4 Ekim 2020 Pazar

Hz. Ömer'in Hz. Ali'den İstediği Ümmü Külsum’la Görüşmesinde Olanlar

 

Adnan Demircan

Prof. Dr. Zeki Bayraktar Hocama...

Tarih kitaplarında yer alan rivayetlerde genellikle bir olayın bütünü değil, bir kesiti anlatılıyor ki bu da zaman zaman rivayetlerin yanlış anlaşılmasına ve buna göre değerlendirme yapılmasına sebep olabiliyor. Son zamanlarda bu tip rivayetleri inkâr etme, bir çıkış yolu olarak görülüyor. Çünkü bazı rivayetler üzerinden oluşturulan algı ile insanların kabulleri arasında çatışmalar ortaya çıkıyor. Eleştiri konusu yapılan rivayetlerden biri, Hz. Ömer’in Hz. Ali’nin kızı Ümmü Külsum’la görüşmesinde eteğini kaldırdığına dairdir.


Bu konuda elimizde bulunan en eski rivayet, İbn İslak’ın Siyer’inde nakledilmektedir. Rivayeti İbn İshak Âsım b. Ömer b. Katade’den (ö. 120/738) nakletmektedir. Âsım’ın senedi verilmediği için onun rivayeti kimden naklettiği belli değildir. Dolayısıyla rivayetin senedinde birden fazla ravi bulunmamaktadır ve rivayetin asıl kaynağı verilmemiştir. Rivayet şöyledir:

Ömer b. Hattâb, Ali b. Ebû Tâlib’ten Resûlullah’ın kızı Fâtıma’dan olan kızı Ümmü Külsûm’u istedi. Ali, “O küçüktür” diyerek özür beyan etti. Ömer ise, “Allah’a yemin olsun ki, hayır! Gerçekte mazeret o değil. Esasen sen beni mahrum etmek istiyorsun. Eğer durum dediğin gibi ise, onu bana gönder” dedi. Ali geri döndü, Ümmü Külsûm’u çağırdı, ona bir elbise verdi ve “Bu elbiseyi Emiru’l-Mü’minîn’e götür ve ‘Babam sana, bu elbise nasıl?’ diye soruyor, de” dedi. Ümmü Külsûm o elbiseyi Ömer’e götürdü ve ona babasının söylemesini istediği sözü söyledi. Ömer, Ümmü Külsûm’un gömleğinden tuttu. Ümmü Külsûm, “Bırak!” dedi. Ömer onu bıraktı ve şöyle dedi: “Şerefli, iffetli bir kadın. Babana git ve ona ‘O, ne güzel, ne hoş! Allah’a yemin olsun ki senin dediğin gibi değil, senin dediğin gibi değilmiş’ de.” Bunun üzerine Ali, Ümmü Külsûm’u onunla evlendirdi.[1]

Rivayette Hz. Ömer’in tuttuğu yer “dır‘ (درع)” olarak geçiyor. Süheyl Zekkâr’ın neşrinde düşülen bir dipnotta bu kelimenin başka kaynakta “zirâ‘ (ذراع)” şeklinde geçtiğini ve dır‘ kelimesinin kadının gömleği anlamına geldiğini söylüyor. Dır‘ kelimesi, zırh, yelek, kadının evde giydiği elbise gibi anlamlara da geliyor. Zirâ‘ olarak kabul edilirse kolundan tutmuş oluyor ki iki anlam birbirine yakındır. İbn İshâk’tan naklen bu rivayeti veren Dulâbî de zirâ‘ kelimesini kullanıyor.[2]

İbn İshâk’ın vefat tarihi 151 (768) olduğuna göre bu rivayet ikinci asrın başında yazılı literatüre girmiş görünüyor. Ancak ilk dönem kaynaklarında bu evliliğe değinen birçok rivayette Hz. Ömer ile Ümmü Külsûm arasında zikredilen diyalogun anlatılmadığı da dikkatten kaçmamaktadır.[3]

Hz. Ömer’in Ümmü Külsûm’un eteğini kaldırdığı şeklinde yorumla çevrilen rivayet muhtemelen bir dönem ülkemizde yaygın olarak edinilen Kandehlevî’nin kitabı üzerinden yayılmıştır. Onun kaynağı ise Abdürrezzâk ve Saîd b. Mansûr olup rivayetleri Ebû Cafer’e nispet ediliyor. Rivayet şöyledir:  Ömer, Ali’den kızını istedi. Ali, “O küçüktür” dedi. Ömer’e, Ali’nin bu sözüyle onu kendisine vermek istemediği ve kendisiyle konuşması söylendi. Ali, “Onu sana göndereyim. Eğer razı olursan senin eşindir” dedi. Ali onu Ömer’e gönderdi. Ravi dedi ki: Kız gelince Ömer yanına gidip bacağını açtı. Ümmü Külsûm, “Bırak! Müminlerin Emiri olmasaydın, enseni patlatırdım” dedi.[4] Bizim kullandığımız nüshada “enseni (‘unuḳake)” deniyor. Ama başka bir nüshada “gözün (‘ayneke)” deniyor.[5] Kandehlevî de ikinci nüshayı kullanmış görünüyor.[6]

Böyle bir olay meydana gelmişse rivayetlerdeki ifadelerden şahitler var ise veli evlendirmesi suretiyle akdin gerçekleşmiş olması söz konusudur. Fıkıhçılar da böyle yorumluyor. Vehbe Zuhayli şöyle diyor: “Ümmü Külsûm, Hz. Ali'nin sözünden itibaren Hz. Ömer' in hanımı olmuş, dolayısıyla bakması da helal hale gelmiştir.”[7]

Abdürrezzâk’la aynı dönemde yaşamış olan İbn Sa‘d’ın (ö. 230/845) naklettiği rivayetlerde ise fiziki bir temasa değinilmiyor: Ömer b. Hattâb, Ali b. Ebû Tâlib’in yanına gidip kızı Ümmü Külsûm’u ondan istedi. Ali dedi ki: Kızlarımı, Caʻfer’in oğullarına ayırdım. Ömer şöyle dedi: “Ey Ali! Onu benimle evlendir. Allah’a yemin olsun ki, yeryüzünde benim gibi ona iyi davranmaya özen gösterecek kimse yoktur.” Ali, “[Sana onu] nikâhladım!” dedi. Ömer, [Resûlullah’ın defnedildiği] kabirle [Mescid-i Nebevî’deki] minber arasında muhacirlerin oturduğu yere geldi. Orada Ali, Osman, Zübeyr, Talha ve Abdurrahman b. Avf oturuyordu. Önemli bir şey olduğunda Ömer ufuktan gelirdi. Onların yanına gelip durumu haber verdi ve konuyu onlarla istişare etti. Ömer gelip şöyle dedi: “Beni tebrik edip hayır dileyin.” Onlar da Ömer’i tebrik edip hayır dilediler ve “Ey Müminlerin Emiri! Kiminle?” diye sordular. “Ali b. Ebî Tâlib’in kızıyla” dedi. Ardından onlara şöyle haber verdi: Nebî (sas) buyurdu ki: “Benim nesebim ve akrabalığım dışında her nesep ve akrabalık, kıyamet günü kesilecektir” Ben onunla arkadaş olmuştum. İstedim ki akrabalığım da olsun.[8]

Yine İbn Sa‘d’ın naklettiği, elbiseden bahseden ancak Hz. Ömer’in herhangi bir fiziki temasına değinmeyen bir rivayet şöyledir: Hz. Ömer, Ümmü Külsûm bt. Ali için 40.000 dirhem mihr verdi. Muhammed b. Ömer ve başkaları dedi ki: Ömer b. Hattâb, Hz. Ali’den kızı Ümmü Külsûm’u istediğinde Hz. Ali, “Ey Müminlerin Emiri! O henüz çocuktur” dedi. Ömer, “Vallahi senin dediğin gibi değildir; ancak senin ne demek istediğini biliyoruz” dedi. Hz. Ali emretti de Ümmü Külsûm hazırlandı. Sonra Hz. Ali, bir elbise getirilmesini emretti. Onu sarıp Ümmü Külsûm’a, “Bunu Müminlerin Emiri’ne götür ve de ki: Beni babam gönderdi. Sana selam edip dedi ki: “Elbiseyi kabul edersen onu al. İstemezsen onu geri gönder” dedi. Ümmü Külsûm, Hz. Ömer’e gidince o, “Allah sana ve babana bereket ihsan etsin, kabul ettim” dedi. Ravi dedi ki: Ümmü Külsûm babasına geri döndü ve “[Ömer] elbiseyi açmadı bile, sadece bana baktı” dedi. Hz. Ali, Ümmü Külsûm’u Hz. Ömer ile evlendirdi. Ümmü Külsûm, Hz. Ömer’den Zeyd adında bir erkek çocuk doğurdu.[9]

İbn Sa‘d’ın önemli bir kaynak olan Kitâbü’t-Tabakâti’l-Kebîr’inde ayrıntılı bilgiler yer alabilmektedir. Ancak buna rağmen yukarıda İbn İshâk ve Abdürrezzâk’ta yer alan ayrıntıyı kitabına almaması ilginçtir. Bu arada İbn İshâk’ın onun kaynaklarından biri olduğunu da söyleyelim. Üstelik elimizdeki eksik nüshanın neşrinden değil, telif edildiği döneme yakın bir nüshadan yararlanmıştır. Çünkü kitabının başka yerlerinde İbn İshâk’tan nakiller var. Tabii bunları İbn İshâk’ın öğrencileri üzerinden de nakletmiş olması muhtemeldir.

İbn Sa‘d’a benzer bir anlatım, Belâzüri’de de var. O da Hz. Ömer’in Hz. Ali’den Ümmü Külsûm’u istediğini, Hz. Ali’nin yaşının küçük olduğunu söylediğini, ardından onu kendisine gönderdiğini ve sonra da Hz. Ali’nin onu Hz. Ömer’le evlendirdiğini naklediyor.[10]

Mus‘ab ez-Zübeyrî’nin Nesebu Kureyş adlı eserinde Hz. Ömer ile Ümmü Külsûm’un diyalogu biraz farklı anlatılıyor: “Ömer b. Hattâb, Ali’den kızı Ümmü Külsûm’u istedi. Ali, “O küçüktür” dedi. Ömer, “Ey Ebü’l-Hasan! Beni evlendir!” diye ısrar etti. Bunun üzerine Ali, “Onu sana göndereceğim. Eğer uygun görürsen onu seninle evlendirdim” dedi. Ümmü Külsûm Ömer’in yanına gelerek “Babamın sana selamı var. ‘Elbiseyi beğendin mi?’ diye soruyor” dedi. Ömer, “Evet, Allah senden razı olsun” dedi ve elini bacağının üzerine ya da vücudunun bir yerinin üzerine koydu. Ümmü Külsûm, “Bunu mu yapıyorsun? Eğer Müminlerin Emiri olmasaydın burnunu kırardım!” dedi. Sonra yanından ayrılarak babasına gidip durumu ona anlattı ve “Kötü bir yaşlının yanına gönderdin beni!” diyerek ona sitem etti.  Bunun üzerine babası, “Yavaş ol yavrum, o senin kocandır” dedi.[11]

Bu rivayetteki anlatımda Abdürrezzâk’ın rivayetinde olduğu gibi dikkat çeken iki şey var. Birincisi Araplardaki nikâh akdi. İcap ve kabulle gerçekleşiyor. Şahitler huzurunda konuşulmuşsa nikâh akdi gerçekleşmiş oluyor. İkincisi ise velinin evlendirmesi. İslam öncesi dönemden beri devam eden velinin evlendirmesi uygulaması Araplarda devam ediyor. Bu uygulama fıkha da girmiş. Rivayette hikâyeyi tasvir de bu kültürün bir yansıması olarak görünüyor.

Yukarıdaki rivayeti nakleden Mus‘ab ez-Zübeyrî de İbn Sa‘d’ın çağdaşı olan bir bilgin. Bu konuyu kitabına almasında Hz. Ömer’i yerme kastı olmamalı. Muhtemelen kendisine ulaşan bir rivayeti nakletmiştir. Ancak rivayetin kaynağını göstermiyor. Rivayet ayrıntılarda farklılık taşısa da İbn İshâk’ın ve Abdürrezzâk’ın rivayetleriyle paralel gibi görünüyor. Ancak zamanla anlatımda bazı süslemeler ve ifade değişiklikleri ortaya çıkabiliyor.

Sonuç olarak, Hz. Ömer’in Ümmü Külsûm’la evliliği hususunda kaynaklarda yer alan rivayetlerde birbirinden farklı anlatımların olduğu görülüyor. Esasında buradaki anlatımlar da büyük ihtimalle ravilerin yorumlarını ihtiva ediyor.  Ayrıca anlatımlardan nikâh akdinin gerçekleşmiş olma ihtimalinin yüksek olduğu ifade edilebilir. Bütün bunlarla birlikte olayın keyfiyeti rivayetlerden açıkça anlaşılacak netlikte değil. Özellikle günümüzde insanlar anlatırken, eteğini kaldırıp bacaklarına baktı, tarzındaki yorumları rivayetleri farklı bir boyuta taşıyor.

Kanaatimizce bu tip farklı ayrıntılar ihtiva eden ve tercihte bulunma zorluğu olan rivayetlerde rivayetlerin ana temasını kabul etmek mümkündür. Bu rivayetlerin ana fikri, Hz. Ali’nin Ümmü Külsûm’un küçük olduğunu ifade ettiği, Hz. Ömer’in ise evlilik teklifinde ısrar etmesi üzerine kızı görmesi için ona göndermesi ve ardından evlenmelerdir.

Ayrıntılardaki farklılıkların ravilerin anlatım ve yorumundan uzak olması zor görünüyor. Dönemin dini, ahlakî değerleri ve namus anlayışı dikkate alındığında gayrimeşru bir davranışın, hele halife konumundaki bir insandan sadır olması bizce mümkün görünmüyor.

Kaynaklarda farklı anlatımlarla nakledilen bu ve benzeri bilgileri, ayrıntılı incelemeye tabi tutmadan ve rivayetlerden seçme yaparak ele almanın yanlış bir yöntem olduğu ifade edilmelidir.

 

 

Kaynaklar

ʿAbdurrezzâḳ, Ebû Bekr ʿAbdurrezzâḳ b. Hemmâm es-Ṡanʿânî (ö.211/827), el-Muṡannef (nşr. Ḥabîburraḥmân el-ʾAzamî), I-XI, el-Mektebu'l-İslâmî, Beyrut 1403H.

ʿAbdurrezzâḳ, Ebû Bekr ʿAbdurrezzâḳ b. Hemmâm es-Ṡanʿânî (ö.211/827), el-Muṡannef (nşr. Heyet), Dâru't-Teʿṡîl, I-X, Kahire 1435/2015.

el-Âcurrî, Ebû Bekr Muḥammed b. el-Ḥuseyn b. ʿAbdullâh el-Bağdâdî (ö.360/971), eş-Şerîʿa (nşr. ʿAbdullâh b. ʿUmar b. Suleymân el-Demîcî), I-V, Dâru'l-Vaṭan, Riyâḍ 1420/1999.

Aḥmed b. Ḥanbel, Ebû ʿAbdullâh Aḥmed b. Muḥammed b. Ḥanbel eş-Şeybânî (ö.241/856), Feḍâilu'ṡ-Ṡaḥâbe (nşr. Vaṡiyyullâh Muḥammed ʿAbbâs), I-II, Muessesetu'r-Risâle, Beyrut 1404/1983.

el-Belâẑurî, Aḥmed b. Yaḥyâ b. Câbir (ö.279/893), Ensâbu'l-Eşrâf (nşr. Suheyl Zekkâr, Riyâḍ ez-Ziriklî), I-XIII, Dâru'l-Fikr, Beyrut 1417/1996.

ed-Dûlâbî, Ebû Bişr Muḥammed b. Aḥmed er-Râzî (ö.310/923), ez-Zurriyetü’-Tâhireti’n-Nebeviyye (nşr. Sa‘d el-Mübârek el-Hasan), Dârü’s-Selefiyye, Kuveyt 1407.

İbn ʿAbdi Rabbih, Ebû ʿAmr Aḥmed b. Muḥammed b. ʿAbdi Rabbih (ö.328/940), el-ʿIḳdu'l-Ferîd (nşr. ), I-VIII, Dâru'l-Kutubi'l-ʿİlmiyye, Beyrut 1404/1983.

İbn İsḥâḳ, Ebû 'Abdullâh Muḥammed b. İsḥâḳ b. Yesâr el-Muṭṭalibî (ö.151/768), es-Sîre (Kitâbu's-Siyer ve'l-Meğâzî) (nşr. Süheyl Zekkâr), Dâru'l-Fikr, Beyrut 1398/1978.

İbn Saʿd, Ebû ʿAbdullâh Muḥammed b. Saʿd b. Menîʿ (ö.230/845), eṭ-Ṭabaḳât (nşr. ʿAlî Muḥammed ʿOmer), I-XI, Mektebetu'l-Ḫancî, Kahire 1421/2001.

Kandehlevî, Hayâtu’s-Sahâbe (nşr Neşşâr Avvâd Ma‘rûf), Müessesetü’r-Risâle, Beyrut 1420/1999.

Muṡʿab ez-Zubeyrî, Ebû ʿAbdullâh Muṡʿab b. ʿAbdullâh (ö.236/851), Nesebu Ḳureyş (nşr. Levi Provensal), Dâru'l-Maʿârif, Kahire.

Zuhaylî, Vehbe, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, Risa Yayevi, İstanbul 1994.

 



[1] İbn İsḥâḳ, es-Sîre (nşr. Süheyl Zekkâr), s. 248.

[2] ed-Dûlâbî, ez-Zurriyetü’t-Tâhire, II, 657.

[3] Bk.  ʿAbdurrezzâḳ, el-Muṡannef, VI, 163; Muṡʿab ez-Zubeyrî, Nesebu Ḳureyş, s. 25; Aḥmed b. Ḥanbel, Feḍâilu'ṡ-Ṡaḥâbe, II, 625, 626; İbn ʿAbdi Rabbih, el-ʿIḳdu'l-Ferîd, VII, 97; el-Âcurrî, eş-Şerîʿa, V, 2228, 2230, 2231, 2329, 2330.

[4] ʿAbdurrezzâḳ, el-Muṡannef, VI, 162.

[5] ʿAbdurrezzâḳ, el-Muṡannef, V, 229.

[6] Kandehlevî, Hayâtu’s-Sahâbe, III, 492

[7] Vehbe Zuhayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, IX, 23.

[8] İbn Saʿd, eṭ-Ṭabaḳât, X, 430.

[9] İbn Saʿd, eṭ-Ṭabaḳât, X, 430.

[10] el-Belâẑurî, Ensâbu'l-Eşrâf, II, 189-190.

[11] Muṡʿab ez-Zubeyrî, Nesebu Ḳureyş, s. 349.

2 yorum:

  1. Bir gerçek var: O da Ömer'in küçük yaştaki Ümmü Külsüm ile evlenmesi, Ali'nin de buna izin vermiş olmasıdır.

    YanıtlaSil
  2. Bir gerçek daha bunun o dönemde çok normal olduğudur

    YanıtlaSil

Yazarlar