Adnan Demircan
Geçen yazımızda Hz. Aişe’nin evlilik yaşıyla ilgili farklı yaklaşımları ele alan araştırmacı ve yazarların çalışmalarına işaret etmiş ve bunlarla ilgili genel bir değerlendirme yapmıştık. Bugün de rivayetleri kritik ederek yolumuza devam edelim. Ancak her şeyden önce şunu vurgulamalıyız ki Hz. Aişe’nin evlilik yaşını ele alırken genel bir durumdan bahsetmemiz gerekir: Genel olarak ele aldığımız dönemde evlilik yaşı hem erkekler hem de kızlar için düşüktü. Dolayısıyla Hz. Aişe’yle ilgili rivayetleri kritik ederken rivayetleri ait oldukları dünyadan bağımsız düşünmemek gerekir. Diyelim ki, rivayetlere takla attırarak Hz. Aişe’nin yaşını büyüttünüz. Diğer insanlarla ilgili rivayetleri ne yapacaksınız? Bence mızrağı çuvala sığdırmak mümkün değil.
Hz. Aişe’nin Yaşına
İlişkin Doğrudan Bilgi Veren Rivayetler
Hz. Aişe’nin evlilik yaşına
ilişkin birkaç farklı rivayet var. Bunlardan biri doğrudan onun ağzından
nakledilen, evlendiği sırada kaç yaşında olduğuna dair rivayetlerdir.
1.
Bunların bir kısmında Mekke’de nikâhlandığında altı yaşında, Medine’de
evlendiğinde ise dokuz yaşında olduğunu söylediği rivayet edilmektedir.[1]
Yine bu rivayetlerin bir kısmında Hz. Peygamber vefat ettiğinde Hz. Aişe’nin 18
yaşında olduğu da nakledilir.[2]
2.
Hz. Aişe’nin yedi yaşında nikâhlandığı, dokuz yaşında da evlendiğine
dair bazı rivayetler de vardır.[3]
Bu rivayetler genel olarak
Hz. Aişe’nin yeğeni Urve b. Zübeyr’den onun oğlu kanalıyla nakledilmiş
görünüyor. Bir kısmında doğrudan kaynağın ismi verilmese[4]
de onların da aynı kanaldan gelme ihtimali var. Dolayısıyla Hz. Aişe’nin
ağzından, ailesine mensup biri tarafından nakledilmiş oluyor.
Sadece Hz. Aişe’nin yaşı için
değil, genel olarak bu dönemdeki insanların yaşlarından bahsettiğimizde tahmini
bir yaş belirlediğimizi ifade edelim. Çünkü standart bir takvim başlangıcı ve
yazı kültürü olmadığı için verilen bilgiler kanaatimce kesinlik ifade etmez.
Diğer taraftan sözün söylenme ortamına bağlı olmak üzere bir miktar abartı
taşıma ihtimali de imkânsız değildir. Mesela hata yapmış bir gence onun
yaşındayken ya da daha küçükken yapılanlar hatırlatıldığında doğal olarak biraz
abartıyla vurgu yapılabilir. Rivayetlerde Hz. Aişe’nin yaşıyla ilgili bilgiyi
böyle bir sebepten dolayı söylediğini iddia etmek için söylemiyorum bunu. Bunun
muhtemel olabileceğini hatırlatmak istiyorum. Aklıma kadınların yaşlarını bir
nebze küçük gösterebildikleri de gelmiyor değil, ama bugünün algısını
karıştırmayayım.
Hz. Aişe’nin Küçük Yaşta
Olduğuna Dair Rivayetler
Bazı rivayetler doğrudan
yaştan söz etmeseler de Hz. Aişe’nin küçük yaşta olduğuna dair imalar veya ifadeler
taşırlar. Bunlardan birkaçını hatırlayalım.
1.
Hz. Aişe, evlenmeden önce çok sıska olduğunu, annesinin düğünden önce kilo
alması için özel çaba harcadığını söylemesi (Urve’den naklen).[5]
2.
Kız arkadaşlarıyla bir salıncakta oynarken annesinin gelip onu alıp Hz.
Peygamber’in yanına götürdüğü (Urve’den naklen).[6]
3.
Hz. Aişe’nin evlendikten Hz. Peygamber’in oyuncakları arasında gördüğü
bir oyuncağı sorduğu o da kanatlı at olduğunu, Allah Elçisi’nin kanatlı at olur
mu diye sorduğunu, onun da Hz. Süleyman’ın kanatlı atları olduğunu söylediği
(Ebu Seleme b. Abdurrahman’dan).[7]
Bu ve benzerleri olan
rivayetlerin ortak paydası Hz. Aişe’nin yaşının küçük olduğudur. Bu durumda Hz.
Aişe’nin yaşının küçük olduğu rivayetlerden anlaşılmakla birlikte yaşla ilgili
vurguladığımız kritere göre zikredilen yaşın kesinlik ifade edemeyeceğini ancak
yaklaşık bir yaş olarak görülebileceğini söyleyebiliriz.
Öte yandan bulunduğu yaşta
yaptığı evliliğin o dönemde eleştiri konusu yapılmamış olması, dahası daha önce
istenme ya da sözlenmenin de söz konusu olduğu dikkate alınırsa o günün
koşullarında örfe göre evlenebilecek yaşta olduğunu söylemek yanlış değildir.
Hz. Aişe, o toplumda küçük
yaşta evlenen tek kadın değildir. Bilakis ele aldığımız dönemde bu evliliklere
sıklıkla tesadüf edilmektedir. Bunun örnekleri ashabın hayatında da vardır.
Son olarak bu rivayetlerde
Urve’nin rolüne de değinmek gerekir. Urve, Hz. Aişe’nin en önemli ravilerinden
biridir. Yeğeni olduğu için onun yanına girebilen ayrıcalıklı bir öğrencisidir.
Yakını olmayan diğer öğrencileri Hz. Aişe’nin derslerine ancak perde arkasından
katılabiliyorlardı. Urve, dokuz hadis kitabında (Buhari, Müslim, İbn Mace, Ebu
Davud, Tirmizi, Nesai, Darimi, Malik, İbn Hanbel) yer alan 2707 rivayetinden
1814’ünü Hz. Âişe’den rivayet etmiştir.[8]
Bunlar da Hz. Aişe ile olan yakınlığını göstermektedir.
Doğrudan yaştan bahseden
rivayetleri bir kenara koysak dahi yukarıda bir kısmını zikrettiğimiz
rivayetler bütüncül bir gözle okunduğunda Hz. Aişe’nin on sekiz-on dokuz yaşlarında
değil, küçük yaşta olduğu anlaşılır. Zaten evlilik için on sekiz- on dokuz yaş,
o toplum için geç sayılırdı.
Hz. Aişe’nin yaşının büyük
olduğunu savunanların ileri sürdükleri argümanların önemli bir kısmı Asr-ı
Saadet’te yer almıştır. Bunların yukarıda zikrettiğimiz rivayetlere göre delil
olma değeri düşüktür. İnsanların yaşları konusunda muğlaklık olduğu halde başkasının
(örneğin ablası Esma’nın) yaşı üzerinden Hz. Aişe’nin yaşını hesap etmek,
vefatı sırasındaki yaşıyla ilgili bilgiler olmasına rağmen onları dikkate
almadan, yeni kurguya göre vefat yaşı oluşturmak, Kıyamet suresinin iniş
tarihiyle ilgili farklı rivayetler arasından uygun olanı seçmek, yaşla ilgili
Hz. Aişe’ye ait ifadeler dikkate alınmazken, Kıyamet suresinin inişiyle ilgili
başka bağlamda söylenmiş bir sözden hareketle yaş belirlemek zorlama bir
yaklaşımdır. Kaldı ki bu seçmeler yapılırken muahhar ve kaynaklık değeri zayıf
kitaplardan alınan rivayetler de söz konusu…
Kanaatimce Hz. Aişe’nin
yaşının açıkça ifade edildiği rivayetler (bizim kanaatimize göre kesinlik ifade
etmez, ama yaşı yaklaşık olarak belirtir) makul bir kritiğe tabi tutulmadan başka
arayışlar beyhudedir. Bu yaş bizim aklımıza uymuyor, ya da İslam’a eleştiri
konusu oluyor, iddiası ilmi değildir. Bunlar kıstas değil… Ne yapalım? İnsanlar
eleştirdikçe bir şeyleri inkâr mı edeceksiniz? Diğer taraftan Hz. Peygamber’in
her yaptığını uyulması gereken bir dini emir diye anlatırsanız, sürekli duvara
toslarsınız.
Ayrıca bu rivayetleri evliliğin
yapıldığı dönemden sonra nazil olan başka bağlamla ilgili ayetlerden hareketle
inkâr etmek de ayrı bir metodolojik sorundur.
Son olarak Araplarda
kadınların yaşının evlendikten sonra hesap edildiği iddiasıyla ilgili olarak da
bir iki şey söyleyelim. Bu iddiayı dikkate alır ve yukarıda bahsettiğim dolaylı
deliller oluşturanların söylediklerini kabul edersek Hz. Aişe’nin yaşını yirmi
yedilere kadar çıkarırız. Hz. Hatice 40 yaşında evlenmemiş olur, yaklaşık 50
yaşında evlenmiş olur. Esma da 100 yaşında değil, 110 yaşında vefat etmiş olur.
Bu iddiayı ileri sürenlerden söz konusu iddianın hangi kaynakta geçtiğini
açıklamalarını istirham ediyorum. Hangi kaynakta Arapların kızların yaşlarını buluğ
çağından sonra hesapladıkları yazıyor, açıklamalılar.
Tamam, dokuz kesin
olmayabilir, ama bunu 18’e çıkarmak da mümkün değil… Yaş tashihi yapanların
yazdıklarını mutlak doğru kabul edenler, diğer rivayetleri dikkate alarak
değerlendirme yapanları neredeyse sapık ilan edecekler. Oysa bu rivayetler İbn
İshak (İbn Hişam), İbn Sa‘d, Belazürî gibi en eski kaynaklarda var.
Sonuç olarak tarihi olgular keyfe göre değil, belgelere göre ele alınır. Tarihi din olarak okumaktan vazgeçsek birçok şey çözülecek… Bir de bugünkü değerlerimizle geçmişe elbise biçmekten de vazgeçmemiz gerekir. Ama galiba bunları yapmak zor…
Son olarak şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Bu konuları ele aldığımızda birileri günümüzde küçük yaşta evlilikleri meşrulaştırmaya çalıştığımızı düşünüyorsa yanlış düşünüyor. En azından benim aklımdan geçen bir şey değil. Bilakis sürekli vurguluyorum, din dindir, tarih ise tarih... Bırakın işimizi yapalım... Vesselam…
Kaynaklar
İbn İsḥâḳ, Ebû 'Abdullâh Muḥammed b. İsḥâḳ b. Yesâr el-Muṭṭalibî
(ö.151/768), es-Sîre (Kitâbu's-Siyer ve'l-Meğâzî)
(nşr. Süheyl Zekkâr), Dâru'l-Fikr, Beyrut 1398/1978.
İbn Vehb,
Ebû Muḥammed ʿAbdullâh b. Vehb el-Mıṡrî el-Ḳureşî (ö.197/813), el-Câmiʿ (nşr. Rıfʿat Fevzî
ʿAbdulmuṭṭalib,ʿAlî ʿAbdulbâsıṭ Mezîd), Dâru'l-Vefâ', 2005.
Mâlik b. Enes,
Ebû ʿAbdullâh Mâlik b. Enes b. Mâlik el-Medenî (ö.179/796), el-Muvaṭṭâʾ (nşr. Muḥammed Muṡṭafâ
el-ʾAʿẓamî), I-VIII, Muessesetu Zâyid b. Sulṭân, Ebû Ḍabî 1425/2004.
Özçelik, Fikret. Urve b. Zübeyr ve Hadîs İlmindeki Yeri,
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum 2012.
eş-Şâfiʿî,
Ebû ʿAbdullâh Muḥammed b. İdrîs (ö.204/820), İḫtilâfu'l-Ḥadîŝ, (Kitābu'l-Umm'ün 8. Cüz'ü), Dâru'l-Maʿrife,
Beyrut 1410/1990.
[1]
İbn İsḥâḳ, es-Sîre (nşr. Süheyl Zekkâr), s. 255; İbn Vehb, el-Câmiʿ, s. 154.
[2]
İbn
İsḥâḳ, es-Sîre (nşr. Süheyl Zekkâr), s. 255.
[3]
eş-Şâfiʿî,
İḫtilâfu'l-Ḥadîŝ, s. 627.
[4]
Mâlik b.
Enes, el-Muvaṭṭâʾ, VI, 124;
eş-Şeybânî, el-Aṡl, X, 186.
[5]
İbn
İsḥâḳ, es-Sîre (nşr. Süheyl Zekkâr),
s. 255.
[6]
İbn
İsḥâḳ, es-Sîre (nşr. Süheyl Zekkâr), s. 255.
[7]
Ebû Dâvûd, IV, 283 (hadis no: 4932); Nesâî, Sünenü’l-Kübrâ,
VIII, 180 (hadi no: 8901).
[8]
Özçelik, Urve b. Zübeyr ve Hadîs
İlmindeki Yeri, 74.
0 yorum:
Yorum Gönder