Bugün 21 Mart, aslında sıradan bir gün. Bugünü özel kılan aslında
Ne bazı Türklerin ve Devletin anlattığı gibi Ergenekon'dan çıkış
günüdür
Ne bazı Kürtlerin inandığı Demirci Kawa'nın Dahhâk'a karşı
başlattığı özgürlük günüdür.
Ne de Şia'nın ve Alevilerin inandığı gibi Gâdir-î Hum günüdür veya
onların inancına göre Mehdinin geleceği gündür.
Ne de İranlıların takvimlerinin ilk günü olmasıdır
Ne de Zerdüşt dinine göre yılın ilk günü olmasıdır.
Aslında nevruz bunların hiç birisi değildir. Sadece her millet
nevruzu millileştirerek kendi milli bayramı haline getirmiştir ama aslında o
hiç kimsenin malı değildir. Bütün bu efsanelerle ilintilendirilmesi sadece
uydurmadır.
NEVRUZ NEDİR?
Farsça yeni gün anlamına gelen nevruz aslında yılbaşıdır. Yani
kışın bittiği ve baharın geldiği ilk gündür. Tamamen bir tabiat olayıdır. Çünkü
21 Mart Ekinoks olup gece ve gündüzünün eşit olduğu ve ardından günlerin
uzamaya başladığı süreçtir. Bahar bayramıdır. İnsanlar kıştan çıkıp bahara
ulaşmadan dolayı kutlama yapmışlardır.
Nevruz geleneğinin kuzey yarımküre asya milletleri arasında yaygın
olması da bunu gösterir. Çünkü 21 Mart kuzey yarım kürede ilkbaharı gösterirken
aynı tarihte güney yarım küre kışa hazırlanmaktadır.
Tüm Asya ve Anadolu ilkçağ halkları baharın başladığı bugünü sadece
bir tabiat olayı olarak kutlamış, zamanla buna birçok felsefi anlamlar
yüklenmiştir. Yani ölümden tekrar dirilişe falan gibi...
MECUSİLİK -ZERDÜŞTLÜK- İLE ALAKASI NEDİR?
Aslında bugünün bunlarla bir alakası yoktur. Tamamen bir tabiat
olayıdır. Fakat zerdüştler bunu takvimlerinin başlangıcına almış, bir nevi
yılbaşı haline getirmişlerdir. Bu nedenle zerdüştle alakası görülmektedir.
Hatta İran'ın milli takviminin yılbaşı da 21 Mart olduğu gibi Celali takviminin
de başlangıcı odur ve 1984 yılına kadar da bizim mali yılbaşımız da 21 Mart'tı.
Zerdüştler, bu takvimi kendi dinsel kimlikleriyle yeniden formel
haline getirince tabi ki dinsel simgelerini de olaya dahil etmekten kendilerini
alamadılar ve 21 Mart kutlamalarına ateşin üzerinden atlama geleneğini de
eklediler. Çünkü Zerdüşt inancında iyilik tanrısı Ahura Mazda'yı ateş
simgelemektedir. Ayrıca Ahura Mazda'nın diğer adı olan Hürmüz'de bu 21 Mart
gününü veya güneş yılının ilk günü olan 21 Mart gününün adıdır. Dolayısıyla bu
dine göre de kutsal bir gündür. Zerdüştlük, Bahailik ve Yezidilikte aynı
zamanda bayramdır.
BAHARIN BAŞLANGICI
Tarım toplumlarında ilkbahar önemli bir yer tutar. Bu toplumların
tüm hareket ve eksenleri tarım çerçevesindedir. Dolayısıyla ilkbaharın ilk günü
onları için büyük önem taşır.
DİPNOT
Eskiden nevruz ülkemizde yasaktı. Kürt bayramı diye tepki
gösterilirdi. Her nevruz kan dökülür ortam gerilirdi. Sonra Türki
Cumhuriyetlerle ilişki kurulunca Nevruz'un oradakilerin kültüründe de büyük bir
yer kapladığı görüldü ve ardından Nevruz bir Türk günüymüş denilerek serbest
bırakıldı (1995).
Tüm İslam tarihinde Müslüman devletler bu günlerin kutlamasına izin
verdikleri gibi alimler de bu konuda ses çıkarmamışlardır.
Kaynaklar Hz. Muaviye döneminde Nevruz ve Mihrican gününün
kutlandığını ve bugünde Farisilerin adeti olan hükümdara hediye verme
geleneğinin sürdüğünü ve bu hediyelerin Emevî hükümdarlarına verildiğini, daha
sonra da Abbasî hükümdarların aldığını belirtirler. Hatta Hz. Muaviye döneminde
toplanan bu hediyelerin (para) 10.000 dinara ulaştığı da belirtilir. Bundan
dolayı da hiçbir sahabi ve tabiin aliminin yöneticileri kınamadığı da
görülmüştür.
ŞERH
Şimdi nevruz olmasına rağmen kavga dövüş çıkmadığından ve serbest
olduğundan farkında bile olmuyoruz. Bugün çok sakin bir nevruz günü yaşadık.
Demek ki baskı olmayınca sorun da olmuyor. Kim nasıl inanır veya bugüne hangi
anlamı yüklerse yüklesin önemli değil. Ama bilinen gerçek bugün ilkbaharın ilk
günü ve ekinoks'tur. Ayrıca gerçek yılbaşı aslında 21 Mart'tır. Hristiyanların
takvimindeki 1 Ocak gerçek bir yılbaşı olmayıp tam yılın ve kışın ortasıdır.
Kışın ortası ve bir mevsimin ortası nasıl yılbaşı oluyor o da ayrı bir tartışma
konusu. İnşallah onu da yılbaşında uzun uzun yazarız.
HAŞİYE
NEVRUZ VE İSLAM
Nevruz ile ilgili yazdığımız bu yazıyı farklı yönlere çekmeye
çalışanlar veya okuduğunu anlamayan insanlar için işin bu boyutunu da açıklamak
zorunluluk haline geldi.
Hz. Enes’in aktardığına göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine’ye
geldiğinde Medinelilerin eğlenip oynadıkları iki günlerinin olduğunu öğrendi.
Bu günler “neyin nesidir?” diye sordu. Medineliler de: “Biz cahiliyye devrinde
bu günlerde eğlenirdik” dediler. Hz. Peygamber “Muhakkak Yüce Allah, size
bugünlerin yerine daha iyilerini, Kurban ve Ramazan bayramlarını lütuf olarak
verdi.” buyurdu (en-NESAİ, 1981: 3-4, 265). Hadisin orijinalinde nevruz ve
mihracen günleri ifadesi geçmemektedir. Fakat alimler bahsedilen bu iki günün
bu günler olduğunu belirtmişlerdir. Halbuki Medine'de Mecusi veya İranlı yoktu.
Bu durum, Arapların İran etkisinde kalıp bu iki günü aldığı şeklinde bizi
düşündürmektedir.
Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Kim bir
topluluğa benzemeye çalışırsa, o kimse onlardan olur.” (Tirmizi ve Müslim). Buradaki
ilke başka toplumlara (özellikle gayri müslimlere) benzemeye çalışmamak
üzerinde vurgu yapıldığı gibi, benzemeye çalışılan adet ve geleneklerin gayri
islami olması veya onların dinlerinden gelen bir kültür olmasıdır. Bu duruma
noel kutlamaları da girmektedir.
Eski dönemlerde Müslümanların bu konudaki durumları kesindi. Çünkü
daha farklı kültürler İslamlaşmamıştı. Ama İran ve Asya toplumları
Müslümanlaşınca eski geleneklerini birden koparıp atamadılar. Bu geleneklerini
İslam boyasıyla boyadılar. Mesela Şiiler bugünü Gâdir-î Hum günü, Hz. Ali'nin
Peygamberin omuzuna çıkarak Kabe'deki putları kırdığı gün ve Mehdi'nin geleceği
gün şeklinde yeniden dizayn ettiler.
İSLAM ALİMLERİN TUTUMU
Alimlerin bu konudaki tutumlarını gruplandırmak gerekir fakat temel
ilke şudur:
1. Bugündeki kutlamaları tamamen reddedenler yukarıdaki hadise
dayanarak reddetmişlerdir.
2. Reddetmeyip suküt edenler ise artık bu toplumlar da Müslüman
olduğundan bunu ateşperest bir anlayışla yapmayacaklarını düşündüklerinden
dolayıdır.
3. Bugünü bir ibadet olarak değil sadece bahar bayramı olarak bir
doğal olay olarak kutlayıp eğlence tertip eden avamlar olduğundan sukut
etmişlerdir.
4. İran ve Hind toplumlarına yakın olup bu toplumların
İslamlaşmamış olan kesimlerine yakın olan alimler bu günlerin Müslümanlar
tarafından da kutlanmasına kesinlikle karşı çıkmışlardır.
İmâm-ı Rabbânî Hazretleri, Mektûbat’ında buyuruyor ki:
“Hindûların bayram günlerine (ve ateşe tapanların Nevruz günlerine
ve Hıristiyanların Noel gecelerine ve diğer paskalyalarına) hürmet etmek ve o
zamanlarda onların âdetlerini onlar gibi yapmak asla Müslümana yakışmaz.”
5. Kesin olarak reddeden İkinci kısım ise, İmam-ı Birgivi’nin Vasiyetname
adlı eserinde şöyledir: “Kafirlerin kullandıkları ve yaptıkları haram olan
ve küfür alameti bulunan şeyleri Müslümanların yapmaları durumunda harama ve
küfre düşüreceğidir.” Bunların haricinde:
“Ölüm ile tehdit, bir uzvu kesmek, malın tamamını telef etmek,
hapis ve şiddetli dayak gibi ciddi bir tehdit olmadan, o tür şeylerin
kullanılması asla doğru olmayacağıdır. Bilmeyerek veya şaka olarak herkesi
güldürmek için yapan küfre girer. Büyük Kostantin’in Hıristiyanlık dinine
karıştırdığı Noel gecesini ve Çemşid’in uydurduğu Nevruzu milli bayram olarak
tanıtıyorlar. Müslümanlar bunlara aldanmamalıdır. Bilgisizlik özür değildir.
Farzları ve haramları öğrenmek Allah’ın emridir. Bunları öğrenmeyeler ayrıca bu
yüzden günaha girerler.” Menavi ve
Camiüssağır’daki bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle
buyurdular:
“İşlenen bir günahta alime bir misli, cahile iki misli yazılır.”
diye haber verince Sahabeler sordular: “Ey Allah’ın Rasulü niçin böyledir?”
Rasulullah onlara şöyle cevap verdi: “Günahı öğrenmemekte bir günahtır”
İmam Zehebî -Allah ona
rahmet etsin-, "Teşebbuhu'l-Hasîs bi Ehli'l-Hamîs"; s: 46'da şöyle
demiştir:
"Nevruz'a gelince, Mısır halkı, aşırıya giderek bugünü
kutlamaktadırlar. Nevruz, Kıbtîlerin yılının ilk günü olup onlar bugünü bayram
olarak kutlamaktadırlar. Müslümanlar da bu konuda onlara
benzemektedirler."
Mâliki âlimlerinden İbn-i Kâsim; "Müslümanın, bir Hıristiyan’ın
bayram gününde ona bir şey hediye etmesini çirkin görmüş ve bu davranışın, onun
bayramını yüceltmek, ona tazim göstermek ve onun küfrüne yardım etmek olarak
görmüştür. Aynı şekilde bayramlarında kâfirlere benzemek câiz değildir. Onlara
bu konuda benzeyen Müslümana yardım edilmez, aksine böyle yapmasına engel
olunur. Bu sebeple bir kimse, onların bayramlarında İslâm'a aykırı olarak bir
dâvet yaparsa, onun bu dâvetine icâbet etmek gerekmez. Müslümanlardan bir
kimse, diğer zamanlarda yapmış olduğu geleneğe aykırı olarak bu bayramda bir
hediye verirse, özellikle de bu hediye, onlara benzemeye yardımcı olacak bir
şey ise, onun hediyesi kabul edilmez. Tıpkı doğum günü partisinde mum ve
benzeri şeylerin hediye edilmesi gibi. Bayramlarında kâfirlere benzeyen (Müslümanların)
cezâlandırılması gerekir."
6. Mutedil olup bu tür günlere değil işin mahiyetine bakan alimler
de vardır ki biz de bu sınıfın görüşünü dikkate alıyoruz. Bunlardan İbn-i
Abidin; kafirlerin yaptıkları ve kullanmakta oldukları şeylerin iki kısım
olduğunu bildiriyor:
“Birincisi her memleketin adet olarak yaptıkları şeylerdir.
Bunlardan haram olmayan şeyleri yapmak ve kullanmak günah değildir. Pantolon,
fes, ve çeşitli ayakkabı, masada yemek
yemek, çatal ve kaşık kullanmak gibi. Örnek olarak Allah Resûlü'nün (s.a.v.), papazlara
mahsus bir ayakkabıyı giymesidir.”
Kadı Han aslında ölçüyü çok
güzel koymuştur. Kafire benzemek ve tazim etmek ile geleneksel bir şeyi kutlama
veya sadece eğlenme konusunu açmıştır:
"Bir kimse, başka bir günde almadığı bir şeyi sadece Nevruz
günü satın alır da onunla, kâfirlerin yücelttikleri ve tazim gösterdikleri
gibi, bugünü yüceltmek ve ona tazim göstermek isterse, bu takdirde kâfir olur.
Yok eğer yüceltmek ve ona tazim göstermek için değil de sadece eğlenmek için
satın alırsa, bu takdirde kâfir olmaz. Eğer Nevruz günü bir insana bir şey
hediye eder de bununla o günü yüceltmek ve ona tazim göstermek istemez, bunu
sadece insanların bir geleneği olduğu için yaparsa, bu takdirde kâfir olmaz.
Müslümanın, bugünden önce veya sonra yapmadığı bir şeyi, bugünde de yapmaması
ve kâfirlere benzemekten kaçınması gerekir."
NEVRUZ VE ALEVİLİK
Nevruza Alevi-Bektaşi kesimin daha yakın ilgisinin olduğu da
görülmektedir. Aksoy’un derlediği bilgilere göre, nevruz Alevi ve Bektaşilerin
bahar günüdür. Yüzyıllardır Alevilerin nevruzu Hz. Ali’nin doğum günü olarak
kutladıkları bir gerçektir. Ayrıca üç gün yılbaşı orucu da tutulmaktadır.
Özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde Alevi-Bektaşiler büyük şenlikler
yaparlar, Silifke tahtacıları da Hz. Hüseyin’in doğum günü kabul ederler
(Aksoy, 1997: 116), Görüldüğü gibi Alevi-Bektaşi anlayışta nevruz daha canlı
tutulmaktadır. Özellikle de Hz. Ali ile irtibatlandırma gayreti içindedirler.
Bunun sebebi olarak, Alevi-Bektaşilerin Sünnilere göre, nevruzun daha canlı
yaşandığı İran Şiileri ile dini anlamda daha çok anlayış birlikteliği içinde
olmaları gösterilebilir.
Şia'da nevruz ile ilgili gelenek ve iddialar da şunlardır:
1- Cebrail’in Peygamber’e (s.a.v.) bugün gelmiş olması. 2- Hz. Ali’nin
(a.s.) Hz. Peygamber’in (s.a.v.) omuzuna çıkarak Kâbe üzerindeki putları
kırması. 3- Gâdir-î Hum’da Peygamber’in (s.a.v.) Ali’yi (a.s.) yerine tayin
etmesi. 4- Yine bugün Peygamber’in Ali’yi (a.s.) cinleri İslam’a davet etmek
için cinler vadisine göndermesi. 5- Ali’nin (a.s.) bugün Hariciler’e karşı zafer
kazanması. 6- İmam Mehdi’nin (a.f.) zuhuru böylesi bir günde gerçekleşecektir.
7- İmam Mehdi (a.f.) nevruz günü Deccal'a karşı zafer kazanacaktır ve onu Kûfe
şehrinde dara çekecektir. 8- Her nevruz geldiğinde biz zamanın İmamının
zuhuruna ümitleniriz. Zira o gün bizim ve şialarımızın günüdür.
NEVRUZ VE KÜRTLER
Türkiye'de daha çok bir Kürt bayramı olarak ortaya çıkmış ve bundan
dolayı devlet tarafından yasaklama yoluna gitmiştir. Kürtler bugünü bir Mecusi
dini günü olarak değil bir bağımsızlık günü olarak kutlamaktadırlar.
Dolayısıyla içine yüklenen anlam farklıdır.
NEVRUZ VE YENİ YIL KUTLAMA GELENEĞİ
Yeni yılın ilk günü
geleneğinin eski Mısır medeniyetinden kaynaklandığı ifade edilmektedir. Bu
devirlerde yeni yılın ilk gününün güzün (eylül 21) kutlanıldığına işaret
edilmektedir. Fakat aynı günün, Batı Anadolu’da MÖ. 5. yy’a kadar, gecenin en
uzun günü olduğu günde (aralık 21 ) kutlandığı tespit edilmiştir.
İlk çağ Anadolu halkları da
daha çok ilkbaharı (21 Mart) kutlamaktadırlar. Yani aslında nevruz İran ve
Mecusi geleneği olmasından çok önce de kutlanan evrensel bir gündür. Mecusiler
bunu kendi dini simgeleriyle simgelemişlerdir.
Yahudilerde ise yeni yılın ilk günü, sivil faaliyetler için güzün
(ekim 1), dini faaliyetler için ise ilkyazda (mart 21) kutlanıyordu (Nadas,
1995: 18).
Hıristiyanlardaki paskalya bayramı, eskiden kışın ölüp ilkyazda
dirilen tabiat için yapılan bir bayram idi. İznik Konsilinde (325) Hıristiyanların
dini inancıyla birleştirilen bu gelenek Hz. İsa’nın ölüp dirildiği gün
biçiminde dini bir bayram kimliğine dönüşmüş ve mart 21’i izleyen pazar günü
olarak belirtilmiştir (Büyük Larousse, 1994: 14, 9210).
SONUÇ
Aslıda bu konuyla ilgili yazıyı çok uzatabiliriz. Ama burada yazıyı
noktalayalım. Nevruz ve diğer tüm bayramlar (başka ulusların dini ve milli
bayramları) bir dini bayram olarak kutlamak doğru değildir. Hele bunu dini
bayram olarak kutlamak inanç açısından kişiyi zor duruma düşürür. Ama
geleneksel olarak gelen ve içinde dini bir değer olmayan, sadece eğlence olarak
kutlanan günler için böyle diyemeyiz. Burada kişinin olaya yaklaşımı önemlidir.
"Ameller niyetlere göredir" Bu günlerde küfrü simgeleyen sembollerin
kutlanması da sakıncalıdır. Ateş üzerinde atlamak gibi. Ama Kürtlerin bugünü
Kawa'nın bağımsızlık günü veya Türklerin Ergenekon'dan çıkış günü diyerek millileştirip
bir milli bayram olarak kutlamaları dini bir içerikten kaynaklanmıştır.
Müslüman için doğru tavır cahiliye adetlerini terk etmesidir. Ama işin caiziyet
noktası yukarda açıkladığım gibidir.
ŞERH
Peygamber, burada bize bir bakış açısı ve alternatif sunuyor. Başka
milletlere özenmemiz yerine alternatifler üretmemizi tavsiye ediyor. Ayrıca o
dönemde bu bayramları kutlayanlar, bunu dinsel bir inançla yapıyorlardı.
İslam'ın bu tür günler için hükmü bellidir. O da bu tür günler (Nevruz,
yılbaşı, anneler günü, babalar günü, gençlik ve spor günü, Cumhuriyet bayramı)
din olarak telakki edilirse caiz değildir. Fakat herhangi bir gün veya sadece
eğlence (Şer'i ölçüler içinde) yapılırsa günah olmaz. Ama kafire benzemek için
yapılırsa bu günahtır.
Demek ki günah olmasının
ölçüsü :
1. Din olarak telakki etmek,
2. İbadet olarak telakki
etmek,
3. Kafire benzeme ve şirin gözükmek,
4. Küfrü mucip işler yapma.