SELAHADDİN EYYUBİ’NİN NUREDDİN ZENGİ’NİN DUL KARISIYLA EVLENMESİ
İbrahim Halil ER
Kadir Mısıroğlu'nun iddiaları içinde bence en yakışıksızı da budur. Kadir Mısıroğlu’nun iddiası: “Nurettin’in dul karısını aldı aile yaptı. Allah belanı versin! Dünya mı kurudu? Şerefsiz! Anan yaşında bir kadını alıyorsun. Seni yetiştirmiş. Sana çorba ikram etmiş. Hayvanoğlu hayvan! İntikam alıyor. Bunu da mı mazur göreyim.”
Kadir Mısıroğlu’nun bu sözlerinin neresini düzeltelim. Yenilir
yutulur sözler değil. Artık tarihi şahsiyetlerimize küfür serbest mi oldu?
Televizyonlarımız tarihi magazinleştirdi bu bize de yansıdı. Biz de artık
magazinvari bakıyoruz. Ama isterseniz önce evlilik olayını bir inceleyelim.
Selâhaddîn Eyyûbî’nin Nûreddin Zengî’nin dul kalmış olan hanımı
(İsmetuddin Hatun) ile evlendiği bilgisi; üzerinde tam ittifak sağlanmış bir
konu değildir. Bazı kaynakların zikrettiği ve doğru olma ihtimali olan bilgi,
İsmetuddin Hatun’un Zengîlerden Nûreddin Zengî’nin ağabeyi Gazi Seyfeddin Zengî’nin
torunu İzzeddin Mesud b. Kutbeddin Mevdûd ile evlenmiş olduğu bilgisidir. Bu
bilginin kaynağı Selâhaddîn Eyyûbî’nin ilk biyografisini yazan, dönemin
alimlerinden İbn Şeddâd’ın kitabıdır. Buradaki ifade şöyledir: “İzzeddin 20
Şaban 577 (29 Aralık 1181) tarihinde Halep’e ulaştı. Kaleye çıktı. Kaledeki
hazine, gıda maddelerine el koydu ve Melik Salih’in annesi (Nûreddin Zengî’nin
oğlu) ile 5 Şevval 577 (11 Şubat) tarihinde evlendi. (İbn Şeddâd, Selâhaddîn
Eyyûbî’nin Hayatı, Tercüme, Hilmi Beyca, Büyüyen Ay Yayınları, İstanbul 2021,
s.79)
İbn Şeddâd’dan sonra gelen tarihçiler de onun aynı zamanda
talebeleri olan İbn Hallikan Vefâyâtu’l-Ayan (c.7, s.169) kitabında, İbnu’l-Adîm,
Zubdetul Halep (s.384), Cemaleddin b. Vâsıl Muferrecu’l-Kurub (c.2, s.109)
isimli kitaplarında hocalarının görüşlerini tekrarlamış bir anlamda
onaylamışlardır.
Selâhaddîn Eyyûbî’nin İsmete Hatun ile Evlendiğini İddia Edenler ve
Olayın onlar açısından Anlatımı
Velev ki Selahattin Eyyubi 1174 yılında vefat eden Nûreddin Mahmud Zengî’nin
dul eşi İsmedüddin Amine binti Üner ile evlendiği iddiası doğru olsa bile
burada şeriata aykırı bir şey var mı? Yok. Yani bu evlilik ile Selâhaddîn
Eyyûbî dul kalmış olan eski hükümdarın karısıyla evlenmiştir. Bu evlilik bu
açıdan siyasi bir evliliktir. Kimseyi zorla almamış, kadını oğlundan istemiş,
devlet adamlarının huzurunda nikahını kıymıştır. Bu evlilik Eyyûbîlerle Zengîlerin
birleşmesidir. Yani siyasi bir evliliktir. Bu şekilde siyasi evlilikler tüm
İslam tarihinde görebiliriz. Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey’in Abbâsî
halifesinin kızıyla evlenmesi ve Osmanlı hükümdarların civar beylerle kız alıp
vermeleri hep bu amaca hizmet eder.
