31 Temmuz 2020 Cuma

Hakikat Budur, O Kadar!

 


Ebû Ömer b. Dâvud

“İşte gerçek inanç… Hakikat budur, başkası değil!” Herhalde bu cümleler, dünyadaki bütün dinlerin bağlılarının bir kısmı tarafından ifade edilmiştir. Dünyada öyle inançlar var ki bir insanın inanması için beyinsiz olması gerekir, diye düşünüyorsunuz, ancak bakıyorsunuz bir sürü insan ölümüne bu inanca inanıyor, hatta onun uğrunda ölüyor.

Şimdi diyeceksiniz ki insanların inançlarının doğruluğuna inanmalarından doğal bir şey yok. Tamam, öyle…

Peki, insan, saçma olana inanmak zorunda mı?

Mesela göz göre göre bir sahtekâr tarafından sömürülmeyi inanç olarak kabul edebilir mi?

Maalesef kabul edebiliyor.

Diğer inanç sistemleri üzerinden çok şeyler söyleyebiliriz. Ancak önce iğneyi kendimize batıracağız. Yani İslam dinine bağlı olduğunu söyleyen bizlere…

Adam ortaya çıktığında bildiğin sakalıyla ve cübbesiyle insanları etrafında topluyor. Müritlerini müşteri ve pazarlamacı olarak kullanıyor. Bunu yaparken de “Müslümanın kâfirlerle mücadele etmesi için zengin olmalı” diyerek onları motive ediyor. Paraya para demiyor. Lüks içinde yaşıyor. Milyon dolarlık evlerde oturuyor. Bildiğin ticaret yapıyor, ama din ticareti…

Bir gün de müritlerinden biri de kalkıp “Be adam, ‘Müslüman zengin olmalı’ diyorsun da sen zengin oluyorsun. Biz ise hep fakir kalıyoruz. Bir tek Müslüman sen misin?” diye sormuyor.

Dahası adamın başladığı yerle geldiği yer arasında büyük bir fark var. Neredeyse yön değiştirmiş. Tabii bazı kopmalar olmuştur. İşin farkına varanlar sessizce trenden inmişlerdir. Ancak bir inmiş, bin binmiştir. Sonra gelsin paralar, gitsin fabrikalar…

Adam insanlara cenneti vadediyor. Utanmadan Allah adına karar vererek kendisinin cennetlik olduğunu söylüyor. Ayrıca kendine inananlara cenneti vadediyor, başkalarının cehennemlik olduğuna hükmediyor. Bu arada yaptığı ticaretten zengin oluyor.

Söylediği gibi yaşamadığı ortaya çıkınca, insanların hata yapabileceğini söylüyor. Kendisine ve yakınlarına gösterdiği müsamahaya Müslümanları yaklaştırmıyor. Milyonlar onu hoca zannediyor. Yolundan giderek kurtulacağına inanıyor. Kandırmaya devam ediyor…

Bırakın yaşayanların sözleriyle kandırılmayı, insanlar ölülerle de kandırılıyor. Ölenlerin mezarlarından medet ummak, onların tasarrufta bulunduklarına inanmak inanılası bir şey değil. Tabii İslam inancı açısından söylüyorum. Ama buna inanan yüzbinler, milyonlar var… Maalesef İslam dinine bağlı olduğunu söyleyerek…

Yıllar önce bir İlahiyat profesörü asırlar önce ölmüş birisinin tasarruf ettiğini söylemişti. Bunun İslam inancı açısından sapıklık ve din dışı olduğunu söylemiştim. Daha sonra savunduklarıyla ilgili kitap da yazdı. Üstelik kendisini Allah’ın kitabının hafızıydı ve onu açıklama konusunda yetkin görüyordu alanı itibariyle…

İslam’ın geldiği ortama bakıyorsunuz, Mekke müşriklerinin inançları bunlardan çok farklı değil… Onlar da Allah’a inanıyor, onu yüce kabul ediyor, dengi olmadığını düşünüyor. Ancak ilah kabul ettikleri varlıkların -İslam inancına göre- Allah’a ait olması gereken tasarrufların bir kısmını yapabileceklerini düşünüyor.

İslam Peygamberi’nin (sas) tebliği bu yozlaşma ve bulanıklığı gidermeyi hedefliyor. İnsanın inançla sömürülmemesini, kandırılmamasını istiyor, anlatıyor, yaşantısıyla gösteriyor.

Çok geçmiyor… Onun dinine inananlardan bazıları, mücadele ettiği sapkınlıkların bir kısmını İslam kisvesiyle anlatmaya başlıyorlar. Bununla da yetinmiyorlar, buna karşı çıkanı İslam dışı olmakla itham ediyorlar, yargılıyorlar.

 Şimdi diyeceksiniz ki, “sen de dediklerinin hakikat olduğunu iddia ediyorsun.” Ben söylediklerimin mutlak hakikat olduğunu söylemiyorum. Allah’ın kitabından ve onu bize tebliğ eden Peygamberi’nin söylediklerinden, yaşantısından ve mücadelesinden anladıklarımı anlatıyorum.

Başta kendimi olmak üzere herkesi, akletmeye, anlamaya ve Allah’ın bize çizdiği sınırlarda kalmaya davet ediyorum.

Bu sınırların bizi özgürleştireceğine, sömürülmemize engel olacağına inanıyorum.

Sorumlu olmaya ve sorumluluk üstlenmeye çağırıyorum.

Başkalarının oyununa gelmemek ve dinle aldanmamak için her Müslümanın yapması gerektiği gibi uyarı görevimi yapıyorum.


0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar