7 Ekim 2020 Çarşamba

İslam Tarihinin İlk Dönemlerindeki Evliliklerle İlgili Çağdaş Tartışmalara Dair (5)

 


Adnan Demircan

Geçen yazımızda Hz. Aişe’nin evlilik yaşıyla ilgili farklı yaklaşımları ele alan araştırmacı ve yazarların çalışmalarına işaret etmiş ve bunlarla ilgili genel bir değerlendirme yapmıştık. Bugün de rivayetleri kritik ederek yolumuza devam edelim. Ancak her şeyden önce şunu vurgulamalıyız ki Hz. Aişe’nin evlilik yaşını ele alırken genel bir durumdan bahsetmemiz gerekir: Genel olarak ele aldığımız dönemde evlilik yaşı hem erkekler hem de kızlar için düşüktü. Dolayısıyla Hz. Aişe’yle ilgili rivayetleri kritik ederken rivayetleri ait oldukları dünyadan bağımsız düşünmemek gerekir. Diyelim ki, rivayetlere takla attırarak Hz. Aişe’nin yaşını büyüttünüz. Diğer insanlarla ilgili rivayetleri ne yapacaksınız? Bence mızrağı çuvala sığdırmak mümkün değil.


 

Hz. Aişe’nin Yaşına İlişkin Doğrudan Bilgi Veren Rivayetler

Hz. Aişe’nin evlilik yaşına ilişkin birkaç farklı rivayet var. Bunlardan biri doğrudan onun ağzından nakledilen, evlendiği sırada kaç yaşında olduğuna dair rivayetlerdir.

1.     Bunların bir kısmında Mekke’de nikâhlandığında altı yaşında, Medine’de evlendiğinde ise dokuz yaşında olduğunu söylediği rivayet edilmektedir.[1] Yine bu rivayetlerin bir kısmında Hz. Peygamber vefat ettiğinde Hz. Aişe’nin 18 yaşında olduğu da nakledilir.[2]

2.     Hz. Aişe’nin yedi yaşında nikâhlandığı, dokuz yaşında da evlendiğine dair bazı rivayetler de vardır.[3]

Bu rivayetler genel olarak Hz. Aişe’nin yeğeni Urve b. Zübeyr’den onun oğlu kanalıyla nakledilmiş görünüyor. Bir kısmında doğrudan kaynağın ismi verilmese[4] de onların da aynı kanaldan gelme ihtimali var. Dolayısıyla Hz. Aişe’nin ağzından, ailesine mensup biri tarafından nakledilmiş oluyor.

Sadece Hz. Aişe’nin yaşı için değil, genel olarak bu dönemdeki insanların yaşlarından bahsettiğimizde tahmini bir yaş belirlediğimizi ifade edelim. Çünkü standart bir takvim başlangıcı ve yazı kültürü olmadığı için verilen bilgiler kanaatimce kesinlik ifade etmez. Diğer taraftan sözün söylenme ortamına bağlı olmak üzere bir miktar abartı taşıma ihtimali de imkânsız değildir. Mesela hata yapmış bir gence onun yaşındayken ya da daha küçükken yapılanlar hatırlatıldığında doğal olarak biraz abartıyla vurgu yapılabilir. Rivayetlerde Hz. Aişe’nin yaşıyla ilgili bilgiyi böyle bir sebepten dolayı söylediğini iddia etmek için söylemiyorum bunu. Bunun muhtemel olabileceğini hatırlatmak istiyorum. Aklıma kadınların yaşlarını bir nebze küçük gösterebildikleri de gelmiyor değil, ama bugünün algısını karıştırmayayım.

 

Hz. Aişe’nin Küçük Yaşta Olduğuna Dair Rivayetler

Bazı rivayetler doğrudan yaştan söz etmeseler de Hz. Aişe’nin küçük yaşta olduğuna dair imalar veya ifadeler taşırlar. Bunlardan birkaçını hatırlayalım.

1.     Hz. Aişe, evlenmeden önce çok sıska olduğunu, annesinin düğünden önce kilo alması için özel çaba harcadığını söylemesi (Urve’den naklen).[5]

2.     Kız arkadaşlarıyla bir salıncakta oynarken annesinin gelip onu alıp Hz. Peygamber’in yanına götürdüğü (Urve’den naklen).[6]

3.     Hz. Aişe’nin evlendikten Hz. Peygamber’in oyuncakları arasında gördüğü bir oyuncağı sorduğu o da kanatlı at olduğunu, Allah Elçisi’nin kanatlı at olur mu diye sorduğunu, onun da Hz. Süleyman’ın kanatlı atları olduğunu söylediği (Ebu Seleme b. Abdurrahman’dan).[7]

Bu ve benzerleri olan rivayetlerin ortak paydası Hz. Aişe’nin yaşının küçük olduğudur. Bu durumda Hz. Aişe’nin yaşının küçük olduğu rivayetlerden anlaşılmakla birlikte yaşla ilgili vurguladığımız kritere göre zikredilen yaşın kesinlik ifade edemeyeceğini ancak yaklaşık bir yaş olarak görülebileceğini söyleyebiliriz.

Öte yandan bulunduğu yaşta yaptığı evliliğin o dönemde eleştiri konusu yapılmamış olması, dahası daha önce istenme ya da sözlenmenin de söz konusu olduğu dikkate alınırsa o günün koşullarında örfe göre evlenebilecek yaşta olduğunu söylemek yanlış değildir.

Hz. Aişe, o toplumda küçük yaşta evlenen tek kadın değildir. Bilakis ele aldığımız dönemde bu evliliklere sıklıkla tesadüf edilmektedir. Bunun örnekleri ashabın hayatında da vardır.

Son olarak bu rivayetlerde Urve’nin rolüne de değinmek gerekir. Urve, Hz. Aişe’nin en önemli ravilerinden biridir. Yeğeni olduğu için onun yanına girebilen ayrıcalıklı bir öğrencisidir. Yakını olmayan diğer öğrencileri Hz. Aişe’nin derslerine ancak perde arkasından katılabiliyorlardı. Urve, dokuz hadis kitabında (Buhari, Müslim, İbn Mace, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, Darimi, Malik, İbn Hanbel) yer alan 2707 rivayetinden 1814’ünü Hz. Âişe’den rivayet etmiştir.[8] Bunlar da Hz. Aişe ile olan yakınlığını göstermektedir.

Doğrudan yaştan bahseden rivayetleri bir kenara koysak dahi yukarıda bir kısmını zikrettiğimiz rivayetler bütüncül bir gözle okunduğunda Hz. Aişe’nin on sekiz-on dokuz yaşlarında değil, küçük yaşta olduğu anlaşılır. Zaten evlilik için on sekiz- on dokuz yaş, o toplum için geç sayılırdı.

Hz. Aişe’nin yaşının büyük olduğunu savunanların ileri sürdükleri argümanların önemli bir kısmı Asr-ı Saadet’te yer almıştır. Bunların yukarıda zikrettiğimiz rivayetlere göre delil olma değeri düşüktür. İnsanların yaşları konusunda muğlaklık olduğu halde başkasının (örneğin ablası Esma’nın) yaşı üzerinden Hz. Aişe’nin yaşını hesap etmek, vefatı sırasındaki yaşıyla ilgili bilgiler olmasına rağmen onları dikkate almadan, yeni kurguya göre vefat yaşı oluşturmak, Kıyamet suresinin iniş tarihiyle ilgili farklı rivayetler arasından uygun olanı seçmek, yaşla ilgili Hz. Aişe’ye ait ifadeler dikkate alınmazken, Kıyamet suresinin inişiyle ilgili başka bağlamda söylenmiş bir sözden hareketle yaş belirlemek zorlama bir yaklaşımdır. Kaldı ki bu seçmeler yapılırken muahhar ve kaynaklık değeri zayıf kitaplardan alınan rivayetler de söz konusu…

Kanaatimce Hz. Aişe’nin yaşının açıkça ifade edildiği rivayetler (bizim kanaatimize göre kesinlik ifade etmez, ama yaşı yaklaşık olarak belirtir)  makul bir kritiğe tabi tutulmadan başka arayışlar beyhudedir. Bu yaş bizim aklımıza uymuyor, ya da İslam’a eleştiri konusu oluyor, iddiası ilmi değildir. Bunlar kıstas değil… Ne yapalım? İnsanlar eleştirdikçe bir şeyleri inkâr mı edeceksiniz? Diğer taraftan Hz. Peygamber’in her yaptığını uyulması gereken bir dini emir diye anlatırsanız, sürekli duvara toslarsınız.

Ayrıca bu rivayetleri evliliğin yapıldığı dönemden sonra nazil olan başka bağlamla ilgili ayetlerden hareketle inkâr etmek de ayrı bir metodolojik sorundur.

Son olarak Araplarda kadınların yaşının evlendikten sonra hesap edildiği iddiasıyla ilgili olarak da bir iki şey söyleyelim. Bu iddiayı dikkate alır ve yukarıda bahsettiğim dolaylı deliller oluşturanların söylediklerini kabul edersek Hz. Aişe’nin yaşını yirmi yedilere kadar çıkarırız. Hz. Hatice 40 yaşında evlenmemiş olur, yaklaşık 50 yaşında evlenmiş olur. Esma da 100 yaşında değil, 110 yaşında vefat etmiş olur. Bu iddiayı ileri sürenlerden söz konusu iddianın hangi kaynakta geçtiğini açıklamalarını istirham ediyorum. Hangi kaynakta Arapların kızların yaşlarını buluğ çağından sonra hesapladıkları yazıyor, açıklamalılar.

Tamam, dokuz kesin olmayabilir, ama bunu 18’e çıkarmak da mümkün değil… Yaş tashihi yapanların yazdıklarını mutlak doğru kabul edenler, diğer rivayetleri dikkate alarak değerlendirme yapanları neredeyse sapık ilan edecekler. Oysa bu rivayetler İbn İshak (İbn Hişam), İbn Sa‘d, Belazürî gibi en eski kaynaklarda var.

Sonuç olarak tarihi olgular keyfe göre değil, belgelere göre ele alınır. Tarihi din olarak okumaktan vazgeçsek birçok şey çözülecek… Bir de bugünkü değerlerimizle geçmişe elbise biçmekten de vazgeçmemiz gerekir. Ama galiba bunları yapmak zor…

Son olarak şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Bu konuları ele aldığımızda birileri günümüzde küçük yaşta evlilikleri meşrulaştırmaya çalıştığımızı düşünüyorsa yanlış düşünüyor. En azından benim aklımdan geçen bir şey değil. Bilakis sürekli vurguluyorum, din dindir, tarih ise tarih... Bırakın işimizi yapalım... Vesselam…

 

Kaynaklar

İbn İsḥâḳ, Ebû 'Abdullâh Muḥammed b. İsḥâḳ b. Yesâr el-Muṭṭalibî (ö.151/768), es-Sîre (Kitâbu's-Siyer ve'l-Meğâzî) (nşr. Süheyl Zekkâr), Dâru'l-Fikr, Beyrut 1398/1978.

İbn Vehb, Ebû Muḥammed ʿAbdullâh b. Vehb el-Mıṡrî el-Ḳureşî (ö.197/813), el-Câmiʿ (nşr. Rıfʿat Fevzî ʿAbdulmuṭṭalib,ʿAlî ʿAbdulbâsıṭ Mezîd), Dâru'l-Vefâ', 2005.

Mâlik b. Enes, Ebû ʿAbdullâh Mâlik b. Enes b. Mâlik el-Medenî (ö.179/796), el-Muvaṭṭâʾ (nşr. Muḥammed Muṡṭafâ el-ʾAʿẓamî), I-VIII, Muessesetu Zâyid b. Sulṭân, Ebû Ḍabî 1425/2004.

Özçelik, Fikret. Urve b. Zübeyr ve Hadîs İlmindeki Yeri, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum 2012.

eş-Şâfiʿî, Ebû ʿAbdullâh Muḥammed b. İdrîs (ö.204/820), İḫtilâfu'l-Ḥadîŝ, (Kitābu'l-Umm'ün 8. Cüz'ü), Dâru'l-Maʿrife, Beyrut 1410/1990.



[1] İbn İsḥâḳ, es-Sîre (nşr. Süheyl Zekkâr), s. 255; İbn Vehb, el-Câmiʿ, s. 154.

[2] İbn İsḥâḳ, es-Sîre (nşr. Süheyl Zekkâr), s. 255.

[3] eş-Şâfiʿî, İḫtilâfu'l-Ḥadîŝ, s. 627.

[4] Mâlik b. Enes, el-Muvaṭṭâʾ, VI, 124; eş-Şeybânî, el-Aṡl, X, 186.

[5] İbn İsḥâḳ, es-Sîre (nşr. Süheyl Zekkâr), s. 255.

[6] İbn İsḥâḳ, es-Sîre (nşr. Süheyl Zekkâr), s. 255.

[7] Ebû Dâvûd, IV, 283 (hadis no: 4932); Nesâî, Sünenü’l-Kübrâ, VIII, 180 (hadi no: 8901).

[8]       Özçelik, Urve b. Zübeyr ve Hadîs İlmindeki Yeri, 74.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar