9 Mart 2023 Perşembe

Selahaddin Eyyubi’nin Nureddin Zengi’nin Dul Karısıyla Evlenmesi


SELAHADDİN EYYUBİ’NİN NUREDDİN ZENGİ’NİN DUL KARISIYLA EVLENMESİ

İbrahim Halil ER

Kadir Mısıroğlu'nun iddiaları içinde bence en yakışıksızı da budur. Kadir Mısıroğlu’nun iddiası: “Nurettin’in dul karısını aldı aile yaptı. Allah belanı versin! Dünya mı kurudu? Şerefsiz! Anan yaşında bir kadını alıyorsun. Seni yetiştirmiş. Sana çorba ikram etmiş. Hayvanoğlu hayvan! İntikam alıyor. Bunu da mı mazur göreyim.”

Kadir Mısıroğlu’nun bu sözlerinin neresini düzeltelim. Yenilir yutulur sözler değil. Artık tarihi şahsiyetlerimize küfür serbest mi oldu? Televizyonlarımız tarihi magazinleştirdi bu bize de yansıdı. Biz de artık magazinvari bakıyoruz. Ama isterseniz önce evlilik olayını bir inceleyelim.

Selâhaddîn Eyyûbî’nin Nûreddin Zengî’nin dul kalmış olan hanımı (İsmetuddin Hatun) ile evlendiği bilgisi; üzerinde tam ittifak sağlanmış bir konu değildir. Bazı kaynakların zikrettiği ve doğru olma ihtimali olan bilgi, İsmetuddin Hatun’un Zengîlerden Nûreddin Zengî’nin ağabeyi Gazi Seyfeddin Zengî’nin torunu İzzeddin Mesud b. Kutbeddin Mevdûd ile evlenmiş olduğu bilgisidir. Bu bilginin kaynağı Selâhaddîn Eyyûbî’nin ilk biyografisini yazan, dönemin alimlerinden İbn Şeddâd’ın kitabıdır. Buradaki ifade şöyledir: “İzzeddin 20 Şaban 577 (29 Aralık 1181) tarihinde Halep’e ulaştı. Kaleye çıktı. Kaledeki hazine, gıda maddelerine el koydu ve Melik Salih’in annesi (Nûreddin Zengî’nin oğlu) ile 5 Şevval 577 (11 Şubat) tarihinde evlendi. (İbn Şeddâd, Selâhaddîn Eyyûbî’nin Hayatı, Tercüme, Hilmi Beyca, Büyüyen Ay Yayınları, İstanbul 2021, s.79)

İbn Şeddâd’dan sonra gelen tarihçiler de onun aynı zamanda talebeleri olan İbn Hallikan Vefâyâtu’l-Ayan (c.7, s.169) kitabında, İbnu’l-Adîm, Zubdetul Halep (s.384), Cemaleddin b. Vâsıl Muferrecu’l-Kurub (c.2, s.109) isimli kitaplarında hocalarının görüşlerini tekrarlamış bir anlamda onaylamışlardır.  

Selâhaddîn Eyyûbî’nin İsmete Hatun ile Evlendiğini İddia Edenler ve Olayın onlar açısından Anlatımı

Velev ki Selahattin Eyyubi 1174 yılında vefat eden Nûreddin Mahmud Zengî’nin dul eşi İsmedüddin Amine binti Üner ile evlendiği iddiası doğru olsa bile burada şeriata aykırı bir şey var mı? Yok. Yani bu evlilik ile Selâhaddîn Eyyûbî dul kalmış olan eski hükümdarın karısıyla evlenmiştir. Bu evlilik bu açıdan siyasi bir evliliktir. Kimseyi zorla almamış, kadını oğlundan istemiş, devlet adamlarının huzurunda nikahını kıymıştır. Bu evlilik Eyyûbîlerle Zengîlerin birleşmesidir. Yani siyasi bir evliliktir. Bu şekilde siyasi evlilikler tüm İslam tarihinde görebiliriz. Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey’in Abbâsî halifesinin kızıyla evlenmesi ve Osmanlı hükümdarların civar beylerle kız alıp vermeleri hep bu amaca hizmet eder.

