14 Mart 2025 Cuma

Osmanlı'dan Günümüze Azınlık Sorunu

Maruf Çetin

Osmanlı'da azınlık isyanları ilk olarak 1815'te Sırp isyanı ile başladı. Ruslar Sırp isyanını destekledi ancak Avrupa bu konuda net bir tutum gösteremedi. Çünkü o ara Avrupa'da Metternich sistemi denilen, krallık ve imparatorlukların parçalanmasına karşı bir politika hakimdi. 1815'te Viyana kongresinde temelleri atılan bu sistem temel olarak Fransız ihtilalinin etkilerine karşı kurulmuştu. Avrupalılar ilk başta Osmanlı'yı da bu sisteme dahil etmişti. Fakat öte taraftan Osmanlı'ya karşı Hıristiyan azınlıkları da desteklemek istiyorlardı. Osmanlılar isyanı bastırdı fakat Sırplara özerklik vermek zorunda kaldı.

Daha sonra 1821'de Yunanlılar ayaklandı. Bu kez tüm Avrupa Yunan isyanını destekledi. Avrupa'nın her yerinde Yunanlıların safında bağımsızlık savaşı vermek için Avrupalı aydınlar çağrıda bulunuyor ve seferber oluyorlardı. Osmanlı ve Mısır birlikleri gemilerle Mora yarımadasına taşınırken İngiliz Fransız ve Rus ortak donanması Navarin limanında Osmanlı donanmasını yakarak imha etti ve Avrupa'nın bu yardımı ile Rumlar Yunanistan'ı kurdular. Bu durum diğer azınlıklar için bir model oldu.

Yabancı müdahale azınlıklar için şehvetli bir hal aldı. Sırplar Bulgarlar Makedonyalılar Arnavutlar ve diğer halklar bunun için bir çok kez isyan etti ve başta Rusya olmak üzere Avrupa ülkelerinin çeşitli kışkırtma destekleme ve müdahaleleri ile bağımsızlıklarını kazandılar.

Fakat bu sistemin ilk kurnanı Ermeniler oldular. Ermeni komitacılar yabancı müdahaleyi celbetmek için birçok kez Ermeni halkının canını kendi elleri ile ateşe atmışlardır. 1905'te Adana ve Kilikya bölgesinde nüfusu %10'u geçmeyen Ermeniler bu bölgede isyan çıkarmış ve müslümanlar ile ermeniler arasında Ermenilerin aleyhine sonuçlanan şiddetli çatışmalar meydana gelmiştir. Başka Ermeni isyanları da olmuş ve en sonunda 1915'te büyük sürgüne kadar gitmiştir. Neticede ne İngilizler ne Fransızlar ne Amerikalılar ne de Ruslar Ermenilere yardım edebilmiştir. Hala da Ermeni lobisi Türkiye'ye karşı batıyı kışkırtmaya çalışmaktadır. Ancak bundan somut bir sonuç alamadıkları gibi Ermeni diasporasını Ermeni halkının ve devletinin kamburu haline getirmektedir.

Bu durumu yaşayan ikinci bir azınlık da Kürtlerdir. Türkiye'de Suriye'de Irak'ta ve İran'da siyasi ve askeri mücadele yolunu seçen Kürt grupları batıdan bir miktar destek aldılar. Barzani kuzey ıtakta otonom bir bölge edindi. Türkiye'de PKK ve Suriye'de PYD batının yeterli desteğini sağlayamadığı gibi her iki grup da kendini feshetme noktasına geldi. Neticede Kürt siyasi hareketi çatıştığı ülkelerle çatışmayı bırakarak uzlaşmak zorunda olduğu bir aşamada bulunuyor.

Şimdi aynı süreci Suriye'de Alevi/Nusayri ve Dürziler yaşıyor. Dürzileri sadece İsrail destekliyor. Nusayrileri ise kısmi yada tam destek olmak üzere İsrail İran ve Rusya destekliyor. İran ve Rusya zaten devrim sırasında etkilerini yitirdiler. İsrail desteği ise sadece Suriye'de kaos yaratmak içindir.

