DAVA VE LİDER VI: DAVASINI ÖNCELEYEN
LİDER
Cağfer KARADAŞ
أعوذ بالله، بسم الله...
وَنَادٰى نُوحٌ رَبَّهُ
فَقَالَ رَبِّ اِنَّ ابْنٖي مِنْ اَهْلٖي
قَالَ يَا نُوحُ اِنَّهُ لَيْسَ مِنْ اَهْلِكَۚ اِنَّهُ عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍ فَلَا تَسْـَٔلْنِ مَا لَيْسَ لَكَ بِهٖ عِلْمٌؕ ࣗ
Nûh, Rabbine şöyle seslendi: “Ey rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir...” Allah buyurdu ki: “Ey Nûh! O senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı davaya yakışmayan bir iştir. Sakın hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyi benden isteme!” (Hûd, 45-46)
OLAYIN ÖZÜ
Hz. Nuh’un karşısında kendini beğenmiş, zenginlik ve şatafatlı
hayatla şımarmış bir kavim vardı. Bu yüzden onun mücadelesi zorlu ve çetin
oldu. Buna rağmen uzun süre şefkat dilini sürdürdü, akıbetleri hakkında kaygılarını
dile getirdi ve felakete doğru gittikleri uyarısında bulundu. Ancak onlar bu
uyarıları anlamadı, o da son noktayı koydu: “Şımarıklık ve aşırılıklarınız
yüzünden Allah sizi sapkınlığa mahkûm etmeyi dilemişse, ben istesem de artık
uyarılarımın ve öğütlerimin size bir faydası olmaz. Bilin ki O sizin de rabbinizdir
ve sonunda hesap için huzuruna çıkacaksınız” (Hûd, 34).
Ama şımarık ve asi kavmi bu son uyarıya da kulak tıkayıp onu
sapkınlıkla suçlayacak kadar ileri gittiler ve bunalttılar. O da “Ben bunlara
artık laf anlatamıyorum, bana yardım et” diye Rabbine dua etti (Kamer, 10). Bunun üzerine Yüce Allah bu kavmin defterinin
dürüldüğünü bildirerek onu teselli etti ve bir gemi yapmasını emretti.
Hz. Nuh gemi yaparken azgın ve şımarık topluluk onunla alay etmeye
devam etti. Çünkü bulundukları yer, deniz kenarı değildi ve akılları sıra
geminin böyle bir yerde gereksiz olduğunu düşünüyorlardı. Aslında bu gemi
onlara son bir uyarı idi, onu da anlamadılar.
Geminin yapımı tamamlandığında ailesini, inananları ve her canlıdan
bir çifti gemiye almasını Yüce Allah Hz. Nuh’a emretti. Gökten oluk oluk sular
aktı, yerden dereler fışkırdı ve her tarafı su kapladı.
Ne yazık ki Hz. Nuh’un oğlu da aynı şımarıkların safında yer
almıştı. İsyankâr oğul dağlara çıkıp kurtulurum umudundaydı ama daha bir adım
atamadan büyük bir dalga kendisini aldı götürdü.
Baba yüreği dağlandı, kalbi depreşti, bütün bedenini evlat acısı
kapladı ve Rabbinden oğlunu bağışlamasını istedi. Ama o oğul inkarcılar ve isyankârlar
tarafını seçmişti. Bu yüzden Yüce Allah “o senin ehlinden değildir” diye buyurdu.
Çünkü o, her ne kadar Hz. Nuh’un nesebinden ise de onun davasından sapmış,
şeytanın vesveselerine kanmış ve aldanmıştı.
Bunun üzerine Hz. Nuh Rabbine yöneldi, tövbe etti, af ve mağfiret
diledi. “Bilmediğim bir hususta talepte bulunmak cehaletini sergilediğim için
sana sığınırım ey Rabbim! Eğer beni bağışlamaz ve affetmezsen hüsrana uğramış
kimselerden olurum.” (Hûd, 47) diye dua etti.
DAVASINI ÖNCELEYEN LİDER ÖRNEĞİ
Evet, lider öncelikle davayı gözeten ve ölçüsü davası olandır. Buna
göre liderin ailesi sadece biyolojik bağı olanlar değil, kadınıyla erkeğiyle
tüm dava erleridir. Davadan kopan kim olursa olsun lidere baş kaldırmış, aileden
kopmuş, davaya hıyanet etmiş demektir.
Bununla birlikte baba yüreğinin sızısıyla Hz. Nuh oğluna son kez
seslenmiş, bir umut Rabbine el açmış, evladını kaybetmenin acısıyla yakarmış; kendi
kucağından, aile ocağından, dava sancağının altından oğlunun böylesine kopacağını
kabullenememişti. Bu yüzden Yüce Allah “hakkında bilgi sahibi olmadığın bir
şeyi benden isteme!” şefkatli buyruğuyla onu uyarmış, lider hassasiyetiyle
o da hemen kendine gelmiş ve pişmanlığını bildirmiştir.
Hz. Nuh’un kavminin helaki bir kişinin ölmesi veya bir kavmin yok
olması değil şımarıklığı, azgınlığı, zorbalığı ve isyanı kültüre dönüştürüp
sosyal hayatın normali haline getiren bir zihniyetin etkisiz hale
getirilmesidir. Öte yandan Yüce Allah sadece inkâr ve şirkten dolayı değil zulüm
ve azgınlığı toplumsal boyuta taşıyan, kültüre dönüştüren ve zulmü davranış modeli
haline getiren toplumları helak etmiştir.
Aslında bu tür toplumlar helaki ve felaketi kendi elleriyle hazırlamışlardır.
Topyekûn helak olmasalar da kendi kendilerini yok etmeye yönelmişlerdir. Nitekim
günümüzde zina ve LGBT gibi her türlü cinsel azgınlığı, zorbalığı ve zulmü
serbest bırakıp teşvik eden ülkelerin nüfuslarının baş aşağı gitmesi bunun
göstergesidir.
Öte yandan kavminin helake uğraması Hz.
Nuh’un tercihi de değildi. Azgınlaşan, şımaran ve zorbalığı kültüre dönüştüren
bir kavmin eninde sonunda böyle bir akıbete uğrayacağı kaçınılmazdı. Nitekim ne
servetleri ne evleri ne de gür ve gürbüz bedenleri onları tufandan korumaya
yetmedi. Temiz ve temizleyici olan su, bütün kötülüklerini kendileriyle
birlikte alıp götürdü (el-A’râf, 60-64; Hûd, 25-49).
1 Receb 1446 / 1
Ocak 2025
0 yorum:
Yorum Gönder