Adnan Demircan
İnsanlığın bugüne kadar biriktirdiği ciltler dolusu bilginin nasıl oluştuğu ve hangi yollarla nakledildiği ilginç bir hikâye… Aslında bu hikâyeyi esaslı bir şekilde eğitim sistemimizde verilmeli. Yani eğitimciler gerçek bir bilim tarihi öğretmeyi dert etmeli kendilerine…
Tabii bilgi nakledilirken
kazalar ya da yanlış yönlendirmeler de olmuyor değil. Kim bilir bu arada mutlak
doğru zannettiğimiz ne yalanlar, kesin yalan zannettiğimiz ne doğrular vardır.
Burada bir yol kazasından, kasti
olmayan bir haber üretiminin hikâyesini anlatacağım. Küçük resmi gösterip,
artık büyük resmi varın siz hesap edin, diyeceğim.
Yaşayan bir kişinin nasıl ölü
haline geldiğini görmek, şahit olmadığımız olaylarla ilgili nakledilenleri
kritik ederken çok daha dikkatli olmamız gerektiğini hatırlattı bana… Bir de
özellikle haber kaynağı gösterilmeyen sosyal medyada ve aslında genel olarak
medyada paylaşılanlarla ilgili daha kuşkucu olmamız lazım geldiğini…
Yaklaşık on gün önce uyumadan
Facebook’a biraz bakayım, dedim. Önüme bir arkadaşın Halil Gönenç Hoca’nın
vefat ettiğine dair bir başsağlığı mesajı düştü. Hatırladığım kadarıyla mesaj
yeniydi. Ancak paylaşımda yakın zamanlarda (23 Eylül) vefat eden Nureddin Itr’ın
fotoğrafı vardı. Halil Hoca’yla aynı mahallede oturuyorum. Hoca ile ağabeyim
sebebiyle hısımlığımız var. Allah hayırlı ömürler versin, vefat etseydi haberim
olurdu, diye düşündüm. Ancak bunun ani bir gelişme olabileceği de aklıma
gelmedi değil.
Paylaşımı yapan meslektaşıma özelden
fotoğrafın Halil Hoca’ya ait olmadığını, ayrıca bu haberi tevsik etmesini yazdım.
Yaklaşık 00:40 gibiydi. Arkadaş yaklaşık bir saat sonra mesajıma cevap verdi ve
haberi birisinin paylaşımı olarak gördüğünü söyleyerek bana bu paylaşımın fotoğrafını
attı. Attığı fotoğrafı inceleyince “Ulemadan Halil Gönenç vefat etti” diye
paylaşım yapan kişi, söz konusu paylaşımı iki gün önce yapmıştı ve Faruk Beşer
Hoca’nın Nureddin Itr’ın vefatını duyuran ve şahsın paylaşımından dört gün önce
paylaştığı fotoğraflı bilgilendirme paylaşımını etiketlediğini gördüm.
Anlaşıldığı kadarıyla Faruk
Beşer Hoca Nureddin Itr’ın vefat ettiği gün durumu arkadaşlarına ve
takipçilerine duyuran bir paylaşım yapmıştı. Bunu dört gün sonra biri
muhtemelen paylaşımdaki açıklamayı okumadan ve belki de fotoğrafını Halil
Gönenç Hoca’ya benzeterek paylaşmıştı. Ancak bu kişinin arkadaş grubu kalabalık
olmasına rağmen, haberin patlaması bizim arkadaşın paylaşımından sonra oldu.
Arkadaşa bana gönderdiği kaynağının fotoğrafındaki çelişkiye dair gözlemlerimi
yazınca kendi paylaşımında iki veya üç defa düzeltme yaptı.
Kısa sürede haber hem Facebook’ta
hem de Twitter’de dönmeye başladı. Bu arada Hoca’nın fotoğrafı da bulunmuştu. Ancak
kimse bilginin kaynağını vermiyordu. İşte tam da bu sebeple sosyal medyada hem
kaynağı gösterilmeyen paylaşımlara itibar etmemek, hem de paylaşımların
kaynağını gösterme kültürünü yerleştirmek gerekiyor.
Sanırım arkadaşımızın
paylaşımının üzerinden iki saat sonra sosyal medyada gezinerek klavye
haberciliği yapan bazı siteler bu bilginin kaynağını göstermeden Hoca’nın
vefatına dair haberler yayınlamaya başladı. Sabaha karşı hem paylaşımların
sayısında hem de haber sitelerindeki haberlerde ciddi bir artış meydana geldi.
Sonradan öğrendiğime göre o
gece sabaha kadar Hoca’yı arayan insanlar vefat haberini duyacaklarını
zannederek aradıkları telefondan Hoca’nın sesini duyup hem şaşırmışlar hem de
rahatlamışlar. Ama Hoca arayanlar sebebiyle sabaha kadar uyuyamamış.
Görüldüğü gibi her yazılan, çizilen, duyurulan doğru olmayabiliyormuş.
Sosyal medyayı her kullanan
kendisini asoşeytıd pres muhabiri sanıp kaynağını göstermeden önüne gelen
paylaşımı paylaşmamalı… Kaynak önemli…
0 yorum:
Yorum Gönder