Prof. Dr. Adnan Demircan
Dünyanın her yerinde mutluluk
ve sevincin yanında hüzün de yaşanıyor. Salt mutluluğun olduğu bir coğrafya
yok.
Benim coğrafyam ve yaşadığım dönem
az mutluluk ama pek çok hüzün ve acı getirdi. Yarım asrı aşkın hayatımda
ülkemde gördüğüm ihtilaller, mağduriyetler ve mazlumiyetler, son yıllarda
coğrafyamızda karşılaştığımız insanlık dışı saldırılar karşısında birinci
derecede sorun olmaktan çıktı.
İsrail’de Siyonistlerin,
Suriye ve Irak’da İŞİD’in, Suriye’de Esed’in, bütün bölgede ABD, Rusya, Çin ve
İran’ın sebep olduğu acılar, anlatılamayacak düzeyde… Bunları ciltler dolusu
anlatsak yine de zulmün büyüklüğü karşısında önemsiz kalır anlattıklarımız…
Zulüm elbette bizim
coğrafyaya mahsus değil. Doğu Türkistan’da, Arakan’da ve dünyanın muhtelif
yerlerinde buradaki zulmü aratmayan insanlık dışı baskı, saldırı ve
cinayetlerle karşılaşıyoruz.
Dahası bizim için zalimin ve
mazlumun dini yok. Yezidi’nin de, Şii’nin de, Sünni’nin de maruz kaldığı
zulümler bizim için aynı…
Zalimin ve zulmüm milleti de
yok. Bir zulüm, Türk’e de Arab’a da Farisi’ye de yapılmış olsa aynı. Zalim olan
bir İngiliz sebebiyle mazlum bir İngiliz’in acısını hissetmemek duyguların
dumura uğradığının işareti…
İnsanlık için, değerlerimiz
için, ileride çocuklarımıza başımızı eğmeden bakabilmek için zulme karşı çıkmak
gerekir. Ama her şeyden önce insan olmanın gereğidir bu… Benim anladığım İslam
da bunu istiyor bizden…
Maalesef mazlumların sayısını
her geçen gün arttıran, zalimlerin bahaneleri var. Onlara sorsanız size ne
bahaneler anlatacaklar. Elbette anlattıkları ve anlatacakları onları mazur
kılmaz. Yere batsın, hâkimiyetleri, otoriteleri, ince hesapları, denedikleri
silahlar…
Mazlumların durumu çoğu zaman
bize istatistik olarak bildiriliyor: Şu kadar kişi hayatını kaybetti, şu kadar
insan vatanından göç etmek zorunda kaldı. Bu kadar mı?
Sahi yaşananlar istatistik
konusu olmanın ötesinde değil mi? Yiten canlar, yetim kalan kuzular… Kendi
halinde yaşarken bir gün sonra acıyla uyananlar… Dahası acıyla doğanlar…
Ne kadar zor anlatması… Oyun
yaşındaki çocukların bombalar altında ölmesi…
Belki güvenlik duygusuyla
yaşayan bir insan empati yapmıyordur pek… Ama unutmamak gerekir ki bahsettiğim
çocuklar da çok değil, birkaç yıl önce bugün yaşadıklarını tahayyül etmiyorlardı.
Anne babasız kalan on binlerce
çocuktan söz edilmektedir ki, sadece birisinin hayatı insanın içini dağlar. Bu çocuklar
kendilerinin içinde olmadıkları bir kavganın faturasını ödüyorlar. Buna
kimsenin hakkı yok, ama hak değil, güç konuşuyor. Gücün konuştuğu yerde zulme
yakın durmak her zaman muhtemel…
Muktedirlerin ve
muktedirimsilerin mücadelesini bütün bir coğrafya çekiyoruz. Bugüne bakarak “coğrafya
kaderdir” sözü aklıma başka bir gerçeği getiriyor: Coğrafyam kederdir.
Hocam ağzınıza sağlık umarım islam coğrafyasında hatta tüm dünyada kedersiz zulümsuz bir düzen olur
YanıtlaSil