Ebû Ömer b. Davud
Tarihte iletişim için kullanılan birçok yöntem var. Bunlardan biri de seslerin ortak kabullerle anlamlı kelimelere dönüştürülmesi yoluyla olmaktadır. Buna dil diyoruz. Seslere karşılık olmak üzere geliştirilen işaretlerin okunuşu iletişim alanını genişletme ve bilgiyi muhafaza etme açısından önemli bir aşama… Yazı ile iletişimi kastediyorum. Yazıyı okuma ise önemli… İleride daha pratik iletişim yöntemleri geliştirilinceye kadar şimdilik en iyisi bu…
Geçmişten günümüze farklı işaretler kullanılmış dillerin
ifade edilmesi için… Bazen aynı işaretler kullanılsa da imla değişebilmiş ya da
kelime ve kavramlara farklı anlamlar yüklenebilmiş. Buna rağmen insanların bir
araya getirilen işaretleri okumaları konusunda geniş bir mutabakat sağlamaları
mümkün olmuştur. En azından yaşayan diller ve onları ifade eden alfabeler için
bu böyle… Zaman zaman görüş ayrılıkları ve farklılıklar olsa da hepimiz harflerin
aynı ya da çok yakın sesleri ifadesi, yan yana geldiklerinde anlamlı kelimeler
olarak kabulü konusunda uzlaşmış durumdayız.
Bu durum insanın iletişim kurabilmesi için önemli ancak
yeterli değil. Çünkü aynı metni okuduğumuz halde farklı şeyler anlayabiliyoruz.
Bu farklılığın bir kısmı iradi değil. Bizi biz yapan etkenlerden kaynaklanıyor.
İşin içinde kültürel aidiyetimiz, birikimimiz, hatta kişisel özelliklerimiz ve
yeteneklerimiz var. Bir kısmı ise iradi… Bilinçli olarak anlamlar yüklüyoruz,
farklı sonuçlar çıkarıyoruz. Bazen niyet okuyoruz, bazen olmayanı olmuş
zannediyoruz. İradi olmayana bir şey diyemeyiz, ama iradi yönlendirmeye ve
hatta tahrife varan okumayı mazur görmek mümkün değil. Bu marazi durumla yine
sağlıklı iletişim üzerinden mücadele etmek gerekir herhalde.
Sağlıklı bir iletişim için yazı dediğimiz sembolleri
okuyabilmek önemli, ama yeterli değil. Bir de bunları doğru okuyabilmek,
yazanın kastının ne olduğunu anlamak için çaba harcamak gerekir. Haddizatında bu
kolay değil, ama önemli. Art niyetle, tahrif ederek, niyet sorgulayarak,
olmayan şeylerle itham ederek yapılan bir okuma zahiren okuma olsa da anlama
değildir. Olsa olsa cehaletin zahirle gizlenmesidir.
Okullarımızda okuryazarlığın yanında okuranlarlığın yöntemi
de öğretilmeli, okumanın anlamak için tek başına yeterli olmadığı öğrencilere
anlatılmalı.
Ömrünüzü bir disiplinde derinleşmek için veriyorsunuz. Yazdığınız
metnin arkasında bir ömür var. Evet, görünen birkaç cümle ama yılların
birikimini saklıyor olabilir. Konuyla ibtidai düzeyde ilgisi olmayan biri
okuyabiliyor diye, metnin künhüne vakıf olduğunu söylüyor. Hatta kendisinde ona
anlam giydirme hakkı görüyor. Bu okuranlamazlıkla her geçen gün daha yüzeysel
bir anlama seviyesine düşmemiz, irtifa kaybetmemiz kaçınılmaz…
Herkesin okuduğunu anlayabilmesi için anlayabileceğini
okuması da önemli…
Anlayabilmek için doğru metni okumak, okumak için ne
okuduğunu anlamak lazım…
0 yorum:
Yorum Gönder