, bühtanlara maruz kalmıştır. Ama o iftiracılardan değil de kılını kıpırdatmayan kendisine gerekli desteği vermeyen dostlarından şikâyetçidir. Okuyalım efendim:

“Kelam ilmini öğrenme uğraşımın başında, iddialarına cevap vermek için felsefecilerin kitaplarına yöneldim. Bu yolda ömrümün yarısını harcadım. Onların fikirlerine cevap teşkil edecek birçok kitap yazmaya Yüce Allah beni muvaffak kıldı. (Burada İmam sekiz kadar kitabının ismini vermiştir). Bu kitapların tamamı bir yönüyle dinin asıllarının açıklaması, diğer yönüyle ise felsefecilerin ve diğer muhaliflerin ortaya attığı şüpheleri reddetme içeriklidir. Hem taraftarlarım hem de karşıtlarım, önceki ve sonrakiler içinde hiç kimsenin bunlara benzer bir kitap yapmadığını itiraf etmişlerdir.

Bunların dışında diğer ilim dallarına dair eserlerim de vardır, ancak burada onları zikretmeyeceğim.

Ömrüm boyunca bütün çalışmam ve çabam Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat inancını savunmak iken bana düşmanlık besleyenler ve haset edenler durmadan çamur atıyorlar. Benim Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat inancında olmadığımı iddia ediyorlar. Önyargısız bilenler biliyor ki hem ben hem geçmişlerim Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat yolundayız. Nitekim dünyanın dört bir yanına dağılmış hem benim hem de babamın öğrencileri insanları yalnızca hak dine ve hak mezhebe çağırmaktadırlar. Onlar bütün bidatleri geçersiz kılma yolunda gayret göstermektedirler.

Beni esas şaşkınlığa sevk eden; iftiracılar, çamur atanlar ve hasetçiler değil de bu tür ithamlara maruz kaldığımda destekleme hususunda kıllarını bile kıpırdatmayan ve hiçbir şekilde düşmanlarıma cevap verme zahmetine girmeyen dostlarım ve ahbaplarım olmuştur. Şunu herkes bilir ki, bir zorluğun üstesinden gelmek ancak yardımlaşma ve dayanışmayla olur. Eğer böyle olmasaydı, Kelîmullah olan Hz. Musa (as) elinde apaçık deliller ve kesin mucizeler olduğu halde Yüce Allah’a dönüp “Harun’u da beni onaylayan bir yardımcı olarak yanımda gönder” (Kasas 28/34) diye talepte bulunmazdı.

Rabbim bizi de sizi de hayırlara ulaştırsın, lütuf ve keremiyle dünyada ve ahirette cezayı hak ettirecek işlerden cümlemizi korusun!”

(İ’tikâdâtu firaki’l-müslimîn ve’l-müşrikîn, nşr. Muhmmed Mu’tasım billah el-Bağdadî, Daru’l-Kütübi’l-Arabî 1407/1986, s. 128-130).

EVLAT ACISI YÜREK YANGISI

Hayatının baharında, gurbet elde, anadan, babadan ve kardeşten uzak bir diyarda kaybettiği evladı Muhammed’in acısı ve yürek yangısı 56 yaşındaki İmam Fahreddîn Râzî’nin benliğini o kadar kaplamış ki, Hicretin 601. (Miladî 1205) yılında yazdığı Yunus, Hûd, Yusuf, Ra’d ve İbrahim Surelerinin sonunda bu yürek yangısını bizlerle paylaşmış, içini dökmüş, dua ve Fatiha talebinde bulunmuştur.  Hatta oğlu için yazdığı mersiyeden bazı beyitleri surelerin sonuna eklemiştir. Her birini yazarken de İmam gün, ay ve yıl olarak tarih koymayı ihmal etmemiştir. Adeta genç oğlunun ölümünü kayda geçirmiştir.

1. Hicrî 601. (Miladî 1205) yılı Recep ayının Cumartesi günü, Yunus Suresinin sonu:

“Oğlum Muhammed’in vefatı sebebiyle kalbim daralıyor ve çok üzülüyorum. Yüce Rabbim onu ruhuyla ve cesediyle mağfiret ve rahmetine gark etsin. Bu kitabımı okuyanlardan özel olarak oğlum için dua etmelerini, rahmet ve mağfiret dilemelerini istiyorum.

(et-Tefsîru’l-Kebîr, İhyau’t-Turasi’l-Arabî, XVII, 187).

2. Hicrî 601. (Miladî 1205) yılı Recep ayının Pazartesi gecesi, Hûd Suresi sonu:

Salih ve güzel ahlak sahibi, gençliğinin baharında oğlumun gurbet ilde vefat ettiği haberini aldım. Bu sebepten kalbime ateş düştü, cayır cayır yanıyor. Bütün din kardeşlerimden, hakikat yolu yoldaşlarımdan, bu kitabı okuyan ve istifade eden meslektaşlarımdan Allah adına oğulcuğumu rahmet ve mağfiretle anmalarını talep ediyorum.”

(et-Tefsîru’l-Kebîr, İhyau’t-Turasi’l-Arabî, XVIII, 82).

3. Hicrî 601. (Miladî 1205) yılı Şaban ayının yedisi, Çarşamba günü, Yusuf Suresi sonu:

“Oğlum Muhammed’in vefatı dolayısıyla bugün kalbim çok daralıyor. Rabbim onu rahmet ve bağışlamasıyla sarıp sarmalasın, yüksek dereceler ihsan eylesin. Bu kitabımı mütalaa edenlerden hem oğlum hem de kendim için bir fatiha okunmasını istiyorum. Hassaten gurbette kardeşlerden, anneden ve babadan uzakta vefat eden oğlum için dua istiyorum. Bu isteğimi yerine getirenlere ben de çok dua edeceğim.”

(et-Tefsîru’l-Kebîr, İhyau’t-Turasi’l-Arabî, XVIII, 229).

4. Hicrî 601. (Miladî 1205) yılı Şaban ayının on sekizi, Pazar günü, Ra’d Suresi sonu:

“Bu kitabımı okuyan ve istifade eden herkesten hassaten oğlum Muhammed için rahmet ve mağfiret dilemelerini istirham ediyorum. Onun için yazdığım mersiyeden bir beyitte şöyle ifade ettim:

Bu fani âlemde hüzün de korku da birbirine karışıktır

Hayırları rüya gibi geçici, şerleri sürekli ve yakındır.”

(et-Tefsîru’l-Kebîr, İhyau’t-Turasi’l-Arabî, XIX, 71).

5. Hicri 601 (Miladî 1205) yılı Şaban ayının son günleri Bağdat’ta, İbrahim Suresin sonu:

“Yüce Allah’tan gam ve üzüntüden kurtulmayı, cennetin yüksek derecelerine erişmeyi, cehennem çukurlarından uzak kalmayı diliyorum. O melik, mennân, rahîm ve deyyândır…”

(et-Tefsîru’l-Kebîr, İhyau’t-Turasi’l-Arabî, XIX, 150).

 

27 Şaban 1444 / 19 Mart 2023

 


 

Paris’te İki Madam: Madame Aubé ve Madam Meryem


PARİS’TE İKİ MADAM: Madame Aubé ve Madam Meryem

        Prof. Dr. İhsan Süreyya SIRMA

        Türkiye’de evlenip Paris’e dönünce, Montparnasse civarında bir otele yerleşmiştik. Her nasılsa bu otelde aileler kalıyordu. Yani sıradan oteller gibi değildi. Bir iki Türk aile yanında, İranlı, Afrikalı aileler de evleri gibi kullandıkları bu otelde kalıyorlardı. Seneler sonra İran’da Reisicumhur olan Benisadr’ın en yakın arkadaşı Tekmil Humâyun da bu otelde kalıyordu. Tekmil Humâyun’la samimiyetimiz artınca, o bana İran’ı, ben ona Türkiye’yi anlatıyordum. Henüz ikimiz de Fransızcayı yeteri derecede öğrenmediğimizden, benim az Farsçam ve onun az Türkçesi ile anlaşıyorduk.

9 Mart 2023 Perşembe

Selahaddin Eyyubi’nin Nureddin Zengi’nin Dul Karısıyla Evlenmesi


SELAHADDİN EYYUBİ’NİN NUREDDİN ZENGİ’NİN DUL KARISIYLA EVLENMESİ

İbrahim Halil ER

Kadir Mısıroğlu'nun iddiaları içinde bence en yakışıksızı da budur. Kadir Mısıroğlu’nun iddiası: “Nurettin’in dul karısını aldı aile yaptı. Allah belanı versin! Dünya mı kurudu? Şerefsiz! Anan yaşında bir kadını alıyorsun. Seni yetiştirmiş. Sana çorba ikram etmiş. Hayvanoğlu hayvan! İntikam alıyor. Bunu da mı mazur göreyim.”

