***
“Bayram o bayram ola”
***
KEVSER SÛRESİ
-Çoklu Meal Denemesi-
أعوذ بالله ... بسم الله...
اِنَّٓا اَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَۜ(1). فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْۜ(2). اِنَّ شَانِئَكَ هُوَ الْاَبْتَرُ(3)
Prof. Dr. Cağfer KARADAŞ
KELİMELER
Kevser: 1. Bol nimet, 2. Peygamberlik, iman ve İslam nimeti, 3. Cennette Kevser ırmağı/havuzu. Salat: 1. Mutlak ibadet, 2. Mutlak namaz, 3. Hacda kılınan namaz. 4. Şükürde bulunma. Nahr: 1. Mutlak kurban 2. Hac kurbanı 3. Namazda tekbirlerde elleri göğüs hizasına kaldırmak. 4. Namazda elleri göğüs üstünde üst üste koymak 5. Namazda göğsü kıble yönüne çevirmek. Şâni’: 1. Öfkeli, 2. buğz eden, 3. Kin ve nefret besleyen. Ebter: 1. Nesli kesik, 2. Hayırsız, bereketsiz ve değersiz 3. Etrafında kimse kalmayan ve gelecekte anacak kimsesi bulunmayacak olan. 4. Yetersiz ve eksik.
YORUMLAR
1. Sûrenin yalın ve kısa anlamı:
“Ey Peygamber! Sana kevser verdik. Öyleyse sadece Rabbin için salat kıl ve nahr et. Kesinlikle ebterdir, sana öfke duyan.”
2. Bu sûrenin bir önceki Maûn Sûresini tamamlayan bir anlamı var. O sûrede hesap gününü inkâr eden bu yüzden yetimlere, fakirlere ve hatta komşulara kötü davranan; ibadeti de bir gösteriş haline getiren müşriklerin ve münafıkların özellikleri anlatılmakta. Bu sûrede ise, Allah’ın verdiği nimetlere şükretme; ibadeti sadece Allah için yapma, insanlara iyi davranma, yardımsever olma, daha da önemlisi kimseye kin ve nefret beslememe gibi önemli özelliklere işaret olunmakta. Bütün bunlar Peygamberimiz üzerinden dile getirilmekte.
“Ey Peygamber! Sana müşriklerin / münafıkların asla sahip olamayacakları ve hayallerine bile getiremeyecekleri dünya ve ahiret nimetleri verdik. Onların yaptığının aksine sen sadece Rabbin için ibadet et ve yine Rabbin için kurban kes. Namazda bütün benliğini Rabbine ver, kestiğin kurban etlerini de insanlara dağıt. Seni nesli kesik, hayırsız, bereketsiz ve kimsesiz gören nefret sahibi müşrikler / münafıklar tam söyledikleri şekilde hayırsız ve bereketsiz olanlardır.”
3. Hz. Peygambere verilen İslam nimeti ve Mekke döneminde o nimetin şükrünün göstergesi olan namaz ve kurban ibadetleri zikredilmekte. Sûrenin Mekke’de indiği görüşü bunu desteklemekte.
“Ey Peygamber! Seni elçi seçtik, Kur’an’ı indirdik, din olarak İslam’ı belirledik. Bütün bu nimetleri sana ve inananlara biz verdik. Bu nimetlerin gereği olarak namazı Rabbin için kıl ve kurbanı O’nun için kes. Sana kızan, nefret eden ve kimsesiz gören o müşriklerin bu nimetlerden yana hiç nasibi olmayacak. Onların taraftarları yok olacak, putları için yaptıkları ibadetlerinin ve kestikleri kurbanlarının hiçbir değeri olmayacak, hepsi boşa gidecek.”
4. Beş vakit namaz ve kurban ibadeti anlatılmakta. Bu suresinin Medine’de nazil olduğu görüşü bu anlamı desteklemekte.
“Ey Peygamber! Sana sayısız dünya ve ahiret nimeti verdik. Rabbin için beş vakit namazını kıl, kurban zamanı kurbanını kes. Kin ve nefretle sana nesli kesik ve hayırsız diyenler senin ulaştığın hiçbir nimete ve zafere ulaşamadılar. Allah için kıldığın namazların ve kestiğin kurbanların ahirette karşılığını fazlasıyla bulacaksın. Ama dünyada putları için ibadet edenlerin ve kurban kesenlerin öte dünyada elleri boş kalacak. Bu dünyada seni yalnız ve kimsesiz görenlerin öte dünyada hiçbir değeri ve destekçisi olmayacak.”
5. Hac zamanı kılınan namazlar ve kesilen kurbanlar anlatılmakta.
“Ey Peygamber! Sana hak din ve bol nimet verdik. Bu nimetlerden biri de Hz. İbrahim’in hac ibadeti. Müşriklerin onun dinini bozarak hac zamanı putlara ibadet etmelerinin ve kurban kesmelerinin aksine sen hac esnasından namazlarını Rabbin için kıl ve kurbanını Rabbin için kes. Gözlerini kin ve nefret bürüyenler, seni küçük görüyorlardı, çevrende kimsenin kalmayacağını ve gelecekte seni anan kimse bulunmayacağını iddia ediyorlardı. Hacda Allah’ın emrine uyarak namaz için toplananlara ve kurban kesmek için koşturanlara baksınlar da, kendilerinin hükmünün bittiğini, Allah’ın dışındakilere yapılan ibadetlerin ve kesilen kurbanların nasıl boşa gittiğini görsünler ve anlasınlar.”
6. Hz. Peygamber –salat ve selam üzerine olsun- ve ümmetine cennette verilecek Kevser ırmağı / havuzu haber verilmekte. Sûre hakkında nakledilen hadîsler bu anlamı desteklemekte.
“Ey Peygamber! Öte dünyada kâfirler ve müşrikler bir damla su için kıvranırken sana ve ümmetine ebedî yetecek genişlikte ve bollukta Kevser ırmağını / havuzunu verdik. Bu nimete teşekkür olarak Rabbiniz için namaz kılın ve kurban kesin. Kin ve nefretle sizi küçük görenler, ezik ve eksik muamelesi yapanlar, bu dünyada belki bolluk ve refah içinde olabilirler ama öte dünyada bir yudum su için çırpınacaklar. Bu dünyada elde ettiklerinin hiçbir getirisinin ve değerinin olmayacağını görecekler. Kendi eksikliklerini anlayacaklar ve orada hiçbir destekçi bulamayacaklar.”
7. Verilen nimetlere karşı namaz ile şükürde bulunulması ve namazın da belli şekil ve usulde kılınması emredilmekte. Bazı sahabilerden ve tabiin alimlerinden gelen nahr kavramı ile ilgili bilgiler bu yorumu desteklemekte.
“Ey Peygamber! Sana ve senin şahsında ümmetine büyük nimetler verdik. İslam ile müşerref kıldık. İslam’ın en güzel ve ayırt edici sembolü olan namazı sadece Allah için kıl. Namaz kılarken göğsünüz kıble yönüne dönük olsun, tekbirlerde ellerinizi göğsünüzün üst hizasına kaldırın, kıyamda ellerinizi göğüs üzerinde üst üste koyun. Müşrikler, gözlerini ve kalplerini kör eden kin ve nefretle haktan yüz çevirerek ve seni küçük görerek sana ve ümmetine verilen nimetten mahrum kaldılar. Putlara yaptıkları ibadetin hiçbir sonucunun ve karşılığının olmadığını da ahirette görecekler.”
8. Namaz üzerinden bedenî, kurban üzerinden malî bütün ibadetler ifade edilmekte. İslam’ın dört önemli ibadetinden namaz ve oruç bedenî, zekat malî, hac ise hem bedenî hem malî ibadet. Ancak bu ibadetlerdeki en önemli husus ihlas ile yapılmaları. İhlas, ibadetin sadece Allah için yapılmasının adı. Bu surede bütün ibadetlerin Allah için yapılması vurgusu çok net görülmekte.
“Ey Peygamber! Sana ve senin şahsında ümmetine sayısız nimetler verdik. Bunun şükranı olarak namaz gibi bedeni ibadetleri ve kurban gibi mali ibadetleri sadece Rabbiniz için yapın. Allah’ı bırakıp putlara yönelen, sana kin ve nefret besleyen müşriklerin ve insanlar görsün diye ibadet eden münafık ve mürailerin yaptıkları bedenî ve mali ibadetlerin hiçbir karşılığı olmayacak. Gelecekte ne kendileri ne de yaptıkları anılmaya değer bulunacak.”
