28 Ekim 2020 Çarşamba

Felsefenin Serencamına Dair Bir Genelleme -Halkın ve Hayatın İçinden Bir Kelamcının Cevabı-


Prof. Dr. Cağfer KARADAŞ

Efendim! Niyazi Bey oturmuş bol keseden bir çuval genelleme döktürmüş. Anlaşılan ortada dolaşan beylik laflardan çok etkilenmiş. Belki de birkaç yapısökümcü esnafının gazına gelmiş.  Bin yılların köklü tarihine sahip Kelam ilmi hakkında almış, vermiş. “dinsel düşünüşün bitişini” ilan etmiş ve “Deizmin artışının” sebebini şıppadanak bulmuş. Yetmemiş, insanlık tarihinde muazzam bir düşünce çığırı açmış bulunan Büyük İmam Matüridî’ye de dil uzatmış. Neler dememiş ki. Buyurun okuyun cümlelerini:

25 Ekim 2020 Pazar

Hikâyeler Her Zaman Daha Çok İlgi Çeker

 

Ebû Ömer b. Dâvud

Geçenlerde Mardin’in Ömerli ilçesine bağlı Kocakuyu Köyü’ne gitmiştik. Burasının eski adı Berté… Mardin’deki köylerin neredeyse tamamının adı değiştirilmiş geçmişte… Mardin Büyükşehir olduğu için köyler de mahalle oldu haliyle… Köy için seçilen isimden de anlaşılacağı zere burada bir kuyu var.

Kocakuyu Köyündeki kuyunun son hali (Kaynak: https://www.facebook.com/kocakuyubiyerte/)

22 Ekim 2020 Perşembe

Tarihin Hakikati veya Hakikatin Tarihi

Ebu’l-Beşer el-Ebyazi

İnsanın yeryüzündeki hayat macerası bir anlamda onun hakikati arama serüveninin toplamından ibarettir. İnsan öncelikli olarak yaşadığı zamanın hakikatini bulmaya çalışır. Bu çabası ister istemez onu yaşadığı zamanı doğuran geçmişin/tarihin hakikatini öğrenmeye yöneltir. Ancak bu durumda yeni bir sorunla karşı karşıya gelir; onu geçmişin hakikatine götürmesini istediği tarih acaba ne kadar hakikidir? Ayrıca tarihin ona aktardıklarının hakikatle irtibatı ne boyuttadır? İşte bütün bu iç içe geçmiş sorular insanı öncelikli olarak tarihin mahiyeti (neliğini) anlamaya, oradan da tarihten hakikat devşirme arayışına zorlar. Bu durumda ilk cevaplanması gereken soru akla gelir:

17 Ekim 2020 Cumartesi

Modern Zamanlarda Tarihi Geri Döndürme İddiasında Bir Hareket Selefilik


Prof. Dr. Cağfer KARADAŞ

Selef, kavram olarak öncekiler anlamına gelmekte olup İslam düşünce tarihinde yaygın olarak bu isim, Hz. Peygamber’den sonraki ilk üç nesil için kullanılır. Bu üç nesil sahabe, tabiîn ve tebe-i tabiîndir. Hz. Peygamber şu hadîsinde bu üç nesli övmüştür: “En hayırlınız benim asrımda yaşamış olanlar, sonra onları takip edenler, sonra onları takip edenlerdir.” (Buharî, “Şehâdât”, 9; Müslim, “Fedâilu’s-sahâbe”, 212)

11 Ekim 2020 Pazar

Yaşayanın Fatiha’sını Okumak

 

Adnan Demircan

İnsanlığın bugüne kadar biriktirdiği ciltler dolusu bilginin nasıl oluştuğu ve hangi yollarla nakledildiği ilginç bir hikâye… Aslında bu hikâyeyi esaslı bir şekilde eğitim sistemimizde verilmeli. Yani eğitimciler gerçek bir bilim tarihi öğretmeyi dert etmeli kendilerine…


Hazırcevap

Ebû Ömer b. Dâvud

Kültürümüzde hazırcevap olmak, birine ağır sözlerle cevap vermek ya da onu cevap veremez duruma düşürmek iftihar edilen bir durum… Bundan olacak ki sosyal medyada en fazla paylaşılan ve ilgi gören paylaşım ve yorumlar laf sokma ve şimdi gençler arasında yaygın ifadeyle söylemek gerekirse kapak sözlerdir.


10 Ekim 2020 Cumartesi

Hz. Peygamber’in Soyu Kimden Devam Etti?

 

Adnan Demircan

Başlıktaki soruyu okuyan birçok insanın “Tabii ki Hz. Hasan ve Hüseyin’den” dediklerini duyar gibiyim. Kuşkusuz bunun gibi bize öğretilen basmakalıp bilgileri tekrar tekrar sorgulamalıyız ki doğruya ulaşabilelim.


9 Ekim 2020 Cuma

Ömerli’de Çocuk Olmak

 

Adnan Demircan

Bir süredir ara verdiğim Ömerli yazılarına aradan geçen uzun zamana rağmen Ömerli’de çocuğun dünyasıyla ilgili hatırladıklarımla devam etmek istiyorum.


8 Ekim 2020 Perşembe

Macron, “Fransa’nın yüzkarası”

 


Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma

Senelerce önceydi… Memleketimde okula gittiğimde, ülkelerin tarihini ve özellikle de zalimlere, tiranlara, imparatorlara karşı yapılan devrimlerin tarihini okumayı çok severdim… Bunun içindir ki Fransız Devrimi üzerine de çok okudum. Bilhassa Fransız düşünür ve filozoflarının, Victor Hugo’nun, “Sefiller”inde anlattığı gibi, Luxemburg Bahçesi’nin kumları üzerinde Fransız Kralı’nı, Tiranı’nı devirme planlarını nasıl çizdiklerini merak ve heyecanla okumayı çok severdim.


7 Ekim 2020 Çarşamba

İslam Tarihinin İlk Dönemlerindeki Evliliklerle İlgili Çağdaş Tartışmalara Dair (5)

 


Adnan Demircan

Geçen yazımızda Hz. Aişe’nin evlilik yaşıyla ilgili farklı yaklaşımları ele alan araştırmacı ve yazarların çalışmalarına işaret etmiş ve bunlarla ilgili genel bir değerlendirme yapmıştık. Bugün de rivayetleri kritik ederek yolumuza devam edelim. Ancak her şeyden önce şunu vurgulamalıyız ki Hz. Aişe’nin evlilik yaşını ele alırken genel bir durumdan bahsetmemiz gerekir: Genel olarak ele aldığımız dönemde evlilik yaşı hem erkekler hem de kızlar için düşüktü. Dolayısıyla Hz. Aişe’yle ilgili rivayetleri kritik ederken rivayetleri ait oldukları dünyadan bağımsız düşünmemek gerekir. Diyelim ki, rivayetlere takla attırarak Hz. Aişe’nin yaşını büyüttünüz. Diğer insanlarla ilgili rivayetleri ne yapacaksınız? Bence mızrağı çuvala sığdırmak mümkün değil.


Beni Asla Bırakma (Film Tanıtımı)

 Maruf Çetin

Distopya filmler katalogundan rastgele seçip izlediğim bir film: Never Let Me Go (Beni Asla Bırakma). 2010 tarihinde İngiliz yapımı alternatif tarih ve romantik konulu distopik bir filmdir. Kazuo Ishiguro'nun aynı isimli bir romanından uyarlanmıştır. Filmin yönetmeni Mark Romanek, oyunculuğunu ise Carey Mulligan, Andrew Garfield, Keira Knightley üstlenmiştir. Hem oyunuculuk hem de film konusu ve işlenişi açısından oldukça başarılı bir filmdi.

Distopya filmlerinin rahatsız edici bir özelliği bulunduğunu unutmamak gerekir. Filmi izlerken boğazınıza bir yumru kalacağı ve insanlık adına kendinizi kötü hissedeceğiniz muhakkak...

Dikkat bu yazı spoiler içerir.

Filmin (ve aynı zamanda romanın) konusu DNA'nın yapısının çözüldüğü tarihe atıfla başlıyor. Filmin açılışında belirtildiğine göre 1952'de Tıp Devrimi gerçekleşmiş ve DNA yapısı çözülmüştü. Bu tarihten sonra amansız hastalıkların büyük çoğunluğu tedavi edilebilmeye başlanmış. 1967'de insanın ortalama yaş süresi 100 yılın üzerine çıkmış. Filmde organ üretimi için insan kopyalandığına gönderme yaparak burada kopyalama (modelleme) yoluyla üretilen çocukların yaşamlarına mercek tutuluyor.

Hailsham, tarihi bir binada kimsesiz çocukların yetiştirildiği bir yatılı okuldur. Aslında bu çocuklar başka gerçek insanların DNA'sından modellenerek klonlanmış yani kopyalanmışlardır. Yetişkin yaşa geldiklerinde organları alınmak üzere "zorunlu bağışçı" olarak yetiştirilmektedirler.

Zorunlu bağışçılar, henüz çocuk yaşta iken bu sistemden bir çıkış olmadığına dair şartlandırılmışlar. Yeni gelen öğretmenleri çitin arkasına kaçan topu neden almadıklarını sormuş. Hailsham'ın sınırları çit ile belirlenmiştir, onun dışına çıkmak çok tehliklidir diye cevaplamışlardır. Çitlerin dışına çıkanlar vahşi bir şekilde öldürülür ve okuldaki herkes de bunu bilir. Vücutlarında bir de çip vardır, bütün giriş çıkışlarda bu çip okutulur. Kaçmaları teknik olarak mümkün değildir ve kaçanların çok şiddetli bir şekilde cezalandırılıp öldürüldüğünü bilirler. Bu yüzden sistemden bir çıkış ve bir kaçış yoktur. Bu durumda isyan etmeleri de mümkün değildir.

Hailsham bir organ ve donör üretim fabrikasıdır. Bunun gibi başka bir sürü okul vardır. Yine de diğer okullar içinde Hailsham en şanslı olanıdır. Hailsham yöneticileri burada yetiştirilen bağışçıların insan olduğunu düşünmemektedir. Bununla birlikte çocuklara kötü bir muamele yapılamamakta aksine iyi davranılmaktadır.

Burada yetiştirilen çocuklar diğer insanlara göre daha az zeki ve daha az yaratıcıdırlar. Oldukça da itaatkardırlar. Nadiren sinirlenenler çıksa da isyana hiçbir zaman dönüşememektedir. Yönetim, çocukların bir ruhunun olup olmadığını anlamak için onlara sık sık resim gibi sanatsal aktiviteler yaptırmakta ve beğenilen eserleri "galeri" adını verdikleri bir yerde sergilemektedirler.

Yalnızlık, sahipsizlik, değersizlik duygusu hakimdir. Zengin ve varlıklı kişilerden modellenmediklerini (kopyalanma) bilirler. Yine de beyhude bir çabayla modellendikleri kişileri bulmaya ait oldukları kökenlerine ulaşmaya çalışırlar.

Çocuklar birbirine tutunmakta ve birbirine aşık olabilmektedirler. Hailsham'da anlatılan bir söylenceye göre, birbirine aşık olan ve bunu yaptıkları sanatsal eserlerle kanıtlayabilen kişilere aşklarını birlikte yaşayabilmeleri için bir kaç yıl erteleme hakkı verilmektedir. Bu yönüyle film; yaralayıcı, tırmalayıcı bir aşk hikayesini de içeriyor.

Film ne anlatmaya çalışıyor?

Varlıklı ve önemli kişiler 100 küsür yıl yaşabilsin diye bazı insanların kopyaları üretilerek erişkin yaşa geldiklerinde organları alınıp hayatlarına son verilmektedir. 90 yaşındaki organları iflas etmiş birinin bir kaç yıl daha yaşaması için 20 yaşındaki bir gencin vücudu parçalanarak organları alınmaktadır.

Filmde DNA ve Tıp devrimi ile ilgili aktarılan bilgi doğru bir bilgidir. 1952'de Rosalind Franklin ve Raymond Gosling tarafından bugünkü bilinen yapısı ile DNA tamamen çözülmüştü. Resmi olarak bir canlının Dolly adını verdikleri bir koyunun kopyalanması ilk defa 1996 yılında İskoçya'da meydana geldi. İnsan kopyalama çalışmaları ile igili etik tartışması yapıldığından bu konu genellikle ifşa edilmiyor. Keza bir takım haberlerde organ üretimi için insan kopyalanabileceği şeklinde açıklama yapanlar oluyor. Her ne kadar bu konu etik bulunmasa da, Avrupa'nın birçok ülkesinde yasaklanmış olsa da insan kopyalama çalışmalarına BM düzeyinde bir yasak getirilebilmiş değil.

Filmin konusu distopya olarak görünse de tamamen gerçek de olabilir. İnsan klonlama ile ilgili bir çok roman yazıldı, film yapıldı ve hikayeler anlatıldı. Ayrıca teknik olarak bunun yapılabildiği de biliniyor. Etik bakımdan tartışmalar olsa da, organ üretimi için bunu gerekli gören bir kesim de var. Belki de Hailsham benzeri yerlerde veya özel fabrikalarda bu amaçla insan klonlanıyordur. Kim bilir?

Klonların insan olmadığı söylense de aslında klonları üretenler, buna sponsor olanlar, bundan sağlık ve yaşam beklentisi içinde olanlar klonlardan daha az insan, hatta onlar birer canavardır.


4 Ekim 2020 Pazar

Hz. Ömer'in Hz. Ali'den İstediği Ümmü Külsum’la Görüşmesinde Olanlar

 

Adnan Demircan

Prof. Dr. Zeki Bayraktar Hocama...

Tarih kitaplarında yer alan rivayetlerde genellikle bir olayın bütünü değil, bir kesiti anlatılıyor ki bu da zaman zaman rivayetlerin yanlış anlaşılmasına ve buna göre değerlendirme yapılmasına sebep olabiliyor. Son zamanlarda bu tip rivayetleri inkâr etme, bir çıkış yolu olarak görülüyor. Çünkü bazı rivayetler üzerinden oluşturulan algı ile insanların kabulleri arasında çatışmalar ortaya çıkıyor. Eleştiri konusu yapılan rivayetlerden biri, Hz. Ömer’in Hz. Ali’nin kızı Ümmü Külsum’la görüşmesinde eteğini kaldırdığına dairdir.


3 Ekim 2020 Cumartesi

Macron, “la honte de la France”


Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma

Il y a d’ici des années… Lorsque J’allais à l’école dans mon pays, j’aimais bien lire l’histoire des pays ; et surtout l’histoire des révolutions contre les empereurs et les tyrans… C’est pourquoi j’ai beaucoup lu sur la Révolution Française aussi. Surtout comment les savants et les philosophes Français faisaient leurs plans sur les sables du jardin Luxembourg pour renverser le Tyran Français, comme le raconte Victor Hugo dans ses “Les Misérables”…

İslam Tarihinin İlk Dönemlerindeki Evliliklerle İlgili Çağdaş Tartışmalara Dair (4)

Adnan Demircan

İslam tarihinin ilk dönemlerdeki evlilik yaşı meselesini ele alırken ilk akla gelen Hz. Aişe’nin evlilik yaşı. Bu konuda farklı görüş ve iddialar var. Ancak bu konudaki tartışma esas itibariyle bu asra ait… Yani çağdaş zihnin ürettiği sorular ve cevapları etrafında oluşuyor.


1 Ekim 2020 Perşembe

Tarih-i Şimşir -Bir Abartı Tarihi Girişimi-

TARİH-İ ŞİMŞİR

-BİR ABARTI TARİHİ GİRİŞİMİ-

 

Prof. Dr. Cağfer KARADAŞ

Efendim! Güneşli bir sabah vakti, kahvaltı sonrası, yemyeşil bahçede çardak altında, mahallenin kafadarları buluşmuşuz. Çay demli sohbet koyu. Söz döndü dolaştı tarihe geldi. Bir baktık ki, bizim tarih meraklısı dertli mi dertli. “Vallahi bu tarih başımıza iş açacak” dedi durdu. “Yahu, onunla sen uğraşıyorsun, bizim başımıza niye iş açsın” dediğimizde, “Dalga geçmeyin, bu sefer iş çok ciddi” dedi. “Aziz kardeşim, tarih ne yapar? Geçmiş gitmiş, ya külü kalmış ya tozu, en fazla fosili… Aslında tarih tecrübedir. Ama kimse o tarafına bakmıyor.” dediysek de teselli edemedik. Belli ki dertliydi. Dert içine oturmuştu. Sonunda anlatmaya başladı.

Yazarlar