Adnan Demircan
Prof. Dr. Zeki Bayraktar Hocama...
Tarih kitaplarında yer alan rivayetlerde genellikle bir olayın bütünü değil, bir kesiti anlatılıyor ki bu da zaman zaman rivayetlerin yanlış anlaşılmasına ve buna göre değerlendirme yapılmasına sebep olabiliyor. Son zamanlarda bu tip rivayetleri inkâr etme, bir çıkış yolu olarak görülüyor. Çünkü bazı rivayetler üzerinden oluşturulan algı ile insanların kabulleri arasında çatışmalar ortaya çıkıyor. Eleştiri konusu yapılan rivayetlerden biri, Hz. Ömer’in Hz. Ali’nin kızı Ümmü Külsum’la görüşmesinde eteğini kaldırdığına dairdir.
Bu konuda elimizde bulunan en
eski rivayet, İbn İslak’ın Siyer’inde nakledilmektedir. Rivayeti İbn İshak Âsım
b. Ömer b. Katade’den (ö. 120/738) nakletmektedir. Âsım’ın senedi verilmediği
için onun rivayeti kimden naklettiği belli değildir. Dolayısıyla rivayetin
senedinde birden fazla ravi bulunmamaktadır ve rivayetin asıl kaynağı
verilmemiştir. Rivayet şöyledir:
Ömer b. Hattâb, Ali b. Ebû
Tâlib’ten Resûlullah’ın kızı Fâtıma’dan olan kızı Ümmü Külsûm’u istedi. Ali, “O
küçüktür” diyerek özür beyan etti. Ömer ise, “Allah’a yemin olsun ki, hayır!
Gerçekte mazeret o değil. Esasen sen beni mahrum etmek istiyorsun. Eğer durum
dediğin gibi ise, onu bana gönder” dedi. Ali geri döndü, Ümmü Külsûm’u çağırdı,
ona bir elbise verdi ve “Bu elbiseyi Emiru’l-Mü’minîn’e götür ve ‘Babam sana,
bu elbise nasıl?’ diye soruyor, de” dedi. Ümmü Külsûm o elbiseyi Ömer’e götürdü
ve ona babasının söylemesini istediği sözü söyledi. Ömer, Ümmü Külsûm’un gömleğinden
tuttu. Ümmü Külsûm, “Bırak!” dedi. Ömer onu bıraktı ve şöyle dedi: “Şerefli,
iffetli bir kadın. Babana git ve ona ‘O, ne güzel, ne hoş! Allah’a yemin olsun
ki senin dediğin gibi değil, senin dediğin gibi değilmiş’ de.” Bunun üzerine
Ali, Ümmü Külsûm’u onunla evlendirdi.[1]
Rivayette Hz. Ömer’in tuttuğu
yer “dır‘ (درع)” olarak geçiyor. Süheyl
Zekkâr’ın neşrinde düşülen bir dipnotta bu kelimenin başka kaynakta “zirâ‘ (ذراع)” şeklinde geçtiğini ve dır‘ kelimesinin
kadının gömleği anlamına geldiğini söylüyor. Dır‘ kelimesi, zırh, yelek,
kadının evde giydiği elbise gibi anlamlara da geliyor. Zirâ‘ olarak kabul
edilirse kolundan tutmuş oluyor ki iki anlam birbirine yakındır. İbn İshâk’tan
naklen bu rivayeti veren Dulâbî de zirâ‘ kelimesini kullanıyor.[2]
İbn İshâk’ın vefat tarihi 151
(768) olduğuna göre bu rivayet ikinci asrın başında yazılı literatüre girmiş
görünüyor. Ancak ilk dönem kaynaklarında bu evliliğe değinen birçok rivayette Hz.
Ömer ile Ümmü Külsûm arasında zikredilen diyalogun anlatılmadığı da dikkatten
kaçmamaktadır.[3]
Hz. Ömer’in Ümmü Külsûm’un
eteğini kaldırdığı şeklinde yorumla çevrilen rivayet muhtemelen bir dönem
ülkemizde yaygın olarak edinilen Kandehlevî’nin kitabı üzerinden yayılmıştır.