9. Deistlere, ateistlere ve dini küçümseyenlere cevap teşkil etmekte.
“Ey Peygamber! Her türlü nimeti ve imkânı sana ve inananlara biz verdik. Evren bizim yaratmamızla kuruldu ve müdahalemizle devam etmekte. Bunun şükrünü yerine getirmek için sadece Rabbinize ibadet edin ve O’nun adına kurban kesin. Gönderdiğimiz Peygambere kin ve nefret besleyenler, indirdiğimiz Kitaba saldıranlar, esaslarını belirlediğimiz dini yok sayanlar ve inanan kullarımızı hor görenler bilsinler ki, hükmümüz her daim baki kalacak. Onlara mühletimiz ölümle veya kıyametle dolacak. Ölümün gelmesiyle veya kıyametin kopmasıyla bütün inkârcıların ve din düşmanlarının inançları ve iddiaları sönecek, söylediklerinin gerçek olmadığı görülecek. Onların bu dünyadaki bütün yapıp etmelerinin boş ve geçersiz olduğu hesap günü netleşecek. Orada onlar için ne bir destek ne de bir sığınak olacak. Kimseler de yüzlerine bakmayacak.”
HANGİSİ DOĞRU?
“Bu yorumların/meallerin hangisi doğru?” diye sorarsanız, şunu söyleyebiliriz: Tefsirlerimizde gelen bilgiler dâhilinde ve metnin elverdiği çerçevede bunların hepsi doğru kabul edilebilir. Ancak “Yüce Allah’ın muradı nedir? İlk muhatap olan Peygamberimiz –salat ve selam üzerine olsun- tam olarak bundan ne anlamış?” gibi soruların cevabı bendenizi aşar. İmam Matüridî’nin dediği gibi işte bu noktada durmak gerek. Ancak bütün bu yorumları, Kur’an’ın anlam zenginliği olarak görmekte bir beis yok. Çünkü böyle anlamayı engelleyici ve yasaklayıcı bir hüküm yok. Zaten her bir yorum yeni bir açılım ve geniş bir imkân sağlamakta. Belki de Yüce Rabbimiz bize kolaylık olsun diye bu genişliği sağlamakta. Zaten bakıldığında yorumların birinin ötekini geçersiz kılmadığı açıkça görülür. Hepsini doğru kabul ettiğimizde bir çelişki ve karmaşa yaşanmaz. Sözgelimi nahr kelimesi, aynı anda hem kurban hem de tekbir alırken elleri göğüs hizasının üstüne kaldırmak şeklinde düşünülebilir. Nitekim her birini tatbik eden mezhepler olmuş. Aynı şekilde kevser kavramı, hem bol nimet hem de Kevser ırmağı olarak anlaşılabilir. Kevser ırmağının da bir nimet olması dolayısıyla âlimlerin çoğu bol nimet anlamını tercih etmiş. Ama diğeri ile ilgili de hadîsler var. Dolayısıyla böyle bir özel mana verilmesi de mümkün. Diğer kavramlar da üç aşağı beş yukarı aynı. İsterseniz sözümüzü geçmiş âlimlerimizin sünneti üzere bağlayalım: Muradının ne olduğunu, ancak yüce Rabbimiz bilir.
SÛRENİN ÖNEMİ
Fahreddin Razî’nin ifadesine göre bu sûre kendinden önceki sureler için tamamlayıcı, sonrakiler için asıl konumda. Bu çerçeveden olmak üzere İmam Razî, Duhâ’dan başlayıp Nâs ve Felak’a kadar bütün sûrelerin bu sûre ile olan irtibatını gösterir ve bu sûrenin mihver özelliğine dikkat çeker. Meraklısı için tavsiye olunur.
Hamdimiz ve şükrümüz âlemlerin rabbi Yüce Allah’a olsun!
MERAKLISINA
Matüridî, Te’vilâtü’l-Kur’ân, nşr. Bekir Topaloğlu-Ahmet Vanlıoğlu, İstanbul 2006, Mizan Yayınları.
Ebü’l-Leys, Tefsîru’s-Semerkandî, Beyrut 1427/2006.
Zemahşerî, el-Keşşâf, nşr. Muhammed Said Muhammed, Kahire ts. Daru’t-Tevfikiyye.
Farheddin er-Razî, et-Tefsîru’l-Kebîr, İhyau’t-Turasi’l-Arabî, XIV, 86-93.
Beydavî, Envarü’t-tenzîl ve esrarü’t-te’vîl, nşr. Nasurüddin Ebu Said, Beyrut 2001.
Safedî, Keşfü’l-esrâr ve hetkü’l-estâr, nşr. Bahattin Dartma, İstanbul 2019.
Kevser Sûresini tefsir eden kısımlar.
6 Zilhicce 1441 / 27 Temmuz 2020