Prof.
Dr. Cağfer KARADAŞ
Yüce Allah her
peygambere gönderdiği kavmin dilinde vahyi indirmiştir. Şu ayet meali bu
gerçeği ifade etmektedir: “İstisnasız
her peygamberi kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara açık açık anlatsın;
bundan sonra Allah dilediğini sapkınlık içerisinde bırakır, dilediğini de doğru
yola iletir. O, güçlüdür, hikmet sahibidir.” (İbrahim 14/4) İbn Kesîr ayetin
açıklamasında bunun Yüce Allah’ın halkına yönelik bir sünneti yani değişmez
muamelesi olduğunu dile getirir. (bk. İbn Kesir, Tefsir, ilgili ayet yorumu) Yüce Allah bu sünneti doğrultusunda vahyini
kimi zaman İbranice, kimi zaman Süryanice kim zaman da Arapça indirmiştir. Cebrail
vasıtasıyla bütün bu dillerde inen ilahî kelamlar, Allah’ın zatıyla kaim
kelamına delalet etmektedir. Vahyi indiren, alemdeki hiçbir türe benzemeyen
kadîm olan Allah’tır. Allah hitabını peygambere bir cümle şeklinde
bildirdiğinde ona uygun sesler yani Arapça’nın ya da bir başka dilin
kalıplarına uygun lafızlar yaratır, ardı sıra onları muhataba işittirir” (Bâkıllânî,
et-Takrîb ve’l-İrşâd es-Sağîr (nşr. Abdullah b. Ali Ebû Zenîd), Beyrut
1413/1993, I, 322; Ebü’l-Muin en-Nesefî, Tebsıratü’l-edille, DİB
Yayınları, Ankara 2004, I, 372)