İHSAN SÜREYYA
SIRMA
Mustafa AK
Her köşesi farklı bir renk olan Anadolu’muzun güzide coğrafyalarından biri de Siirt- Pervari’dir. Balıyla meşhur olan bu coğrafya yakın zamanın önemli bir tarih âlimini de yetiştirmiştir. İhsan Süreyya Sırma
Hoca ile Adnan Demircan’ın yaptığı söyleşi kitabını okuduğumda bazı
notlar dikkatimi çekmişti. Bu notlardan bahsetmek istiyorum. Her şeyden önce
zoru seven bir adamdır. Yaşadığı dönemde Pervari’de eğitim öğretim
mücadelesinin zorluğu hepimizin malumudur. Anadolu’nun pek çok yerinde olduğu gibi
okulun olmaması ve ulaşım güçlükleri zorlar. İlk çalışmasını II. Abdülhamit
dönemi Yemen bölgesi üzerine yapar. Yemen için arşivde belge bulmak zor, ayrıca
bunları o günün şartlarında kaleme almak daha zordur. Hoca, İslam tarihi
tabirini yerinde bulmaz. Müslümanların Tarihi der. Paris’te geçirdiği yıllarda
son dönem İslam âlimlerinden Muhammed Hamidullah’tan dersler alır. Yaşadığı
coğrafya gereği dil öğrenmeye yapısı müsaittir. Fransızca ve Almanca gibi
lisanlara hâkim olur.
Tarih anlayışı ile de son dönem âlimleri arasında farklı bir yere
sahip olan İhsan Hoca, Tarihi ibret alma mekanizması olarak değerlendirir.
Geçmiş dönemin olayları ile o günü bağdaştırır. Maksadı ümmeti uyandırmaktır.
Eleştiri dili tüm yazılarında hâkim olmuştur. Yapılmayanı anlatmakla yetinmez.
Tarihi toplumu inşa unsuru olarak değerlendirir. Çoğu zaman roman tarzı bir
anlayışla yazar. Mekke Dönemi ve İşkence başta olmak üzere pek çok eserini ders
vermek için kaleme almıştır. Bu tarzı objektiflik açısından tartışılsa da
tarihçinin kendine has bir tarzı oluşmuştur. Siyasi kanadın farklı alanlarında
olsalar da bu noktada Yaşar Nuri Öztürk ile benzeşirler. Emeviler ve saltanat
meselesine bakışları çoğunlukla benzerdir. Her ikisinin de mütefekkir yönü
vardır. Kalemleri kuvvetlidir.
Hocanın siyasi kimliği hep var olmuştur. Bu kimliğin ana eksenini
ümmetin birliği oluşturmuştur. Bu nedenle konferansa çağıran sivil toplum
kuruluşlarına gider. Siyasetten ciddi teklifler alır. Ama kabul etmez. Örnek
olarak şunu anlatır. Organize sanayi ile ilgili bir yasa görüşülüyor. Bu konuda
bilgim yok. Saatlerce bekleyeceğim ve en sonunda parti grubu ile oy vereceğim.
Anlamadığım bir konu ile ilgili insanların hakkına gireceğim. O kadar saatte
oturur bir makale yazarım der. Bu nedenle yöneticiliğe sıcak bakmaz. Benim de
ders çıkarmam gereken yer burasıdır. Bazı hocaların ilmi bırakıp yöneticilik veya
vekilliğe özenmelerini doğru bulmaz. Tam verimli çağında talebe yetiştir, kitap
yaz, danışmanlık yap ama bilmediğin işe girme. Hocaların talebe ile meşgul
olması gerektiğini savunur. Çünkü memleketin doğru bilgiyle yetişmiş nitelikli
adamlara ihtiyacı vardır. Bunları yetiştirecek insanlar eğitimden
kopmamalıdırlar.
Müslümanın hayatı diğer Müslüman kardeşi için aynadır. İbret alma vesilesidir. Rabbim doğrular ile birlikte olmayı nasip etsin. Selam ve dua ile.
Mustafa AK, Tarih Öğretmeni, mstfknyali@gmail.com
0 yorum:
Yorum Gönder