Onun kaynağı ise Abdürrezzâk ve Saîd b. Mansûr olup rivayetleri Ebû Cafer’e
nispet ediliyor. Rivayet şöyledir: Ömer,
Ali’den kızını istedi. Ali, “O küçüktür” dedi. Ömer’e, Ali’nin bu sözüyle onu kendisine
vermek istemediği ve kendisiyle konuşması söylendi. Ali, “Onu sana göndereyim.
Eğer razı olursan senin eşindir” dedi. Ali onu Ömer’e gönderdi. Ravi dedi ki: Kız
gelince Ömer yanına gidip bacağını açtı. Ümmü Külsûm, “Bırak! Müminlerin Emiri
olmasaydın, enseni patlatırdım” dedi.[4]
Bizim kullandığımız nüshada “enseni (‘unuḳake)” deniyor. Ama başka bir nüshada “gözün
(‘ayneke)” deniyor.[5]
Kandehlevî de ikinci nüshayı kullanmış görünüyor.[6]
Böyle bir olay meydana
gelmişse rivayetlerdeki ifadelerden şahitler var ise veli evlendirmesi
suretiyle akdin gerçekleşmiş olması söz konusudur. Fıkıhçılar da böyle
yorumluyor. Vehbe Zuhayli şöyle diyor: “Ümmü Külsûm, Hz. Ali'nin sözünden
itibaren Hz. Ömer' in hanımı olmuş, dolayısıyla bakması da helal hale
gelmiştir.”[7]
Abdürrezzâk’la aynı dönemde
yaşamış olan İbn Sa‘d’ın (ö. 230/845) naklettiği rivayetlerde ise fiziki bir
temasa değinilmiyor: Ömer b. Hattâb, Ali b. Ebû Tâlib’in yanına gidip kızı Ümmü
Külsûm’u ondan istedi. Ali dedi ki: Kızlarımı, Caʻfer’in oğullarına ayırdım. Ömer
şöyle dedi: “Ey Ali! Onu benimle evlendir. Allah’a yemin olsun ki, yeryüzünde
benim gibi ona iyi davranmaya özen gösterecek kimse yoktur.” Ali, “[Sana onu]
nikâhladım!” dedi. Ömer, [Resûlullah’ın defnedildiği] kabirle [Mescid-i
Nebevî’deki] minber arasında muhacirlerin oturduğu yere geldi. Orada Ali,
Osman, Zübeyr, Talha ve Abdurrahman b. Avf oturuyordu. Önemli bir şey olduğunda
Ömer ufuktan gelirdi. Onların yanına gelip durumu haber verdi ve konuyu onlarla
istişare etti. Ömer gelip şöyle dedi: “Beni tebrik edip hayır dileyin.” Onlar
da Ömer’i tebrik edip hayır dilediler ve “Ey Müminlerin Emiri! Kiminle?” diye
sordular. “Ali b. Ebî Tâlib’in kızıyla” dedi. Ardından onlara şöyle haber
verdi: Nebî (sas) buyurdu ki: “Benim nesebim ve akrabalığım dışında her nesep
ve akrabalık, kıyamet günü kesilecektir” Ben onunla arkadaş olmuştum. İstedim
ki akrabalığım da olsun.[8]
Yine
İbn Sa‘d’ın naklettiği, elbiseden bahseden ancak Hz. Ömer’in herhangi bir fiziki
temasına değinmeyen bir rivayet şöyledir: Hz. Ömer, Ümmü Külsûm bt. Ali için
40.000 dirhem mihr verdi. Muhammed b. Ömer ve başkaları dedi ki: Ömer b. Hattâb,
Hz. Ali’den kızı Ümmü Külsûm’u istediğinde Hz. Ali, “Ey Müminlerin Emiri! O
henüz çocuktur” dedi. Ömer, “Vallahi senin dediğin gibi değildir; ancak senin
ne demek istediğini biliyoruz” dedi. Hz. Ali emretti de Ümmü Külsûm hazırlandı.
Sonra Hz. Ali, bir elbise getirilmesini emretti. Onu sarıp Ümmü Külsûm’a, “Bunu
Müminlerin Emiri’ne götür ve de ki: Beni babam gönderdi. Sana selam edip dedi
ki: “Elbiseyi kabul edersen onu al. İstemezsen onu geri gönder” dedi. Ümmü
Külsûm, Hz. Ömer’e gidince o, “Allah sana ve babana bereket ihsan etsin, kabul
ettim” dedi. Ravi dedi ki: Ümmü Külsûm babasına geri döndü ve “[Ömer] elbiseyi
açmadı bile, sadece bana baktı” dedi. Hz. Ali, Ümmü Külsûm’u Hz. Ömer ile
evlendirdi. Ümmü Külsûm, Hz. Ömer’den Zeyd adında bir erkek çocuk doğurdu.[9]
İbn Sa‘d’ın önemli bir kaynak
olan Kitâbü’t-Tabakâti’l-Kebîr’inde ayrıntılı bilgiler yer alabilmektedir.
Ancak buna rağmen yukarıda İbn İshâk ve Abdürrezzâk’ta yer alan ayrıntıyı
kitabına almaması ilginçtir. Bu arada İbn İshâk’ın onun kaynaklarından biri
olduğunu da söyleyelim. Üstelik elimizdeki eksik nüshanın neşrinden değil,
telif edildiği döneme yakın bir nüshadan yararlanmıştır. Çünkü kitabının başka
yerlerinde İbn İshâk’tan nakiller var. Tabii bunları İbn İshâk’ın öğrencileri
üzerinden de nakletmiş olması muhtemeldir.
İbn Sa‘d’a benzer bir
anlatım, Belâzüri’de de var. O da Hz. Ömer’in Hz. Ali’den Ümmü Külsûm’u
istediğini, Hz. Ali’nin yaşının küçük olduğunu söylediğini, ardından onu
kendisine gönderdiğini ve sonra da Hz. Ali’nin onu Hz. Ömer’le evlendirdiğini
naklediyor.[10]
Mus‘ab ez-Zübeyrî’nin Nesebu
Kureyş adlı eserinde Hz. Ömer ile Ümmü Külsûm’un diyalogu biraz farklı
anlatılıyor: “Ömer b. Hattâb, Ali’den kızı Ümmü Külsûm’u istedi. Ali, “O
küçüktür” dedi. Ömer, “Ey Ebü’l-Hasan! Beni evlendir!” diye ısrar etti. Bunun üzerine
Ali, “Onu sana göndereceğim. Eğer uygun görürsen onu seninle evlendirdim” dedi.
Ümmü Külsûm Ömer’in yanına gelerek “Babamın sana selamı var. ‘Elbiseyi beğendin
mi?’ diye soruyor” dedi. Ömer, “Evet, Allah senden razı olsun” dedi ve elini
bacağının üzerine ya da vücudunun bir yerinin üzerine koydu. Ümmü Külsûm, “Bunu
mu yapıyorsun? Eğer Müminlerin Emiri olmasaydın burnunu kırardım!” dedi. Sonra
yanından ayrılarak babasına gidip durumu ona anlattı ve “Kötü bir yaşlının
yanına gönderdin beni!” diyerek ona sitem etti. Bunun üzerine babası, “Yavaş ol yavrum, o
senin kocandır” dedi.[11]
Bu rivayetteki anlatımda Abdürrezzâk’ın
rivayetinde olduğu gibi dikkat çeken iki şey var. Birincisi Araplardaki nikâh
akdi. İcap ve kabulle gerçekleşiyor. Şahitler huzurunda konuşulmuşsa nikâh akdi
gerçekleşmiş oluyor. İkincisi ise velinin evlendirmesi. İslam öncesi dönemden
beri devam eden velinin evlendirmesi uygulaması Araplarda devam ediyor. Bu
uygulama fıkha da girmiş. Rivayette hikâyeyi tasvir de bu kültürün bir
yansıması olarak görünüyor.
Yukarıdaki rivayeti nakleden
Mus‘ab ez-Zübeyrî de İbn Sa‘d’ın çağdaşı olan bir bilgin. Bu konuyu kitabına
almasında Hz. Ömer’i yerme kastı olmamalı. Muhtemelen kendisine ulaşan bir
rivayeti nakletmiştir. Ancak rivayetin kaynağını göstermiyor. Rivayet
ayrıntılarda farklılık taşısa da İbn İshâk’ın ve Abdürrezzâk’ın rivayetleriyle
paralel gibi görünüyor. Ancak zamanla anlatımda bazı süslemeler ve ifade değişiklikleri
ortaya çıkabiliyor.
Sonuç olarak, Hz. Ömer’in
Ümmü Külsûm’la evliliği hususunda kaynaklarda yer alan rivayetlerde birbirinden
farklı anlatımların olduğu görülüyor. Esasında buradaki anlatımlar da büyük
ihtimalle ravilerin yorumlarını ihtiva ediyor. Ayrıca anlatımlardan nikâh akdinin
gerçekleşmiş olma ihtimalinin yüksek olduğu ifade edilebilir. Bütün bunlarla
birlikte olayın keyfiyeti rivayetlerden açıkça anlaşılacak netlikte değil.
Özellikle günümüzde insanlar anlatırken, eteğini kaldırıp bacaklarına baktı,
tarzındaki yorumları rivayetleri farklı bir boyuta taşıyor.
Kanaatimizce bu tip farklı
ayrıntılar ihtiva eden ve tercihte bulunma zorluğu olan rivayetlerde
rivayetlerin ana temasını kabul etmek mümkündür. Bu rivayetlerin ana fikri, Hz.
Ali’nin Ümmü Külsûm’un küçük olduğunu ifade ettiği, Hz. Ömer’in ise evlilik
teklifinde ısrar etmesi üzerine kızı görmesi için ona göndermesi ve ardından
evlenmelerdir.
Ayrıntılardaki farklılıkların
ravilerin anlatım ve yorumundan uzak olması zor görünüyor. Dönemin dini, ahlakî
değerleri ve namus anlayışı dikkate alındığında gayrimeşru bir davranışın, hele
halife konumundaki bir insandan sadır olması bizce mümkün görünmüyor.
Kaynaklarda farklı
anlatımlarla nakledilen bu ve benzeri bilgileri, ayrıntılı incelemeye tabi
tutmadan ve rivayetlerden seçme yaparak ele almanın yanlış bir yöntem olduğu
ifade edilmelidir.
Kaynaklar
ʿAbdurrezzâḳ, Ebû Bekr ʿAbdurrezzâḳ b. Hemmâm es-Ṡanʿânî (ö.211/827), el-Muṡannef (nşr. Ḥabîburraḥmân el-ʾAzamî),
I-XI, el-Mektebu'l-İslâmî, Beyrut 1403H.
ʿAbdurrezzâḳ, Ebû Bekr ʿAbdurrezzâḳ b. Hemmâm es-Ṡanʿânî (ö.211/827), el-Muṡannef (nşr. Heyet), Dâru't-Teʿṡîl,
I-X, Kahire 1435/2015.
el-Âcurrî, Ebû Bekr Muḥammed b. el-Ḥuseyn b. ʿAbdullâh el-Bağdâdî
(ö.360/971), eş-Şerîʿa (nşr. ʿAbdullâh
b. ʿUmar b. Suleymân el-Demîcî), I-V, Dâru'l-Vaṭan, Riyâḍ 1420/1999.
Aḥmed b. Ḥanbel, Ebû ʿAbdullâh Aḥmed b. Muḥammed b. Ḥanbel eş-Şeybânî
(ö.241/856), Feḍâilu'ṡ-Ṡaḥâbe (nşr.
Vaṡiyyullâh Muḥammed ʿAbbâs), I-II, Muessesetu'r-Risâle, Beyrut 1404/1983.
el-Belâẑurî, Aḥmed b. Yaḥyâ b. Câbir (ö.279/893), Ensâbu'l-Eşrâf (nşr. Suheyl Zekkâr, Riyâḍ ez-Ziriklî), I-XIII,
Dâru'l-Fikr, Beyrut 1417/1996.
ed-Dûlâbî, Ebû Bişr Muḥammed b. Aḥmed er-Râzî (ö.310/923), ez-Zurriyetü’-Tâhireti’n-Nebeviyye (nşr.
Sa‘d el-Mübârek el-Hasan), Dârü’s-Selefiyye, Kuveyt 1407.
İbn ʿAbdi Rabbih, Ebû ʿAmr Aḥmed b. Muḥammed b. ʿAbdi Rabbih
(ö.328/940), el-ʿIḳdu'l-Ferîd (nşr.
), I-VIII, Dâru'l-Kutubi'l-ʿİlmiyye, Beyrut 1404/1983.
İbn İsḥâḳ, Ebû 'Abdullâh Muḥammed b. İsḥâḳ b. Yesâr el-Muṭṭalibî
(ö.151/768), es-Sîre (Kitâbu's-Siyer
ve'l-Meğâzî) (nşr. Süheyl Zekkâr), Dâru'l-Fikr, Beyrut 1398/1978.
İbn Saʿd, Ebû ʿAbdullâh Muḥammed b. Saʿd b. Menîʿ (ö.230/845), eṭ-Ṭabaḳât (nşr. ʿAlî Muḥammed ʿOmer),
I-XI, Mektebetu'l-Ḫancî, Kahire 1421/2001.
Kandehlevî, Hayâtu’s-Sahâbe
(nşr Neşşâr Avvâd Ma‘rûf), Müessesetü’r-Risâle, Beyrut 1420/1999.
Muṡʿab ez-Zubeyrî, Ebû ʿAbdullâh Muṡʿab b. ʿAbdullâh (ö.236/851),
Nesebu Ḳureyş (nşr. Levi
Provensal), Dâru'l-Maʿârif, Kahire.
Zuhaylî, Vehbe, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi,
Risa Yayevi, İstanbul 1994.
[1] İbn İsḥâḳ, es-Sîre (nşr. Süheyl Zekkâr),
s. 248.
[2] ed-Dûlâbî,
ez-Zurriyetü’t-Tâhire, II, 657.
[3] Bk. ʿAbdurrezzâḳ, el-Muṡannef, VI, 163; Muṡʿab ez-Zubeyrî, Nesebu Ḳureyş, s. 25; Aḥmed b. Ḥanbel, Feḍâilu'ṡ-Ṡaḥâbe, II, 625, 626; İbn ʿAbdi Rabbih, el-ʿIḳdu'l-Ferîd, VII, 97; el-Âcurrî, eş-Şerîʿa, V, 2228, 2230, 2231, 2329,
2330.
[4] ʿAbdurrezzâḳ,
el-Muṡannef, VI, 162.
[5] ʿAbdurrezzâḳ,
el-Muṡannef, V, 229.
[6] Kandehlevî, Hayâtu’s-Sahâbe, III, 492
[7] Vehbe Zuhayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, IX,
23.
[8] İbn Saʿd,
eṭ-Ṭabaḳât, X, 430.
[9] İbn Saʿd,
eṭ-Ṭabaḳât, X, 430.
[10] el-Belâẑurî,
Ensâbu'l-Eşrâf, II, 189-190.
[11]
Muṡʿab ez-Zubeyrî, Nesebu Ḳureyş, s. 349.
Bir gerçek var: O da Ömer'in küçük yaştaki Ümmü Külsüm ile evlenmesi, Ali'nin de buna izin vermiş olmasıdır.
YanıtlaSilBir gerçek daha bunun o dönemde çok normal olduğudur
YanıtlaSil