5 Mart 2023 Pazar

İkindi Güneşi


                                                        İKİNDİ GÜNEŞİ

Mustafa AK

İkindi Güneşi, bu kavramı coğrafi bağlamından farklı düşündüğümüz zaman karşımıza şöyle bir sonuç çıkacaktır. Tarih alanında kısa zamanda çok iş yapan hükümdarları nitelemek için kullanılan bir kalıptır. Çünkü İkindi güneşinin süresi kısa ama gölgesi uzundur. Bu benzetme kullanılarak Osmanlı tarihinde Yavuz Sultan Selim ve Anadolu Selçuklu tarihinde İzzeddin Keykâvus dönemlerine dikkat çekilmiştir. Öncelikle İzzeddin Keykâvus dönemine bakalım.

4 Mart 2023 Cumartesi

Dünyada Olmak: Depremler ve Sorumluluk


DÜNYADA OLMAK: DEPREMLER VE SORUMLULUK

 

Prof. Dr. Cağfer KARADAŞ

DÜNYADA OLMAK

Dünyadayız ve bildiğimiz bir gerçek, buranın her zaman güllük ve gülistanlık olmadığıdır. Çünkü ister inansın ister inanmasın bütün insanlar dünya hayatında sürekli bir yarış içindedir. Evde, okulda, sokakta, işte, çarşıda hâsılı her yerde bitmeyen bir koşturmaca söz konusudur. Sürekli bir yerlere yetişmek umudu ile bir şeylerden kaçmak ve kurtulmak kaygısı arasında bir sarkaç gibi salınmakta insanlık. İnanan için bu hal bir imtihan, inanmayan için ise hayata tutunma veya yaşama sevincini kaybetmeme kaygısıdır. İnanan bu konuda daha avantajlıdır, çünkü doğa kanunlarına (âdetullah) ve toplumsal yasalara (sünnetullah) uyduğu yani Allah’ın rızasına uygun bir tavır ve davranış ortaya koyduğu takdirde elde edeceği bir ödül vardır. Hâlbuki inanmayan için bütün umut ve kaygılar bu dünyayla sınırlıdır.

Bir İhtimal Daha Var (İdi)


BİR İHTİMAL DAHA VAR (İDİ)

Prof. Dr. Şaban ÖZ

18 Mart 2023 Cumartesi sabah saat 10:00…

İSAV tarafından düzenlenen Hz. Peygamber ve Muasırları -Yahudiler- sempozyumu açılış konuşması…

1 Mart 2023 Çarşamba

Bana neydi okumak…


BANA NEYDİ OKUMAK…

İhsan Süreyya Sırma

Küçüktüm ve küçücük bir dünyam vardı Pervari'de. Bu küçük dünyamın, en fazla kırk kilometre karelik bir alanı vardı. Bu alanın içine, bahçesi, yaylası, çarşısı, mer'ası bile dâhildi. Bütün tanıdıklarım, bu alan içinde fonksiyon icra eden iki bin kadar insandı. O zamanlar ilçemizde bulunan tek okul olan ilkokula da gitmeseydim, bu insanların çoğunu tanımamış olacaktım ve dünyam daha da küçücük, daha da sempatik kalacaktı. Ne olurdu hiç ilçemden dışarı çıkmasaydım ve o zamanlar yapımına başlanan ve fakat bir türlü bitirilmeyen araba yoluna da hiç başlanmasaydı.

22 Şubat 2023 Çarşamba

Bizim Evden Hikâyeler - Zihni Sapık Haber Peşinde


Bizim Evden Hikâyeler

ZİHNİ SAPIK HABER PEŞİNDE


Cağfer KARADAŞ

Bir baktı, koca bir kalabalık, hem de caminin avlusunda. Gözleri parladı “buradan çarpıcı bir haber çıkar” dedi. İçeri daldı suret-i haktan görünerek selam verdi. “İftarımıza buyurunuz” dediler. “Bedava sirke baldan tatlıdır” diye içinden geçirdi ama sofrada fena değildi. Yenildi, içildi, “çaylar teravih namazından sonra” diye anons edildi. Tamam, haberi bulmuştu. Hemen büroya koştu ertesi günün manşeti hazırdı: “Bir çayı bile çok gördüler”. O sırada geğirmesi ve esnemesi birbirine karışıyordu. “Hemen bir soda içmem lazım, ancak hazmedebilirim onca yediklerimi” dedi.

18 Şubat 2023 Cumartesi

Deprem Günlüğü: Küçük Kıyamet Koptu

DEPREM GÜNLÜĞÜ: KÜÇÜK KIYAMET KOPTU

Prof. Dr. Mahmut ÇINAR*

Giriş

06 Şubat’ta Türkiye’nin Güneydoğusu, kayıtlarda benzeri görülmemiş olan bir depremle sarsıldı. Depremden etkilenen on il olmakla birlikte Hatay, Kahramanmaraş ve Adıyaman diğer iller göre daha çok yıkımın meydana geldiği illerdi. 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde meydana gelen iki depremin dokuz saat arayla olması, hasarı arttırdığı gibi, depremin yüzeye yakın olması (yedi kilometre derinlikte olduğu kaydediliyor), uzmanlara göre depremin şiddetini 11’lere kadar çıkardı. Bu da bütün tahminlerden daha fazla yıkım ve hasara neden oldu. Deprem anında ben de depremden etkilenen on ilden biri olan Gaziantep’teydim. İlk saatlerde bir yandan kendimizi koruma altına alırken, diğer yandan da etkilenmiş olabileceğini düşündüğümüz eş ve dostu aramaya çalıştık. Adıyaman’daki akrabalarımızdan aldığımız haberler çok kötüydü. Bir süre sonra kimseyi aramamaya karar verdim. Çünkü aradıkça içim kararıyordu.

16 Şubat 2023 Perşembe

“Ve İnsan ‘Buna ne oluyor’ dediği zaman” (Zilzâl, 3)

“Ve İnsan ‘Buna ne oluyor’ dediği zaman”

(Zilzâl, 3)

Prof. Dr. Şaban ÖZ

Bir cebriden beklenilmeyecek düzeyde hatta hastalık derecesinde planlı yaşayan biriyimdir. Yıllık, aylık, haftalık, günlük planlamalardan söz etmiyorum; saatlik dakikalık planlamalardan… Bildiğiniz boş adam işi işte!

15 Şubat 2023 Çarşamba

Sâmânîler


 SÂMÂNÎLER

   Mustafa AK   

Ortaokuldan liseye tarih kitaplarımızın ismini zikrettiği ama haklarında detay vermediği iki devlet vardır. Bunlar Sâmânîler ve Büveyhilerdir. İkinci devlet ayrı bir yazının konusu olmakla beraber Sâmânîlerin Türk tarihinde önemli rolleri vardır. Bu rolleri ve tarihimize olan etkileri yazımızın asıl mevzuunu teşkil edecektir.

12 Şubat 2023 Pazar

Sosyo-Teolojik Boyutuyla Depremin Hatırlattıkları


SOSYO-TEOLOJİK BOYUTUYLA DEPREMİN HATIRLATTIKLARI

Doç. Dr. Cuma KARAN

Her yaşadığımız olayın çok boyutlu nedenleri ve değişik açılardan çıkarılması gereken farklı sonuçları olduğu muhakkaktır.

9 Şubat 2023 Perşembe

“Ne Oluyor Ya Ne Oluyor?”


“NE OLUYOR YA NE OLUYOR?”

Cağfer KARADAŞ

Kulaklarımda çınlıyor, küçücük yavrucağın küçücük sesiyle çığlığı: “Ne oluyor ya ne oluyor?” Soruyor, anlamaya çalışıyor. Bilmem kaç saat sonra deprem enkazından çıkarılmış, anlam veremiyor, bildiği birkaç kelimeyle, o küçücük sesiyle haykırıyor.

8 Şubat 2023 Çarşamba

 


TAZİYE

Başlarına bir musibet geldiğinde, “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz” derler.” (Bakara 2/156)

Yaşadığımız deprem felaketinde vefat eden kardeşlerimize Yüce Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, yakınlarına sabır ve hayırlı ömürler niyaz ediyorum. Milletimizin başı sağolsun.

İnnâ lillah ve innâ ileyhi râciûn

 


2 Şubat 2023 Perşembe

Adil Hayvan


ADİL HAYVAN

İbrahim BARCA

Yakında ülkemizde genel seçimler gerçekleşecektir. İktidarı, muhalefetiyle tüm siyasi taraflar adaylarını belirleyecekler. Kendi belirledikleri adayların kazanmasını sağlamak, yönetilenleri ikna etmek ve etkilemek için iktidar ve muhalefetiyle her parti ve eğilim değişik şekillerde propaganda faaliyetlerini gerçekleştirecektir. Tarih ve ilahiyat üzerine düşünen, çalışan bir akademisyen ve vatandaş olarak beni etkileyecek ve ikna edecek unsurun ön eki ve/veya son eki ne olursa olsun adalet olduğunu yazımın hemen başında belirteyim. Geleneksel, modern ve nispeten postmodern dönemlerin iç içe geçtiği ve yaşandığı ülkemizde, hala adaletin tüm dünyada olduğu gibi en öncelikli mesele olduğu kanısındayım.  Yazımın devamında hayvanlar aleminin adalet bağlamındaki yeri ve önemine dair paylaştığım düşüncelerimden dolayı benim oyum, benim ve diğer insanların hayvanlara bakışımızı, onlarla ilişkimizi olumlu değiştirebilen ve geliştirebilen adaylara ve partileredir. Çünkü bana göre hayvani adalet, insani ve ilahi adaleti geliştirmekte ve hatta belirlemektedir.

31 Ocak 2023 Salı

İlk Altılı Masa


İLK ALTILI MASA

İbrahim Halil ER

        Bugünlerin sıcak siyasi gündeminde çok konuşulan altılı masa olayı tarihimizde ilk kez görülmedi.

        Tarihimizde ilk altılı masa Hulefa-i Raşidin döneminde ortaya çıktı. Hz. Ömer’in şehit edilmesi üzerine onun tavsiyesi ile yeni halifeyi seçmek için Talha, Zübeyr, Sa’d b. Ebi Vakkas, Abdurrahman b. Avf, Osman ve Ali’den oluşan bir heyet oluşturuldu. Heyete resmen dahil edilmeyen fakat dışardan destek olan Abdullah b. Ömer’de vardı.

30 Ocak 2023 Pazartesi

Kuzey Avrupa Ülkeleri “foutus”!


 Kuzey Avrupa Ülkeleri “foutus”!

İhsan Süreyya Sırma

Medyadan öğrendiğimize göre İsveçli bir “sadist kâfir”, büyük bir ihtimalle önce Avrupa’yı, sonra da bütün dünyayı ateşe verip kaprislerini tatmin etmek istiyor! “Salak” Avrupa devletleri de bunu bir eğlence sanıp, kendilerinin o ateşte yanmayacaklarını sanıyorlar! Merak etmesinler; pislik yalamakla tatmin olmayacak olan bu kâfir, yakında onların “kutsallar”ına (hâlâ kutsal saydıkları bir şeyleri kaldıysa tabi) da saldıracak! Biraz tarih okumuş olanlar bilirler ki, dünya tarihindeki birçok felâket, bu gibi “Devlet züppelileri”nin kaprisleri yüzünden meydana gelmiştir!

27 Ocak 2023 Cuma

Kur’an’dan Kaçanlar ve Onu Yakanlar


KUR’AN’DAN KAÇANLAR VE ONU YAKANLAR

Cağfer KARADAŞ

Tarih boyunca inkârcıların Kur’an karşısında akıl dışı, çoğu kin ve nefretten kaynaklı duygusal yaklaşımları ve davranışları olmuştur. Bunlar Kur’an’dan kaçma, Kur’an’ı yok etme veya yok sayma, Kur’an’ı değiştirme talebi ve son numara Kur’an’ı yakma veya yırtma… Öyle görünüyor ki bu akıl dışılık, hakikate karşı körlük ve sağırlık ile kin ve nefret devam ettiği sürece bu tür olaylarla daha çok karşılaşacağız.

26 Ocak 2023 Perşembe

İmâmiye Şîası'nda Usulîler (Fıkıh) ile Ahbârîler (Ehli Hadis) Arasındaki Mücadele


İMÂMİYE ŞÎASI'NDA

Usulîler (Fıkıh) ile Ahbârîler (Ehli Hadis) Arasındaki Mücadele

İbrahim Halil ER

Caferî Şîasında iki önemli ekol bulunmaktadır. Bunlardan;

a) Ahbarîler (Ehli Hadis):