Kadir Mısıroğlu’nun gözden kaçırdığı nokta Nûreddin Mahmud Zengî’nin vefatıyla Müslümanların nasıl büyük bir tehlike geçirdiği ve haçlılara karşı nasıl başsız kaldıklarıydı. O, rahat koltuğunda oturarak geçmişle ilgili ahkam kesmektedir. Halbuki bir tarihçi olarak her olayı kendi zamanı ve zemininde değerlendirmesi gerektiğini bilmesi gerekirdi.

Nûreddin Zengî vefat edince yerine on bir yaşındaki oğlu Salih İsmail geçti. Selâhaddîn önceleri onun sultanlığını tanıdı. Mısır’da parayı onun adına bastırdı ve onun adına hutbe okudu. Fakat Salih’in devleti yönetecek yaşta olmaması devlet işlerini yürütecek bir vekile ihtiyaç vardı. İşte devletin güçlü komutan ve idarecileri arasında bu konuda büyük bir kavga çıkmaya başladı. Selâhaddîn Eyyûbî’nin Mısır’da bulunmasını fırsat bilen komutan ve devlet adamları haçlı tehlikesine rağmen birbirleriyle mücadele etmeye başladılar. Halbuki bu iş için en uygun şahıs Selâhaddîn Eyyûbî idi. Nihayet bu mücadeleyi komutanlardan Gümüştekin kazandı. O, Salih’i tamamen kendi egemenliğine alabilmek için onu başkent Şam’dan Haleb’e aldı. Artık Salih aslında bir kukla olmuştu. Durumun bir iktidar mücadelesine döndüğünü gören ve Gümüştekin’den çekinen Şemseddin b. Mukaddem’in emrindeki kumandanlar Selâhaddîn’i Dımaşk’a davet ettiler. Bu sırada Selâhaddîn Mısır’da haçlı saldırılarıyla meşguldü. Norman donanmasıyla savaş halindeydi. Savaşı kazanınca Suriye’ye hareket etti.

Selâhaddîn’in bu hareketinin temel iki amacı vardı.

1. Nûreddin Zengî’nin kurmuş olduğu devletin dağılmasını önlemek, tekrar küçük feodal beyliklere bölünmesini engellemek.

2. Haçlıları bölgeden çıkarmak.

Selâhaddîn, Şâm’da coşkuyla karşılandı. Halk oluşan bu parçalanma tehlikesini ortadan kaldıracak ve kendilerini birleştirecek tek kişinin Selâhaddîn olduğunu biliyordu. Selâhaddîn’e karşı tek muhalefet Gümüştekin’in elinde kukla olan Zengî’nin oğlu Salih ile Musul tarafından yapıldı. Zaten Musul, Zengîlerin başka bir koluna aitti. Onlar, Selâhaddîn’in bölgeyi tamamen alması durumunda kendilerine saldıracağını düşünüyorlardı.

Selâhaddîn, Halep-Musul ordusunu yendi (1176). Fakat Zengî’nin oğluna Halep çevresindeki yerleri kaydı hayat şartıyla bıraktı. Bir anlamda Zengî’ye hürmet göstermiş bulunuyordu.  Selâhaddîn, iki aile arasında dostluk ilişkilerini geliştirmek ve savaşa meydan vermemek için Salih’ten annesi yani Nûreddin Zengî’nin karısı dul İsmet Hatun’u istedi. Tarafların da uygun görmesi üzerine 1176 yılında düğün yapıldı.

