18 Temmuz 2020 Cumartesi

Bu Gidiş, Gidiş Değil

Ebû Ömer b. Dâvud
Hayat, dinamiktir. İnsanoğlu doğduğu andan itibaren öğrenmeye ve yeni şeylerle karşılaşmaya başlar. Bazıları buna daha çok dikkat ederler, bazıları pek farkında değillerdir. Bazı kişiler daha çok yeni şeylerle karşılaşırlar, bazıları daha az… Hayat hep böyle devam edip gider.



İnsanın içinde doğup büyüdüğü çevrede toplumu tarafından kabul edilen değerler, karşılaşılan yeni durumlara ve yeni sorunlara göre değişir ve hatta dönüşür. Hayat dinamiktir. Değerler de büyük ölçüde öyle… Elbette sabiteler ve değişkenler var. Daha kısa sürede değişenler ve uzun sürede değişenler olduğu gibi…
Hz. Peygamber’e Kur’an vahyedildikten sonra karşılaşılan sorunlara göre dini hayatta cevaplar ortaya çıktı. Kurumlar tedrici olarak şekillendi. Vahyin ilk yılındaki dini birikim ve bakış açısı, yirminci yılla aynı değil. Temel inanç değişmese de hayatın akışı içinde gündem de, tavır ve tutumlar da değişiyor. Hatta bunu vahyin konularında da görebiliriz.
Peki, Allah Elçisi vefat edince, yani vahiy kesilince her şey dondu mu? Tabii ki hayır… İnsanlar sonraki yıllarda da yeni sorularla ve sorunlarla karşılaştılar. Bunları cevaplandırmak için birçok argümandan yararlandılar.
Birincisi vahyi: Kitapta yazılı olanlar anlaşıldığı andan itibaren kitabın dışına çıkıyor. İnsan okuyup anlıyorsa anlamı genişliyor ya da daralıyor. Buradan delil bulmaya çalışarak yürümeye devam edenlerin cevapları ve ürettikleri bilgi arasında farklılıklar oluşuyor.
İkincisi Peygamber’in (sas) uygulaması: İnsanlar, sorunlarını çözmek ve sorularına cevap bulmak amacıyla Peygamber’in ne yaptığını araştırma ihtiyacı hissettiler. Bazen doğrudan cevaplar buldular, bazen cevabı ürettiler. Bu üretim kıyas yoluyla oldu. Mevzuat literatürünün bu boyutuna burada işaret etmekle yetinelim.
Üçüncüsü gelenek: İnsanlar bildiklerinin çocuğudurlar. Hayatı da bu pencereden okurlar. Çoğu zaman kendi bildiklerini yüceltir, onlara kutsi bir değer ve kesinlik de atfederler.
Dördüncüsü içinde yaşadıkları şartlar: Sorunların çözümünde yerel koşullar da çok önemli… Aslında her cevap doğduğu zamanın sorusuna aittir. Başka zamanlara göz kırpsa da…
 Beşincisi deneyim ve birikim: İlimlerin şekillenmesi ve bu alanda ortaya çıkan birikim de cevap arayışında önemli bir referans olmuştur.
Bütün bu süreci dikkate almadan bugün cevap üretmek mümkün. Ancak her cevap zamana mahkûmdur ve günü geldiğinde hayattan çekilir. Bazı cevaplar daha uzun ömürlü, bazıları ise kısa…
Bugün üretilecek cevap, geçmişi bilerek, cevabın bugüne ait olduğu şuuruyla farklı olabilir. Zira din yaşanarak var olan dinamik bir kurumdur. Statik olduğunu düşünenler de bu dinamizme karşı bir yere kadar dayanırlar. Ancak karşılaştığımız sorulara ve sorunlara cevap üretirken geçmişi yok saymak, geçmişi günümüzde ürettiğimiz cevaplara göre ayar çekmek yol değil… İnanın bugün ürettiğimiz cevaplar birkaç yıl sonra karşılaşacağımız sorulara yetmeyecek, bugün geçmişi dizayn ederek ileri sürdüklerimizi inkâr edecek duruma düşeceğiz.
Kısaca bu yol, yol değil, bu gidiş hayra alamet bir gidiş değil…

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar