Ebû Ömer b. Dâvud
Son bir asırdır daha yoğun olmak üzere gök kubbede
en çok yankılanan cümlelerden biri “Gerçek İslam'a göre…” ifadesiyle başlayan
cümleler olmalı. Din konusunda herkesin bir görüşünün olması anlaşılabilir bir
durum… Sorun bu değil. Asıl sorun, insanların görüşlerini bilgiyle
beslememeleri, yargılarını zanlarına göre oluşturmaları ve bunları yegane doğrular zannetmeleridir.
19. asrın başlarında yapılan
tartışmalara bakıyorsunuz, neredeyse aynı yerde duruyoruz ve aynı konuları
tartışıyoruz. Bir tarafta geçmişi ve rivayetleri kutsayan korumacı bir anlayış,
diğer tarafta ise kabullerin dışında görüşlere sahip, kendilerini hakikatin ölçüsü gören münevverler… Bunlarla
ilgili suçlama da aynı: Batının etkisinde kalmak ve müsteşriklerin görüşlerini
dillendirmek… Ne kadar tanıdık değil mi?
İki görüşe sahip olanlar da
kabullerinin gerçek din olduğunu söylüyorlar. Bir dinin neredeyse insan sayısınca birbirinden farklı yorumları olduğu halde bunların hepsinin gerçek din olması anlaşılabilir bir
şey değil…
Geçmişte uygulama zemini
bulmuş ve insanların çoğu tarafından kabul görmüş dini yorumlardan
bahsediyorsunuz. Bunları kendi görüşlerine uygun görmeyen biri, hemen hükmünü
veriyor: “Gerçek İslam bu değil. Bunlar geçmişte İslam görüntüsüyle yapılmış
işler.”
Hz. Peygamber döneminden
benzer örnekler veriyorsunuz. O zaman da söz konusu rivayetler hemen uydurma
damgası yiyor. Neden? Çünkü benim görüşlerime uygun değil.
Kur’an’dan ayetler
okunursa o zaman da ayeti tevil için gardımızı alıyoruz. Bu ayetler benim inandığımı söylemeli...
Doğrusunu isterseniz bu
satırların yazarı, pek bir şey değişeceğini düşünmüyor. Zira bu konulara
asırlardır bu şekilde bakılıyor. Herkes kendi kabullerini ve hatta zanlarını
gerçek din zannediyor.
Oysa din, insana ulaştığı
andan itibaren onun tarafından anlaşılmaya çalışılır ve öznelleşir. Dini
metinlerin anlaşılmasında ve uygulamasında farklı görüşler ortaya çıkması
kaçınılmazdır. Böylece bu yorumların hepsi İslam’ın yorumları olur. İsterseniz bunları Müslümanların yorumları deyin. Zaten Müslümanların yorumlarından başka bir İslam yok ki! Eğer vahiy insan tarafından okunmuyor ve anlaşılmıyorsa o vahyin ne dediği hususunda kim yargıda bulunabilir? Hz.
Peygamber döneminden itibaren başlayan bu tarihi tecrübe ve geçirdiği aşamalar
önemlidir.
Biri kalkıp Müslümanların
tarih boyunca dinlerini doğru dürüst anlamadıklarını, kendi çıkarlarını ve
kültürlerini din diye insanlara dayattıklarını söylüyor. Emin olun, çok değil
birkaç yıl sonra gelecek başka biri, bu sözün sahibiyle ilgili benzer bir yargıda bulunacak. Böyle olacağını görmek için etrafımıza ve olup bitenlere bakmamız yeterli...
Dini metinlere ve dini
pratiğe bakışımızda veya çoğumuzun bakışında esaslı bir sorun var. Bu sorunla
yüzleşmeden, aramızdaki mesafeleri daraltmamız zor.
"Gelin hepiniz, benim din anlayışımı gerçek din olarak kabul edin de ortak bir paydada buluşalım."
Teklif bu olduğu sürece gerçek dinler çoğalmaya devam edecek...
Ve hangisinin gerçek din olduğunu asla bilemeyeceğiz.
Allah razı olsun hocam.
YanıtlaSil