FAHREDDÎN RÂZÎ’DEN SAMİMİ DUYGUSAL PAYLAŞIMLAR
Prof. Dr. Cağfer
KARADAŞ
İNSANA DAYANMA ÖLÜR, DAĞA DAYANMA
YIKILIR
Büyük İslam düşünürü allâme Fahreddin Râzî, Hicretin 601 (Miladî
1205) yılında tamamladığı Yusuf Suresinin 42. ayetini tefsir ederken sözü kendisine
getirerek bir tecrübesini samimiyetle paylamıştır. Bu aslında kişinin dünya
hayatında kime dayanacağının ve kime güveneceğinin bir tecrübesidir. Anadolu
irfanında dile gelen “Ağaca dayanma çürür, duvara dayanma yıkılır, insana
dayanma ölür, dayan kul Allah’a dayan!” tecrübesini Razî, 56 yıllık hayatı
içinde yaşamış ve yazmıştır:
“Ömrümün başından şu ana kadar tecrübe ettim ki, insan her ne zaman
Allah’ın dışında birine dayansa ve güvense başı beladan, sıkıntıdan, musibetten
kurtulmuyor. Aksine başkasına değil de sadece Yüce Allah’a güvenirse her halükârda
en güzel şekliyle istediği ve beklediği sonuç meydana geliyor. Ömrümün başlangıcından
şu geldiğim elli altı (56) yaşına kadar ki süreç içinde hayat bunu bana
gösterdi. Yüce Allah’ın dışında bir kimseden bir ihsan ve ikram beklememek
hususunda kalbimde tam bir sükûnet oluştu.”
(et-Tefsîru’l-Kebîr, İhyau’t-Turasi’l-Arabî, XVIII, 145).
Not: Kendisinden sonraki alimlerin el-İmâm
diye andığı allâme Fahreddin Râzî, 606 / M. 1210 yılında Herat’ta vefat
etmiştir. Yani bu satırları yazdıktan beş (5) yıl sonra.
DÜŞMAN BURADA, DOSTLAR NEREDE?
Her gerçek âlimin yaşadığı gibi
allame Fahreddîn Râzî de iftiralara uğramış, çamur atmalara hedef olmuş,
bühtanlara maruz kalmıştır. Ama o iftiracılardan değil de kılını kıpırdatmayan
kendisine gerekli desteği vermeyen dostlarından şikâyetçidir. Okuyalım efendim:
“Kelam ilmini öğrenme uğraşımın başında, iddialarına cevap vermek
için felsefecilerin kitaplarına yöneldim. Bu yolda ömrümün yarısını harcadım. Onların
fikirlerine cevap teşkil edecek birçok kitap yazmaya Yüce Allah beni muvaffak
kıldı. (Burada İmam sekiz kadar kitabının ismini vermiştir). Bu kitapların
tamamı bir yönüyle dinin asıllarının açıklaması, diğer yönüyle ise
felsefecilerin ve diğer muhaliflerin ortaya attığı şüpheleri reddetme
içeriklidir. Hem taraftarlarım hem de karşıtlarım, önceki ve sonrakiler içinde
hiç kimsenin bunlara benzer bir kitap yapmadığını itiraf etmişlerdir.
Bunların dışında diğer ilim dallarına dair eserlerim de vardır,
ancak burada onları zikretmeyeceğim.
Ömrüm boyunca bütün çalışmam ve çabam Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat
inancını savunmak iken bana düşmanlık besleyenler ve haset edenler durmadan
çamur atıyorlar. Benim Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat inancında olmadığımı iddia
ediyorlar. Önyargısız bilenler biliyor ki hem ben hem geçmişlerim Ehl-i Sünnet
ve’l-Cemaat yolundayız. Nitekim dünyanın dört bir yanına dağılmış hem benim hem
de babamın öğrencileri insanları yalnızca hak dine ve hak mezhebe
çağırmaktadırlar. Onlar bütün bidatleri geçersiz kılma yolunda gayret
göstermektedirler.
Beni esas şaşkınlığa sevk eden; iftiracılar, çamur atanlar ve
hasetçiler değil de bu tür ithamlara maruz kaldığımda destekleme hususunda kıllarını
bile kıpırdatmayan ve hiçbir şekilde düşmanlarıma cevap verme zahmetine
girmeyen dostlarım ve ahbaplarım olmuştur. Şunu herkes bilir ki, bir zorluğun
üstesinden gelmek ancak yardımlaşma ve dayanışmayla olur. Eğer böyle olmasaydı,
Kelîmullah olan Hz. Musa (as) elinde apaçık deliller ve kesin mucizeler olduğu
halde Yüce Allah’a dönüp “Harun’u da beni onaylayan bir yardımcı olarak yanımda
gönder” (Kasas 28/34) diye talepte bulunmazdı.
Rabbim bizi de sizi de hayırlara ulaştırsın,
lütuf ve keremiyle dünyada ve ahirette cezayı hak ettirecek işlerden cümlemizi
korusun!”
(İ’tikâdâtu firaki’l-müslimîn ve’l-müşrikîn, nşr. Muhmmed
Mu’tasım billah el-Bağdadî, Daru’l-Kütübi’l-Arabî 1407/1986, s. 128-130).
EVLAT ACISI YÜREK YANGISI
Hayatının baharında, gurbet elde, anadan, babadan ve kardeşten uzak
bir diyarda kaybettiği evladı Muhammed’in acısı ve yürek yangısı 56 yaşındaki İmam
Fahreddîn Râzî’nin benliğini o kadar kaplamış ki, Hicretin 601. (Miladî 1205) yılında
yazdığı Yunus, Hûd, Yusuf, Ra’d ve İbrahim Surelerinin sonunda bu yürek
yangısını bizlerle paylaşmış, içini dökmüş, dua ve Fatiha talebinde
bulunmuştur. Hatta oğlu için yazdığı
mersiyeden bazı beyitleri surelerin sonuna eklemiştir. Her birini yazarken de
İmam gün, ay ve yıl olarak tarih koymayı ihmal etmemiştir. Adeta genç oğlunun
ölümünü kayda geçirmiştir.
1. Hicrî 601. (Miladî 1205) yılı Recep ayının Cumartesi günü, Yunus
Suresinin sonu:
“Oğlum Muhammed’in vefatı sebebiyle
kalbim daralıyor ve çok üzülüyorum. Yüce Rabbim onu ruhuyla ve cesediyle mağfiret
ve rahmetine gark etsin. Bu kitabımı okuyanlardan özel olarak oğlum için dua
etmelerini, rahmet ve mağfiret dilemelerini istiyorum.
(et-Tefsîru’l-Kebîr, İhyau’t-Turasi’l-Arabî, XVII, 187).
2. Hicrî 601. (Miladî 1205) yılı
Recep ayının Pazartesi gecesi, Hûd Suresi sonu:
Salih ve güzel ahlak sahibi, gençliğinin
baharında oğlumun gurbet ilde vefat ettiği haberini aldım. Bu sebepten kalbime
ateş düştü, cayır cayır yanıyor. Bütün din kardeşlerimden, hakikat yolu
yoldaşlarımdan, bu kitabı okuyan ve istifade eden meslektaşlarımdan Allah adına
oğulcuğumu rahmet ve mağfiretle anmalarını talep ediyorum.”
(et-Tefsîru’l-Kebîr,
İhyau’t-Turasi’l-Arabî, XVIII, 82).
3. Hicrî 601. (Miladî 1205) yılı
Şaban ayının yedisi, Çarşamba günü, Yusuf Suresi sonu:
“Oğlum Muhammed’in vefatı
dolayısıyla bugün kalbim çok daralıyor. Rabbim onu rahmet ve bağışlamasıyla
sarıp sarmalasın, yüksek dereceler ihsan eylesin. Bu kitabımı mütalaa
edenlerden hem oğlum hem de kendim için bir fatiha okunmasını istiyorum.
Hassaten gurbette kardeşlerden, anneden ve babadan uzakta vefat eden oğlum için
dua istiyorum. Bu isteğimi yerine getirenlere ben de çok dua edeceğim.”
(et-Tefsîru’l-Kebîr, İhyau’t-Turasi’l-Arabî, XVIII, 229).
4. Hicrî
601. (Miladî 1205) yılı Şaban ayının on sekizi, Pazar günü, Ra’d Suresi sonu:
“Bu kitabımı okuyan ve istifade eden herkesten hassaten oğlum
Muhammed için rahmet ve mağfiret dilemelerini istirham ediyorum. Onun için
yazdığım mersiyeden bir beyitte şöyle ifade ettim:
Bu fani âlemde hüzün de korku da
birbirine karışıktır
Hayırları rüya gibi geçici, şerleri
sürekli ve yakındır.”
(et-Tefsîru’l-Kebîr, İhyau’t-Turasi’l-Arabî, XIX, 71).
5. Hicri 601 (Miladî 1205) yılı Şaban ayının son günleri Bağdat’ta,
İbrahim Suresin sonu:
“Yüce Allah’tan gam ve üzüntüden
kurtulmayı, cennetin yüksek derecelerine erişmeyi, cehennem çukurlarından uzak
kalmayı diliyorum. O melik, mennân, rahîm ve deyyândır…”
(et-Tefsîru’l-Kebîr,
İhyau’t-Turasi’l-Arabî, XIX, 150).
27 Şaban 1444 /
19 Mart 2023
0 yorum:
Yorum Gönder