26 Aralık 2018 Çarşamba

Hariciliğe Farklı Bir Bakış-IV


Prof. Dr. Mehmet Azimli

Haklarında Üretilen Rivayetler
Hariciler Şia’dan çok sert tavır gördükleri gibi benzer bir tavrı Sünni algıdan da görmüşlerdir. Onları kötülemek üzere yığınlarca rivayet uydurulmuş, Hz. Peygamber’in dilinden hadisler üretilmiştir. Hz. Peygamber’den yaklaşık 30 sene sonra ortaya çıkan bu fırka için Sünni dünyanın hadis literatüründeki en önemli kitaplarında bab başlıkları oluşturulmuş ve üretilen rivayetler buralara yerleştirilmiştir. Bunlar da “Delail-i Nübüvvet” çerçevesinde sunulmuştur. İşte bunlardan birini Buhari şöyle aktarır:

19 Aralık 2018 Çarşamba

Kur’an’ın Dilsel Mahiyeti


Prof. Dr. Cağfer KARADAŞ
Yüce Allah her peygambere gönderdiği kavmin dilinde vahyi indirmiştir. Şu ayet meali bu gerçeği ifade etmektedir:  İstisnasız her peygamberi kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara açık açık anlatsın; bundan sonra Allah dilediğini sapkınlık içerisinde bırakır, dilediğini de doğru yola iletir. O, güçlüdür, hikmet sahibidir.” (İbrahim 14/4) İbn Kesîr ayetin açıklamasında bunun Yüce Allah’ın halkına yönelik bir sünneti yani değişmez muamelesi olduğunu dile getirir. (bk. İbn Kesir, Tefsir, ilgili ayet yorumu)  Yüce Allah bu sünneti doğrultusunda vahyini kimi zaman İbranice, kimi zaman Süryanice kim zaman da Arapça indirmiştir. Cebrail vasıtasıyla bütün bu dillerde inen ilahî kelamlar, Allah’ın zatıyla kaim kelamına delalet etmektedir. Vahyi indiren, alemdeki hiçbir türe benzemeyen kadîm olan Allah’tır. Allah hitabını peygambere bir cümle şeklinde bildirdiğinde ona uygun sesler yani Arapça’nın ya da bir başka dilin kalıplarına uygun lafızlar yaratır, ardı sıra onları muhataba işittirir” (Bâkıllânî, et-Takrîb ve’l-İrşâd es-Sağîr (nşr. Abdullah b. Ali Ebû Zenîd), Beyrut 1413/1993, I, 322; Ebü’l-Muin en-Nesefî, Tebsıratü’l-edille, DİB Yayınları, Ankara 2004, I, 372)

Hariciliğe Farklı Bir Bakış-III


Prof. Dr. Mehmet Azimli

Harura
Hz. Ali, tahkimi kabul edince ordudan daha sonra Harici olarak nitelendirilen ve sayıları bazı rivayetlerde 12.000 olarak verilen grup ayrılarak Harura’ya gitti.[1] Hz. Ali onlarla konuşmak için önce İbn Abbas’ı gönderdi. Onlar ilk olarak “Hz. Ali’nin, Yusuf 40. ayette geçtiği üzere[2] Kur’an yerine insanların hükmüne razı olduğunu” belirttiler. İkinci olarak “eğer karşı taraf mümin ise mümine karşı savaşmak haram iken niye bizi savaştırdı, değilse niye yok edinceye kadar savaştırmadı, ganimet ve esir almaya izin vermedi?” Üçüncü olarak, “kendisini müminlerin emiri konumundan niye düşürdü?” Şeklinde sorular sordular. Tabi ki bunlara verilen cevaplar onları tatmin etmiyordu.[3]

18 Aralık 2018 Salı

Sadece Gelecekten Endişe İçinde Bulunanlara

 Dr. Öğr. Üyesi İbrahim Barca
Günümüz İslam dünyasının hemen hemen her yerinde safdil bazı eskici ve yeniciler, dindar hayranlarının hayran bakışları ve teveccühlerine calip retoriklerinin bir gün yanlışlanabileceğinden veya mahallelerinde hatta semt, ilçe, il ve ülkelerinde popülerleştikçe belki bir gün kendilerine kötü gözle yaklaşabileceğinden ve dolayısıyla bugüne kadar bu halleri ile kazandıkları tüm kazanımlarının berhava olabileceğinden korkuyorlar.  Çok bilgili ve önemli oldukları zehabına kapılmış ve kendilerini adeta birer kurtarıcı gibi gören bu iki gurup mensupları, komik bir şekilde aynı anda -dereceleri farklı olsa da- popülerleştikçe, hayranlarının, tabilerinin ve övücülerinin artmasıyla kazanımlarının artırılması ümidini de taşımaktadırlar. İkisi de son kertede mümin olarak devam etmelerinin ve görünmelerinin en iyisi olduğunu çok iyi biliyor ve bunun farkındalar. Bu senaryoyu yazan ve bu sözde kurtarıcıları konuşturan her şeyi bilmekte, görmekte ve bıyık altında her ikisinin bu basit haline gülmektedir. Çünkü her şey bir plan dâhilinde ve hiçbir aksama olmadan işlemektedir. Onlar ise gerçekte oyuna düşürülmüş veya bu oyunu bilinçli veya bilinçsiz kabul etmiş bir piyondan başka bir şey değiller. Belki düşündükleri güzel veya çirkin şeylerle karşılaşabilirler veya aksi de mümkündür. Ama bunun hiçbir önemi yoktur. Çünkü onlar senaristin daha büyük amaçları için yem ve kurban hükmündedirler ve senarist için ikisi de birbirlerinin aynısıdırlar. 