Kadir Mısıroğlu’nun gözden kaçırdığı nokta Nûreddin Mahmud Zengî’nin
vefatıyla Müslümanların nasıl büyük bir tehlike geçirdiği ve haçlılara karşı
nasıl başsız kaldıklarıydı. O, rahat koltuğunda oturarak geçmişle ilgili ahkam
kesmektedir. Halbuki bir tarihçi olarak her olayı kendi zamanı ve zemininde
değerlendirmesi gerektiğini bilmesi gerekirdi.
Nûreddin Zengî vefat edince yerine on bir yaşındaki oğlu Salih
İsmail geçti. Selâhaddîn önceleri onun sultanlığını tanıdı. Mısır’da parayı onun
adına bastırdı ve onun adına hutbe okudu. Fakat Salih’in devleti yönetecek
yaşta olmaması devlet işlerini yürütecek bir vekile ihtiyaç vardı. İşte
devletin güçlü komutan ve idarecileri arasında bu konuda büyük bir kavga
çıkmaya başladı. Selâhaddîn Eyyûbî’nin Mısır’da bulunmasını fırsat bilen
komutan ve devlet adamları haçlı tehlikesine rağmen birbirleriyle mücadele
etmeye başladılar. Halbuki bu iş için en uygun şahıs Selâhaddîn Eyyûbî idi. Nihayet
bu mücadeleyi komutanlardan Gümüştekin kazandı. O, Salih’i tamamen kendi
egemenliğine alabilmek için onu başkent Şam’dan Haleb’e aldı. Artık Salih
aslında bir kukla olmuştu. Durumun bir iktidar mücadelesine döndüğünü gören ve
Gümüştekin’den çekinen Şemseddin b. Mukaddem’in emrindeki kumandanlar Selâhaddîn’i
Dımaşk’a davet ettiler. Bu sırada Selâhaddîn Mısır’da haçlı saldırılarıyla
meşguldü. Norman donanmasıyla savaş halindeydi. Savaşı kazanınca Suriye’ye
hareket etti.
Selâhaddîn’in bu hareketinin temel iki amacı vardı.
1. Nûreddin Zengî’nin kurmuş olduğu devletin dağılmasını önlemek,
tekrar küçük feodal beyliklere bölünmesini engellemek.
2. Haçlıları bölgeden çıkarmak.
Selâhaddîn, Şâm’da coşkuyla karşılandı. Halk oluşan bu parçalanma
tehlikesini ortadan kaldıracak ve kendilerini birleştirecek tek kişinin Selâhaddîn
olduğunu biliyordu. Selâhaddîn’e karşı tek muhalefet Gümüştekin’in elinde kukla
olan Zengî’nin oğlu Salih ile Musul tarafından yapıldı. Zaten Musul, Zengîlerin
başka bir koluna aitti. Onlar, Selâhaddîn’in bölgeyi tamamen alması durumunda
kendilerine saldıracağını düşünüyorlardı.
Selâhaddîn, Halep-Musul ordusunu yendi (1176). Fakat Zengî’nin
oğluna Halep çevresindeki yerleri kaydı hayat şartıyla bıraktı. Bir anlamda Zengî’ye
hürmet göstermiş bulunuyordu. Selâhaddîn,
iki aile arasında dostluk ilişkilerini geliştirmek ve savaşa meydan vermemek
için Salih’ten annesi yani Nûreddin Zengî’nin karısı dul İsmet Hatun’u istedi.
Tarafların da uygun görmesi üzerine 1176 yılında düğün yapıldı.
İsmet Hatun ile evlenme bir anlamda Müslümanların da birleşmesine
yol açmıştı. Çünkü Melik Salih henüz küçük olduğundan annesinin etkisi
altındaydı ve annesi de onun üzerinden siyasete karışıyordu. Bu durum, iç
savaşa ve Müslümanların bölünmesine de yol açabilecek bir tehlikeyi
barındırıyordu. Selâhaddîn Eyyûbî’nin evliliği her iki tarafın devlet adamları
tarafından hoş karşılandığı gibi halk da memnun olmuştu. Bu sayede Nûreddin Zengî’nin
aile itibarı da korunmuş oluyordu. Yani Nûreddin’in eşi sadece dul bir eş
olmayıp, oğlu üzerinden devleti idare eden bir siyasi simaydı. Yazarımızın
belirttiği gibi dul ve zavallı bir eş değildi. Valide sultan olarak yönetimde
söz sahibi olduğu gibi, bölgedeki siyaseti de yönlendiriyordu. Onunla evlilik,
tüm yaratacağı olumsuzlukların da giderilmesi anlamına geliyordu. Zaten bu
evlilik siyasi bir evlilikti.
İşin ilginç yanı İsmet Hatun’un Nûreddin Zengî ile evliliği de yine
böyle bir kaygıyla olmuştu. Bu kadının şahsında bir anlamda Müslümanların iki
defa barış ve birleşmesi sağlanmıştı. Olayın daha iyi anlaşılması için biraz da
o konuya değinelim. Nûreddin Zengî, Şam’a egemen olmak için buradaki Dımeşk
atabeyliğiyle çeşitli savaşlar yapmıştı. Fakat şehir halkının Dımeşk
atabeyliğine olan bağlılığı onun planlarını bozuyordu. Bunun üzerine Nûreddin Zengî
oranın fiili hâkimi olan vezir Muineddin Üner’in kızı İsmet Hatun ile evlendi
(Nisan 1147). Nûreddin’in amacı bu evliliklerle Dımeşk atabeyliğiyle iyi ilişki
kurmaktı. İşte İsmet Hatun’un kaderi de hep böyle yapıcı olmasına yol açmıştı.
İslam coğrafyasında hatta batı tarihinde bile siyasi evlilikler çok
yaygındır. Buna benzer bir evliliği de Nûreddin Zengî’nin babası İmaduddin Zengî
yapmıştır. İmaduddin Zengî Hımıs’ı bir
evlilik yoluyla almıştır. İmaduddin Zengî Hımıs’ı almak için 1138 yılında
Dımeşk atabeyliği topraklarına saldırdı. Fakat Hımıs’ı kuvvet yoluyla almanın
zor olduğunu görerek, daha kolay bir yolla elde edebilmek için Dımaşk (Şâm)
atabeyi Mahmud’a bir elçi göndererek annesi Safvetül Mülk Zümürrüd Hatun ile
evlenmek istediğini bildirdi. Düğün 31 Mayıs 1138 yılında yapıldı. Zengî kendi
kızını da Mahmud ile evlendirdi. Yapılan anlaşmaya göre Zümürrüd Hatun’un
çeyizi olarak Hıms şehri verildi.
Görüldüğü gibi evliliğin amacı ne cinsel ihtiyaçlarını tatmin etmek
(Bunu istese Selâhaddîn Eyyûbî daha genç ve güzellerle evlenebilir) ve ne de Zengîlerden
intikam almaktı. (Yok aslında böyle bir şey. Neyin intikamını alacaktı ki?
Aralarında böyle bir husumet yoktu bile) bu evlilik, Müslümanların birleşmesi,
iç savaşın sona ermesi ve Zengîlerin topraklarının parçalanmasının engellenmesi
amacıyla yapılmıştır.
İsmete Hatun Selâhaddîn Eyyûbî’nin Anası Yaşında mıydı?
Kadir Mısıroğlu “anan yaşındaki seni yetiştiren ve sana çorba veren
kadınla evleniyorsun” diyerek eleştirmektedir. Şimdi İsmet Hatun’un yaşına
bakalım. Kaynaklar doğum tarihini vermemektedir ancak 1147 yılında Nûreddin Zengî
ile evlendiğini belirtmektedir. 1187 yılında Şam’da çıkan bir veba salgınıyla
da vefat etmiştir. Birçok vakıf ve mimari eser bırakmış güçlü şahsiyetli bir
kadındır. Selâhaddîn Eyyûbî 1138 yılında Tikrit’te doğdu. Yani o dönemde
kızların erken evlendiği göz önüne alındığında evlendiğinde 15 yaşında olsa Selâhaddîn
ile aralarında çok az bir yaş farkı olduğunu görürüz. Yani öyle anası yaşında
bir kadın değil.
Selâhaddîn Eyyûbî’yi yetiştiren ve çorba veren diyerek olayı dramatizme
ederek insanları etkilemesini de doğrusu bir hitabet ve ikna tekniği olarak
düşünüyorum. Çünkü Selâhaddîn Eyyûbî sokakta bulunmuş ve sarayda yetiştirilmiş
birisi olmayıp, bilakis Necmeddin Eyyûbî’nin oğlu Şadi’nin torunu ve kendi
aşireti olan birisiydi. Babası ve dedeleri aşiret reisliği, valilik yapmış
kişilerdi. Yani soylu ve bölgede dostlukları tercih edilen bir aileydi. Ayrıca
Eyyûbî ailesi Selâhaddîn’den çok şey bekliyor onu gelecekteki ailelerini ileri
sıçratacak kişi olarak görüyor ve yetişmesi için özen gösteriyorlardı.
Tarihe lütfen böyle duygusal ve keyfi bakmayalım. Tarihi bugünkü
değer yargılarımıza göre de değerlendirmeyelim. Bir insanı yüce ve büyük
göstermek için başka birisini karalamayalım. İmaduddin Zengî ve Oğlu Nûreddin Zengî
büyük İslam komutanları ve devlet adamlarıdır. Onlar, sistemli bir politikayla
haçlıların bölgeden atılmasının zeminini oluşturdular. Selâhaddîn Eyyûbî de
büyük bir komutan ve devlet adamıdır. O da Zengîlerin politikasını sürdürdü.
Onların ideallerini gerçekleştirdi. Eğer Selâhaddîn Eyyûbî olmasaydı diğer tüm
Türk devletlerinde olduğu hükümdarın ölmesinden sonra oluşan iç savaş ve taht
kavgaları sonucu ortada devlet kalmazdı. Selâhaddîn Eyyûbî’nin varlığı devletin
dağılmasını engellediği gibi, daha da güçlenmesini sağladı.
Selâhaddîn olmasaydı Zengî’lerin amacı olan haçlıları bölgeden
çıkarma, İslam birliği ve Kudüs’ü alma hedefi gerçekleşmeyecekti. Zengîler
olmasaydı bir Selâhaddîn olmayacaktı. Tarih bir sürekli akıştır. Olaylar tek
kişinin etkisinden ziyade birbirinin devamı niteliğindedir. Nice büyük devlet
adamlarının vefatından sonra onların politikasını sürdüren varisleri
olmadığından ülkeleri yok olmuştur. Buna en büyük örnek Büyük Selçuklu
Devleti’dir. Melikşah döneminde çok güçlü bir devlet iken onun ölümüyle ülke iç
savaşlar sonucu parçalanmış ve yok olmuştur.
Selâhaddîn Eyyûbî’nin izlediği politika başarılı olduğuna göre en
doğru politika olduğunu kabul etmemiz gerekir. Onun izlediği yolu izlemek ve
onu örnek almak gerekirken onu basit polemiklere ve ırkçı yaklaşımlara kurban
etmeyelim. Bugün de Kudüs işgal altında ama aslında işgal altında olan bizim
zihinlerimiz. Kudüs’ü kurtarmanın tek yolu Selâhaddîn’in izlediği yol olan
İslam birliğinden geçer… Yeni Selâhaddînlere ihtiyacımız var.
Kadir Mısıroğlu’nun iddialarının birinci kısmını (Nûreddin Mahmud Zengî’nin
dul karısı ile evlenmesi) cevapladık. Fakat yazıya beklenenin üzerinde tepki
geldi. Tepkinin ekserisi Kadir Mısıroğlu’na yönelttiğimiz Türkçülük yapması ve
Kürt birisinin Türk bir hükümdarın karısı ile evlenmesini yakıştıramamasına
yönelikti. Genellikle Kadir Mısıroğlu’nun ırkçı olmadığına yönelik görüş
açıklandı.
