BALKANLARIN FETHİNDE VE İSLÂMLAŞMASINDA HİZMETLERİ BULUNAN BURSALI VEZİR KARA TİMURTAŞ PAŞA
Prof. Dr. Adem
APAK
Bursa’nın Osmanlı Devleti’nin gerçek anlamda ilk başkenti olması sebebiyle, kuruluş döneminde devlet idaresinde görev yapanların çoğu Bursa merkezli ailelere mensupturlar. Bunların önde gelenleri Akça Koca, Bayezid Paşa, Çandarlı, Şeyh Edebalı, Gazi Evranos, Hacı İvaz Paşa, Hacı İlbeği, Köse Mihail Bey, Lala Şahin Paşa, Turhan Bey ve Timurtaş Paşa aileleridir.[1] Osmanlı ilk dönem asker, devlet ve ilim adamları genelde bu ailelerden, ya da onların himaye ettikleri şahıslardan çıkmıştır. Bu nedenle -Osmanlı Devleti’nin kuruluş sürecinin iyi tespit edilebilmesi için- zikredilen ailelere mensup devlet adamları ve onların faaliyetlerinin araştırılması gerekmektedir.
Kara Timurtaş Paşa, Osman Gazi’nin
silah arkadaşlarından olan İnönü kalesi[2]
komutanı Aykut (Aygut) Alp’in[3]
torunudur. Babası Kara Ali ise yine Osman Gazi ile Bizans’a karşı mücadele
etmiş, 1303 yılında kendisine verilen bir askerî birlikle Abulyont (Ulubat)
gölü üzerinde bulunan Alyos[4]
adasını zaptetmiş, burada görevli bulunan papazı ailesiyle birlikte Osman Bey’e
getirmiş, Osman Bey de papazın güzelliği ile meşhur kızını Kara Ali Bey’e
nikâhlamıştır.[5] Tekfurpınarı
beldesi de yine Kara Ali tarafından Osmanlı topraklarına dâhil edilmiştir[6]. Kara
Ali Bey, babası Aykut Alp ile İzmit’in zapt edilmesinden önce önemli bir adım
olan Koyunhisar[7]
kalesinin ele geçirilmesinde göreve almış[8],
bunun sonucunda Orhan Gazi devrinin ileri gelen devlet adamı ve komutanları
arasına da katılmıştır.[9]
Orhan Gazi döneminde ordu içinde
yükselmeye başlayan Timurtaş Paşa, daha önce Akça Koca ile birlikte
fethedemediği Gemlik’i ikinci defa kuşatarak bu şehri Osmanlı topraklarına dâhil
etmiş[10],
Rumeli topraklarına geçiş yolu olan Gelibolu, Malkara ve İpsala gibi beldelerin
fethinde aktif görev almış[11],
yine Akça Koca ile birlikte İznik muhasarasını gerçekleştirmiştir.[12] Kara
Timurtaş Paşa, I. Murad (1362-1389) döneminde bilhassa Rumeli fetihlerinde
büyük yararlıklar göstererek[13]
Balkan fetihlerinde görev yapmış, 1367 yılında Bulgarların elinde bulunan
Kızılağaç[14] ve
Yanbolu’yu (Diampolis) fethetmiştir.[15]
Timurtaş Paşa, sadece askerî seferlerde değil, ordu teşkilâtının kuruluşunda da
Osmanlı devletine önemli katkılar sağlamıştır. I. Murad zamanında, Balkanlar’da
Osmanlı hâkimiyeti sağlandıktan sonra bazı askerî teşkilatlar oluşturulma
kararı alınınca, Kara Timurtaş Paşa’nın tavsiyeleri ile tımarlı sipahiler tadil
ve ıslah edilmiştir.[16] Yine
onun teklifleri doğrultusunda kapıkulu askerlerinden maaşlı süvari birliği
kurulmuş, ilaveten seferlerde levazımın muhafazası ile süvari hayvanlarının
bakımının sağlanması için Voynuk sınıfı oluşturulmuştur.[17] Ölen
sipahilerin tımarlarının onların erkek evlâdına miras usûlü verilmesi de, yine
Timurtaş Paşa’nın tavsiyesi ile uygulamaya konulmuştur.[18]
Kara Timurtaş Paşa, Lala Şahin
Paşa’nın ölümünden sonra Rumeli beylerbeyi[19] oldu.[20] 1382
yılında Manastır, Pirlepe[21],
İştip[22]
kalelerini ele geçirdi.[23] Bir
yıl sonra Bosna ve Arnavutluk üzerine sefer düzenledi.[24]
I. Murad döneminde sadece
Balkanlar’da değil, Anadolu seferlerinde de Kara Timurtaş Paşa aktif görev yaparak
ilk defa 1385 yılında Saruhan’ı itaat altına aldı.[25] O
dönemde Osmanlı Beyliği’nin en güçlü rakiplerinden olan Karamanoğulları ile
1387 yılında yapılan savaşta Kara Timurtaş Paşa[26],
Rumeli askerlerinin başında çarpıştı.[27]
Konya önlerinde meydana gelen muharebede Karamanoğlu Alaaddin Bey, ordugâhını
terk edip kaçınca[28] onun
bıraktığı bütün mallar, Karaman kuvvetlerinin mağlup edilmesinde büyük payı
olan Kara Timurtaş’a verildi.[29] Bazı
Osmanlı tarihçileri, onun bu olayın akabinde vezirlik makamına getirildiğini
ileri sürerler.[30] Kaynaklarda
Karamanoğlu zaferiyle birlikte Kara Timurtaş’a beylerbeyliği makamının yanında
vezirlik unvanının da verildiği ve iki rütbenin ilk defa onun tarafından
üstlendiği nakledilir.[31] Lala
Şahin Paşa’dan sonra ikinci Beylerbeyi olan Kara Timurtaş Paşa, Çandarlı Ali
Paşa’ya kadar devam eden tek vezir uygulamasının kaldırılmasıyla ikinci vezir
unvanını almıştır.[32]
Kara Timurtaş Paşa, 1389 yılındaki
Birinci Kosova savaşına iştirak ederek Şehzade Bayezid ile ordunun sağ
kanadında komutan olarak görev yaptı.[33] I.
