12 Mart 2018 Pazartesi

Beni Seven Herkes, Zaman Zaman Aşağıdaki Yazıyı Okusun


İhsan Süreyya Sırma
Hz. Ali’nin, valisi Eşter’e yazdığı mektup
“...Sonra şunu bil ki ey Mâlik, seni öyle bir yere yollamaktayım ki senden önce oradan adâletle hükmeden, zulümle hüküm yürüten nice devletler gelip geçmiştir. Sen kendinden önceki buyruk sahiplerinin yaptıklarını nasıl görüyor, seyrediyorsan halk da senin yaptığın işleri, senin gibi görecek, seyredecek. Sen onlar hakkında neler diyorsan halk da senin hakkında o çeşit sözler söyleyecek. Allah kullarının dillerine neler ilham eder de onları söyletirse, temiz kişiler, o sözlerle gerçeği anlarlar, hükümde bulunurlar.

“Kendine temiz işleri zahire edin, en fazla sevdiğin azık, sence bu olsun. Hevâ ve hevesine hâkim ol, sana helâl olmayan şeyleri yapma; nefsini bunlara meylettirme; nefsini kötülükten alıkoymak, sevdiğin, yahut nefret ettiğin şeylerde ona hâkim olmak, ona insafla muâmelede bulunmaktır. Halka merhametle muameleyi kendine âdet et; onları sevmeyi, onlara lütfetmeyi huy edin. Onlara karşı yiyeceklerini, içeceklerini ganimet bilen yırtıcı bir canavar gibi olma! Çünkü halk iki sınıftır:
“Bir kısmı dinde kardeştir sana, öbür kısmı yaradılışta eştir sana. Onlar sürçebilirler, kusur ederler; bilerek, yahut yanılarak ellerinden bazı şeyler çıkabilir. Senin yaptıklarını Allah’ın bağışlamasını nasıl seviyor, istiyorsan sen de onları bağışla; kusurlarından geç.  Çünkü senin mevkiin onlardan üstün; seni bu işe memur edenin mevkii senin mevkiinden üstün; Allah'sa vâli tâyin edenden de üstün; onların işlerini senin emrine vermiş, onlarla seni sınamaya uğratmış. Allah'la savaşmaya kalkışma sakın; onun azabından kurtulmana çaren yok; bağışlamasına, merhametine aldırış etmemene de imkân yok.
“Halkın kusurlarını bağışlayınca nedâmete düşme; onlara öfkeye kapılıp cezâ vermekte tez davranma. Ben onlara buyruk verenim, emrime uyulması gerek demeye kalkışma; çünkü bu gönle gurur verir; Dini gevşetir, nimeti bozar gider. Gönlüne böyle bir düşünce geldi mi, gücünün kuvvetinin üstünde olan Allah’ın gücünü kuvvetini düşün, onun kudretine karşı aczini gör; bu başkaldıran, serkeşlik eden nefsini yatıştırır, kibrini, gururunu giderir, yitip giden aklını başına getirir. Sakın Allah’ın azametiyle boy ölçüşmeye, onun kudretine kendi gücünü kuvvetini benzetmeye girişme; çünkü Allah, her zorbayı hor, hakir eder; her baş çekeni, ululananı alçaltır gider.
“Allah'a karşı da insaflı ol; insanlara, ehline ayâline, adamlarından buyruğuna uyanlardan hoşlandıklarına karşı da insafla muâmelede bulun; böyle yapmazsan bil ki zulmetmiş olursun. Allah kullarına zulmedenin düşmanıysa Allah'tır, Allah'la düşmanlığa girişenin delilini Allah bâtıl kılar, zulümden geçinceye, tövbe edinceye dek de o kişi Allah'la savaşmış olur. Allah’ın nimetlerini bozan, zâil eden, azâbından çarçabuk çatmasına sebep olan şeyler içinde zulümden daha güçlüsü yoktur.  Çünkü Allah mazlumların dualarını duyar; zalimlere de zamanı gelince azabını yollar.
“Halkın vâliye en ağır gelen sınıfı belâ zamanında ona en az yardım eden, adâletten hoşlanmayan, isteklerinde direndikçe direnen, kendilerine ihsanda bulunulduğu zaman en az şükreden, ihsanda bulunulmayınca özrü güç kabul eyleyen zamânenin çetinliklerine az dayanan, ileri gelenleridir. Dinin direği olan Müslümanların topluluğuna sebep bulunan, düşmana karşı duranlarıysa halk tabakasıdır; onları sevmelisin; onlara meyletmelisin.
“İnsanların ayıplarını görüp gözeten, onları açıp söyleyen kişiler sana en uzak kişiler olsun. Onları kendine yaklaştırma.  Çünkü insanlarda ayıp olabilir; vâliyse bunları örtmeye en fazla hakkı olan kişidir. Onların bilmediğin ayıplarını açmaya, öğrenmeye kalkışma, sence bilinenleri, iyiliğe, temizliğe yormaya bak; bilmediklerin hakkındaysa Allah hükmeder. Ayıpları elinden geldikçe ört; buyruğuna uyanların ayıplarını örtmeyi sevdikçe, bu huyla huylandıkça Allah da senin ayıplarını örter, bağışlar.
“Halka karşı duyduğun kini bırak, her suça ceza vermeye kalkma; sence doğru olmayan şeyleri bilmezlikten gel. Halkın kötülüğünü söyleyenlerin sözlerini hemencecik gerçek bulma; çünkü halkın kötülüğünü söyleyen kovucu, öğütçülere benzese bile garez sahibidir.
“Nekes kişiyle meşverette bulunma; seni üstünlükten alıkor, ihsandan men'eder, yoksulluğu gösterir sana, seni yoksulluğa sevk eyler. Korkakla danışma; işlerde zaafa düşürür, yapacağın şeyden seni alıkor. Harîs kişiyle de danışma; zulümle mal yığmayı güzel gösterir sana, Nekeslik, korkaklık, hırs, ayrı ayrı huylardır ama bunların hepsi birden Allah'a kötü zan meydana getirmede birleşir.
“.........
“Sonra acı bile olsa sana gerçeği söyleyen, Allah’ın dostlarında bulunmasını hoş görmediğin şeylerde sana az müsâade eden kişileri seç; onların sözleri seni gerçeğe götürür, haksızlıktan geri kor. Takvâ ehliyle gerçek kişilerle dost ol; onların seni fazla övmelerine, yapmadığın işleri yapmış göstererek övünmelerine sebep olmalarına müsâade etme; çünkü fazla övülme, insanı kibre götürür, faziletten düşürür[1].




[1] Nehcu’l-Belâğa’dan.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar