Prof.
Dr. Cağfer Karadaş
وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ اِنَّ اللّٰهَ قَدْ بَعَثَ
لَكُمْ طَالُوتَ مَلِكاًؕ قَالُٓوا اَنّٰى يَكُونُ لَهُ الْمُلْكُ عَلَيْنَا
وَنَحْنُ اَحَقُّ بِالْمُلْكِ مِنْهُ وَلَمْ يُؤْتَ سَعَةً مِنَ الْمَالِؕ قَالَ
اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰيهُ عَلَيْكُمْ وَزَادَهُ بَسْطَةً فِي الْعِلْمِ
وَالْجِسْمِؕ وَاللّٰهُ يُؤْتٖي مُلْكَهُ مَنْ يَشَٓاءُؕ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ
عَلٖيمٌ
“Peygamberleri onlara “Allah size Tâlût’u
hükümdar olarak gönderdi” dedi. Yahudiler “Hükümdarlığa biz ondan daha lâyık
iken ve ona bir zenginlik de verilmemişken nasıl hükümdar olur?” diye itiraz
ettiler. Peygamberleri “Allah onun ilmini ve gücünü artırarak size lider
seçti” diye kesin hükmü bildirdi. “Zira Allah mülkünü dilediğine verir, O’na
sınır konulamaz ve O, her şeyi bilir.”
(Bakara 247)
Kur’an
kıssalarına bakıldığında hiçbir peygamber aile itibarı, soy sop üstünlüğü veya mal
çokluğu ile gündeme gelmez. Zira bunlar bir üstünlük öğesi ve itibar gerekçesi
değil, Allah’ın belirlediği özellikler, verilmiş imkanlar ve oluşturulmuş
şartlardır. Peygamberleri üstün kılan dönemlerinin şartlarına göre Yüce
Allah’ın onlara verdiği bilgi ve irade gücünü etkin bir şekilde kullanmalarıdır.
Bilgi
verilmesi Hz. Adem’den başlayarak bütün peygamberler için geçerlidir. Sözgelimi
Hz. Adem’e isimlerin öğretilmesi, Hz. İbrahim’e gökyüzünün bilgisinin açılması,
Hz. Yusuf’a te’vil bilgisinin verilmesi, Hz. Musa, Hz. Davud ve Hz. Muhammed
Mustafa’ya ilim ve hikmet bahşedilmesi bu kapsamdadır.
İradelerini
destekleyen güç ise peygamberi hasımları karşısında üstün kılacak döneminin
geçerli imkanıdır. Hz. Nuh’un gemi yapması, Hz. Musa’nın asasının yılan olması,
Hz. Peygamber’e Kur’an’ın indirilmesi bunlara örnektir. Hz. Nuh yaptığı gemiyle
inananları selden kurtarmış, Hz. Musa asasının yılan olmasıyla Firavun’u caydırmış
ve büyücüleri başarısızlığa uğratmış, Hz. Peygamber ise şiir ve edebiyatıyla
övünen müşriklere karşı Kur’an-ı Kerîm ile meydan okumuştur.
Yukarı
verilen ayette zikredilen Tâlût peygamber değildir. Bilakis o, peygamber
olmayan bir dava lideri örneğidir. Bu tür liderlerin başarısını sağlayan da
yine bilgi, beden ve irade gücüdür. Tâlût’ta da bunlar tam olarak bulunmaktadır.
Onun hasımlarını yenmesi ve zafere ulaşması bunlarla gerçekleşmiştir. Buna
mukabil bilgi ve güç karşısında başarısız olan hasımların tek yapabildikleri
kontrolsüz ve orantısız kaba kuvvete başvurmak suretiyle insanlıktan çıkarak
inananları hatta insanlığı yok etmeye kalkışmalarıdır.
Kontrolsüz
kaba kuvvet kullanımı Yahudilerin bugün Gazzelilere yaptığı gibi topyekûn zulme
dönüşmekte hatta soykırıma ve tüm canlı hayatı yok etme düzeyine
varabilmektedir. Ancak bilgi ve etkin güç karşısında kontrolsüz kaba kuvvetin
kesin etkinliği ve sürdürülebilir başarı sağlaması tarih boyu pek görülmüş
değildir. Mevzi başarılar kazanılsa bile uzun vadede yenilgi kaçınılmazdır.
Firavun ve Nemrut’un helaki ile Yahudilerin tarih boyu birçok sürgüne maruz
kalmaları bu gerçeğin en çarpıcı örnekleridir.
Tâlût bu
konuda güzel bir örnektir. Nitekim Yüce Allah onu bilgi ve güç özellikleriyle seçerek
kavmine lider kılmıştır. Ama İsrailoğulları her zaman olduğu gibi gücü yanlış
yerlerde aramışlardır. Onlar seçkin aileye mensubiyeti ve servet zenginliğini yegâne
güç kriteri saymışlardır. Bu halleri hâlen de öyledir.
Seçkin
aileye mensup olmak bir itibar kazandırabilir, servet de asker istihdamında bir
ölçüde yardımcı olabilir. Ancak aile itibarı kişiye bilgi ve beceri
kazandırmaz, servet ile toplanan profesyonel askerler de en kritik anda daha
fazlasını verenin tarafına geçebilirler. Tarihte ve günümüzdeki savaşlarda
yaşanan ani taraf değiştirmeler bunun göstergesidir.
Ayette
Yüce Allah kişinin bizzat kendi özelliğine ve imkanına dikkat çekiyor ve onlar
üzerinden lider liyakatine işaret ediyor. Liderin kendi dışından gelen gücü
kontrol etmesi her zaman elinde olmayabilir. Nitekim aile itibarı ve servet
gücü kişinin kendi dışında olan imkanlardır. Aile yok olabilir veya
dağılabilir, fertler arasına husumet ve kıskançlıklar meydana gelebilir.
Dolayısıyla aileden gelecek güç ve itibar bir anda sıfırlanabilir hatta tersine
dönebilir. Servet için de benzer durum geçerlidir. Kötü yönetim, talan veya hıyanet
dolayısıyla servetin elden çıkması, iflas ve afetlerle yok olması her zaman ihtimal
dahilindedir. Ancak kişinin bilgi ve gücü yaşadığı sürece elinde ve
kontrolündedir.
Bilgide
planlama, güçte ise etkin kullanma önemlidir. Tâlût örneğinde olduğu gibi iyi
bir planlama ve stratejiyle etkin gücün birleşimi kesin zaferi getirir. Nitekim
Tâlût dava erlerini seçerken onların soylarını ve servetlerini sormamış, nehrin
kıyısında irade güçlerini sınamıştır. İrade gücü inanç, bilgi ve kişisel gücün
birleşimidir. Zafere inanmak, etkili mücadele yöntemini bilmek ve kendindeki
gücün bilincinde olmak irade gücünü ortaya çıkartır ve savaşın sonucunu
belirler.
Tâlût,
Yüce Allah’ın kendisini seçme yöntemine uygun olarak bu sınavda koca
İsrailoğulları ordusundan emrini dinleyen ve iradesine sahip çıkabilen sadece
üç yüz civarında civan mert bir asker topluluğu seçmiştir. Seçtiği topluluk da
etrafa korku salan Câlût’un güçlü sanılan ordusunu darmadağın etmiş ve zaferi kazanmıştır.
15 Cemaziyelahir 1446 / 16 Aralık 2024
0 yorum:
Yorum Gönder