13 Temmuz 2020 Pazartesi

Coğrafya Kederdir

Prof. Dr. Adnan Demircan
Dünyanın her yerinde mutluluk ve sevincin yanında hüzün de yaşanıyor. Salt mutluluğun olduğu bir coğrafya yok.
Benim coğrafyam ve yaşadığım dönem az mutluluk ama pek çok hüzün ve acı getirdi. Yarım asrı aşkın hayatımda ülkemde gördüğüm ihtilaller, mağduriyetler ve mazlumiyetler, son yıllarda coğrafyamızda karşılaştığımız insanlık dışı saldırılar karşısında birinci derecede sorun olmaktan çıktı.

İsrail’de Siyonistlerin, Suriye ve Irak’da İŞİD’in, Suriye’de Esed’in, bütün bölgede ABD, Rusya, Çin ve İran’ın sebep olduğu acılar, anlatılamayacak düzeyde… Bunları ciltler dolusu anlatsak yine de zulmün büyüklüğü karşısında önemsiz kalır anlattıklarımız…
Zulüm elbette bizim coğrafyaya mahsus değil. Doğu Türkistan’da, Arakan’da ve dünyanın muhtelif yerlerinde buradaki zulmü aratmayan insanlık dışı baskı, saldırı ve cinayetlerle karşılaşıyoruz.
Dahası bizim için zalimin ve mazlumun dini yok. Yezidi’nin de, Şii’nin de, Sünni’nin de maruz kaldığı zulümler bizim için aynı…
Zalimin ve zulmüm milleti de yok. Bir zulüm, Türk’e de Arab’a da Farisi’ye de yapılmış olsa aynı. Zalim olan bir İngiliz sebebiyle mazlum bir İngiliz’in acısını hissetmemek duyguların dumura uğradığının işareti…
İnsanlık için, değerlerimiz için, ileride çocuklarımıza başımızı eğmeden bakabilmek için zulme karşı çıkmak gerekir. Ama her şeyden önce insan olmanın gereğidir bu… Benim anladığım İslam da bunu istiyor bizden…
Maalesef mazlumların sayısını her geçen gün arttıran, zalimlerin bahaneleri var. Onlara sorsanız size ne bahaneler anlatacaklar. Elbette anlattıkları ve anlatacakları onları mazur kılmaz. Yere batsın, hâkimiyetleri, otoriteleri, ince hesapları, denedikleri silahlar…
Mazlumların durumu çoğu zaman bize istatistik olarak bildiriliyor: Şu kadar kişi hayatını kaybetti, şu kadar insan vatanından göç etmek zorunda kaldı. Bu kadar mı?
Sahi yaşananlar istatistik konusu olmanın ötesinde değil mi? Yiten canlar, yetim kalan kuzular… Kendi halinde yaşarken bir gün sonra acıyla uyananlar… Dahası acıyla doğanlar…
Kim bilir bu sokakta, evlerde ne hatıralar vardı? Bir süre sonra bunları bize hatırlatacak enkaz da kaldırılacak ve yaşanan acılar tarih sayfaları arasında istatistiksel sayılar arasında kaybolup gidecek. (Fotoğraf: www.aa.com.tr)

Ne kadar zor anlatması… Oyun yaşındaki çocukların bombalar altında ölmesi…
Belki güvenlik duygusuyla yaşayan bir insan empati yapmıyordur pek… Ama unutmamak gerekir ki bahsettiğim çocuklar da çok değil, birkaç yıl önce bugün yaşadıklarını tahayyül etmiyorlardı.
Anne babasız kalan on binlerce çocuktan söz edilmektedir ki, sadece birisinin hayatı insanın içini dağlar. Bu çocuklar kendilerinin içinde olmadıkları bir kavganın faturasını ödüyorlar. Buna kimsenin hakkı yok, ama hak değil, güç konuşuyor. Gücün konuştuğu yerde zulme yakın durmak her zaman muhtemel…
Muktedirlerin ve muktedirimsilerin mücadelesini bütün bir coğrafya çekiyoruz. Bugüne bakarak “coğrafya kaderdir” sözü aklıma başka bir gerçeği getiriyor: Coğrafyam kederdir.

1 yorum:

  1. Hocam ağzınıza sağlık umarım islam coğrafyasında hatta tüm dünyada kedersiz zulümsuz bir düzen olur

    YanıtlaSil

Yazarlar