Murad’dan sonra tahta geçen Yıldırım Bayezid döneminde de önemli görevlerde
bulundu. Yıldırım’ın emriyle Sırplar’ın elinde bulunan tüm madenleri ele
geçirdi[34],
ayrıca beylerbeylik görevini bu dönemde de devam ettirdi.[35]
Macaristan’a sefer hazırlıklarının
tamamlandığı sırada Kara Timurtaş Paşa, İstanbul’un düşman elinde bulunmasının
hem Balkanlar hem de Anadolu’daki toprakların güvenliğini tehdit altında
bırakacağını söyleyerek, Yıldırım’ı, İstanbul’u kuşatmaya teşvik etmiş, sonuçta
neticesinde kuşatma gerçekleştirilmiştir.[36] Paşa,
yine Yıldırım Bayezid ile birlikte, Osmanlıların Balkanlar’daki önemli bir
zaferi olan ve 1396 yılında yapılan Niğbolu savaşına da katılmıştır.[37]
Hemen hemen birbirinin kopyası gibi
olan Osmanlı tarihleri, Kara Timurtaş Paşa’nın kimliğini ve faaliyetlerini, adı
Timurtaş olan diğer şahıslar ve faaliyetleriyle birbirine karıştırmışlar,
birinin yaptıklarını diğerine mâletmişler, hatta kabirlerinin tespitinde bile
ihtilâfa düşmüşlerdir. Bunu engellemek için bazı tarihçiler Timurtaş isimlerini
Kara, Sarı ve Beyaz şeklinde sıfatlanmışlarsa da yine de karışıklığın önüne
geçememişlerdir.
Timurtaş Paşa’nın yaşadığı dönemde
kendisinden başka aynı adı taşıyan iki Timurtaş daha vardı. Bunlar I. Murad
zamanında Anadolu beylerbeyi olan Sarı Timurtaş Paşa ve Sivrihisar subaşısı
Beyaz Timurtaş Paşa’dır.[38] Osmanlı
tarihi kaynaklarında Beyaz Timurtaş’la ilgili önemli bir problem yoktur. Esas
ihtilâf Sarı ve Kara Timurtaş paşalarda görülmektedir. Müellifler arasında ilk
anlaşmazlık, Ankara savaşına bunlardan hangisinin katıldığı meselesidir. Hoca
Sadettin Efendi[39], Mehmet
Süreyya[40] ve
Kepecioğlu[41], Kara
Timurtaş Paşa’nın Ankara savaşına oğulları ile birlikte katıldığını, yaralı
vaziyette esir düşüp daha sonra serbest bırakıldığını iddia ederlerken[42],
Solakzâde Ankara savaşında Timurtaş Paşa’nın oğlu Yahşi Bey ile birlikte
öldüğünü ileri sürmektedir.[43] Hammer,
Timur’la yapılan bu savaşta diğer oğullarından bahsetmeksizin Kara Timurtaş
Paşa’nın oğlu Yahşi Bey ile birlikte esir düştüğünü iddia eder.[44] Zuhuri Danışman, Ankara savaşında (hangisi
olduğunu belirtmeden) Timurtaş Paşa ile birlikte Rumeli Beylerbeyi Firuz Bey,
Minnet Bey, Mustafa Bey, Ali Bey ve Yahşi Bey’in[45] esir
olduğunu söyler.[46] Bazı
kaynaklarda rivayetler birleştirilerek iki Timurtaş’ın da adı verilip, ikisinin
de Ankara savaşında esir olduğu bildirilmektedir.[47]
Timurtaş Paşaların birbirlerine
karıştırıldıkları ikinci olay, fetret dönemindeki şehzadeler kavgasında
hangisinin İsa Bey ile birlikte bulunup Ulubat savaşından sonra öldürüldüğü
meselesidir. Bu karışıklıkta Timurtaş Paşa’nın, şehzadeler savaşında durumu en
karanlık olan ve hakkında en az malumat aktarılan İsa Çelebi’nin yanında
olmasının mutlaka payı vardır.[48] Az
önce müelliflerinin zikri geçen Tâcü’t-Tevârih,Sicill-i Osmanî ve Câmiü’d-Düvel
gibi eserlerde fetret döneminde oğulları ile birlikte İsa Çelebi’nin yanında
yer alan ve Mehmet Çelebi’ye mağlup olduktan sonra kaçarken Ulubat’ta yakalanıp
öldürülen Timurtaş’ın, Kara Timurtaş Paşa olduğu rivayet edilmektedir.[49]
Mehmed Neşrî, Timurtaş Paşa’nın İsa-Mehmed mücadelesinde Ulubat yakınlarında
yakalanıp başının vurulduğunu ve Emir Süleyman’a gönderildiğini bildirmekte
ancak, bu Timurtaş’ın hangi Timurtaş olduğunu açıklamamaktadır.[50] Solakzâde,
Çelebi Mehmet ile İsa Çelebi arasındaki iktidar mücadelesinde, Timurtaş’ın
kaçarken hizmetkârı tarafından yaralandığını (hizmetkâr atını kaybettiği için
Timurtaş onu atının arkasına oturtunca hizmetkâr onu hançerlemişti) ve yaralı
vaziyette Çelebi Mehmet’e getirildiğini, onun da Timurtaş’ın boynunu vurdurup,
başını Rumeli’de bulunan Emir Süleyman’a gönderdiğini, bu Timurtaş’ın, İsa
Çelebi’nin lalası olduğunu ifade etmektedir.[51] Bu
durumda Çelebi Mehmet’in öldürttüğü şahıs, tabiî olarak Sarı Timurtaş Paşa
olmalıdır. Zira Solakzâde’ye göre Kara Timurtaş, Ankara savaşında oğlu Yahşi
Bey’le birlikte ölmüştü.[52]
Kepecioğlu, Timurtaş Paşa biyografisinin başında onun eceliyle öldüğünü, daha
sonraki kısmında da şehzadeler arasındaki savaşlara katılmadığını söyleyerek,
İsa Çelebi’nin yanında bulunan Timurtaş’ın Kara Timurtaş olamayacağını zımnen
ifade etmekte[53], başka
bir eserinde ise bu şahsın bizzat Gazi (Sarı) Timurtaş olduğunu söylemektedir.[54] Bu
bilgi de, İsa-Mehmed Çelebi mücadelesi esnasında Ulubat yakınlarında yakalanıp
öldürülen kişinin Sarı Timurtaş olduğunu ileri süren rivayetleri
desteklemektedir. Danışman ise, İsa Çelebi’nin Ankara savaşından sonra Gazi
Timurtaş ile birlikte Bursa ve Balıkesir taraflarına çekildiğini söylemekte[55],
ardından Ulubat yakınlarında meydana gelen savaşta öldürülen kişinin Sarı
Timurtaş olduğunu, kesilen başının Vize’de[56],
vücudunun ise Bursa’da gömülü olduğunu söylemektedir.[57]
Şehzadeler kavgasında İsa Bey’in
yanında hangi Timurtaş Paşa’nın bulunduğu hususu, aynen ilk kaynaklarda olduğu
gibi, günümüzde yazılan eserlerde de netleştirilememiş, bazı eserlerde hangisi
olduğu belirtilmeksizin sadece Timurtaş Paşa diye geçmiş[58],
bazılarında onun Kara Timurtaş[59],
bazılarında ise Sarı Timurtaş olduğu[60] ileri sürülmüştür.
