SEN ÖLECEKSİN DE ONLAR KALACAK MI?
Prof. Dr. Cağfer KARADAŞ
اعوذ بالله...
اَفَا۬ئِنْ مِتَّ فَهُمُ
الْخَالِدُونَ
“Şimdi sen
öleceksin de onlar ebedî mi kalacaklar?”
(Enbiya 21/34)
Evet, çocuk! Şehit yüzlü yavrucak! Şimdi sen öleceksin de o
zalimler kalacak mı?
O insanlıktan çıkmış katiller
ettiklerinin karşılığını bulmayacaklar mı?
İlahî adalet işledikleri menfur katliamı onların burunlarından
fitil fitil getirmeyecek mi?
Ey şehit yüzlü çocuk! Bombalar tepene düştü, sen mışıl mışıl
uyurken. Öyle varlıklı bir hayatın da olmadı. Anneciğinin bulduğu bir bez
parçasıydı senin kundağın. Ne gözünü açmana ne de elini kıpırdatmana fırsat
tanıdı zalimler. İyi ki açmadın gözünü be çocuk! Bu zalimin dünyasını görmedin,
elinle dokunmadın, üzerinde yürümedin, daha hayatın başlangıcında hayata veda
ettin.
Sen gideceksin de o zalimler kalacaklar mı?
Senin minnacık burnundan akan tertemiz şehit kanına karşılık ilahî
adalet tokmağı suratlarına inerek burunlarını kırıp yerin dibine
gömmeyecek mi onları? Onlar seni, anneni, babanı yok ettiklerinde, bütün bir
milleti kökünden kazıdıklarında ebedî kalacaklarını ve dünyanın tek hâkimi olacaklarını
zannediyorlar ya, işte o gün anlayacaklar yanıldıklarını. İş işten geçtiği gün.
Firavunun boğulurken aklının başına geldiği gün. Pişmanlıktan böğürerek kahroldukları
gün. Ebedî azabın bütün bedenlerini ve benliklerini kuşattığı gün.
Yani sen öleceksin, onlar ebedi kalacak, öyle mi?
Hayır hayır. Onlar senden hemen sonra gelecekler. Ama senin kılına
dokunamayacaklar, gölgene bile yaklaşamayacaklar. Onlar orada yalvaracaklar,
dilenecekler, senden bir yudum su isteyecekler de bu dünyada kan döken pislik elleriyle
ördükleri cehennem duvarları onların yüzlerine kapanacak, gerisin geriye
dönecek yüzüstü kapaklanacaklar. O cehennem duvarını nasıl ördüklerini orada
hatırlayacaklar ve kurtulmak için yerin dibine geçmek isteyecekler. Son bir
çare bir zamanlar kibirle üzerine bastıkları toprak olmak isteyecekler de
toprak kabul etmeyecek. Çünkü bu onlara ödül olur, toprağa da haksızlık. Bu fırsat
asla verilmeyecek onlara. Ölüp ölüp dirilecekler, ebediyen sürünecekler…
Yaralı demeden, yaşlı demeden, çocuk, kadın, sivil demeden
insanları dönüp dönüp bombaladıkları için; kötülüğü kişilikleri ve kimlikleri
haline getirdikleri için; bunlara ebedî hayat verilse aynı barbarlıkları işlemekten
asla geri durmayacakları için...
Sen öl, onlar kalsın ha! Yok, öyle yağma!
Yağmaladıkları topraklar onların azap meydanı olacak, gasp
ettikleri evler, çaldıkları her nesne altlarına odun olup yanacak, engel
oldukları her damla su kaynayıp başlarından akacak.
Sen öleceksin de yavrucak onlara mı kalacak dünyada?
Sen hele bir uyu çocuk. Öyle küçücük de kalmayacaksın. Kabir hayatı
senin cennetin olacak. Mahrum edildiğin bütün nimetleri elinin altında,
ayaklarının dibinde bulacaksın. Şehit annenin kucağında, şehit babanın dizinin
dibinde büyüyeceksin. Bir de kalbimizin en mutena yerinde. İsmini bilmeyeceğiz,
cismini hatırlamayacağız ama seni asla unutmayacağız.
Seni ebedî güzellikler bekliyor şehit yüzlü çocuk! Yüzün ak, alnın
açık hayatının baharında, kişiliğinin en olgun çağında dünyalar güzeli genç bir
kız ya da dünyanın en yakışıklı genç erkeği olarak gireceksin ebedî cennet
yurduna.
O zalimler, o kâfirler sana tek tek gösterilecek de kin ve nefretle
bakmayacaksın onlara. Çünkü Allah cennete giren kullarının içinden kin ve
nefret duygularını alacak. Ama onların düştüğü aşağılık duruma düşmediğin ve
yerlerinde olmadığın için yaratan Rabbine şükredeceksin.
Rabbin senden razı, sen O’dan razı olarak ebedî cennet yurdunda
ebedî hayata yelken açacaksın…
Ya bizler, şehit yüzlü çocuk? Gazze’yi bir ateş çukuruna döndüren
katillerin sizi acımasızca katlettiklerini sadece seyreden bizler! Seni bir
ölüm kurtardı bu zalimlerin dünyasından. Acaba bizi kaç ölüm kurtarır dersin?
Kaç kere ölsek senin hakkını ödeyebiliriz, dersin?
Biz de kalmayacağız bu dünyada be çocuk! Geleceğiz bir gün. Başka
yol, başka çare, başka çıkış yok zaten. Varış oraya. Geleceğiz de senin yüzüne
nasıl bakacağız? Bir damla gözyaşını silemediğimizi, alçak zalimin kapkara
bombalarıyla kirlettiği nur yüzünü temizleyemediğimizi, başını okşayıp
bağrımıza basamadığımızı nasıl anlatacağız, be çocuk?
İlahi huzurda boynumuz bükük beklerden hiç değilse şefaatine layık
olabilecek miyiz?
Ne dersin, şehit yüzlü çocuk?
أعوذ بالله...
وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِنْ
قَبْلِكَ الْخُلْدَؕ اَفَا۬ئِنْ مِتَّ فَهُمُ الْخَالِدُونَ.
كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِؕ
وَنَبْلُوكُمْ بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةًؕ وَاِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
“Senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik.
Şimdi sen öleceksin de onlar ebedî mi
kalacaklar?
Herkes ölümü tadacak.
Denemek için sizi şerle de hayırla
da imtihan ederiz.
Sonunda hesap vermek üzere
huzurumuza geleceksiniz.”
(Enbiya 21/34-35)
14 Kasım 2023 / 30 Rebiulahir 1445
0 yorum:
Yorum Gönder