20 Şubat 2022 Pazar

Ulan Kafir

Resim: https://pixabay.com/

ULAN KAFİR

Prof. Dr. Şaban ÖZ

Sarığını benim gibi sarmamışsın… Kafirsin!

Misvakının boyu benimkinden kısa… Kafirsin!

Bıyığın benimki gibi kazınmış değil… Kafirsin!

Pantolon giymişsin üstelik kırmızı… Duble kafirsin!

Futbolla ilgileniyorsun dahası Fenerbahçelisin…. Acayip pis kafirsin!

Abarttığımı veya ironi yaptığımı mı düşünüyorsunuz?

O zaman şöyle sorayım; birilerinin kafir veya Müslüman olduğuna biz karar vereceksek ölçümüz ne olacak? Kim olacak?

Allah mı yoksa Allah adına konuşanlar mı?

Sen mi ben mi o mu?

Bakın Allah tekfirde (birilerini kafir ilan etmek) ölçüyü nasıl belirlemiş: “Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp dinleyin. Size selâm verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek “Sen mümin değilsin” demeyin; çünkü Allah katında sayısız ganimetler vardır. Daha önceleri siz de böyleydiniz. Derken Allah size lütufta bulundu. Bu sebeple iyi anlayıp dinleyin. Hiç şüphe yok ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisa, 94-Diyanet meali)

Müthiş değil mi?

Kurban olduğum Allah, sefer anında dahi ona buna kafir demeyi yasaklıyor…

Peygamber’in sünnetine de bakalım mı? Belki Elçi emrediyordur ona buna kafir demeyi!

Buyurun o zaman:

 “Üsâme hicretin 8. yılı Safer ayında (Haziran 629) Gālib b. Abdullah kumandasında Fedek civarında oturan Mürre kabilesi üzerine gönderilen 200 kişilik seriyyede yer aldı. Bu sırada Benî Mürre’nin müttefiki Cüheyne kabilesine mensup Mirdâs b. Nehîk’ı “lâ ilâhe illallah” dediği halde onun gerçekte Müslüman olmadığını, ancak can korkusuyla Müslümanlığı kabul ettiğini düşünerek öldürdü. Bunu duyan Resûl-i Ekrem Üsâme’yi çağırıp, “Kalbini yarıp da mı baktın?” diyerek yanlış yaptığını belirtti. Üsâme böyle bir hata yaptığı ve Resûlullah’ı üzdüğü için kendini affedememiş ve “Keşke daha önce değil de bugün Müslüman olsaydım” demiştir (Buhârî, “Meġāzî”, 45; Müslim, “Îmân”, 158; İbn Sa‘d, II, 119).” (M. Salih Arı, “Üsame b. Zeyd”, DİA, 42/361-363)

İmdi….

Allah bunu diyor…

Elçisi bunu diyor…

Demek ki, onu bunu tekfir etmek Allah’ın emrinde veya Elçisi’nin sünnetinde yok!

Geriye kim kaldı?

Sen, ben, o?

Peki bizim ölçütlerimiz ne?

Efendim biz Kur’an’dan… Resulünün sünnetinden çıkartıyoruz!

Yapmayın!  

Velev ki, dümdüz, saf, katışıksız kafir olsa dahi…

Allah billah aşkına derdi İslam, Kur’an, Sünnet, iman, tebliğ, davet, dava olan birileri velev ki kafir dahi olsa ona “kafirsin ulan” der mi?

Ölülere dahi kötü sözü yasaklayan bir din, dirilere bu şekilde sövülmesine müsaade eder mi?

Derdi insanları kazanmak, insanlara İslam’ın güzelliklerini anlatmak olan birileri sin-kaflı küfürler eder mi?

Derdi vatan, millet, devlet olan birileri bozgunculuğa bile isteye alet olur mu?

Allah billah aşkına yapmayın!

Deyin ki, biz nefsimizin emrindeyiz!

Eyvallah!

Deyin ki, biz klavyede atıp tutarız, asar keseriz!

Eyvallah!

Deyin ki, İslam’ı, Kur’an’ı, Peygamber’i bilmem ama ben hem küfür hem tekfir ederim!

Eyvallah!

Deyin ki, bana ne Hz. Peygamber’in tebliğ yönteminden ben söver geçerim! 

Eyvallah!

Hepsine ve daha fazlasına eyvallah!

Yeni bir din dili diyorum yıllardır. Her geçen gün din adına küfürler, din adına hakaretler, din adına sövgüler…

Yanlış anlaşılmasın lütfen, muhatabım tek bir kitle veya grup veya camia veya fakülte değil!  Hepsi maalesef aynı! Yakın geçmişte linçten, küfürden şikâyet edenlerin bana gönderdikleri küfür mailleri, bana yazdıkları sayfalar dolusu hakaretler, altına döşenen şiirli, şarklı sövgüler, hakaretler, engellimle alay eden kocaman kocaman “profesörlerin” yazıları hal-i hazırda arşivimde duruyor! Kısacası diyorum ki, yok birbirinizden farkınız!

Kim bilir belki “z kuşağı” denilenler kafamıza vura vura öğretir, adam gibi oturup konuşmayı, tartışmayı!

 

 

 

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar