11 Ekim 2020 Pazar

Yaşayanın Fatiha’sını Okumak

 

Adnan Demircan

İnsanlığın bugüne kadar biriktirdiği ciltler dolusu bilginin nasıl oluştuğu ve hangi yollarla nakledildiği ilginç bir hikâye… Aslında bu hikâyeyi esaslı bir şekilde eğitim sistemimizde verilmeli. Yani eğitimciler gerçek bir bilim tarihi öğretmeyi dert etmeli kendilerine…


Tabii bilgi nakledilirken kazalar ya da yanlış yönlendirmeler de olmuyor değil. Kim bilir bu arada mutlak doğru zannettiğimiz ne yalanlar, kesin yalan zannettiğimiz ne doğrular vardır.

Burada bir yol kazasından, kasti olmayan bir haber üretiminin hikâyesini anlatacağım. Küçük resmi gösterip, artık büyük resmi varın siz hesap edin, diyeceğim.

Yaşayan bir kişinin nasıl ölü haline geldiğini görmek, şahit olmadığımız olaylarla ilgili nakledilenleri kritik ederken çok daha dikkatli olmamız gerektiğini hatırlattı bana… Bir de özellikle haber kaynağı gösterilmeyen sosyal medyada ve aslında genel olarak medyada paylaşılanlarla ilgili daha kuşkucu olmamız lazım geldiğini…

Yaklaşık on gün önce uyumadan Facebook’a biraz bakayım, dedim. Önüme bir arkadaşın Halil Gönenç Hoca’nın vefat ettiğine dair bir başsağlığı mesajı düştü. Hatırladığım kadarıyla mesaj yeniydi. Ancak paylaşımda yakın zamanlarda (23 Eylül) vefat eden Nureddin Itr’ın fotoğrafı vardı. Halil Hoca’yla aynı mahallede oturuyorum. Hoca ile ağabeyim sebebiyle hısımlığımız var. Allah hayırlı ömürler versin, vefat etseydi haberim olurdu, diye düşündüm. Ancak bunun ani bir gelişme olabileceği de aklıma gelmedi değil.

Paylaşımı yapan meslektaşıma özelden fotoğrafın Halil Hoca’ya ait olmadığını, ayrıca bu haberi tevsik etmesini yazdım. Yaklaşık 00:40 gibiydi. Arkadaş yaklaşık bir saat sonra mesajıma cevap verdi ve haberi birisinin paylaşımı olarak gördüğünü söyleyerek bana bu paylaşımın fotoğrafını attı. Attığı fotoğrafı inceleyince “Ulemadan Halil Gönenç vefat etti” diye paylaşım yapan kişi, söz konusu paylaşımı iki gün önce yapmıştı ve Faruk Beşer Hoca’nın Nureddin Itr’ın vefatını duyuran ve şahsın paylaşımından dört gün önce paylaştığı fotoğraflı bilgilendirme paylaşımını etiketlediğini gördüm.

Anlaşıldığı kadarıyla Faruk Beşer Hoca Nureddin Itr’ın vefat ettiği gün durumu arkadaşlarına ve takipçilerine duyuran bir paylaşım yapmıştı. Bunu dört gün sonra biri muhtemelen paylaşımdaki açıklamayı okumadan ve belki de fotoğrafını Halil Gönenç Hoca’ya benzeterek paylaşmıştı. Ancak bu kişinin arkadaş grubu kalabalık olmasına rağmen, haberin patlaması bizim arkadaşın paylaşımından sonra oldu. Arkadaşa bana gönderdiği kaynağının fotoğrafındaki çelişkiye dair gözlemlerimi yazınca kendi paylaşımında iki veya üç defa düzeltme yaptı.

Kısa sürede haber hem Facebook’ta hem de Twitter’de dönmeye başladı. Bu arada Hoca’nın fotoğrafı da bulunmuştu. Ancak kimse bilginin kaynağını vermiyordu. İşte tam da bu sebeple sosyal medyada hem kaynağı gösterilmeyen paylaşımlara itibar etmemek, hem de paylaşımların kaynağını gösterme kültürünü yerleştirmek gerekiyor.

Sanırım arkadaşımızın paylaşımının üzerinden iki saat sonra sosyal medyada gezinerek klavye haberciliği yapan bazı siteler bu bilginin kaynağını göstermeden Hoca’nın vefatına dair haberler yayınlamaya başladı. Sabaha karşı hem paylaşımların sayısında hem de haber sitelerindeki haberlerde ciddi bir artış meydana geldi.

Sonradan öğrendiğime göre o gece sabaha kadar Hoca’yı arayan insanlar vefat haberini duyacaklarını zannederek aradıkları telefondan Hoca’nın sesini duyup hem şaşırmışlar hem de rahatlamışlar. Ama Hoca arayanlar sebebiyle sabaha kadar uyuyamamış.

Görüldüğü gibi her yazılan, çizilen, duyurulan doğru olmayabiliyormuş.

Sosyal medyayı her kullanan kendisini asoşeytıd pres muhabiri sanıp kaynağını göstermeden önüne gelen paylaşımı paylaşmamalı… Kaynak önemli…

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar