6 Nisan 2022 Çarşamba

İhsan Süreyya Sırma


İHSAN SÜREYYA SIRMA

Mustafa AK

Her köşesi farklı bir renk olan Anadolu’muzun güzide coğrafyalarından biri de Siirt- Pervari’dir. Balıyla meşhur olan bu coğrafya yakın zamanın önemli bir tarih âlimini de yetiştirmiştir.  İhsan Süreyya Sırma

Hoca ile Adnan Demircan’ın yaptığı söyleşi kitabını okuduğumda bazı notlar dikkatimi çekmişti. Bu notlardan bahsetmek istiyorum. Her şeyden önce zoru seven bir adamdır. Yaşadığı dönemde Pervari’de eğitim öğretim mücadelesinin zorluğu hepimizin malumudur. Anadolu’nun pek çok yerinde olduğu gibi okulun olmaması ve ulaşım güçlükleri zorlar. İlk çalışmasını II. Abdülhamit dönemi Yemen bölgesi üzerine yapar. Yemen için arşivde belge bulmak zor, ayrıca bunları o günün şartlarında kaleme almak daha zordur. Hoca, İslam tarihi tabirini yerinde bulmaz. Müslümanların Tarihi der. Paris’te geçirdiği yıllarda son dönem İslam âlimlerinden Muhammed Hamidullah’tan dersler alır. Yaşadığı coğrafya gereği dil öğrenmeye yapısı müsaittir. Fransızca ve Almanca gibi lisanlara hâkim olur.

Tarih anlayışı ile de son dönem âlimleri arasında farklı bir yere sahip olan İhsan Hoca, Tarihi ibret alma mekanizması olarak değerlendirir. Geçmiş dönemin olayları ile o günü bağdaştırır. Maksadı ümmeti uyandırmaktır. Eleştiri dili tüm yazılarında hâkim olmuştur. Yapılmayanı anlatmakla yetinmez. Tarihi toplumu inşa unsuru olarak değerlendirir. Çoğu zaman roman tarzı bir anlayışla yazar. Mekke Dönemi ve İşkence başta olmak üzere pek çok eserini ders vermek için kaleme almıştır. Bu tarzı objektiflik açısından tartışılsa da tarihçinin kendine has bir tarzı oluşmuştur. Siyasi kanadın farklı alanlarında olsalar da bu noktada Yaşar Nuri Öztürk ile benzeşirler. Emeviler ve saltanat meselesine bakışları çoğunlukla benzerdir. Her ikisinin de mütefekkir yönü vardır. Kalemleri kuvvetlidir.

Hocanın siyasi kimliği hep var olmuştur. Bu kimliğin ana eksenini ümmetin birliği oluşturmuştur. Bu nedenle konferansa çağıran sivil toplum kuruluşlarına gider. Siyasetten ciddi teklifler alır. Ama kabul etmez. Örnek olarak şunu anlatır. Organize sanayi ile ilgili bir yasa görüşülüyor. Bu konuda bilgim yok. Saatlerce bekleyeceğim ve en sonunda parti grubu ile oy vereceğim. Anlamadığım bir konu ile ilgili insanların hakkına gireceğim. O kadar saatte oturur bir makale yazarım der. Bu nedenle yöneticiliğe sıcak bakmaz. Benim de ders çıkarmam gereken yer burasıdır. Bazı hocaların ilmi bırakıp yöneticilik veya vekilliğe özenmelerini doğru bulmaz. Tam verimli çağında talebe yetiştir, kitap yaz, danışmanlık yap ama bilmediğin işe girme. Hocaların talebe ile meşgul olması gerektiğini savunur. Çünkü memleketin doğru bilgiyle yetişmiş nitelikli adamlara ihtiyacı vardır. Bunları yetiştirecek insanlar eğitimden kopmamalıdırlar. 

Müslümanın hayatı diğer Müslüman kardeşi için aynadır. İbret alma vesilesidir. Rabbim doğrular ile birlikte olmayı nasip etsin. Selam ve dua ile.

Mustafa AK, Tarih Öğretmeni, mstfknyali@gmail.com                                                                             


 

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar