18 Temmuz 2020 Cumartesi

Kent Adaleti

Dr. Öğr. Üyesi İbrahim Barca
Kentli yani Arapçadaki ifadesi ile Medeni, kenti ile ilgilidir, kentine sahip çıkandır, onu tanıtmaya, geliştirmeye ve kalkındırmaya daima teşne olandır. Medeni, bedevinin zıttıdır. Yani yerel tabirle gundi değildir. Gundiden kastım, milletin efendisi olan köylüler değildir asla. Gündiden benim kastımyani bedevi ilim, sanat, felsefe, ekonomi, mimari, ahlak ve adalet vb. hiçbir şeyin kendisini ilgilendirmediği, her tarafı kirleten, yakıp yıkıp bozan,  herkese eziyet verebilen, ne kendisine ne da başkasına bir hayrı olmayan demektir. Medeni ise kendisinin ve yakınlarının sorunlarının büyük ölçüde kentinin sorunlarından kaynaklandığının farkındadır ve bu nedenle kentin sorunları bağlamında elini taşının altına koyar. Kentinin tarihini bilir, doğal ve tarihi eserlerine sahip çıkar. Kentine ait zenginlikleri ve servetleri bilir ve bunun kentin çocuklarına artırarak miras bırakır. Kenti için adil olandır, kentine karşı adaleti çalıştırandır. 
1044 yılında vefat etmiş önemli bir abidşair ve edebiyatçı Meyyafarkinli el-Fazl b. Mansur İbnü’z-Zarif, Bitlis ile ilgili bir şiirinde 
بدليس! قد جدّدت لي صبوة ... بعد التّقى والنّسك والسّمت
هتّكت ستري في هوى شادن، ... وما تحرّجت ولا خفت
وكنت مطويّا على عفّة ... مظنونة، يمشي بها وقتي
وإن تحاسبنا فقولي لنا: ... من أنت يا بدليس من أنت؟
وأين ذا الشّخص النفيس، الذي ... يزيد في الوصف على النّعت
من طبعك الجافي ومن أهله، ... قد صرت بغداد على بخت
Bitlis! Onca yol, ibadet ve sakınmadan sonra
Bende sevgiyi yeniden canlandırdın
Ceylanın sevgisinde perdemi yırttın
Ne korktun ne de bunda bir beis gördün
Ben kendimi güya korurdum
Ve bunun ile yaşar giderdim
Yok bizi hesaba çekeceksen eğer
Sen söyle, sen kimsin Ey Bitlis!, sen kimsin?
O çok saygın ve kibar adam nerede 
Cefa veren sen neredesin; ehli nerde?
Öyle ki Buht’a Bağdat gibi oldun
Yaklaşık bin yıl önce Arap bir Şairin kendisinde böyle duygulanmalar yarattığı, akıl ve ruh dünyasında bu şekilde değişiklikler meydana getirdiği Bitlis kentine ne yapılsa azdır. Bugünlerde özellikle Bitlis merkezde ve Tatvan ilçesinde harıl harıl restorasyon, dere yatağı temizliği, altyapı, yol ve kanalizasyon çalışmalarına şahit olmaktayız. Bu çalışmalar, aslen Bitlisli olmasam da sevdiğim ve barındığım şehrin geliştiğini, güzelleştiğini ve sevindiğini görmemden dolayı beni de oldukça sevindirmektedir. Bu çalışmalarda emeği geçen herkese kadim kent Bitlis adına teşekkürlerimi sunarım. 
İnsanların bazıları ortada var olan olumlu çalışmalara katkı sunmanın zor iş olduğunu bildikleri için daima kolay olanı yani sadece eleştiri etmeyi seçerler. Zira sadece eleştiride bulunmak insana bir yük yüklemez. Ancak eleştirilerin uygun makama ve kimselere alternatifleri ile beraber sunulması takdire şayan ve istenilendir. Bir örnek verecek olursak, bazıları Bitlis merkezdeki dereye çöplerini atmaya devam ederlerse, onlar kolaycılığı seçiyorlardır bence. Kolay ve ucuz eleştiri yapanlar da Bitlis’in o güzelim deresi temizlendikten sonra da oraya çöp atmaya devam edenlerdir. 
Bitlis halkından beklenilen, kendilerine ve şehirlerine artı değer katan tüm çalışmalara destek olmaları ve varsa eksiklikleri çalışmayı yürütenlere bildirmektir zannımca. Böylece de ellerini taşın altına koymuş ve kentleri için çalışmış olurlar. Aslında bu yine kendilerine ve gelecek nesillerinin faydasınadır. 