İsmet Hatun ile evlenme bir anlamda Müslümanların da birleşmesine yol açmıştı. Çünkü Melik Salih henüz küçük olduğundan annesinin etkisi altındaydı ve annesi de onun üzerinden siyasete karışıyordu. Bu durum, iç savaşa ve Müslümanların bölünmesine de yol açabilecek bir tehlikeyi barındırıyordu. Selâhaddîn Eyyûbî’nin evliliği her iki tarafın devlet adamları tarafından hoş karşılandığı gibi halk da memnun olmuştu. Bu sayede Nûreddin Zengî’nin aile itibarı da korunmuş oluyordu. Yani Nûreddin’in eşi sadece dul bir eş olmayıp, oğlu üzerinden devleti idare eden bir siyasi simaydı. Yazarımızın belirttiği gibi dul ve zavallı bir eş değildi. Valide sultan olarak yönetimde söz sahibi olduğu gibi, bölgedeki siyaseti de yönlendiriyordu. Onunla evlilik, tüm yaratacağı olumsuzlukların da giderilmesi anlamına geliyordu. Zaten bu evlilik siyasi bir evlilikti.

İşin ilginç yanı İsmet Hatun’un Nûreddin Zengî ile evliliği de yine böyle bir kaygıyla olmuştu. Bu kadının şahsında bir anlamda Müslümanların iki defa barış ve birleşmesi sağlanmıştı. Olayın daha iyi anlaşılması için biraz da o konuya değinelim. Nûreddin Zengî, Şam’a egemen olmak için buradaki Dımeşk atabeyliğiyle çeşitli savaşlar yapmıştı. Fakat şehir halkının Dımeşk atabeyliğine olan bağlılığı onun planlarını bozuyordu. Bunun üzerine Nûreddin Zengî oranın fiili hâkimi olan vezir Muineddin Üner’in kızı İsmet Hatun ile evlendi (Nisan 1147). Nûreddin’in amacı bu evliliklerle Dımeşk atabeyliğiyle iyi ilişki kurmaktı. İşte İsmet Hatun’un kaderi de hep böyle yapıcı olmasına yol açmıştı.

İslam coğrafyasında hatta batı tarihinde bile siyasi evlilikler çok yaygındır. Buna benzer bir evliliği de Nûreddin Zengî’nin babası İmaduddin Zengî yapmıştır.  İmaduddin Zengî Hımıs’ı bir evlilik yoluyla almıştır. İmaduddin Zengî Hımıs’ı almak için 1138 yılında Dımeşk atabeyliği topraklarına saldırdı. Fakat Hımıs’ı kuvvet yoluyla almanın zor olduğunu görerek, daha kolay bir yolla elde edebilmek için Dımaşk (Şâm) atabeyi Mahmud’a bir elçi göndererek annesi Safvetül Mülk Zümürrüd Hatun ile evlenmek istediğini bildirdi. Düğün 31 Mayıs 1138 yılında yapıldı. Zengî kendi kızını da Mahmud ile evlendirdi. Yapılan anlaşmaya göre Zümürrüd Hatun’un çeyizi olarak Hıms şehri verildi. 

Görüldüğü gibi evliliğin amacı ne cinsel ihtiyaçlarını tatmin etmek (Bunu istese Selâhaddîn Eyyûbî daha genç ve güzellerle evlenebilir) ve ne de Zengîlerden intikam almaktı. (Yok aslında böyle bir şey. Neyin intikamını alacaktı ki? Aralarında böyle bir husumet yoktu bile) bu evlilik, Müslümanların birleşmesi, iç savaşın sona ermesi ve Zengîlerin topraklarının parçalanmasının engellenmesi amacıyla yapılmıştır.

İsmete Hatun Selâhaddîn Eyyûbî’nin Anası Yaşında mıydı?

Kadir Mısıroğlu “anan yaşındaki seni yetiştiren ve sana çorba veren kadınla evleniyorsun” diyerek eleştirmektedir. Şimdi İsmet Hatun’un yaşına bakalım. Kaynaklar doğum tarihini vermemektedir ancak 1147 yılında Nûreddin Zengî ile evlendiğini belirtmektedir. 1187 yılında Şam’da çıkan bir veba salgınıyla da vefat etmiştir. Birçok vakıf ve mimari eser bırakmış güçlü şahsiyetli bir kadındır. Selâhaddîn Eyyûbî 1138 yılında Tikrit’te doğdu. Yani o dönemde kızların erken evlendiği göz önüne alındığında evlendiğinde 15 yaşında olsa Selâhaddîn ile aralarında çok az bir yaş farkı olduğunu görürüz. Yani öyle anası yaşında bir kadın değil.

Selâhaddîn Eyyûbî’yi yetiştiren ve çorba veren diyerek olayı dramatizme ederek insanları etkilemesini de doğrusu bir hitabet ve ikna tekniği olarak düşünüyorum. Çünkü Selâhaddîn Eyyûbî sokakta bulunmuş ve sarayda yetiştirilmiş birisi olmayıp, bilakis Necmeddin Eyyûbî’nin oğlu Şadi’nin torunu ve kendi aşireti olan birisiydi. Babası ve dedeleri aşiret reisliği, valilik yapmış kişilerdi. Yani soylu ve bölgede dostlukları tercih edilen bir aileydi. Ayrıca Eyyûbî ailesi Selâhaddîn’den çok şey bekliyor onu gelecekteki ailelerini ileri sıçratacak kişi olarak görüyor ve yetişmesi için özen gösteriyorlardı. 

Tarihe lütfen böyle duygusal ve keyfi bakmayalım. Tarihi bugünkü değer yargılarımıza göre de değerlendirmeyelim. Bir insanı yüce ve büyük göstermek için başka birisini karalamayalım. İmaduddin Zengî ve Oğlu Nûreddin Zengî büyük İslam komutanları ve devlet adamlarıdır. Onlar, sistemli bir politikayla haçlıların bölgeden atılmasının zeminini oluşturdular. Selâhaddîn Eyyûbî de büyük bir komutan ve devlet adamıdır. O da Zengîlerin politikasını sürdürdü. Onların ideallerini gerçekleştirdi. Eğer Selâhaddîn Eyyûbî olmasaydı diğer tüm Türk devletlerinde olduğu hükümdarın ölmesinden sonra oluşan iç savaş ve taht kavgaları sonucu ortada devlet kalmazdı. Selâhaddîn Eyyûbî’nin varlığı devletin dağılmasını engellediği gibi, daha da güçlenmesini sağladı.

Selâhaddîn olmasaydı Zengî’lerin amacı olan haçlıları bölgeden çıkarma, İslam birliği ve Kudüs’ü alma hedefi gerçekleşmeyecekti. Zengîler olmasaydı bir Selâhaddîn olmayacaktı. Tarih bir sürekli akıştır. Olaylar tek kişinin etkisinden ziyade birbirinin devamı niteliğindedir. Nice büyük devlet adamlarının vefatından sonra onların politikasını sürdüren varisleri olmadığından ülkeleri yok olmuştur. Buna en büyük örnek Büyük Selçuklu Devleti’dir. Melikşah döneminde çok güçlü bir devlet iken onun ölümüyle ülke iç savaşlar sonucu parçalanmış ve yok olmuştur.

Selâhaddîn Eyyûbî’nin izlediği politika başarılı olduğuna göre en doğru politika olduğunu kabul etmemiz gerekir. Onun izlediği yolu izlemek ve onu örnek almak gerekirken onu basit polemiklere ve ırkçı yaklaşımlara kurban etmeyelim. Bugün de Kudüs işgal altında ama aslında işgal altında olan bizim zihinlerimiz. Kudüs’ü kurtarmanın tek yolu Selâhaddîn’in izlediği yol olan İslam birliğinden geçer… Yeni Selâhaddînlere ihtiyacımız var.

Kadir Mısıroğlu’nun iddialarının birinci kısmını (Nûreddin Mahmud Zengî’nin dul karısı ile evlenmesi) cevapladık. Fakat yazıya beklenenin üzerinde tepki geldi. Tepkinin ekserisi Kadir Mısıroğlu’na yönelttiğimiz Türkçülük yapması ve Kürt birisinin Türk bir hükümdarın karısı ile evlenmesini yakıştıramamasına yönelikti. Genellikle Kadir Mısıroğlu’nun ırkçı olmadığına yönelik görüş açıklandı.

Bakınız ırkçılık öylesine sinsidir ki siz ırkçılığa karşı mücadele ederek bile bazen farkında olmadan ırkçılık yapabilirsiniz. Bir gün Hz. Bilal (ra) Peygamberimize Ebû Zer’i Ğifari’yi şikâyet eder. Ebû Zer (ra) ona “Ey siyah kadının oğlu” diye bir anlamda annesinin siyah olması, yani zenci olmasından dolayı onu tahkir etmiştir. Peygamber (sav) Ebû Zer’i çağırır ve ona “Sen de hala cahiliye huyu var” der. Hz. Ebû Zer şaşırır. Gidip Bilal (ra) özür diler. Ebû Zer gibi zirve bir sahabeye bile Peygamber bunu söyleyebilmiştir yaptığı haksız bir eleştiriden dolayı. Cahiliye huylarımızdan birisi de ırkçılıktır, dikkatli olalım.

Biz burada Kadir Mısıroğlu’nun şahsına yönelik bir eleştiride bulunmuyoruz. İlmi bir eleştiride bulunuyoruz. Onun yaptığı iddianın yanlış olduğunu vurgulamaya çalışıyoruz. Bu nedenle insanların bize küsmesi veya kamplaşması da doğru değildir. Kadir Mısıroğlu değerli bir tarihçimizdir. Bütün eserlerini okumuş ve bir anlamda bizde tarih bilincinin oluşmasında payı olan kişidir. Fakat Selâhaddîn Eyyûbî konusundaki iddiaları bilimsel değil duygusaldır. Biz bu eleştirileri aslında cevaplamak istemiyorduk, yani ciddiye almıyorduk. Fakat maalesef onun isminin popülerliği sayesinde düşünceleri gençler arasında oldukça fazla taraftar buldu. Birçok kişiyi etkilemeye ve Selâhaddîn Eyyûbî hakkında yanlış bir kanaatin oluşmasına yol açınca müdahale etme gereğini duyduk. Aslında biz bu iddialara konu üzerinde çalışmış akademisyenlerin cevaplayacağını bekliyorduk. Fakat maalesef bizde akademisyenlik ilim yapma yeri değil, üniversitede bir koltuk kapıp iyi bir maaşla yaşayıp, iyi bir şekilde emekli olma yeri haline gelmiştir. Akademisyenlerin ilimle/irfanla bir alakası kalmamıştır.

Fakat burada şunu belirtmek isterim ki Mısıroğlu, Selâhaddîn’in bu kadınla evlenmesini bir intikam olarak görmektedir. Sanki Selâhaddîn ile Nûreddin arasında bir kan davası varmış gibi.  İki devlet adamı arasında bir intikam ve husumet oluşturacak olay olmadığı gibi son güne kadar da birbirleriyle şeklen de olsa iyi geçindiler. İntikam ve nefret sözleri Mısıroğlu’na aittir. Tarihi hakikatlere aykırıdır.

 


 

16 yorum:

  1. Yazıdan anlaşıldığına göre bu yazı bir yerde yayınlanmış tepki toplamış ve bu tepkilere yazının sonunda cevap verilmektedir. Kadir Mısıroğlu'nun üslubu tasvip edilemez. Ancak sizin de üslubunuz sorunlu görünüyor. Hiç istisna yapmadan bütün akademisyenlere haksız bir şekilde çatıyorsunuz. Aşağıdaki satırların üslubu Kadir Mısıroğlu'nun üslubundan geri kalan bir tarafı neredeyse yoktur. Siz şöyle diyorsunuz: "Aslında biz bu iddialara konu üzerinde çalışmış akademisyenlerin cevaplayacağını bekliyorduk. Fakat maalesef bizde akademisyenlik ilim yapma yeri değil, üniversitede bir koltuk kapıp iyi bir maaşla yaşayıp, iyi bir şekilde emekli olma yeri haline gelmiştir. Akademisyenlerin ilimle irfanla bir alakası kalmamıştır." Sayın Er, bu sözlerle bütün akademisyenleri töhmet altında bıraktığınızın farkında mısınız? Unutmayınız ki yazınızın yayınlandığı islamtarihi.net sitesi de akademisyenlerin oluşturduğu bir ortamdır. Bilmiyorum eğer okuyup yayınlamışlarsa çok tolerans sahibi kişilerdir. Bir konuyu düzelteyim derken her kese sataşmanın bir anlamı olmasa gerekir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kadir mısıroğlu bu iddiasıni yapınca konuyla ilgili hiçbir akademisyen cevap vermediğine göre bu elestiriyi hak etmiştir. Ölmüş bir İslam komutanının hakkini ve şerefini savunmak tarihçinin görevidir

      Sil
  2. Kadir misiroglu sıradan birisini değil kudusfatihi bir İslam komutaninin şeref ve haysiyet öne dil uzatırken, konuyla ilgili çalışmış hiçbir akademisyen çıkıp cevap vermediğine göre bu elestiriyi hak etmişlerdir.
    Keşke akademisyenleri düşündüğünüz kadar Selahaddin Eyyubi yi dusunseydiniz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fesli'ye cevap vermek gereksiz diye düşünmüş olabilirler. Fesli gerçekten saçmalamış. Videoyu izledim, bir İslam kahramanına söyledikleri tarihçilikle falan izah edilemez. Resmen kin ve nefret kusmuş...

      Sil
  3. Kadir Mısıroğlu’nun ilk vukuatı değil Necip Fazıl,Cemil Meriç de buna benzer ifadeler kullanmıştır.kendisinin İngiltere’yle olan münasebetlerini çok merak ediyorum

    YanıtlaSil
  4. Selahaddin Eyyubi el-Kûrdî şayet Türk olsaydı Mısırlıoğlu onu arş-i alaya çıkarırdı indirmezdi ordan... Irkçılığın tedavisi yok..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. El kurdi 😂😂

      Sil
    2. Düzeltme: el-kûrdî ✅

      Sil
    3. El kürdi deyince sen ırkçı olmuyor musun

      Sil
    4. El kürdi veya Türki diyince ırkçı olmuyorsun bunu bir tahakküm aracı olarak kullanırsan ırkçı ve faşist oluyorusun

      Sil
  5. Düşmana gerek yok bizimkiler atalarımıza sövüp sayıyorlar bilmiyorlar ki tarihe ozmandan bakım neyin egri olup neyin dogru olduguna

    YanıtlaSil
  6. Vatanın bütünlüğü din dil ırk..
    Bunlarinin üstündedir böyle bakalım
    Hepimiz doğduğumuz bu toprakların sahibi ve varisiyiz.

    YanıtlaSil
  7. Emeğine sağlık 💖🌹

    YanıtlaSil
  8. Doğru kadir mısıroğlu fazla tepki veriyo ve yanlış söylüyo severim onu ama doğru değil Selahaddin Eyyubi kendi istediği için değil devlet ve siyasi görüş açısından doğru bulduğu için evlendi

    YanıtlaSil
  9. Kadir Mısıroğlu'na ismiyle hitab ederek cevap yanlıştı. Allah rahmet etsin; adı geçen şahıs akademik cevap verilecek ehliyette değildi. Ama meselenin ciddi akademik olarak anlatılması güzel oldu.

    YanıtlaSil
  10. Siyasi bir evlilik miydi yoksa başka bir evlilik miydi mahşerde görecez
    İki tarafa da saygı duyuyorum ama ne olduğunu bilmiyoruz

    YanıtlaSil

Yazarlar