Ali Rıza Topaç, Hamzabey Tarihi
isimli eserinde Osmanlı tarihi kaynaklarında hiç rastlamadığımız bir iddiada
bulunarak, Timurtaş Paşa’nın tek bir şahıs, onun da Kara Timurtaş Paşa olduğunu
ileri sürmektedir. Müellif, Ankara savaşından bahsetmeksizin İsa Çelebi-Mehmet
Çelebi mücadelesine geçip, Ulubat yakınlarında Timurtaş Paşa’nın yakalanıp
boynunun vurulduğunu, başının Edirne’de saltanat süren Süleyman Çelebi’nin
yanına gönderildiğini, cesedinin de Çakırhamam karşısındaki yere gömüldüğünü
iddia etmekte, kaynakların çoğunda Sarı yahut Gazi Timurtaş’ın medfun olduğu
yere, Kara Timurtaş’ın bedeninin defnedildiğini, başının daha sonra oğulları
tarafından getirilerek şu anda Timurtaş Camiî’nin yanına defnedildiğini,
dolayısıyla onun iki kabrinin olduğunu ileri sürmektedir.[61]
Uzunçarşılı, Ankara savaşı bahsinde
Kara Timurtaş hakkındaki rivayetlerin aslında Sarı Timurtaş ile ilgili olduğunu
ileri sürer. Ona göre, oğulları Yahşi, Oruç ve Ali katılmakla birlikte Ankara
savaşına Kara Timurtaş yaşlılığından dolayı katılamadığı için savaşa iştirak
edip esir olan, daha sonra da serbest bırakılan Kara değil, Sarı Timurtaş’tır.[62] Yine
ona göre yaşlılığı sebebiyle Ankara savaşına katılamayan Kara Timurtaş’ın[63],
şehzadeler arası mücadelede de yer almış olması mümkün değildir. Bu nedenle
Çelebi Mehmed’in adamları tarafından 1404 yılında, Ulubat yakınlarında
öldürülerek Bursa’da Balıkpazarı (Şimdiki Kızılay’ın karşısı) denilen yere
defnedilmiş olanın Sarı Timurtaş olduğu ortaya çıkar.[64]
Uzunçarşılı; Bitlisî (ö.1520), Bursalı Beliğ (ö.1729) ve Gazzizâde’nin (ö.1832)
de hem Ankara savaşına katılan hem de Ulubat’ta öldürülenin Sarı Timurtaş
olduğunu söylediklerini ifade ederek kanaatini güçlendirmeye çalışır.[65]
Kara Timurtaş Paşa’nın gerek kimliği
ile ilgili bilgileri gerekse Ankara savaşı ve akabindeki siyasî olaylarla
ilgili olarak bazen paralellik arz eden, bazen de tamamen zıt olarak zikredilen
rivayetleri aktardıktan sonra bazı değerlendirmelerde bulunmak istiyoruz:
Evvela, Hamzabey Tarihi müellifinin iddiası olan, Timurtaş Paşa’nın tek kişi
olduğuna dair kanaatin, tarihi gerçeklere uymadığını, birbirleriyle
karıştırılan Timurtaş Paşaların tek değil, iki kişi olduğunu; birinin Kara
(Hacı) Timurtaş, diğerinin ise Sarı (Gazi) Timurtaş olarak kaynaklarda
zikredildiğini belirtmemiz gerekir. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi tarihçiler
gerek ayrı, gerekse birlikte olarak bu iki Timurtaş’tan bahsetmektedirler.
Ayrıca günümüzde her ikisinin de kabrinin bulunması ve kadı sicillerinde
ikisinden ayrı ayrı bahsedilmiş olması da bu görüşü desteklemektedir.[66]
Yoksa İsa Çelebi-Mehmet Çelebi mücadelesi esnasında kafasının kesilip Süleyman
Çelebi’ye gönderilmesi, bedeninin ise Çakırhaman karşısına[67]
defnedilmesi, daha sonra oğulları tarafından kellesinin getirilerek şimdiki
Timurtaş Paşa mahallesindeki caminin yanına defnedilmesi, dolayısıyla Timurtaş
Paşa’nın iki ayrı mezarının bulunması pek inandırıcı gelmemektedir. Şayet böyle
olsaydı, oğullarının, babalarının kafasını da bedeninin yanına defnetmeleri
yahut bedenini de başının yanına nakletmeleri gerekirdi.
Timurtaş Paşaların en çok birbirine
karıştırıldığı ve tarihçilerin en fazla ihtilâfa düştükleri konu, Ankara
savaşına hangisinin iştirak ettiği meselesidir. Bu nedenle Ankara savaşında
Timurtaş’ların durumuyla ilgili kesin bir ifade kullanmak mümkün değildir.
Ancak tespit edebildiğimiz kadarıyla, son dönemde yazılan eserlerde Kara
Timurtaş Paşa’nın Ankara savaşına katılmadığı görüşü tercih edilmektedir.[68] Fetret
Dönemi’nde İsa Çelebi-Mehmet Çelebi arasında geçen savaşta İsa Çelebi’nin
yanında yer alan ve Ulubat yakınlarında yakalanıp öldürülen Timurtaş’ın hangisi
olduğu konusu, Ankara savaşındaki kadar kapalı değildir. Yukarıda ifade
ettiğimiz gibi bazı müellifler, Kara Timurtaş ismini vermekle birlikte, büyük
çoğunluğun bu kişinin Sarı (Gazi) Timurtaş olduğu konusunda hemfikir
olduklarını söyleyebiliriz. Timurtaş Paşa’nın eceliyle öldüğü[69],
yaşlılığı sebebiyle Ankara savaşına katılmadığı[70],
Yıldırım Bayezid zamanındaki Niğbolu savaşı ve ardından meydana gelen olaylarda
adına rastlanmadığı[71]
şeklindeki bilgiler de bize, İsa Çelebi’nin yanında yer alan Timurtaş’ın, Sarı
(Gazi) Timurtaş olduğunu ifade etme imkânı vermektedir.
Kara Timurtaş Paşa, Ramazan 806/Mart
1404 yılında vefat etmiş, Bursa’da Timurtaş mahallesinde kendi adıyla anılan
caminin yanına defnedilmiştir.[72]
Kepecioğlu, Timurtaş Paşa’nın kabrinin bulunduğu caminin ve yanındaki
medresenin kendisi değil, oğlu Ali Bey tarafından yaptırıldığını[73],
caminin batısında bulunan hamamı inşa edenin ise diğer oğlu Oruç Bey olduğunu
iddia etmektedir.[74] Ayverdi
ise, baba bir hayrat yapmamış iken, oğlunun bu kadar büyük eserler yapmış
olmasının pek makul bulmayarak, bu eserin Ali Bey tarafından değil, eserlere
adını veren babası Timurtaş Paşa tarafından yaptırılmış olmasının daha doğru
olacağını ileri sürer.[75]
Hamam için de aynı şeyleri söyleyen Ayverdi, Oruç Bey’in Hisar içindeki
Kapamalı Mescid’den başka hayratının bulunmadığını, dolayısıyla adı geçen
hamamın onun tarafından yaptırılmış olamayacağını ifade etmektedir.[76] Kepecioğlu’nun
da zikrettiği gibi Kütahya’da Takyeciler veya Takvacılar adında bir cami
yaptırmış olan Kara Timurtaş’ın[77],
kendisinin defnedildiği Bursa’ya eser kazandırmamış olması pek makul değildir.
Ayrıca defnedildiği mahallenin, caminin ve yanındaki hamamın Timurtaş Paşa’ya
nisbet edilmiş olması da bu binaların onun tarafından yaptırıldığı görüşünü
destekler mahiyettedir.[78]
Timurtaş Camiî ve hamamını şayet oğulları yaptırmış olsaydı, onlar bu eserlere
babalarının değil pekala kendi adlarını verebilirlerdi. Nitekim kardeşleri Umur
Bey inşa ettirdiği cami, medrese, hamam vs. hayratına bizzat kendi adını
vermiş, babasının ismini hiç zikretmemiştir. Bu kadar çok esere sahip olduğu
halde birisine dahi babasının adını vermeyen Umur Bey’in bu tavrı belli iken, ona
göre çok az eser bırakan Ali ve Oruç Beylerin inşa ettirdikleri cami ve hamamı
babaları adına yaptırmış olmaları pek tutarlı gelmemektedir. Timurtaş Paşa’nın
cami ve hamamdan başka imaret ve mekteb de yaptırdığı vesikalardan
anlaşılmaktadır, ancak bu binalar günümüze kadar ulaşmamıştır.[79]
Timurtaş Paşa’nın Yahşi, Oruç, Ali,
Mahmud ve Umur Bey isimlerinde beş oğlu olup[80] ve
Mahmud dışındaki oğulları Osmanlı devleti bürokrasisinde en üst düzeyde görev
yapmışlardır.[81]
Bunlardan en büyüğü Yahşi Bey, Balkanlar’da Sultan I. Murad ile birlikte Sırp
ve Bulgarlarla savaşarak[82]
Balkanlar’ın en doğusunda bulunan Pravadi’yi[83] ele
geçirmiştir.[84]
Ardından babası Kara Timurtaş Paşa ile birlikte Kosova savaşına iştirak eden[85] ve
Niş fatihi[86] adıyla
anılan Yahşi Bey, Yıldırım zamanında İstanbul yakınlarında bulunan Şile
kalesini ele geçirmiş[87]1402
yılında Ankara savaşında ölmüştür.[88]
Timurtaş Paşa’nın diğer oğulları
Oruç, Ali ve Umur beyler de devlet kademelerinin en üst derecesine kadar
çıkabilmişlerdir. Çelebi Mehmed’in ölümünden sonra sultan olan II. Murad’a
karşı çıkan Mustafa Çelebi (Düzmece) hadisesinde bu üç kardeş, sultana sâdıkâne
hizmet etmişler ve onun vezirleri arasına girmişlerdir. Ülkedeki iç karışıklık
giderildikten sonra, II. Murad divandaki vezirlerini azaltmış, bunun sonucunda
Kara Timurtaşoğulları taşraya gönderilmişler; Umur Bey, Germiyan’a elçi tayin
edilirken, Oruc Bey Anadolu Beylerbeyi olmuş, Ali Bey ise Saruhan (Manisa)
Sancak Beyliği görevini üstlenmiştir.[89]
Oruç Bey, beylerbeyi iken, devlete
karşı muhalefete kalkan İzmiroğlu Cüneyd Bey üzerine gönderildi.[90]
Sefer esnasında Cüneyd Bey’i mağlup etse de İpsili kalesine kaçtığı için onu
ele geçiremedi.[91] Oruç
Bey 1426 yılında Anadolu Beylerbeyi iken vefat etti.[92] Onun
Bursa, Geyve ve Kütahya’da vakıfları, Balıkesir’de medresesi ve hamamı, Hacı
Köy’de çiftliği vardır. Yine Balıkesir Kayabey Mahallesi’nde mescid ve Kepsut
nahiyesinde cami yaptırmıştır. Dimetoka’da bir medrese yaptırmışsa da günümüzde
bu medreseden bir iz yoktur. Bursa Hisar’da kendi adına hamam[93],
aynı zamanda bir mescid yaptırmışsa da bu mescid günümüze kadar ulaşmamıştır.
Kendisinin Hisar’daki Kapamalı Mekteb’de medfun olduğu söylenmektedir. Ancak burada bir sanduka olmakla birlikte
kitabesi mevcut değildir.[94]
Timurtaş Paşa’nın diğer oğlu Saruhan
Sancak Bey’i Ali Bey burada yaklaşık beş sene görev yaptı. 1428 yılında aktif
görevden ayrıldı ve Manisa’da adını verdiği cami inşa ettirdi, kısa süre sonra
vefat ederek[95]
babasının yanına defnedildi.[96] Ali
Bey’in görev yeri olan Manisa’da bazı vakıfları vardır. Bursa’da Timurtaş
Camiî’ni onun yaptırdığı iddia edilmekteyse de[97], bu
camiyi asıl bina ettirenin babası Timurtaş Paşa olduğunu daha önce ifade
etmiştik.
Timurtaş Paşa’nın hem âlim hem asker
hem de diğer kardeşlerinden daha meşhur olan oğlu Umur Bey’dir. Umur Bey,
Yıldırım Bayezid dönemindeki İstanbul kuşatmasından sonra batıdan gelip Tuna’yı
geçen Macarlar üzerine gönderilen orduda görev almış ve savaşın zaferle
neticelendiğini sultana o haber vermiş,[98]
ayrıca Niğbolu savaşında da komutan olarak görev yaparak büyük yararlıklar
göstermiştir.[99]
Sonuç olarak Kara Timurtaş Paşa ve
ailesi, Osmanlı devletinin kuruluş yıllarında devlete önemli katkılar sağlamıştır.
Kara Timurtaş’ın dedesi Aykut Alp ve babası Kara Ali, Osman Bey ve Orhan Bey
zamanında Bursa ve civarının fethinde görev almışlar, aileye adını veren Kara
Timurtaş ise, ilk önce Rumeli Beylerbeyi olmuş, ardından vezirlik makamına
getirilmiştir. Kara Timurtaş’ın oğulları Umur, Oruç ve Ali Beyler de kendisi
gibi Osmanlı fetihlerine iştirak etmişler ve II. Murad zamanında üçü birden
vezirlik yapmışlar, ayrıca sancak beyliği, elçilik ve beylerbeylik gibi
devletin üst düzey makamlarında hizmet görmüşlerdir. Siyasî ve askerî sahada devlete
katkılar sağlayan Kara Timurtaşoğulları, ilmin ve halkın hizmetine sunulmak
üzere birçok cami, medrese, han, haman vs. vakfetmişlerdir. Birçoğu zamanımıza
kadar ulaşamadıysa da Timurtaş Paşa Câmiî ve hamamı, Umur Bey Câmiî ve hamamı
gibi eserler varlıklarını ve hizmetlerini günümüzde de devam ettirmektedirler.