Bakınız ırkçılık öylesine sinsidir ki siz ırkçılığa karşı mücadele
ederek bile bazen farkında olmadan ırkçılık yapabilirsiniz. Bir gün Hz. Bilal
(ra) Peygamberimize Ebû Zer’i Ğifari’yi şikâyet eder. Ebû Zer (ra) ona “Ey
siyah kadının oğlu” diye bir anlamda annesinin siyah olması, yani zenci
olmasından dolayı onu tahkir etmiştir. Peygamber (sav) Ebû Zer’i çağırır ve ona
“Sen de hala cahiliye huyu var” der. Hz. Ebû Zer şaşırır. Gidip Bilal (ra) özür
diler. Ebû Zer gibi zirve bir sahabeye bile Peygamber bunu söyleyebilmiştir
yaptığı haksız bir eleştiriden dolayı. Cahiliye huylarımızdan birisi de
ırkçılıktır, dikkatli olalım.
Biz burada Kadir Mısıroğlu’nun şahsına yönelik bir eleştiride
bulunmuyoruz. İlmi bir eleştiride bulunuyoruz. Onun yaptığı iddianın yanlış
olduğunu vurgulamaya çalışıyoruz. Bu nedenle insanların bize küsmesi veya
kamplaşması da doğru değildir. Kadir Mısıroğlu değerli bir tarihçimizdir. Bütün
eserlerini okumuş ve bir anlamda bizde tarih bilincinin oluşmasında payı olan
kişidir. Fakat Selâhaddîn Eyyûbî konusundaki iddiaları bilimsel değil
duygusaldır. Biz bu eleştirileri aslında cevaplamak istemiyorduk, yani ciddiye
almıyorduk. Fakat maalesef onun isminin popülerliği sayesinde düşünceleri
gençler arasında oldukça fazla taraftar buldu. Birçok kişiyi etkilemeye ve Selâhaddîn
Eyyûbî hakkında yanlış bir kanaatin oluşmasına yol açınca müdahale etme
gereğini duyduk. Aslında biz bu iddialara konu üzerinde çalışmış akademisyenlerin
cevaplayacağını bekliyorduk. Fakat maalesef bizde akademisyenlik ilim yapma
yeri değil, üniversitede bir koltuk kapıp iyi bir maaşla yaşayıp, iyi bir
şekilde emekli olma yeri haline gelmiştir. Akademisyenlerin ilimle/irfanla bir
alakası kalmamıştır.
Fakat burada şunu belirtmek isterim ki Mısıroğlu, Selâhaddîn’in bu
kadınla evlenmesini bir intikam olarak görmektedir. Sanki Selâhaddîn ile Nûreddin
arasında bir kan davası varmış gibi. İki
devlet adamı arasında bir intikam ve husumet oluşturacak olay olmadığı gibi son
güne kadar da birbirleriyle şeklen de olsa iyi geçindiler. İntikam ve nefret
sözleri Mısıroğlu’na aittir. Tarihi hakikatlere aykırıdır.
Yazıdan anlaşıldığına göre bu yazı bir yerde yayınlanmış tepki toplamış ve bu tepkilere yazının sonunda cevap verilmektedir. Kadir Mısıroğlu'nun üslubu tasvip edilemez. Ancak sizin de üslubunuz sorunlu görünüyor. Hiç istisna yapmadan bütün akademisyenlere haksız bir şekilde çatıyorsunuz. Aşağıdaki satırların üslubu Kadir Mısıroğlu'nun üslubundan geri kalan bir tarafı neredeyse yoktur. Siz şöyle diyorsunuz: "Aslında biz bu iddialara konu üzerinde çalışmış akademisyenlerin cevaplayacağını bekliyorduk. Fakat maalesef bizde akademisyenlik ilim yapma yeri değil, üniversitede bir koltuk kapıp iyi bir maaşla yaşayıp, iyi bir şekilde emekli olma yeri haline gelmiştir. Akademisyenlerin ilimle irfanla bir alakası kalmamıştır." Sayın Er, bu sözlerle bütün akademisyenleri töhmet altında bıraktığınızın farkında mısınız? Unutmayınız ki yazınızın yayınlandığı islamtarihi.net sitesi de akademisyenlerin oluşturduğu bir ortamdır. Bilmiyorum eğer okuyup yayınlamışlarsa çok tolerans sahibi kişilerdir. Bir konuyu düzelteyim derken her kese sataşmanın bir anlamı olmasa gerekir.