Bunlar, Sünnî dünyasının selefîlerine benzemekte olup, sadece hadisleri itibara alırlar. Felsefe, kelam gibi ilimlere iltifat etmezler. Fıkıh kitapları yazmamış, hadisleri fıkıh bablarına göre tasnif etmişlerdir. Bunlardan en tanınmışı Küleynî’dir. Bu hadisçilerin yöntemi daha sonra tüm mezhep içindeki tek geçerli yöntem haline gelmiştir. Fakat daha sonra fıkıh âlimleri de ortaya çıkmış ve hadis ile fıkhı birbirinden ayırmışlardır (Mütemessik bi-habli-âli'r-Rasûl isimli kitabın müellifi Hasen b. Alî b. Ebî Ukayl el-Hazzâ). Daha sonraki dönemde kelamcıların ortaya çıktığını görmekteyiz. Bunlardan en tanınmışı İbn Cüneyd’tir. Kelamı fıkıhta kullandığı gibi hadise de önem vermiş ve farklı açılardan fıkıhta hadis kullanan kişi olmuştur.

Şîa’da da Ehli Sünnette olduğu gibi kelamcı – hadisçi kavgası yaşanmıştır. Özellikle Şeyh Müfîd diye bilinen Muhammed b. Muhammed el-Bağdâdî’nin (ö. 413/1022) talebeleri ve onun oluşturduğu kelam okulu hadisçilerle büyük mücadelelere girişmiştir. Müfîd’in öğrencisi Şeyh Sadûk da Ahbarîlere yani ehli Hadisçilere büyük saldırılarda bulunmuş ve onları sapkın ilan etmiştir. Onun bu çalışması Ahbarîlerin tarihten çekilmesine yol açmıştır.

Aslında bu geri çekiliş geçiciydi. Özellikle Safevîler döneminde tekrar dirileceklerdir. el-Fevâidu'l-medeniyye kitabının müellifi Muhammed Emîn el-Esterâbâdî sâyesinde bir kere daha dirildiler. Karşılarında güçlü usûlcü âlimlerin olmaması onların görüşlerinin yayılmasına yol açtı. Fakat daha sonraki yüzyıllarda yetişen Usûlcü âlim Muhammed Bâkır b. Muhammed Ekmel Vahîd-i Behbehânî (ö. 1205/1790) Ahbârîleri hâkimiyet tahtından indirdi ve kendi okulunu ilmî çevrelere benimsetti. Behbehânî okulunun özelliği fıkıh usûlü ilmini yeniden canlandırması, mantıkla bütünleştirmesi ve ince bir teknikle âdeta yeniden kurması şeklinde özetlenebilir.

Fıkhı çağın ihtiyaçlarına cevap verecek hâle getiren âlim Murtazâ b. Muhammed Emîn el-Ensârî'dir (ö. 1281/1864). Günümüze kadar Şeyh Ensârî'nin kitapları ve metodu fıkıh çevrelerinde hâkim olmuş, onun takipçileri, aynı temeller ve metodoloji üzerinde yürümüş, fıkıh usûlüne ait Resâil'i ve Mekâsib isimli eseri üzerine çeşitli çalışmalar yapmışlardır.

b) Usûlîler:

Fıkıh usulünü kuran ve geliştirenlerdir. Usulîler, daha çok Kur’an ve mezhepçe kabul edilmiş kesin hadislere dayanarak içtihatlarda bulunmaktadırlar. İmamlardan gelen ve senedi sağlam olmayan hadisleri kabul etmemekte, bunun yerine Şiî müçtehitlerden gelen, ihtilafsız konuları kabul etmektedirler.

c) Uzlaşma:

Muhammed b. el-Hasen et-Tûsî (ö. 460/1068) Şiîlerin büyük üstadıdır. O, bu ekolleri birleştirmeye çalışmış, Usulcülerin istidlal ve içtihatlarını almış, Ahbarîlerin de hadis ve haber-i vâhid konusundaki görüşlerini (haber-i vâhidin) sıhhatini artıracak bazı katkılarda da bulunmuş) alarak uzlaşı yoluna gitmiş ve bu durum Şîa fıkhının gelişmesini sağlamıştır. O, aynı zamanda Şiî ve Sünnî fıkhını karşılaştırmalı inceleyen mukayeseli fıkıh konusunda da kitap yazmıştır.

et-Tusi, en-Nihaye isimli eserini Şii usule dayalı sünnet fıkhına ayırmıştır. Bu eserde hadisler arasındaki çelişkileri gidermeye çalışmıştır. Uddetu'l-usûl isimli kitabı, usûlün bütün bahislerini sistemli bir şekilde ele aldığı, bu arada kendi çığırını ve usûlünü açıkladığı önemli bir usûl kitabıdır. et-Tûsî bilhassa Mebsût ve Hilâf isimli eserlerine, Sünnî fıkıh kitaplarından önemli unsurlar aktarmış, bu yüzden Şiî fıkhın çehresinde önemli bir değişiklik meydana gelmiştir. Altıncı asrın ikinci yarısında ortaya çıkan fıkıhçılar bilhassa haber-i vâhidin bir delil olarak kabul edilmesi konusunda Şeyh'i tenkit etmiş ve bu konuda daha önceki usûlcülerin düşüncelerini müdafaa etmişlerdir.

Tenkitçilerin en sert olanı Muhammed b. İdrîs el-Hillî'dir (ö. 598/1202). Şehîd-i Evvel bilhassa el-Kavâ'id ve'l-fevâid isimli eserinde, Sünnî fıkhı devreye sokmadan, alternatif Şiî fıkhını ortaya koydu. Böylece bağımsız bir fıkıh oluşturmuş oldular.

SONUÇ

Şîa'da hadis denildiğinde sadece Peygamberimizin söz, fiili anlaşılmaz, onlar hadis dediklerinde buna 12 imamın (İsnâaşeriyye) söz ve fiillerini de dahil ederler ve bunu da dinde nas kabul ederler. Ehli Sünnetle ayrıldıkları temel nokta bu olduğu gibi, Şîa bazı sahabeleri kabul etmediğinden onlardan gelen rivayetleri de yok sayar.

Temelde Şiîler, usul açısından ehli sünneten büyük bir etkileşim içinde oldular. Özellikle Fıkıh, Fıkıh Usulü ve Hadis Usulü konusunda Şîa ehli sünneten büyük ölçüde yararlanmış, kavramlar ödünç almıştır. İlk dönem Şîa âlimlerinin bu yakınlaştırma çalışmaları devam etmiş olsaydı büyük olasılıkla aralarında büyük uçurumlar oluşmazdı. Fakat zamanla Şîa alimleri kendi mezhebi görüşleri doğrultusunda dönüştürmüş oldular. Bugün bu iki mezhep birbirini tanıyamaz noktaya ulaşmış oldu.

Peki Müslümanların iki büyük bloku olan Sünnî ve Şiî dünyası bir araya gelebilir veya aralarındaki sorunları çözüp birleşebilirler mi?

Bu soruyu aslında düşündüm. Fakat iki taraf birbirlerinden ayrılmak için o kadar büyük bir ağ örmüş ki tarafların kendi temel ilkelerinden vaz geçmeden bir araya gelmeleri imkansızdır.

Peki bu durumda ne yapılmalı?

Yapılacak en önemli çalışma ilmî olarak birbirlerini tanımaya çalışmalı, aralarında düşmanlığa yol açan sorunları ortadan kaldırmak için çaba serf etmeli, siyaseten birbirleri aleyhine çalışmamalarıdır. Ama Şîa günümüz İran'ı için milli bir din haline gelmiştir.

 

 


 

17 Ocak 2023 Salı

Tevhid Hakikati

TEVHİD HAKİKATİ

Cağfer KARADAŞ

Tevhid Yüce Allah’ın birliğinin ve yegâneliğinin ifadesidir. Bunun anlamı O’ndan başka ezelî ve ebedî bir varlık yoktur, yegâne yaratan ve hükmeden O’dur. Kelam düşüncesinde bu iki vasıf, “kadîm ve hâlık” olarak Yüce Allah’ın en özel sıfatı kabul edilmiştir. Bunun anlamı Yüce Allah yegâne tek, ezelî, ebedî, kendi kendine var olandır, kendisi dışındaki bütün varlıkları ilmi, iradesi ve kudretiyle yaratan ve yönetendir. Cennet ve cehennem de ebedîdir ama bu, kendiliğinden ve özünden değil, Yüce Allah’ın va’di gereği sürekli yaratmasıyla gerçekleşecek olan bir ebediliktir. “Allah’ın dışında başka bir tanrıya dua etme. Zira O’ndan başka tanrı yoktur. O’nun zatı dışında her varlık yok olma özelliğine sahiptir. Hüküm yalnızca O’nundur ve siz O’nun huzuruna getirileceksiniz” (Kasas 28/88).

Yazarlar

Beyan Yayınları

DEL PIERRO

DEL PIERRO
PIERRE MARTIN