KAYNAKÇA
Ahmedî, Tevârih-i Mülûk-i Âl-i Osman, (haz. Nihal Atsız), İstanbul 1949-Osmanlı Tarihleri I. Külliyatın içinde).
·
Aksun, Ziya Nur, Osmanlı Tarihi, I-VI, İstanbul 1994.
·
Aşıkpaşaoğlu, Aşıkpaşaoğlu Tarihi, (haz. Nihal Atsız), Ankara
1985.
·
Ayverdi, Ekrem Hakkı, Osmanlı Mimarisinde İlk Dervir, I,
(630-805/1230-1402), İstanbul 1966.
·
Baykal, Kazım, Bursa ve Anıtları, Bursa 1993.
·
Danışman, Zuhuri, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, I-XIV, İstanbul
1964.
·
Danişmend, İsmail Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronojsi, I-VI,
İstanbul 1971.
·
Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi, I-X, İstanbul 1989.
·
Hoca Sadeddin Efendi, Tâcü’t-Tevârih, I-V, (sad. İsmet
Parmaksızoğlu), Ankara 1992.
·
İbn Kemal, Tevârih-i Âl-i Osman, I-II, (haz. Şerafettin Turan),
Ankara 1970,1991.
·
Kaplanoğlu, Raif, Bursa Yer Adları Ansiklopedisi, İstanbul 1996.
·
Kepecioğlu, Bursa Kütüğü, I-IV, Bursa Yazma ve Eski Basma Eserler
Kütüphanesi, Genel no: 4519-4522.
·
Kepecioğlu, Kamil, Timurtaş Paşalar, Uludağ Bursa Halkevi Dergisi,
sy. 51-52.
·
Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî, I-VI, (haz. Nuri Akbayar-S. Ali
Kahraman), İstanbul 1996.
·
Müneccimbaşı, Ahmed b. Lütfullah, Câmiü’d-Düvel, (haz. Ahmet
Ağırakça), İstanbul 1995.
·
Neşrî, Kitab-ı Cihan-Nüma, I-II, (haz. Faik Reşit Unat-Mehmet
Altay Köymen), Ankara 1987.
·
Öztuna, Yılmaz, Büyük Türkiye Tarihi, I-XIV, İstanbul 1977-1979.
·
Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, I-III,
İstanbul 1993.
·
Solakzâde, Solakzâde Tarihi, I-II, (haz. Vahid Çabuk), Ankara
1989.
·
Şükrullah, Behcetü’t-Tevârih, (çev. Nihal Atsız), İstanbul
1949-Osmanlı Tarihleri I. Külliyatın içinde).
·
Topaç, A. Ziya, Hamzabey Tarihi, Bursa 1949.
·
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, I-V, Ankara 1988.
·
Uzunçarşılı, Osmanlı Devlet Teşkilatında Kapıkulu Ocakları,
Ankara 1988.
[1] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi,
I-V, Ankara 1988, I, 551-579.
[2] İbn Kemal, Tevârih-i Âl-i Osman, I-II,
(haz. Şerafettin Turan), Ankara 1970,1991, I, 139; Hoca Sadeddin Efendi, Tâcü’t-Tevârih,
I-V, (sad. İsmet Parmaksızoğlu), Ankara 1992, I, 37; Hammer, Büyük Osmanlı
Tarihi, I-X, İstanbul 1989, I, 72, 75
[3] Aykut Alp, silah arkadaşı olmasının yanında,
Osman Gazi’nin elçisi olarak da görev yapmıştır. Müneccimbaşı Ahmed b.
Lütfullah’ın bildirdiğine göre Karacahisar Osman Bey tarafından zaptedilince
çevre kalelerde bulunan Rumlar ittifak yapıp Türklere saldırı kararı
aldıklarında Osman Bey, yakın silah arkadaşları olan Gündüz Alp ile Aykut Alp’i
1289 yılında yardım istemek üzere Anadolu Selçuklu sultanı II. Gıyaseddin
Mesud’a elçi olarak göndermişti (bk.Müneccimbaşı, Ahmed b. Lütfullah, Câmiü’d-Düvel,
(haz. Ahmet Ağırakça), İstanbul 1995, s. 72).
[4] Marmara denizinde Armutlu yakınlarında yer
alan İmralı adasının Kara Ali tarafından alındığı ve Emir Ali olarak anıldığı
şeklinde bilgiler de kaynaklarda yer almaktadır. (bk. Türk Ansiklopedisi, XX,
112). Uzunçarşılı ise, tarih kaynaklarının bazılarında eski adı Galyos olan
İmralı adasının Kara Ali Bey tarafından fethedildiği yazılmakta ise de, bunun
yanlış olduğunu, bunun İmralı adası ile Ulubat gölündeki adanın
karıştırılmasından kaynaklandığını, zira o tarihlerde Osmanlılarda deniz
faaliyetlerinin başlamadığını, bu sebeple Marmara denizine açılıp İmralı’yı
fethetmelerinin mümkün olamayacağını ifade etmektedir. (Bk. Uzunçarşılı, I,
109). Günümüzde Ulubat gölü içerisinde yer alan bu adada Gölyazı adında bir köy
bulunmaktadır. (Bk. Türk Ansiklopedisi, XXXIII, 507).
[5] Danışman, Zuhuri, Osmanlı İmparatorluğu
Tarihi, I-XIV, İstanbul 1964, II, 54-55; Uzunçarşılı, I, 573-574.
[6] Aşıkpaşaoğlu, Aşıkpaşaoğlu Tarihi,
(haz. Nihal Atsız), Ankara 1985, s. 33; Hammer, I, 85; Danışman, II, 58.
[7] Koyunhisar, Bursa’nın kuzey doğusunda ve
Gemlik’in güneyinde yer alan bir bölgedir (bk.Uzunçarşılı, I, 109). Şimdi
burada aynı adla anılan ve Yenişehir-Bursa istikametinde 14. kilometrede yer
alan bir köy vardır. (Bk. Kaplanoğlu, Raif, Bursa Yer Adları Ansiklopedisi,
İstanbul 1996, s. 205).
[8] Aşıkpaşaoğlu, s. 43; Hoca Sadeddin Efendi, I,
60-61; Müneccimbaşı, s. 76; Danışman, II, 100.