YanıtlaSilKadir mısıroğlu bu iddiasıni yapınca konuyla ilgili hiçbir akademisyen cevap vermediğine göre bu elestiriyi hak etmiştir. Ölmüş bir İslam komutanının hakkini ve şerefini savunmak tarihçinin görevidir
Sil👍 aynen öyle,💯 Haklısınız 👏
SilKadir misiroglu sıradan birisini değil kudusfatihi bir İslam komutaninin şeref ve haysiyet öne dil uzatırken, konuyla ilgili çalışmış hiçbir akademisyen çıkıp cevap vermediğine göre bu elestiriyi hak etmişlerdir.
YanıtlaSilKeşke akademisyenleri düşündüğünüz kadar Selahaddin Eyyubi yi dusunseydiniz.
Fesli'ye cevap vermek gereksiz diye düşünmüş olabilirler. Fesli gerçekten saçmalamış. Videoyu izledim, bir İslam kahramanına söyledikleri tarihçilikle falan izah edilemez. Resmen kin ve nefret kusmuş...
SilKadir Mısıroğlu’nun ilk vukuatı değil Necip Fazıl,Cemil Meriç de buna benzer ifadeler kullanmıştır.kendisinin İngiltere’yle olan münasebetlerini çok merak ediyorum
YanıtlaSilSelahaddin Eyyubi el-Kûrdî şayet Türk olsaydı Mısırlıoğlu onu arş-i alaya çıkarırdı indirmezdi ordan... Irkçılığın tedavisi yok..
YanıtlaSilEl kurdi 😂😂
SilDüzeltme: el-kûrdî ✅
SilEl kürdi deyince sen ırkçı olmuyor musun
SilEl kürdi veya Türki diyince ırkçı olmuyorsun bunu bir tahakküm aracı olarak kullanırsan ırkçı ve faşist oluyorusun
SilDüşmana gerek yok bizimkiler atalarımıza sövüp sayıyorlar bilmiyorlar ki tarihe ozmandan bakım neyin egri olup neyin dogru olduguna
YanıtlaSilVatanın bütünlüğü din dil ırk..
YanıtlaSilBunlarinin üstündedir böyle bakalım
Hepimiz doğduğumuz bu toprakların sahibi ve varisiyiz.
Emeğine sağlık 💖🌹
YanıtlaSilDoğru kadir mısıroğlu fazla tepki veriyo ve yanlış söylüyo severim onu ama doğru değil Selahaddin Eyyubi kendi istediği için değil devlet ve siyasi görüş açısından doğru bulduğu için evlendi
YanıtlaSil👍💯👏
SilKadir Mısıroğlu'na ismiyle hitab ederek cevap yanlıştı. Allah rahmet etsin; adı geçen şahıs akademik cevap verilecek ehliyette değildi. Ama meselenin ciddi akademik olarak anlatılması güzel oldu.
YanıtlaSilSiyasi bir evlilik miydi yoksa başka bir evlilik miydi mahşerde görecez
YanıtlaSilİki tarafa da saygı duyuyorum ama ne olduğunu bilmiyoruz
Çok kaynak yazi okudum.Nureddin Zengide ;Selahattin Eyyubide buyuk Komutanlar .Dini mubin için büyuk Fetihler yapmişlardir.Selcuklunun dağilma zamaninda Suleyman Şah ile kankardaş olan Selahattin Eyyubidir .Onca buyük işler yapan birine Siyasi evliligine takilmamak gerekir.Hayberin Fetihinde Efendimiz Safiye anemzle evlendi.İriclik Dinimize aykiridir
YanıtlaSil