Bu çalışmaları her düzeyde yürütenlere naçizane tavsiyem ise Bitlis’in coğrafi özelliklerini, tarihi dokusunu, doğal güzelliklerini, klimatolojik yani iklimsel şartlarını, yer yapısını ve yeryüzü şekillerini göz ününde bulundurarak bu güzel ve takdire şayan çalışmalarını sürdürmeleridir. Aksi takdirde ileride mesaileri boşa çıkabilir, iyi niyetle ve büyük emekle yaptıkları akim kalabilir. 
Bu meyanda şahsım birçok ilde ve özel ve kamu kurumlarda çalışmışlığı olan biri olarak kentin her kademedeki yöneticilerin kentin geleceği için çok önemli noktada olduklarına şahit oldum. Genellikle üç tür yönetici gördüm. Birincisi türdeki yöneticiler, yaptıklarını ve yapıyor göründüklerini sadece daha iyi bir makama gelmek için amirlerinin gözlerine girmek adına yapıyordu. Bunlar, katı bir şekilde bürokratik teamüllere bağlı görünürlerdi. Onlar aslında gerçekten bir şeyler yapmaktan çok yapıyor görünmeye önem verirlerdi. Bu tür yöneticilerin emri altındakiler de zamanla onlara benzemeye başlıyordu ve adeta dünyanın işini yapıyorlar hissini ve görüntüsünü verirlerdi. İnsana değer, adalet, saygı ve empati bu ortamda söz konusu olmazdı. İkinci tip yöneticiler, belli bir unvan almış ve belli bir yorgunluğa ulaşmış ve artık rahatlamak ve dinlenmek isteyen yöneticilerdir. Bunlar işi bilmezdiler, bilmek de istemezdilerve her konuda işleri bir başkasına havale ederlerdi. Bu iki tip yöneticinin uzun vadeli işler yapması mümkün olamaz ve olmadı da. Ancak ideal olan bir üçüncü tip yöneticiler de bulunmaktaydı. Bunların birincil amacı daha üst bir makam veya daha çok rahatlık değildir. İdealisttirler. Emri altında işini iyi yapan herkese saygı duyarlar, esnektirler, adildirler ve empati yetenekleri oldukça gelişmiştir. Uzun vadeli ve sağlam işler yaparlar. Dua almak isterler, iyiyi daha iyi yapmak isterler, kötüyü ve bozuk olanı tamir etmek isterler. Benmerkezci olmayıp ona tevdi edilen her olguyu, nesneyi ve her işi kâmil kılmak niyetindedirler. Emri altındakileri kırmaz, bezdirmez ve onların iş ve çalışma azmini kırmazlardı. Dindar olmak veya dindar görünmek; ya da dindar olmamak ve öyle görünmemek de bu durumu değiştirmiyordu. Her yönetici çeşidi, her hâlükârda kendi iç sesinden hareket etmekteydi. İç sesi, adil olan, adalete meylediyordu. 
İşte ümit derim ki Bitlis’teki özel ve kamu kurum ve kuruluşlarındaki tüm yöneticiler bu üçüncü gruptan olurlar. Zira bu hem onlara hem Bitlis’e ve Bitlislilere fayda sunacaktır. İnsanı ve insanın yaşadığı yeri yaşatmak lazım ki insanların meydana getirdiği devlet ve vatan da yaşasın. Adalet mülkün esasıdır. Yani devleti ve vatanı devlet ve vatan yapan işler, yapılar, birliktelikler, hukuki bağlayıcılar, ahlaki normlar ve örf ve adetlerin hepsi adaletle kaimdir. Ülkenin bir parçası olan kente adil davranılmazsa, kent de bir süre sonra ahalisine adalet, iyilik ve güzellikler veremez hale gelir. Yani kent de kentliye yaşatamaz hale gelir. 
Ben kadim Bitlis’in ortaçağda olduğu gibi bu modern dönemlerde de her manada gelişeceğine kalkınacağına ve tüm zenginlikleri ile yeniden o şaşalı günlere sahip bir kent hüviyeti kazanacağına inananlardanım. Fakat bunun için maddi medeniyet öğeleri yanında manevi medeniyet öğelerinin de önemsenmesi ve geliştirilmesi gerekmektedir. Bunun için gayret gösteren herkese teşekkürü de bir borç bilmek gerekir. Zira kibrit-i ahmerdirler.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar