Sözlükte “görmek” anlamındaki
rü’yet kökünden türeyen rü’yâ kelimesi uyku sırasında zihinde beliren görüntülerin
bütününü (düş) ifade eder. Rüyalar çok sıradan ve gerçeğe yakın olabileceği
gibi, fantezilerle süslü, gerçek üstü rüyalara da rastlanır.
Rüya insanla birlikte var olan bir
olgudur. İnsanoğlu rüyaya büyük önem vermiş, rüyanın kökenine yönelik farklı
değerlendirmeler yapılmıştır. İnsan fizyonomisi üzerinde yapılan araştırmalar
rüyanın yeme içme gibi bir ihtiyaç olduğunu göstermektedir.
İnsanlık tarihi kadar eski
olan rüya tecrübesine, çeşitli peygamberlerin hayatlarından örnekler verilmek
suretiyle Kur’ân-ı Kerîm’de de değinilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. İbrâhim,
Yûsuf ve Mısır hükümdarının gördüğü rüyalardan söz edilmiş (Yûsuf, 12/4-5, 43,
100; es-Sâffât, 37/105), Hz. Yûsuf’a rüyaların yorumunun öğretildiği (Yûsuf,
12/6, 21), Hz. İbrâhim, Ya‘kûb ve Yûsuf’un gördükleri rüyaları tabir ederek bu
yorum ışığında hareket ettikleri (Yûsuf, 12/4-6; es-Sâffât, 37/102) belirtilmiştir.
Resûl-i Ekrem’e (s.a.s.) ilk vahiy sâlih
rüya şeklinde gelmiş, altı ay müddetle vahiy bu şekilde devam etmiştir. Hadis kitaplarında
“Kitâbü’r-Rü’yâ” ve “Kitâbü Ta‘bîri’r-rü’yâ” başlığı altında Hz. Peygamber’in
rüyalarına ve yorumlarına yer verilmiştir.
Sevgili Peygamberimiz, zaman
zaman ashâbıyla sohbet eder, bu sohbetlerde gece görülen rüyalardan bahsedilir
ve bu rüyalar tabir edilirdi. Allah Resûlü genellikle “Bu gece aranızda rüya
gören var mı?” diyerek söze başlar (Buhârî, Cenâiz, 93) ve ashâbdan bazıları
rüyasını ona tabir ettirirdi. Peygamberimiz rüyaları tabir ederken insanları
hayra teşvik eden, doğru yolu gösteren, onları eğiten yorumlar yapar ve
rüyaların daima hayra yorulmasını tavsiye ederdi (Dârimî, Rü’yâ, 13). Görülen
iyi rüyaların anlatılmasını isteyen Allah Resûlü, kötü rüyaların ise
anlatılmasını uygun görmezdi. Ebû Saîd el-Hudrî’nin naklettiği bir hadisinde
Peygamberimiz, “Sizden biri hoşlandığı bir rüya görürse, (bilsin ki) bu,
Allah’tandır. O kişi bu rüyadan dolayı Allah’a hamdetsin ve onu anlatsın. Bunun
dışında hoşuna gitmeyen bir rüya görürse, bu da şeytandandır. Rüyanın kötü
etkisinden Allah’a sığınsın ve ondan kimseye söz etmesin. Böyle yaparsa, o rüya
kendisine zarar vermez.” (Buhârî, Ta’bîr, 3) buyurmuştur. Peygamberimiz bir
hadisinde kötü bir rüya gören kimsenin kalkıp namaz kılmasını öğütlemiş (Müslim,
Rü’yâ, 6), başka bir rivayete göre de yatış şeklini değiştirmesini önermiştir (Müslim,
Rü’yâ, 5).
Peygamberimizin “Biriniz
hoşlanmadığı bir rüya görürse sol tarafına üç kez tükürsün ve rüyanın kötü
etkisinden Allah’a sığınsın. Böyle yaparsa o rüya kendisine zarar vermez.”
(Müslim, Rü’yâ, 1) hadisini nakleden Ebû Katâde, kötü rüyaların etkisiyle
üzerinde dağ gibi bir ağırlık hissettiğini, ancak bu hadisi işittikten sonra
artık buna aldırış etmediğini söylemiştir (Müslim, Rü’yâ, 2). Kötü bir rüya
sonrasında sol tarafa tükürmenin istenilmesi, sol tarafın şeytanla sembolize
edilmesiyle ilgilidir.
Sevgili Peygamberimiz, zaman
zaman kendi rüyalarını da ashâbıyla paylaşırdı. Rüyalarını onlar için tabir
eder, kimi zaman bilinmeyen âlemden, cennetliklerin ve cehennemliklerin
hâllerinden, insanların âhiretteki durumlarından haber vererek onları uyarırdı
(Buhârî, Ta’bîr, 48). Bir defasında rüyasında kendine ve arkadaşlarına hurma
ikram edildiğini görmüş ve bunu dünyada yükselmeye, âhirette güzel sonuca
erişmeye ve dinin tekâmül ettiğine yormuştu (Müslim, Rü’yâ, 18). Bir rivayete
göre de ilk vahiylerin geldiği sırada kendisine yol gösteren ama erken ölen
Varaka b. Nevfel’i beyaz bir elbise içinde görmüş ve bunu onun cennete girdiği
şeklinde tevil etmişti (Tirmizî, Rü’yâ, 10).
Allah Resûlü yine rüyasında
insanların kiminin üzerinde kısa, kiminde ise uzun gömlekler görmüş, bunu o
kişilerin dinî hassasiyetlerine bağlamıştı (Müslim, Fedâilü’s-sahâbe, 15). Bir
gün de rüyasında kendisine bir tas süt getirilmiş, bu sütten içtikten sonra onu
Hz. Ömer’e vermişti. Hz. Peygamber, rüyasındaki bu sütün, bilgiyi simgelediğini
belirtmişti (Müslim, Fedâilü’s-sahâbe, 16). Rüyasında bir ev gören
ve bu evin gördüğü en güzel ev olduğunu anlatan Peygamber Efendimiz, sonra
bunun şehitlere ait olduğunu bildirmişti (Buhârî, Cihâd, 4).
Hz. Peygamber’in bazı
sahâbîleri de rüya tabir ederdi. Hz. Âişe rüyasında odasına üç tane ay
düştüğünü gördüğünde, bunu babası Hz. Ebû Bekir’e anlatmıştı. Resûlullah vefat
edip de onun odasına defnedilince, Hz. Ebû Bekir ona, “Rüyanda gördüğün ayların
biri ve en hayırlısı işte bu!” demişti (Mâlik, Cenâiz, 10).
İnsanların bazı sembolik
görüntüler şeklinde uykularında gördükleri rüyalar, gelecekte yaşanacaklarla
ilişkili olabileceği gibi, kimi zaman da geçmişte yaşananlardan veya bunlardan
herhangi biriyle ilişkilendirilemeyen hayallerden ibaret olabilir. Bununla
birlikte, gün içerisinde yaşamış olduğu ve etkisi altında kaldığı bazı olaylar,
yoğun olarak uğraştığı işler, fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçlar,
bilinçaltında bulunan duygu ve düşünceler de kişinin rüyalarına
yansıyabilmektedir. Nitekim en çok hadis rivayet eden sahâbî olan Ebû Hüreyre’den
nakledildiğine göre, Allah Resûlü (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Rüya üç
çeşittir: (Birincisi) Allah'tan bir müjde olan salih rüyadır. (İkincisi)
şeytandan kaynaklanan üzücü rüyadır. (Üçüncüsü ise) kişinin yaşadıklarından
bazılarının rüyasına yansımasıdır.” (Müslim, Rü’yâ, 6).
Hadiste bahsedilen birinci
çeşit rüyalar, insanın metafizik âlemle ilişkisini göstermektedir. Kişinin sâlih
ve takva sahibi olması durumunda, rüyaları bu âlemle onun arasında açılmış bir
pencere olabilmektedir. Duygu ve düşüncelerin kirlendiği, zihinlerin karışıp
gönüllerin karardığı durumlarda ise, rüyanın metafizik âlemle olan ilişkisi
olabildiğince azalmaktadır. Peygamberimizin işaret ettiği ikinci çeşit rüyalar,
şeytanın insana telkin ettiği şeylerdir. Üçüncüsü ise, kişinin içinde
bastırdığı kaygı ve düşüncelerden ibarettir. Hz. Peygamber’in bu üçlü
tasnifinin etkisiyle daha sonra İslâm kültüründe rüyalar rahmanî, şeytanî ve
nefsanî olarak sınıflandırılmıştır.
Rüyalar ile verilmek istenen
mesajı anlamak için rüya yorumculuğu geliştirilmiştir. İslâm kültüründe de
“rüya tabiri” adı verilen rüya yorumculuğu, rüyalarda verilmek istenen mesajın
anlaşılması, sembolik dilin ve benzetmelerin çözümlenmesi anlamına gelir ve bu
iş ancak akıllı, ilim sahibi, yetenekli, dininde müstakim ve ehil kişiler
tarafından yapılabilir. Hz. Peygamber, rüyaların haset ve düşmanlığa sebep
olmaması için rüya sahibini seven kişilere anlatılmasını salık vermiştir (Ebû
Dâvûd, Edeb, 88). Ebû Hüreyre’nin rivayet ettiği bir hadiste Sevgili
Peygamberimiz, rüyanın insanın ruh ve bedeni üzerindeki etkisini dikkate alarak
“Rüya ancak bilge veya samimiyetle tavsiyede bulunabilecek kişilere
anlatılır.” buyurmuştur (Tirmizî, Rü’yâ, 7).
Kötü niyetli ve ehil olmayan
insanların yaptıkları rüya yorumları kişilerin hayatlarını yanlış
yönlendirebilmekte ve rüya konusunda takıntılı olan insanlar yanlış kararlar
alarak zarar görebilmektedirler. Ayrıca uydurulan yalan ve yanlış tabirlerle,
hayatını rüyalarla ve fallarla tanzim eden, gelecekle ilgili planlarını bunlara
dayandıran insanların kandırılması için uygun bir zemin oluşmaktadır. Rüyada
görüldüğü gerekçesiyle, özellikle dinî anlamda otorite olan kişilerin dilinden
söylenemeyenler dillendirilebilmekte, bu şekilde savunulan görüş
meşrulaştırılmak ve desteklenmek istenebilmektedir.
Allah Resûlü insanları
görmedikleri hâlde görmüş gibi rüya uydurup anlatmamaları konusunda uyarmış, kişinin
görmediği rüyayı gördüğünü söylemesini en büyük iftira olarak nitelemiştir (Buhârî,
Ta’bîr, 45). Bunun kötü örneklerini günümüzde sıkça görmekteyiz. Bazı sui
niyetli kimseler, insanların dini duygularını istismar ederek rüyalar üzerinden
insanları etkilemeye ve kendilerine bağlamaya çalışmaktadır. Bunu yaparken de
görmediği rüyaları görmüş gibi anlatmakta ve yalan üzerinden menfaat devşirmektedir.
Bu tür rüya istismarına karşı uyanık olmak gerekir.
Rüya, bilimsel çalışmalara konu edilmiş,
çoğunlukla olgusal bakışla izahlar ortaya konulmuştur. Rüya üzerine Batı’da
geliştirilen psikolojik kuramlar, rüyada görünenleri genellikle insanın
bilinçaltının açığa çıkması şeklinde yorumlamış, rüyanın metafizik âlemle
irtibatı konusunu önemsememiştir. Zaten modern insanın ruhundaki kirlenme,
ahlâkî çöküş, rüyaların insanlara sağlayacağı aydınlık ufku söndürmektedir.
Belki de rüyalar insan için bir aynadır. Eğer rüyalar insanın bir iç seslenişi
ise, o zaman kişinin kalbinin temizliğinin, niyetinin iyi olmasının rüyalara
onu aydınlatma imkânı vereceği açıktır. Peygamberimizin doğru rüya ile doğruluk
arasındaki ilişkiye işaret eden şu sözü, işte bu imkânı vurgulamaktadır: “Rüyası
en doğru olanınız, en doğru sözlü olanınızdır.” (Müslim, Rü’yâ, 6). Bu
hadisi, “görmediği rüyaları anlatarak yalan söylemekten sakındırma” şeklinde
yorumlamak da mümkündür.
Yararlanılan Kaynaklar
İlyas Çelebi, “Rüya”, DİA, c. 35, s.
306-307.
Hadislerle İslam, DİB Yayını, c. 1, s.
463-472
0 yorum:
Yorum Gönder