ÖĞRENİLMİŞ
CEHALET
Cağfer KARADAŞ
Cehaletin birçok türü bulunur:
Basit, aldanmışlık, katmerli ve öğrenilmiş…
Basit cehalet; bilmemek ama
bilmediğinin farkında olmaktır.
Aldanmışlık cehaleti; gaflete düşmek,
boş bulunmak; bir an zevkin, hırsın ve öfkenin esiri olmak; saptırıcı bir
telkinle yanlış inanç ve kanaate kapılmaktır.
Katmerli cehalet; bilmediği halde
bilmiş havasına girmek, malumatfuruşluk şovuna kalkışmak ve kendisine bilgi
hamalı muamelesi yapmaktır. Buna eskiler cehl-i mürekkep demişlerdir.
Kör cehalet; gözünü ve kulağını hakikate kapamak, dilini hakikatten alıkoymak ve aklını gereğince kullanmamaktır. Müşrik toplumlar için kullanılan “cahiliye toplumu” tabiri bu tür cehaleti ifade etmektedir.
Öğrenilmiş cehalet ise kişinin bildiğini
saptırması, algı oluşturma peşine düşmesi, yanlışı doğru göstermesi, hakikati
perdelemesidir. Bu tür cehalet bilgisizlikten değil, bilginin yanlış
kullanılmasından, olgunun algıya kurban edilmesinden, hakkın ve hakikatin
paranteze alınmasından kaynaklanır. Kişinin bilgiyi kinine, nefretine ve
öfkesine alet etmesi, arzu ve isteklerine göre kullanması, amacından ve
anlamından saptırması, mesajın veya metnin tamamını görmezden gelmesi bu
cehaletin belirtileri ve göstergeleridir. Bu cehalet, diğer cehalet türlerinden
unsurlar ve belirtiler taşır ama daha karmaşık ve sofistikedir. Eskilerin “bu
kadar cehalet ancak tahsille mümkündür” dediği türdendir.
Peki, bu cehalet niçin tercih
edilir? Piyasa yapma arzusundan, hevaya kapılıp bir hevesin peşine düşmekten,
ne oldum delisi olmaktan, aldanmışlık hastalığına yakalanmaktan, kibrin verdiği
baş dönmesinden, kin ve öfke sarmalına hapsolmaktan, sosyal medyanın düşünce
sisine maruz kalmaktan, kendini beğenmişlikten, zihniyet değişmesinden, akıl
kamaşmasından, karın şişmesinden, içindekinin taşmasından…
Basit cehalet sahibinden başkasına
zarar vermez.
Aldanmışlık cehaleti bazen basit ve
önemsiz gibi görünür ama ciddi bedeller ödetir. Araba kullanırken telefona
bakıp kaza yapmak, telefon sahtekârını gerçek savcı veya polis zannedip para
kaptırmak, şeytanın vesvesesine ve saptırıcı telkinlere kapılıp günah ve hataya
düşmek gibi.
Katmerli cehalet can sıkıcı,
bıktırıcı ve yıldırıcıdır. Böylelerinden uzak durulduğunda veya aynı ortam
paylaşılmadığında zararları bir şekilde önlenebilir.
Kör cehalet inat ürünüdür, uğraşmaya
değmez. “Ne halin varsa gör” veya “senin yolun sana benim yolum bana” deyip
yanından uzaklaşmak en çıkar yoldur.
Ama öğrenilmiş cehalet gaflet,
dalalet ve ihanetten hepsini ya da en az birini içinde barındırır. Gafletin
dibini bulan, dalalet çukuruna yuvarlanan veya kendi değerlerine ihanet eden,
toplumuna tepeden bakan kişilerde görülür. Bunlar kimi zaman kaçkın yorumcu
kılığında, kimi zaman krize girmiş düşünce adamı sahtekârlığında, kimi zaman
entel havalarında, kimi zaman bilgiç bilim adamı kılığında, kimi zaman savrulmuş
derviş bayağılığında ortaya çıkarlar. Buldukları hak sözün ardına sığınıp
batıla hizmet ederler; zaman zaman merdiven altı fetvacısı, karmaşa ve kargaşa
fırsatçısı, fitne fücur goygoycusu, mahalle belalısı, felaket tellalı, malumat
hamalı; dış güce dayanan, varlığını benciliğine adayan, bir koyup on sayan, yan
mahalleye göz kırpan, yad yabana selam çakan, kendi mahallesine yan bakan
rollerinde sahne alırlar.
Bunlar bütün mesailerini kirli
çamaşır bulmaya, bulduklarını abartmaya, meydan yerinde teşhir etmeye, günah
hata dedikodusu yapmaya ayırmışlardır.
Ayıpları ortaya dökmek, döküntü
üzerinde tepinmek, başkalarını ezerek kendi ezikliklerini bastırmak, herkesi günahkâr
göstererek günahlarını örtmeye çalışmak en iyi yaptıkları iştir.
İçlerinde biriktirdikleri kin ve
nefret pasından, intikam duygusundan hiçbir zaman olgu ve olayları olduğu gibi
göremezler.
Kalbi kalıbına yabancılaşmış,
değerlerinden uzaklaşmış; elde olana hayran, kendinden olana düşman kesilmişlerdir.
Hz. Ali’nin dediği gibi
“söyledikleri hak sözdür ama hizmetleri batıladır.”
Kur’an’ı meallere indirgerler,
meallerden hüküm devşirirler, sonra da Kur’an diye servis ederler…
Kendilerine bir Molla Kasım rolü biçip önlerine geleni biçerler. Pireyi deve yaparlar, deveyi iğne deliğinden geçirirler. Gözlerindeki odunu görmeyip başka gözlerdeki çapağa laf ederler.
Hey gidinin dünyası, cahilinin
hülyası, şaşkının rüyası, entelinin ütopyası…
Gel de içlenme!
Âlime kalmayan dünya cahile mi
kalacaktı?
Öğrenilmiş cehalet mi başlara taç
olacaktı?
Gün gelir, ne güneşler doğar, her
yer olur aydınlık
Cehalet çamuruyla mı hakikat
kararacaktı?
27 Receb 1443 /
28 Şubat 2022
Resim: https://pixabay.com/ adresinden alınmıştır.
0 yorum:
Yorum Gönder