[9] Danışman, II, 144. Bursa’da Kale içinde yer
alan Yerkapı mescidi, Timurtaş’ın babası Kara Ali Camiî olarak de bilinir.
(bk.Ayverdi, Ekrem Hakkı, Osmanlı Mimarisinde İlk Dervir, I,
(630-805/1230-1402), İstanbul 1966, I, 275; Baykal, Kazım, Bursa ve
Anıtları, Bursa 1993, s. 58-59).
[10] Hoca Sadeddin Efendi, I,76-77. İsmail Hami
Danişmend, Gemlik şehrini fetheden komutanın, Kara Timurtaş değil, babası Kara
Ali olduğunu ifade etmektedir. (bk.Danişmend, İsmail Hami, İzahlı Osmanlı
Tarihi Kronojsi, I-VI, İstanbul 1971, I, 10, 20).
[11] Lütfi Paşa, Tevârih-i Âl-i Osman,
İstanbul 1341, s. 30; Hoca Sadeddin Efendi, I, 89-95.
[12] Müneccimbaşı, s. 96; Hammer, I, 113.
[13] Uzunçarşılı, I, 497.
[14] Aşıkpaşaoğlu, s. 97.
[15] Hoca Sadeddin Efendi, I, 134; Solakzâde, Solakzâde
Tarihi, I-II, (haz. Vahid Çabuk), Ankara 1989, I, 46; Müneccimbaşı, s. 110;
Danışman, II, 187; Uzunçarşılı, I, 170; Aksun, Ziya Nur, Osmanlı Tarihi,
I-VI, İstanbul 1994, I, 57.
[16] Ahmed Atâ, Tarih-i Atâ,? 1291, I, 22-23;
Uzunçarşılı, I, 174, 514; Uzunçarşılı, Osmanlı Devlet Teşkilatında Kapıkulu
Ocakları, Ankara 1988, s. 137.
[17] Hoca Sadeddin Efendi, I, 147; Müneccimbaşı, s.
114; Danişmend, I, 60; Uzunçarşılı, I, 174, 575; Pakalın, Osmanlı Tarih
Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, I-III, İstanbul 1993, III, 595-596.
[18] Ahmed Atâ, I, 22; Hoca Sadeddin Efendi, I, 147;
Danışman, II, 161-162; Uzunçarşılı, I, 575. Kara Timurtaş Paşa’nın Yıldırım
zamanında da ordu nizamına önemli katkılar yaptığı görülür. Timurtaş Paşa,
Yıldırım Han devrinde askerlerin sayısı çok olduğundan dolayı, karışıklığa
meydan vermemek için askerlerin sınıflarına göre kıyafet düzenlenmesini teklif
etmiş, onun tavsiyesi neticesinde kapıkulu sipahilerine ve Enderun oğlanlarına
ak külâh giydirilmiş, saltanat makamının ileri gelenlerine ise kızıl börk seçilmiştir.
(Bk. Hoca Sadeddin Efendi, I, 67; Solakzâde, I, 28-29; Hammer, I, 97).
[19] Osmanlı devlet sisteminde önemli bir memuriyet
olarak kabul edilen beylerbeylik makamının ne zaman ihdas edildiği kaynaklarda
ittifakla belirtilmemekle birlikte, I. Murad zamanında vefat eden Lala Şahin
Paşa’dan beylerbeyi diye bahsedilmesi, bu görevin ilk defa I. Murad zamanında
verildiğini ortaya koymaktadır. Biz araştırmamız esnasında sadece Lütfi Paşa’da
I. Murad’ın Lala Şahin’i beylerbeylik makamına nasbettiğini tespit edebildik (bk.
Lütfi Paşa, 32). Kaynaklar, Lala Şahin’den sonra bu göreve Kara Timurtaş
Paşa’nın getirildiği konusunda müttefiktirler. Bu durumda onun, devletin ikinci
beylerbeyi olduğunu söylemek mümkündür. Lala Şahin döneminde sadece bir olan
beylerbeylik, Kara Timurtaş’tan sonra ikiye çıkarılacak, bilhassa Anadolu’da
Karamanoğlu’nun Osmanlı devletine düşmanca tavırlarından sonra, Rumeli
beylerbeyliğinden sonra, Anadolu beylerbeyliği ihdas edilecek, birinin merkezi
Filibe, diğerinin merkezi Kütahya olacaktır. Kara Timurtaş, Rumeli’den
Anadolu’ya kaydırılıp, onun yerine Firuz Bey Rumeli beylerbeyi olarak tayin edilecektir.
(bk.Pakalın, I, 216; Danişmend, I, 59; Aksun, I, 57).
[20] Aşıkpaşaoğlu, s. 64; Neşrî, Kitab-ı
Cihan-Nüma, I-II, (haz. Faik Reşit Unat-Mehmet Altay Köymen), Ankara 1987,
I, 241; Hoca Sadeddin Efendi, I, 147; Hammer, I, 166, 174; Danışman, II, 195,
201; Aksun, I, 57, 59.
[21] Pirlepe, Makedonya’da Pelagonya ovasında yer
alan ve Üsküp-Manastır yolu üzerinde kurulmuş bir şehirdir. bk.Meydan Larousse,
X, 152).
[22] İştip, eski adı Astibos olan ve zamanımızda
Makedonya sınırları için de yer alıp, Vardar’ın bir kolu olan Breganlica
ırmağının kıyısında ve Üsküp’ün
[23] Hoca Sadeddin Efendi, I, 154; Solakzâde, I, 51;
Müneccimbaşı, s. 115-116; Hammer, I, 196.
[24] Aşıkpaşaoğlu, s. 64; Hoca Sadeddin Efendi, I,
155-156; Solakzâde, I, 51; Müneccimbaşı, s. 116; Danişmend, I, 67-68; Danışman,
II, 199.
[25] Aşıkpaşaoğlu, s. 64; Neşrî, I, 243-244.
[26] Öztuna, bu savaşa Rumeli Beylerbeyi Kara
Timurtaş Paşa ile Anadolu Beylerbeyi Sarı Timurtaş Paşa’nın katıldığını iddia
etmektedir. (bk.Öztuna, Yılmaz, Büyük Türkiye Tarihi, I-XIV, İstanbul
1977-1979, II, 295). Uzunçarşılı, bu iki Timurtaş’ın yanında Sivrihisar
subaşısı Timurtaş Paşa’nın da (Beyaz Timurtaş) bu savaşa iştirak ettiğini
zikreder. (Bk. Osmanlı Tarihi, I, 248).
[27] Neşrî, I, 227; Müneccimbaşı, s. 118-119;
Uzunçarşılı, Kapıkulu Ocakları, s. 260.
[28] Ahmedî, Tevârih-i Mülûk-i Âl-i Osman,
(haz. Nihal Atsız), İstanbul 1949-Osmanlı Tarihleri I. Külliyatın içinde), s.
16, 27; Şükrullah, Behcetü’t-Tevârih, (çev. Nihal Atsız), İstanbul
1949-Osmanlı Tarihleri I. Külliyatın içinde), s. 55; Hoca Sadeddin Efendi, I,
162-167.
[29] Neşrî, I, 231; Hoca Sadeddin Efendi, I, 166.
[30] Danışman, II, 220; Uzunçarşılı, I, 248.
[31] Hoca Sadeddin Efendi, I, 166; Solakzâde, I, 53;
Müneccimbaşı, s. 119; Hammer, I, 179; Kepecioğlu, Kamil, Timurtaş Paşalar, Uludağ
Bursa Halkevi Dergisi, sy. 51-52, s. 14.
[32] Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I, 502;
Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nde Merkez ve Bahriye Teşkilatı, Ankara
1988, s. 186.
[33] Hoca Sadeddin Efendi, I, 184; Uzunçarşılı, I,
254; Öztuna, II, 298; Tekindağ, Şehabeddin, “Timurtaş”, İA, 12-I, 372.
Müneccimbaşı, Kara Timurtaş’ın bu savaşta Şehzade Yakub ile birlikte ordunun
sol tarafında savaştığını zikretmektedir. (Bk. Müneccimbaşı, s. 123). Hammer
ise, Timurtaş Paşa’nın Karamanoğlu seferinden sonra Anadolu’da bırakıldığını
ileri sürerek, onun Kosova savaşına katılamadığını iddia eder. (Bk. Hammer, I, 188).
[34] Lütfi Paşa, Tevârih-i Âl-i Osman, s. 44;
Hoca Sadeddin Efendi, I, 193-195; Solakzâde, I, 71-72.
[35] Aşıkpaşaoğlu, s. 66.
[36] Aşıkpaşaoğlu, s. 68; Neşrî, I, 325; Hoca
Sadeddin Efendi, I, 217; Uzunçarşılı, I, 271-272.
[37] Şükrullah, s. 57; Hoca Sadeddin Efendi, I,
218-219; Uzunçarşılı, I, 331. İslâm Ansiklopedisi’ne “Timurtaş” maddesini yazan
Şehabeddin Tekindağ, Niğbolu savaşını anlatan kaynaklarda Timurtaş Paşa’nın
adına rastlanmadığını iddia etmektedir.
(Bk. İA, 12-I, 373).
[38] Uzunçarşılı, I, 248.
[39] Hoca Sadeddin Efendi, I, 275.
[40] Mehmed
Süreyya, Sicill-i Osmanî, I-VI, (haz. Nuri Akbayar-S. Ali Kahraman),
İstanbul 1996, V, 1642.
[41] Kepecioğlu, Bursa Kütüğü, I-IV, Bursa
Yazma ve Eski Basma Eserler Kütüphanesi, Genel no: 4519-4522, I, 363, IV,
10-11.
[42] Müneccimbaşı da Kara Timurtaş’ın Ankara
savaşına iştirak ettiği ve oğlu Ali Bey’le birlikte esir olduğu kanaatini
taşımaktadır. (Bk. Müneccimbaşı, s. 142; Danişmend, s. 149).
[43] Solakzâde, I, 101.
[44] Hammer, II, 362.
[45] Yahşi Bey’in bu savaşta öldürülmeyip esir
edildiği bilgisi, inceleyebildiğimiz kaynaklar arasında sadece Hammer ve Zuhuri
Danışman’ın eserinde geçmektedir. (Bk. Hammer, II, 362; Danışman, III, 92).
[46] Danışman, III, 92.
[47] Kepecioğlu, Timurtaş Paşalar, s. 15, 17;
Öztuna, II, 348-349; Yeni Türkiye Ansiklopesisi, XI, 4454.
[48] Danışman, III, 157.
[49] Hoca Sadeddin Efendi, I, 275, II, 12; Mehmed
Süreyya, V, 1642; Müneccimbaşı, s. 150-151.
[50] Neşrî, II, 427-429; Benzer kapalılık Hammer
için de geçirlidir. (Bk. Hammer, II, 386, 435).
[51] Solakzâde, I, 125-126; Kepecioğlu, Timurtaş
Paşalar, s. 17.
[52] Solakzâde, I, 101.
[53] Kepecioğlu, I, 362-364.
[54] Kepecioğlu, Timurtaş Paşalar, s. 17-18.
[55] Danışman, III, 148.
[56] Ayverdi, Vize’nin BÂdemli köyünde Gazi Timurtaş
Paşa’nın bir zaviyesinin bulunduğunu, ancak günümüzde bu eserin mevcud
olmadığını bildiriyor. (Bk. Ayverdi, I, 526). Bu bilgi, Gazi Timurtaş’ın Çelebi
Mehmed tarafından kesilip Çelebi Süleyman’a gönderilmiş olan başının burada
defnedilmiş olabileceği düşüncesini akla getirmektedir. Kepecioğlu, kesilen
başın Vize’deki zaviyeye defnedildiğini ifade ettikten sonra, kendisinin bu
bilgiyi tetkik etmek için Vize’ye gittiğini, fakat zaviyeyi bulamadığını
söyler. (bk.Kepecioğlu, Timurtaş Paşalar, s. 16, 18).
[57] Danışman, III, 159-160. Ayrıca bk. Danişmend, s. 148-149; Öztuna, II,
362.
[58] Aksun, I, 92.
[59] Parmaksızoğlu, İsmet, “Umur Bey”, Türk
Ansiklopedisi, XXXIII, 14.
[60] Öztuna, Yılmaz, Büyük Türkiye Tarihi,
II, 362; Yeni Türk Ansiklopedisi, XI, 4110; Meydan Larousse,
XXII, 169-170.
[61] Topaç, A. Ziya, Hamzabey Tarihi, Bursa
1949, s. 10-11.
[62] Uzunçarşılı, I, 331; Uzunçarşılı, “Mehmed I“, İA,
VII, 498.
[63] Türk Ansiklopedisi’nde
Timurtaş maddesini yazan İsmail Aka, Kara Timurtaş’ın Niğbolu savaşı dâhil
olmak üzere askerî faaliyetlerine katılmadığını zikrederek, onun Ankara
Savaşı’nda yer almadığını zımnen ifade ederken (bk. XXXI, 233), aynı
ansiklopedide, Umur Bey maddesini yazan İsmet Parmaksızoğlu ise tam tersi bir
şekilde Kara Timurtaş’ın hem Ankara Savaşı’nda hem de daha sonraki askerî
hadiselerde (şehzadeler mücadelesi) aktif rol aldığını iddia etmektedir. (Bk.
XXXIII, 14).
[64] Uzunçarşılı, I, 331.
[65] Uzunçarşılı, I, 331.
[66] Kepecioğlu, Timurtaş Paşalar, s. 10-13;
Ayverdi, I, 398-399.
[67] Sarı Timurtaş Paşa’nın Bursa’da Çakırhamam
karşısında (eskiden Balıkpazarı olarak bilinirdi) bir türbesi, türbenin yanında
bir mescid, imaret, imam ve müezzin evi vardı. Mayıs 1538 yılına ait bir
vasikada bu binaların tamir edildiği anlaşılmaktadır. 1949 yılında Kızılay
karşısında yol genişletme çalışmaları esnasında diğer binalar yıkılmış, Vali
Haşim İşcan’ın özel gayretleriyle türbe yeniden inşa edilerek yerinde
bırakılmıştır. (Bk. Ayverdi, I, 398-399, 461, 462-463; Baykal, s. 95).
Kepecioğlu, Gazi Timurtaş’ın Balıkpazarı’ndaki kabrinin bulunduğu yerdeki
hayratından başka, Bursa’nın BÂdemli köyünde harap halde bir çeşme ve yine aynı
köyde temeli kalmış bir kervansarayı olduğunu, yine Bursa’daki Demirtaş köyünün
bu zatın mülkü olduğunu, burayı Bursa’daki zaviyesine vakfettiğini, fakat
vakfiyesine tesadüf edilemediğini nakleder. (Bk. Kepecioğlu, Timurtaş Paşalar,
s. 18; Kaplanoğlu, s. 77, 116, 138).
[68] Uzunçarşılı, I, 331; Uzunçarşılı, “Mehmed I”, İA,
VII, 498; Tekindağ, Şehabeddin, “Timurtaş” İA, 12, I, 373; Aka, İsmail,
“Timurtaş”, Türkiye Ansiklopedisi, XXXI, 233; Yeni Türkiye
Ansiklopedisi, XI, 4110.
[69] Kepecioğlu, I, 363.
[70] Uzunçarşılı, I, 331.
[71] Tekindağ, Şehabeddin, “Timurtaş”, İA,
12, I, 373; Aka, İsmail, “Timurtaş”, Türkiye Ansiklopedisi, XXXI, 233; Yeni
Türkiye Ansiklopedisi, XI, 4110; Meydan Larousse, XXII, 169-170.
[72] Uzunçarşılı, I, 331.
[73] Kepecioğlu, Timurtaş Paşalar, s. 13.
[74] Kepecioğlu, I, 362; Baykal, s. 112.
[75] Ayverdi, I, 387.
[76] Ayverdi, I, 472.
[77] Kepecioğlu, I, 364; Ayverdi, I, 507-509.
[78] İslâm Ansiklopedisi’nde Timurtaş
maddesini yazan Şehabeddin Tekindağ da bu eserlerin Timurtaş Paşa’ya ait
olduğunu ifade etmektedir. (bk.Tekindağ, Şehabeddin, “Timurtaş”, 12, I, s.
373).
[79] Ayverdi, I, 454, 461.
[80] Mehmed Süreyya, V, 1635; İsmail Beliğ, Güldeste-i
Riyaz-ı İrfan, (haz. Abdülkerim Abdülkadiroğlu), Ankara 1988, s. 63;
Kepecioğlu, I, 363. Bu oğulları Yahşi, Oruç, Ali ve Umur Bey’ler hakkında tarih
kaynaklarında yeterince bahsedilmekteyken, Mahmud Bey’in kişiliği ve
faaliyetleri hakkında tarihlerde aydınlatıcı bilgiye rastlanmamaktadır. Zaten
onun adı tarih kaynaklarında değil, Timurtaş Paşa’nın vakfiye kayıtlarında
geçmektedir. (Bk. Ayverdi, I, 389, Osmanlı Mimarisinde Çelebi ve II. Sultan
Murad Devri, II, (806-855/1403-1453), İstanbul 1972, II, 343).
[81] Danışman, II, 220.
[82] Uzunçarşılı, I, 252.
[83] Bulgarca Provadiya olarak isimlendirilen bu
şehir, Varna’nın batısında Varna ile Şumnu yolu üzerinde yer alır. (Bk.
Meydan Larousse, X, 317).
[84] Müneccimbaşı, s. 120; Hammer, I, 183; Mehmed
Süreyya, V, 1667; Danışman, II, 204.
[85] Danışman, II, 208.
[86] Mehmed Neşrî, I, 211; Hammer, I, 165; Danışman,
II, 194.
[87] Solakzâde, I, 87; Müneccimbaşı, s. 137.
[88] Hoca Sadeddin Efendi, I, 275; Mehmed Süreyya,
V, 1667; Uzunçarşılı, I, 314.
[89] Aşıkpaşaoğlu, s. 99.
[90] Türk Ansiklopedisi’nde
Umur Bey maddesini yazan İsmet Parmaksızoğlu, İzmiroğlu Cüneyd Bey üzerine
gönderilen ordunun Umur Bey tarafından idare edildiğini söyler ki, (bk. XXXIII,
14) Osmanlı tarihi kaynaklarının tamamı bu görevi onun değil, kardeşi Oruç
Bey’in ifa ettiği hususunda hemfikirdirler. Türk Ansiklopedisi’ndeki
Umur Bey maddesinde yer alan bilgileri neredeyse olduğu gibi tekrar eden Yeni
Türk Ansiklopedisi de tabiî olarak aynı yanlışa düşmüş, Umur Bey’i
İzmiroğlu üzerine gönderilen ordunun komutanı olarak kabul etmiştir. (Bk. Yeni Türk Ansiklopedisi, XI, 4454).
[91] Aşıkpaşaoğlu, s. 102-103; Neşrî, II, 583; Hoca
Sadeddin Efendi, II, 147; Solakzâde, I, 208; Hammer, II, 459; Danışman, III,
293-294. Cüneyd Bey, Oruç Bey’den sonra Anadolu beylerbeyi olan Hamzabey
tarafından yakalanıp idam edilmiştir. (bk.Aşıkpaşaoğlu, s. 103-104; Neşrî, II,
583-587; Hoca Sadeddin Efendi, II, 148-150; Solakzâde, I, 208-210; Hammer, II,
459-460).
[92] Aşıkpaşaoğlu, s. 103; Mehmed Süreyya, I, 1281.
[93] Günümüzde Oruç Bey’in yaptırmış olduğu hamamın
sadece kalıntıları mevcuttur. (bk.Baykal, s. 64-65).
[94] Mehmed Süreyya, IV, 1281; Kepecioğlu, IV, 33;
Ayverdi, I, 483.
[95] Mehmed Süreyya, I, 272; Kepecioğlu, I, 127;
Uzunçarşılı, I, 575.
[96] İsmail Beliğ, s. 63; Baykal, s. 112.
[97] Kepecioğlu, I, 127.
[98] Aşıkpaşaoğlu, s. 69.
[99] Neşrî, I, 326-328.
0 yorum:
Yorum Gönder