Maruf Çetin
Bertrand Russell ateist bilim filozofu idi. Dinlerin kanıtlanamazlığını
savlamak için meşhur Çaydanlık örneğini verir. Şöyle der:
"Eğer
ben Dünya ve Mars arasında eliptik bir yörüngede Güneş'in etrafında
dönen porselen bir çaydanlık olduğunu öne sürseydim ve bu çaydanlığın en
güçlü teleskoplarımızla bile tespit edilemeyecek kadar küçük olduğunu
ekleyecek kadar da dikkatli olsaydım, kimse bu görüşümün tersini
kanıtlayamazdı. Ama devam edip de bu savımın yanlışlanamaz nitelikte
oluşundan dolayı insan aklının ondan kuşku duymasının kabul edilemez bir
küstahlık olacağını söyleseydim, herkes haklı olarak saçmaladığımı
düşünürdü. Ancak, eğer böyle bir çaydanlığın varlığı eski kitaplarca
onaylansaydı, her pazar günü kilisede kutsal gerçeklik olarak
öğretilseydi ve okullarda çocukların beynine kazınsaydı, onun
varlığından kuşku duymak bir gariplik belirtisi olarak görülür ve o
kuşkuyu duyan kişi, yakınçağda bir ruh doktoruyla, daha önceki
çağlardaysa bir Engizisyon yargıcıyla görüştürülürdü."
Şimdi
eğer Dünya ile Mars arasında bir "meteor taşı" olduğunu söyleseydi
kimse buna itiraz edemez ve çürütemezdi. Ancak bir şeyi iyi biliyoruz.
Çaydınlık BİR İNSAN MAMÜLÜDÜR.
Modern Arkeolojinin tanımı şöyledir: Arkeoloji, eski kültür ve uygarlıkları, bu uygarlıklarda yaşamış
insanların elinden çıkan, insan düşüncesinin ürünü
olan eserleri, alet ve malzeme ile ev eşyalarını, sanat yapıtlarını,
bunların yer ve zamanını saptayarak inceleyen bir bilimdir.
Arkeolojide
buluntular arasında "insan mamulü olan"lar ile "insan mamülü
olmayanlar" ayrıştırılır. Mesela heykeli andıran doğal bir taş
bulunursa, bunun heykel şeklinde olmasının bir önemi yok. Ama yontulmuş
şekil verilmiş bir taştan yada bir kerpiçten bir heykel bulunursa bunun
insanlar tarafından yapıldığı/üretildiği ve arkeolojik bir değeri olduğu
kabul edilir.
Eğer arkeolojik bir kazıda 2 milyon yıl öncesine
tarihlenen bir Çaydanlık bulunursa bunun 2 milyon yıl önce insan (veya
diğer türevleri; neandartal filan) tarafından yapıldığı kabul
edilecektir. ÇÜNKÜ ÇAYDANLAR TAŞ TOPRAK ASTROİD, METEOR VS. GİBİ KENDİ
KENDİNE OLUŞAN BİR MALZEME DEĞİLDİR.
Şimdi Russell'in
çaydanlığına dönecek olursak: Dünya ve Mars arasında bir çaydanlığın
varlığını iddia ediyorsa oraya hangi insanın o çaydanlığı nasıl
götürdüğünü açıklaması gerekir. Çünkü arkeolojiye göre "bir insan ürünü
olan çaydanlık" evrim yoluyla ve kendi kendine varolamayacağı gibi
herhangi bir yere de kendi kendine gitmiş olamaz.
Böylece Russell'in dinlerin kanıtlanamazlığı için verdiği örnek ve mantık zaten bilimsel olarak geçerli değildir.
Bilimler
açısından dinler bilinemez ve inkar da edilemez. Çünkü bilimler yaşama
ve ölüme dair gizemi çözmekten çok uzaktır. Bilimler doğadaki olayları
ve fiziksel dünyayı açıklayabilir ama bunun ötesini açıklayamaz.
Bertrand Russell nereden gelmiştir? O bilinci, yaşam enerjisini,
kendisini var eden şeyi nereden almıştır, onun bilinci ve yaşam enerjisi
ölümden sonra ne olmuştur? Bunları açıklayabilecek bir bilim henüz
yoktur. Tam da dinin alanı budur.
İkinci mesele de şudur: Kadim
kitapları alelade basitleştirip muhtemelen hurafeye eşdeğer sayıyor.
Kadim kitaplar da insanlığın bilgi mirasıdır. Onlar olmasaydı bugünkü
bilgilerimiz de olmazdı. Bazı bilgilerin zaman içinde değişmesi, hükmünü
yitirmesi bu gerçeği değiştirmez. Günümüzde de kabul edilen bazı
bilimsel yasalar, zaman içinde değişecek ve hükmünü yitirecektir. Daha
iyisini yapana kadar mevcut olana tutunuruz, daha iyisini yapınca da
önceden varolanı değersizleştirmek akıllı bir insanın yapacağı bir şey
değildir.
Fıkra gibi:Bertrand Russell'in maymun
ataları o zamanlar gezegenler arası dolaşabiliyormuş. Dünya ile Mars
arasında bir çay ve mangal partisi yapmaya gitmişler, çaydanlığı o zaman
unutmuşlar? Bu bilgi aile içinde nesilden nesile Bertrand'a kadar
gelmiş, yoksa orada çaydanlık olduğunu nereden biliyordu? Bu olamaz mı?