Dışardan destek beklentisi içinde olan bir diğer halk da Filistinlilerdir. Filistinliler yıllarca Arap ülkelerinin ve halklarının desteğini ve kurtarmasını beklediler. Kısmi destek olmuştur ama Filistinlileri dışardan gelen hiçbir gücün kurtaramayacağını artık Filistinliler de anlamıştır. Fakat diğer tüm örneklerin aksine Filistinlilerin İsrailliler ile birlikte yaşaması olası değil. Çünkü bu İsrail'in devlet kuruluş mentalitesine aykırıdır. İsrail bir Yahudi devleti olarak kurulmuştur. 1948 Filistinlilerin sürgün edilmesinden sonra geriye kalan çok küçük bir Arap azınlığı dışında hiçbir Filistinli'ye vatandaşlık hakkı vermemiştir. İsrail bunu yahudi demografisinin bozulmaması için yapmaktadır. Dolayısı ile geriye kalan Filistinlilere vatandaşlık vermediği gibi onları da sürmek istemektedir. Bu durumda bir anlaşma ve ortak yaşama zemini yoktur.

Türkiye Suriye bağlamında dönecek olursak; devlet ve ana akım Sünni Türk veya Arap kitlesi ülkenin tarihsel unsurlarından olan tüm azınlıklara kültürlerinin devamını sağlamak için ihtiyaç duydukları her tür haklarını vermeli ve kimlik haklarına saygılı olmalıdır. Ve yine azınlıklar diğerlerine saygı göstermeli, kendini azınlık olarak görmemeli, uç ve radikal hareketlerden uzak durmalı ve azınlık siyaseti gütmemelidir.

 

4 Mart 2025 Salı

Comment j'ai rencontré Prof. Muhammed Hamidullah Hodja


Comment j'ai rencontré Prof. Muhammed Hamidullah Hodja

Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma

C'était en 1963; j’étais étudiant à la Faculté de Théologie (İlâhiyat Fakültesi) d'Ankara. On commémorait l'Imam Serahsȋ, l'un des éminents oulémas du fiqh hanéfite. À cette occasion, une réunion avait été organisée à Ankara, dans les salles de la Faculté des lettres d'Histoire et des lettres. Nous allions écouter, de la bouche la plus autorisée au monde sur le sujet, la vie et l'œuvre de ce grand juriste Musulman.

2 Mart 2025 Pazar

Niye Geldin Ey “Ramazan”?

 


NİYE GELDİN EY “RAMAZAN”?

Doç. Dr. Cuma KARAN

Rahmetli nenem okumamış ancak dini duyarlığı olan bir insandı. Ramazan ayı geldiğinde bize hep şunu anlatırdı; “Ramazan yakışıklı, genç bir yiğit olarak gelir, sonunda yaşlı biri olarak gider.” Niye diye sorduğumuzda ise; “insanlar oruç tutmayınca üzüntüsünde kahr olur, yaşlanır gider.” Ama soramamıştım; “Niye geliyor Ramazan?” Genç gelen ve yaşlı olarak giden bir “Ramazan” metaforu uzun süre zihnimde yerini korudu. Öyle ise biz soralım; “Niye Geldin Ey Ramazan”?

21 Ocak 2025 Salı

Kaçtan Kaç a ma mak Her Şey Ölçüyle


KAÇTAN KAÇ A MA MAK

HER ŞEY ÖLÇÜYLE

 

Her günü kaç kelimeyle idare ediyorsun?

Kaç harfe nefesin yetiyor?

Kaç hecelik ölçü kullanıyorsun?

Kelime manası,

Harf sayısı,

Hece ölçüsü,

Ömür törpüsü…

2 Ocak 2025 Perşembe

Yılın Başı mı Sonu mu? Yoksa Muhasebe Vakti mi?

YILIN BAŞI MI SONU MU? YOKSA MUHASEBE VAKTİ Mİ?

Doç. Dr. Cuma Karan

1 Ocak 2025 Çarşamba

Dava ve Lider VI: Davasını Önceleyen Lider


DAVA VE LİDER VI: DAVASINI ÖNCELEYEN LİDER

Cağfer KARADAŞ

أعوذ بالله، بسم الله...

وَنَادٰى نُوحٌ رَبَّهُ فَقَالَ رَبِّ اِنَّ ابْنٖي مِنْ اَهْلٖي

قَالَ يَا نُوحُ اِنَّهُ لَيْسَ مِنْ اَهْلِكَۚ اِنَّهُ عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍ فَلَا تَسْـَٔلْنِ مَا لَيْسَ لَكَ بِهٖ عِلْمٌؕ ࣗ 

Nûh, Rabbine şöyle seslendi: “Ey rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir...” Allah buyurdu ki: “Ey Nûh! O senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı davaya yakışmayan bir iştir. Sakın hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyi benden isteme!” (Hûd, 45-46) 

Yazarlar