28 Şubat 2022 Pazartesi

İhtiras

 

Ebû Ömer b. Dâvud

 Son günlerde yine savaşı konuşuyoruz. Savaşa karar veren, uygulayan, öldürmeyi emreden birilerinin isteklerini yerine getiren on binler paylarına düşen öldürme görevini ifa ederken, yüz binler öldürülmemek için çırpınıyor. Sonuç ise kan ve gözyaşı…

(https://pixabay.com)

Niçin?

Bir muhterisin duygularını tatmin için…

Meşhur bir söz var, “Dünya bir hükümdara çok iki hükümdara az” diye…

İnsan gerçeğini anlatan bir söz ama ahlaki değil bence… İnsanın doymaz hırsını ve tanrılaşma iddiasını meşrulaştırmayı hedeflese de… Dünya, bütün insanların insanca yaşaması için yeterli kaynağa ve imkâna sahip… Dünyadaki servetin yaklaşık yarısı, yüzde birlik dilimin elinde…

Hırsın tezahürleri hayatın her alanında karşımıza çıkıyor…

İnsanoğlunun toplama ve sahiplenme hırsı insanlığın dengesini bozan önemli bir sorun… Mal toplama hırsı, sahip olma hırsı, yönetme hırsı, her şeye hükmetme hırsı…

Bu duygu kontrol edilmediğinde dünyayı cehenneme çevirebiliyor. Hırslarının kurbanı olan bazı insanlar başkalarının hayatını mahvederken din, devlet gibi kutsalları kullanıyorlar ya da kurguluyorlar. Siz onların hırslarını tatmin için ölür ve öldürürken geriden sizi yüce olduğuna inandırdıkları değerlerle motive ediyorlar. Ancak kendileri yücelik için ölmüyorlar; hatta ölmemek, dünyada ebedi kalmak için imkân bulsalar büyük bedeller ödemekten geri durmuyorlar.

Zaman zaman duygularının esiri olmuş, duygularını tatmin etmek için insanlığın kazanımlarını yok etmeyi göze alan hastalar yaşadıkları ülkelerde ve bölgelerde söz sahibi olabiliyorlar. Bazen hırslarını tatmin için verdikleri zararların bedelini insanlar nesiller boyunca ödemeye devam ediyor.  Bu insanların sağlıklı bir halet-i ruhiyeye sahip olduklarını söylemek zor. Bence sorgulamadan bunlara itaat edenlerin psikolojik halleri de sorunlu.

İnsanlık bir deliye, meczuba, duygularının esiri olan birisine emanet edilebilir mi? Tarihte bunun birçok örneği var. Geçen asrın gördüğü bilinen örneklerden biri Hitler… Kavgam kitabını okuyanlar, nasıl bir muhterisle karşı karşıya olduğumuzu bilirler. Bu adam milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine sebep olan biri… İnsanları kafasında kurguladığı, hırslarının esiri olmuş zihnini tatmin eden sözüm ona değerler için ateşe attı. Sonunda kaybetti, ama ba’de harabi’l-Basra… Faturası insanların kazanımlarını, değerlerini ve hayatlarını kaybetmeleri oldu.

Muhterisler her zaman sultan, hükümdar, monark olarak çıkmıyorlar karşımıza… Bazen ortalıkta pek görünmeyen, hatta çoğu zaman bir muhterisin emirlerini yerine getiren biri olabiliyorlar. Ama hırsları onların da davranışlarını belirliyor. Bir muhteris, bazen size dini anlatan bir postnişin, bir hoca ya da mütevazı olduğunu ihsas ettiren bir âlim, bazen de bir asker veya bürokrat olarak karşınıza çıkıyor. Zaman zaman küçük esnaf, bazen de holding sahibi… Ama hepsi hırslarını tatmin için insanlığa ve değerlerine zarar vermekte tereddüt etmeyen marazi tipler…

İnsanlığı ihtiraslarının esiri meczuplardan korumak için insanoğlunun hâkim ve sahip olma duygusunu sınırsız şekilde kullanmasını engellemek lazım. Bunu yasalarla bir yere kadar yapabilirsiniz. Ayrıca bunun için gelenekler, insanlığın kazanımları da önemli…

Hepsinden de önemlisi insanı, ihtiraslarını dizginleyen, muhterislerin kuklası ve oyuncağı olmaktan koruyacak şekilde bilinçlendirmek, uyarmak, mutlak itaat ve bağlılıktan korunması için sorgulamasını ve akletmesini öğretmek…

Allah insanlığı muhterislerden korusun…

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar