20 Nisan 2022 Çarşamba

Selçuklu Sarayında Bir Darbe Girişimi


SELÇUKLU SARAYINDA BİR DARBE GİRİŞİMİ

Mustafa AK

Uluğ Sultan Alâeddin Keykubat. Beyşehir’de sarayı olan ve Alanya’ya ismini veren hükümdardır. Anadolu Selçuklu devrinde denizaşırı fetih yaparak Kırım’ı fethederek ufkunun genişliğini göstermiştir. Devlete en parlak dönemini yaşatmış ve halk tarafından “Uluğ” yani yüce sıfatıyla anılmıştır. Saltanatın ilk dönemlerinde bir saray darbesine maruz kalmıştır. Bu durumdan da galip çıkarak yönetim becerisi ortaya koymuştur.

Selçuklu devrinin önde gelen komutanlarından Seyfeddin Ayaba’nın gücü ve kibri o günün şartlarında hükümdarı dahi gölgede bırakıyordu. Sözde onun komutanıydı fakat sarayı ve hükümdarı tamamen etkisi altına almaya çalışıyordu. Alaeddin Keykubat’ın bu duruma bir müdahalesinin olması zorunluydu. Ama o da mevcut durumda çok bir şey yapamazdı. Bir akşam Seyfeddin Ayaba kendisine destek veren devlet erkânını konağına toplamıştı. Yenilmiş, içilmiş ve Sultana karşı planlar yapılmıştı. Davet sırasında epeyce içki tüketilmişti. Ziyafete katılanlardan biri içkili ve kendini şaşırmış bir haldeyken Alaeddin Keykubat taraftarı Emir Seyfeddin’in yanına uğradı. Bu haldeyken konuşulanların tamamını ona anlattı. Emir Seyfettin hükümdara bu planı anlattığında artık Sultanın da bir planı vardı. Seyfeddin Ayaba daha sonra bir davet daha vermişti. Buna Sultan da mazeret göstererek bu davete katılmadı. Buna rağmen tehlike devam ediyordu.

Sultan 1223’te Kayseri sarayında bir davet tertip etmişti. Davetliler arasında Seyfeddin Ayaba da vardı. Bu davete emirler sadece bir korumaları ile katılabiliyordu. Genel kural buydu. Sultan taraftarı komutanlardan İsa Bey sarayını etrafını çevirmişti. Davetliler tek koruma ile saraya alınmışlar ve sarayın kapısı kapatılmıştı. Eğlence meclisi başlamıştı. Alaeddin Keykubat kadehini kendine karşı darbe planlayan Seyfettin Ayaba için kaldırmıştı. Bu hareket onun için sonun başlangıcıydı. Sultan son bir defa hasmının gözüne bakmak istiyordu. Hasmı bir vakitler ona hocalık yapmıştı. Ama Sultan ihaneti ve darbeyi bağışlayamazdı. Ayaba mevzuya uyanıp davetten ayrılmaya çalıştığında izin verilmiş ama kapıda karşısına İsa Bey çıkmıştı. Hemen hapsedildi. Sultanın emriyle Kayseri kalesinin burçlarında sallandırılarak öldürüldü. Onun destekçisi Başarakavak köyüne isim babası olan Beşare Bey’de bir odaya hapsedildi. Kapısı kireçle kapatılan bir odada açlık ve susuzluk içinde öldü. Bazı emirler ise cezalarını hapiste çekeceklerdi. Onlar elbette şanslılardı.       

Anadolu Selçuklu devleti coğrafyamızda Türk hâkimiyetini sürdüren devletlerden birisidir. Bu devlet döneminde de pek çok darbe girişimi olmuştur. Bu olay bunlardan birisidir. İlahi adalet burada Alaeddin’in galibiyeti yönünde tecelli etmiştir. Fakat Sultan sonraki dönemde yine emirlerinin düzenlemiş olduğu bir suikast ile öldürülecektir. Allah taksiratını affetsin.

Selam ve dua ile

Mustafa AK, Tarih Öğretmeni, mstfknyali@gmail.com




 

16 Nisan 2022 Cumartesi

Bizim Evin Halleri “Alışveriş Savaşları”

BİZİM EVİN HALLERİ

"ALIŞVERİŞ SAVAŞLARI"

Cağfer KARADAŞ

SAVAŞ VE TELAŞ

Ukrayna’da savaş çıktı. Kadın, çocuk, yaşlı bilumum siviller yollara düştü. Her savaşta olduğu gibi esas mağdurlar onlardı. Fakat batı medyasını farklı ve büyük bir telaş sardı. Irkçı, itici ve ötekileştirici. Meğer ne kötüymüş savaş, kendilerine dokununca ve burunlarının dibinde olunca!

Ölenler, aç-açık kalanlar, denizlerde boğulanlar, tel örgünün arkasına atılanlar, çelme takılanlar, geri itilenler Suriyeli, Filistinli, Libyalı, Afganlı, Yemenli, Arakanlı, Asyalı, Afrikalı veya Kuzey Amerikalı olunca tasa yok. Zaten onlar mavi gözlü, sarı saçlı beyaz tenli de değil; ağza almaya, kalem oynatmaya, kamera tutmaya, ekrana getirmeye bile değmez.

Dostluk zorda, güzellik yaşlılıkta, sabır yolculukta belli olurmuş. İnsan insanın yurdu ama aynı zamanda kurdu olabilirmiş. Bu yüzden insan denen varlık öngörülemezmiş. İnsanın kalitesi zorlu sınavda belli olurmuş, iyilerle kötüler zor zamanlarda ayrışırmış. “Kötü gün dostu” sözünü boş dememiş eskiler. Bunu bilmez yeni yetmeler. Al sana savaş! Tanış en can acı yerinden, hisset en derinden!

 VURGUN AZGINLIĞI ALIŞVERİŞ ÇILGINLIĞI

Her savaşın gayrimeşru sonuçları olur. Çünkü savaşın kendisi tartışmalıdır. Bu sefer ki sonuç çok ilginç: Vurgun azgınlığı ve alışveriş çılgınlığı. İnsanlarda iki duygu meydana getirdi bu savaş. Aslında içlerinde olanı gün yüzüne çıkardı: Kaybetme korkusu, kazanma hırsı.

Korkanlar saldırdı, kazananlar el yükseltti. Kazananlar ıslık çaldı, korkanlar dörtnala koştu. Çarşı coştu, sanki haneler boştu, insanlar bir hoştu! Beyinleri vurguna ayarlı azgıngiller, sanki yokluktan çıkmış sazangiller. Ver gazı, fırlasın alıcılar, yükselsin fiyatlar!

İşte böyle başladı, alışveriş savaşları. Satıcılar alıcılara savaş açmıştı ama bunu kimse anlamamıştı. Arada bir düşünenler oldu, vurgunu anlayanlar, azıcık aklını kullananlar. Onlar bildiğini anlatamadı, çaresiz geçtiler beklemeye, yâ sabır çekmeye.

“Stoklar tükendi” anonsu, “fiyatlar yükselecek” borusu, fırsatçılar korosu, goygoycular ordusu ortalığı velveleye verdi. Gariban halkım koşturdu, aldı yolundu, sattı yolundu, bunlar birer balondu, göz gördü kulak duydu ama olanlar oldu.

Balondu, ama havası hiç inmedi. Gaz verenin nefesi mi güçlüydü, şeytandan mı dürtmeliydi, dıştan mı itmeliydi? Bilinemedi. Rivayet çoktu, tam bilen yoktu. Bir şey kesindi: vurgun azgınıyla alışveriş çılgını bir araya gelmiş, ortalığı toz dumana vermişti. Eskiler boşa dememiş: “Sahtekârla tamahkâr bir araya gelince anlaşmaları kolay olurmuş.” Ne var ki ortada garibanlar ezilirmiş.

MUTSUZ MÜŞTERİ ALIŞVERİŞ KÜSKÜNÜ

Kasa kuyruğundayım, insanlar sesli sesli konuşuyorlar, daha doğrusu dertleşiyorlar, içlerini döküyorlar. Bir hanımefendi, “Herkes mutsuz, alan da mutsuz, alamayan da” dedi. Ben de o gözle baktım kuyruktaki insanlara, hanımefendi haklıydı. En ucuz denilen marketten bile insanlar mutsuz çıkıyordu. Mutsuzluğun sonu küskünlüktü. Alışveriş küskünlüğü. İnsanların yıldığı, bıktığı, takip etmekten yorulduğu ve sonunda bitkin düştüğü en sonunda küstüğü.

İnsanlar nasıl takip edecekti; her gün, her saat fiyat yükselten bakkalı, manavı, marketi… Ya bırakacak ipin ucunu ya da inceldiği yerden kopsun diyecekti. Bir de bu gözle gözledim. Marketlerde eskisi gibi insan kalabalıkları kalmamıştı. Olanlar da az almanın ya da zaruri ihtiyacı kadar almanın derdinde, ama bir mutsuzluk vardı hepsinde.

Korkarım ki, bu küskünlük en önce küçük ve orta ölçekli üreticiyi ve esnafı vuracak. Onlar ne zaman bu işin farkına varacak. İşte bu muamma. Onların bazılarında iki duygu birleşmiş durumda: hem kaybetme hem kazanma. Adeta korku içlerine işlemiş. Elleri kasada, gözleri fiyatlarda. Bir kısmında hırs baskın, fiyat yükselttikçe kasa dolacak zengin olacak sanıyor. Bilmiyor ki, goygoycular müşterisini küstürüyor, kendisine kaybettiriyor.

MANGALDA NE KÜL KALDI NE DİP

Vardır böyleleri her devirde. Konuşunca adaletten, merhametten, yardımlaşmaktan mangalda kül bırakmayan dindar geçinenler; hakça paylaşımdan, insancıl yaklaşımdan, empatiden, sempatiden dem vuran, mangalın dibini aşındıran sosyal demokrat ayaklarına yatanlar; milli değerleri dillendire dillendire mangalın dibini delen milliyetçilik taslayanlar… Baksana hepsi kerli ferli efendi görünümlüler… Kimi kazanma hırsında, kimi siyasi ikbal peşinde, kimisi kasasını doldurma derdinde, kimi oyunda, kimi eğlencede…

Dürüst, samimi, tutarlı ve kanaatkâr olanlara tabi ki sözümüz olamaz. Sözümüz piyasaya külahı ters giydirenlere.

Nitekim hepsini gördük: Ateşe körükle giderken, ekran ekran höykürürken, azgınlara öykünürken, el yükseltirken, fiyat artırırken, fırsat tetiklerken, avuçlarını ovuştururken, müşteri kızıştırırken, garibanın cebindeki uç kuruşa göz dikerken…

Bilinsin ki, kaydedildi bir yerlere bütün bunlar. Onlar şimdilik avunsunlar, ortam böyle diye savunsunlar… Göreceğiz ötede. Kim kazandı, kim kaybetti; kim kurtuldu, kim iflasa gitti; kim çark etti, kim hak etti?

HAYIRLI SON: BİLİNÇLİ ALIŞVERİŞ

Tek umut kaldı geriye. Bu işin sonu bilinçli alışverişe evrilir mi diye. Allah’tan umut kesilmez. Hikmetinden sual edilmez. Bir de böyle sınıyor bizi, ayırıyor iyilerimizi. Kendi bilmiyor değil, açmak istiyor gözlerimizi.

İşte gözlerimizi açma zamanı. Fırsat bu fırsat. Hep hırslılar ve sahtekârlar değerlendirecek değil ya. Biraz da biz çıkalım ortaya, onlar gelsin oltaya. Haydi, hep birlikte edelim veda tamahkârlığa, son verelim israfa, ihtiyacımız kadarını alıp bırakalım gerisini raflarına.

Bak oruç ayındayız. Fiyatı artan ürüne bir ay “almama orucu” tutalım. Ellerinde kalsın ne yapacaklar bakalım. Onlara bir şey olmaz deme. Bizim için mal canın yongası, onlar için mal canın aynısı.

14 Ramazan 1443 / 15 Nisan 2022


 

15 Nisan 2022 Cuma

Saadet Asrının Kur'an Bülbülleri -II-


                             SAADET ASRININ KUR'AN BÜLBÜLLERİ -II-

Mustafa AK

Abdullah b. Mesud Asr-ı Saadet’in Kur’an Bülbülleri arasında müstesna şahsiyetlerden biridir. Mekke doğumludur. Müslümanlığa kadar ki hayatı hakkında çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Köle kökenli olduğu ve Mekke ileri gelenlerinden birinin çobanı olduğu bilgisi vardır.

Geldiği sosyal durum itibariyle İslam’ı erken kabul edenler arasındadır.  Müslüman olan altıncı kişi olduğu belirtilir. İlk dönemden itibaren Kur’an’ı ezberlemeye ve hayatına tatbik etmeye çalışanlardan birisidir. Mekke döneminin işkencenin çok olduğu zamanların birinde Kâbe’de Kur’an’ı sesli bir biçimde okuyanlardan birisi olmuştur. Buna karşılık işkence görmüştür. Habeşistan hicretine katılanlardan birisidir.  

Bedir savaşında Ebu Cehil’i öldüren kişidir. Ebu Cehil güçlü ve önde gelen bir müşrikti. Onu öldürenin zayıf ve köle gözüyle gördükleri Abdullah bin Mesud olması kaderin ilginç bir yönüdür. Uhut savaşı sırasında en zor anında bile Hz. Peygamberi yalnız bırakmamıştır. Hz. Peygamber zamanında bütün savaşlara katılmaya çalışmıştır. Kısa boylu ve zayıf birisi olmasına rağmen Allah yolunda cihattan asla geri durmamıştır. Hz. Peygamberin şahsi hizmetinde de bulunmuştur. Dört Halife döneminde de Kufe’de hazineden sorumlu adamdır. Ayrıca kadılık görevi de vardır. Bu durumlar onun güvenilir bir kişi olduğunu göstermektedir. Ayrıca kendi  mushafını (Kur’an bir nüshasını) yazmıştır. Bu durum onun Hz. Osman ile arasının açılmasına neden olduğu ifade edilmektedir. Kufe’de oluşturduğu ders meclisinde fıkıh, tefsir ve hadis alanlarında talebeler yetiştirmiştir. Dinin o günün şartlarına uygulanmasını kolaylaştıran Rey ekolünün kurucusu olduğu ifade edilir. İmam-ı Azam dolaylı da olsa onun talebesidir. Döneminin iktidarı ile yaşadığı sorunlar nedeniyle ilmi ve idari görevleri bırakmıştır. Medine’de vefat etmiştir. Cenaze namazı Hz. Osman veya Hz. Ammar tarafından kıldırılmıştır.

İslam, Abdullah b. Mesud gibi kahramanlar eliyle yayıldı. İlmi ve fikri anlamda mücadeleden asla vaz geçmedi. Sevabını Allah’tan umarak yaptığı hayırlı işlerle bizlere örnek oldu. Rabbim yolundan gitmeyi nasip etsin.

Selam ve dua ile.

Mustafa AK, Tarih öğretmeni, mstfknyali@gmail.com

 

6 Nisan 2022 Çarşamba

İhsan Süreyya Sırma


İHSAN SÜREYYA SIRMA

Mustafa AK

Her köşesi farklı bir renk olan Anadolu’muzun güzide coğrafyalarından biri de Siirt- Pervari’dir. Balıyla meşhur olan bu coğrafya yakın zamanın önemli bir tarih âlimini de yetiştirmiştir.  İhsan Süreyya Sırma

4 Nisan 2022 Pazartesi

Saadet Asrının Kur’an Bülbülleri


SAADET ASRININ KUR’AN BÜLBÜLLERİ

Mustafa AK

Bizleri bereketli Ramazan-ı Şerife ulaştıran Rabbimize hamd olsun. 11 ay içinde insanların kendilerini dizginlemeye çalıştığı ve kâinata esenlik inen mübarek zamanlar. Yüce kitabımız bu ayda bizlere indi. Resulullah Kur’an’ı ahlakıyla bizlere ulaştırdı. O günden bugünlere Kur’an Müminlerin dilinde ve gönlünde, hafızların zihninde muhafaza ediliyor. Her şeyden önemlisi Müslümanlar yapabildikleri kadar Kur’an’ı hayatlarına tatbik etmeye devam ediyorlar.

Yazarlar