30 Mart 2022 Çarşamba

Çark



ÇARK

Prof. Dr. Cağfer KARADAŞ

Bir anda oldu ne olduysa. İkisi de tam anlayamadı. Yaşlı olan yere düştü, genç olan söylendi durdu. Genç adam yaşlı zatı tutup kaldırabilirdi, nedense bunu yapmadı, belki yapamadı ama başından da ayrılamadı. Oradan geçen üç genç koştular, hemen eğilip yaşlı adamı kaldırdılar ve bir şey yapmadan ayakta dikilen gence bağırmaya başladılar. O da onlara bağırdı. Tam yumruk yumruğa birbirlerine gireceklerken genç adam ani bir kararla sırtını dönüp gitti. Üç gençten hiçbiri de arkasından gitmedi. Ama üçü de çok içerlemişlerdi hatta kinlenmişlerdi.

23 Mart 2022 Çarşamba

Kur’an Ayı Ramazan


KUR’AN AYI RAMAZAN

Prof. Dr. Âdem APAK

بِسْمِ ٱللَّٰهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِنَّ هَـذَا الْقُرْآنَ يِهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْراً كَبِيراً

“Gerçekten bu Kur’an en doğru olan yola götürür ve iyi işler yapan mü’minler için büyük bir mükafat olduğunu ve ahirete inanmayanlar için elem dolu bir azap hazırladığımızı müjdeler.” (İsra, 17/9).

14 Mart 2022 Pazartesi

Bir “Na’t-I Şerif”i Bulma Serüveni


 BİR “NA’T-I ŞERİF”İ BULMA SERÜVENİ

İhsan Süreyya Sırma

Serüvenim şöyle olmuştu:

Doktora çalışmalarım için Paris’ten İstanbul’a gelmiştim. Kâh Başbakanlık Arşivinde (o zaman Cağaloğlu’nda kolay bir yerdeydi. Sonradan hangi “akıllı”nın aklına estiyse oradan alıp Sadabad’ın bataklıklarına götürdüler. İnşaallah o nadide vesikalar orada çürümezler), kâh İstanbul kütüphanelerinde “Şeyhülislâmlarım”la ilgili araştırmalar yapıyor, kitap, belge, gazete ne varsa alıyordum. O ara, şimdilerde “hafıza kaybı”mdan olacak birçoğunun isimlerini unuttuğum zevata gitmeyi de ihmâl etmiyordum. İşte o sırada birileri İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi Müdürü rahmetli Nurettin Kalkandelen’in adını vererek, bu zatın çok bilgili olduğunu, bana çok yardımcı olabileceğini söyledi ve ekledi: Nurettin Bey’i bulmak çok kolaydır. Aksaray’da indin mi, onun piposunun kokusunu alırsın. “O kokuyu takip et, Nurettin Bey’i bulursun” şeklinde espri de yaparak beni yönlendirdi. Gerçekten Üniversite Kütüphanesi’nin ilk kapısından girer girmez, “rehber koku”nun rayihası burnuma geldi. Aradığım bu koku o kadar yakındı ki sanki pipoyu ben içiyordum ve koku benim pipomun duman kokusuydu… Birden okuma salonunun kapısının dışında, ortanın biraz üstünde bir boyu olan, hafif şişman, siyah takım elbiseli bir zatı fark ettim. Onun bana tarif edilen Nurettin Bey olduğunda hiçbir şüphem kalmamıştı. Çünkü âlamet-i farika olan meşhur pipo, parmakları arasında dans ediyordu. Hafifçe yaklaştım ve saygımı ikiye katlayarak, “selamun aleykum” dedim. O da, o güzel İstanbul Türkçesiyle “ve aleykum selâm” deyip, “gel evlâdım, hoş geldin, nerelerden geliyorsun?” diye cevap verdi. Ben de, “Paris’ten efendim” diye cevap verdim. Bunun üzerine, “o hâlde yorgunsun; gel beraber bir çay içelim” dedi ve beni odasına götürdü. Ben çayımı içerken, o da çayını içiyor fakat çaydan ziyade esas iltifatı “pipoya” yapıyordu. O ne edibane pipo içişti??? Nerdeyse cazibesine kapılıp ben de başlayacaktım pipo içmeye! Ben kendi kendime “pipo felsefesi” yaparken soruverdi Nurettin Bey, “Evlâdım hangi konuda çalışıyorsun; nasıl yardımcı olabilirim?” diye soruverdi. Ben de, “Sultan Abdulhamid’in Şeyhülislamları üzerinde çalışıyorum” dedim. “Bak evlâdım” dedi ve ilâve etti. Kütüphanedeki kitaplar konusunda ben sana yardımcı olacağım. Ama önce ben seni bir zata göndereceğim. Çok meşgul bir zat. Kabul ederse, onda çok bilgi vardır. Çünkü o, senin Şeyhülislâmlarınla bizzat görüşmüş biridir. Sen git onunla görüş, sonra da gel burada araştırmalarına devam et” dedi ve salık verdiği zatın adresini bir kâğıda yazarak, “hadi vakit kaybetmeden önce ona git” dedi.

8 Mart 2022 Salı

Gel Beraber Oynayalım!


GEL BERABER OYNAYALIM!

Prof. Dr. Şaban ÖZ

İçerik itibariyle azıcık gergin bir yazı olacağından fıkra ile başlamak en güzeli sanırım. Hepinizin bildiği bir fıkra. Cehennemde, her milletin bulunduğu bölümün başında muhafızlar varmış da Türklerin bulunduğu kısımda yokmuş. Ziyarete gelen bir Cennetlik sormuş, “niye yok?” diye. Rehber de cevaplandırmış; “Çünkü ne zaman biri çıkacak olsa diğeri onu aşağı çekiyor!”

1 Mart 2022 Salı

Vanî Mehmed Efendi (ö. 1096/1685)


VANÎ MEHMED EFENDİ (ö. 1096/1685)

Prof. Dr. Mehmet Salih ARI

Bazı simalar vardır ki doğup büyüdüğü şehirlerin şöhretine şöhret katmışlardır. Van ilimizin yetiştirdiği Vanî Mehmed Efendi de böyle bir simadır. Zira kazanmış olduğu haklı şöhretinden dolayı Van adını birçok yere taşımış ve duyurmuştur. Birçok ansiklopedi ve bibliyografik eserde Mehmed Efendi’nin adı Van ili nisbesiyle Vanî şeklinde zikredilmiştir. İstanbul’da bulunan Vanîköy semti de bu zattan adını almıştır. Yine medfun bulunduğu Bursa’nın Kestel ilçesinde onun adıyla zikredilmekte olan cami, medrese, imaret ve sair hayratı bulunmaktadır. Bu nedenle de İstanbul ve Bursa illerimizde bulunan birçok kişi Vanî Mehmed Efendi vasıtasıyla Van ilimize özel bir sevgi besledikleri gözlenmiştir.

Öğrenilmiş Cehalet


ÖĞRENİLMİŞ CEHALET

Cağfer KARADAŞ

Cehaletin birçok türü bulunur: Basit, aldanmışlık, katmerli ve öğrenilmiş…

Basit cehalet; bilmemek ama bilmediğinin farkında olmaktır.

Aldanmışlık cehaleti; gaflete düşmek, boş bulunmak; bir an zevkin, hırsın ve öfkenin esiri olmak; saptırıcı bir telkinle yanlış inanç ve kanaate kapılmaktır.

Katmerli cehalet; bilmediği halde bilmiş havasına girmek, malumatfuruşluk şovuna kalkışmak ve kendisine bilgi hamalı muamelesi yapmaktır. Buna eskiler cehl-i mürekkep demişlerdir.

Kör cehalet; gözünü ve kulağını hakikate kapamak, dilini hakikatten alıkoymak ve aklını gereğince kullanmamaktır. Müşrik toplumlar için kullanılan “cahiliye toplumu” tabiri bu tür cehaleti ifade etmektedir.

Yazarlar