13 Aralık 2018 Perşembe

Ebu’l-Beşer el-Ebyazî Yazdı: Hz. Peygamber’in (sav) Vedâ Hutbeleri

 Ebu’l-Beşer el-Ebyazî
Hz. Peygamber’in (sav) Hicretin onuncu yılında (Miladi 632) gerçekleştirdiği haccına Vedâ Haccı, bu esnada toplanan Müslümanlara hitabına da Vedâ Hutbesi adı verilir. Vedâ hutbesi (Hutbetü’l-Vedâ) tabiri İslâm tarihi kaynakları arasında ilk defa Câhiz’in el-Beyân ve Tebyîn’inde zikredilmiş (nşr. Abdüsselam M. Hârûn, I-IV, Kahire 1968, II, 30-31), kendisinden sonra gelen Müslüman müellifler de bu tabiri kullanmıştır. Öyle ki, gerek İslâm dünyasında, gerekse ülkemizde bu tabirin isminde yer aldığı müstakil eserler kaleme alınmıştır.  Hâşim Sâlih Mennâ’nın Hutbetü’r-Rasûl fî Hacceti’l-Vedâ, (Dübey 1996); Cihan Aktaş’ın Vedâ Hutbesi: İnsanın Temel Hakları,(İstanbul 1992); Vehbi Ünal’ın, Peygamber Efendimizin Vedâ Hutbesi,(İstanbul 1998) ve Yavuz Ünal’ın Hz. Muhammed’in Vasiyeti (Vedâ Hutbesi),(Çorum 2006) kitapları buna örnek olarak verilebilir.

Ahanda Cini Gördüm!

Prof. Dr. Cağfer Karadaş
Gecelerin uzun, gündüzlerin kısa olduğu zamanlardı. İlkokula yeni başlamıştım. Ders dinlemekten, koşup oynamaktan bir hayli yorulmuştum. Eve geldiğimde kimse dokunmasa ya da seslenmese hemen bulduğum ilk yere düşüp uyuyacak gibiydim. Zaten eve geldiğimde işler beni bekliyordu. Eee… ne de olsa ben bir yumuş oğlanıydım. Evin abdest ibriklerini doldurmak, anacığımın ocağı tutuşturmak için istediği tezekleri getirmek benim işimdi. Anlayacağınız köy yerinde yaşına göre herkese bir iş vardı. İşlerimi bitirdiğimde artık uykum da iyice kaçmıştı. Zaten akşam olmuş, sofra hazırlanmıştı. Üşüştük ailecek sofranın başına, Allah ne verdiyse yedik, doyduk. Ne güzel günlerdi o günler… Büyükler arada bir uyarırdı: Yavrum önünden ye, kaşığına az yemek al, sakın sofraya doğru aksırma, döke saça yeme… Sofralar aynı zamanda edep ve adabın öğrenildiği yerdi.

12 Aralık 2018 Çarşamba

Hariciliğe Farklı Bir Bakış-II


Prof. Dr. Mehmet Azimli
Tahkim’de Haklımıydılar?
Hariciler için söylenen yaygın anlatım “hem Tahkim’i istedikleri hem de tahkim gerçekleşince Hz. Ali’ye karşı çıktıkları” şeklindedir.[1] Yani Kur’an sahifelerinin kaldırılması üzerine Haricilerin Hz. Ali’yi Tahkim’e zorladıkları,[2] yaklaşık 20 bin Haricinin Hz. Ali’yi tehdit ederek savaşı bıraktırttığı aktarılır.[3] Bu görüşü teyit bağlamında Hz. Ali’nin “ben size savaşa devam dedim siz bıraktırdınız” dediği nakledilir.[4]

8 Aralık 2018 Cumartesi

حال المسلمين في يومهم هذا

حال المسلمين في يومهم هذا

تفرقوا علي طريق الشيطان واقتتلوا 
  قائدهم الكفر واتخذواالاءسلام عدوا 

ماالفرق اءذا بين المسلم وأعدائه
ان كانوا علي نفس الدستور في العيش و القدر

لاوالله لا يفلحون ما داموا يعيشون في ظل كفرهم
والكفار آمرفي امرهم الدهر و الايمان

تركوا القرآن والسنة في وسوسة الشيطان
حتي غلبتهم انفسهم في ارتداد و السفه

يتذبذبون في الضلال لا حلال لهم ولا حرام

احسان ثريا صيرما













5 Aralık 2018 Çarşamba

Hariciliğe Farklı Bir Bakış-I


Prof. Dr. Mehmet Azimli
Giriş
Hariciler, Hz. Ali döneminde ortaya çıkmış olup fikirlerini tam olarak ortaya koyamamış, kendini anlatamamış, sürekli olarak taşkınlıklarıyla gündeme gelen, bu sebeple marjinal olarak yaşamak zorunda kalan bir gruptur. Dindardırlar, Kur’an’ı her konuda öncelerler. Bunlarda samimi bedevi imanı vardır. Cömert ve sertlikleri ile meşhurdurlar.[1]

Yazarlar