Ebû Ömer b. Dâvud
(https://pixabay.com) |
Niçin?
Bir muhterisin duygularını
tatmin için…
Meşhur bir söz var, “Dünya
bir hükümdara çok iki hükümdara az” diye…
İnsan gerçeğini anlatan bir
söz ama ahlaki değil bence… İnsanın doymaz hırsını ve tanrılaşma iddiasını
meşrulaştırmayı hedeflese de… Dünya, bütün insanların insanca yaşaması için
yeterli kaynağa ve imkâna sahip… Dünyadaki servetin yaklaşık yarısı, yüzde
birlik dilimin elinde…
Hırsın tezahürleri hayatın
her alanında karşımıza çıkıyor…
İnsanoğlunun toplama ve
sahiplenme hırsı insanlığın dengesini bozan önemli bir sorun… Mal toplama
hırsı, sahip olma hırsı, yönetme hırsı, her şeye hükmetme hırsı…
Bu duygu kontrol
edilmediğinde dünyayı cehenneme çevirebiliyor. Hırslarının kurbanı olan bazı
insanlar başkalarının hayatını mahvederken din, devlet gibi kutsalları
kullanıyorlar ya da kurguluyorlar. Siz onların hırslarını tatmin için ölür ve
öldürürken geriden sizi yüce olduğuna inandırdıkları değerlerle motive
ediyorlar. Ancak kendileri yücelik için ölmüyorlar; hatta ölmemek, dünyada ebedi
kalmak için imkân bulsalar büyük bedeller ödemekten geri durmuyorlar.
Zaman zaman duygularının
esiri olmuş, duygularını tatmin etmek için insanlığın kazanımlarını yok etmeyi
göze alan hastalar yaşadıkları ülkelerde ve bölgelerde söz sahibi olabiliyorlar.
Bazen hırslarını tatmin için verdikleri zararların bedelini insanlar nesiller boyunca
ödemeye devam ediyor. Bu insanların sağlıklı
bir halet-i ruhiyeye sahip olduklarını söylemek zor. Bence sorgulamadan bunlara
itaat edenlerin psikolojik halleri de sorunlu.
İnsanlık bir deliye, meczuba,
duygularının esiri olan birisine emanet edilebilir mi? Tarihte bunun birçok
örneği var. Geçen asrın gördüğü bilinen örneklerden biri Hitler… Kavgam
kitabını okuyanlar, nasıl bir muhterisle karşı karşıya olduğumuzu bilirler. Bu
adam milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine sebep olan biri… İnsanları
kafasında kurguladığı, hırslarının esiri olmuş zihnini tatmin eden sözüm ona değerler
için ateşe attı. Sonunda kaybetti, ama ba’de harabi’l-Basra… Faturası
insanların kazanımlarını, değerlerini ve hayatlarını kaybetmeleri oldu.
Muhterisler her zaman sultan,
hükümdar, monark olarak çıkmıyorlar karşımıza… Bazen ortalıkta pek görünmeyen,
hatta çoğu zaman bir muhterisin emirlerini yerine getiren biri olabiliyorlar.
Ama hırsları onların da davranışlarını belirliyor. Bir muhteris, bazen size
dini anlatan bir postnişin, bir hoca ya da mütevazı olduğunu ihsas ettiren bir
âlim, bazen de bir asker veya bürokrat olarak karşınıza çıkıyor. Zaman zaman küçük esnaf, bazen de holding sahibi…
Ama hepsi hırslarını tatmin için insanlığa ve değerlerine zarar vermekte
tereddüt etmeyen marazi tipler…
İnsanlığı ihtiraslarının
esiri meczuplardan korumak için insanoğlunun hâkim ve sahip olma duygusunu
sınırsız şekilde kullanmasını engellemek lazım. Bunu yasalarla bir yere kadar yapabilirsiniz.
Ayrıca bunun için gelenekler, insanlığın kazanımları da önemli…
Hepsinden de önemlisi insanı,
ihtiraslarını dizginleyen, muhterislerin kuklası ve oyuncağı olmaktan koruyacak
şekilde bilinçlendirmek, uyarmak, mutlak itaat ve bağlılıktan korunması için
sorgulamasını ve akletmesini öğretmek…
Allah insanlığı
muhterislerden korusun…
0 yorum:
Yorum Gönder