10 Kasım 2023 Cuma

Siyerin Öncüleri: İbn Hişâm (ö. 218/833)


SİYERİN ÖNCÜLERİ: İBN HİŞÂM (ö. 218/833)

Prof. Dr. Adem APAK


GİRİŞ

İslâm tarihçiliğinin ilk örneklerini meğâzî ve siyer kitapları teşkil eder. Binaenaleyh İslâm tarihinin daha köklü bir ilim dalı kabul edilen hadis ilmi disiplininden bağımsızlığını kazanmaya başlamasının ilk ürünleri meğâzî ve siyer eserlerini görmek mümkündür. Sözlüklerde meğâzî kelimesi “arzu, istek, savaşmak, savaş yeri” manalarına gelen “meğzâ” kelimesinin çoğulu olup, bundan türeyen “gazve” ise “savaş” karşılığında kullanılır. Diğer taraftan Meğâzî “gâzîlerin savaş menkıbeleri” anlamında olduğu gibi, gazveler manasındaki “meğzât” kelimesinin çoğulu şeklinde de kabul edilmiştir. Bu durumda meğâzî terimi “Hz. Peygamber’in (sav) her türlü askerî faaliyetleri” veya “bu faaliyetleri konu edinen kitaplar” demektir.[1] Siyer ise kelime anlamıyla “sîre”nin çoğulu olup “yönelmek, seyahat etmek” anlamlarına gelir. Istılahî olarak siyer “Hz. Peygamber’in (sav) bütün hayatını ele alan hâl tercemesi” demektir.[2] Tarifinde de ifade edildiği gibi siyerin alanı meğâzîye göre daha kapsamlıdır. Bu durumda siyer, meğâzîyi de içine almaktadır. Ezcümle Hz. Peygamber’in (sav) bütün hayatını konu alan rivayetleri bir arada toplayan risâle ve kitaplara siyer veya sîre adı verilmiştir.

İlk siyer ve meğâzî çalışmaları esas olarak sahâbe nesliyle başlar. Bununla birlikte ilk nesil bu konuda müstakil kitap yazmamışlardır. Onlar özet olarak ulaştıkları bilgileri bir taraftan düzensiz bir şekilde kaydederken diğer taraftan da kendilerinde olanı sonraki kuşağa şifahi olarak nakletmişlerdir. Bu sebeple siyer ve meğâzîye ait ilk eserleri yazmak Müslümanların ikinci nesli olan Tâbiûna nasip olmuştur.[3] İkinci nesil olan Tâbiûn Hz. Peygamber (sav) dönemine ait bazı yazılı vesikalar yanında ashâbdan kendilerine sözlü gelenekle intikal eden haberleri hem nakletmeye hem de kronolojik esasa göre kaydetmeye başlamışlardır. Bu tür telif faaliyeti hicretin birinci asrında süratli bir gelişme göstermiş, netice olarak Emevîlerin sonu ile Abbâsîlerin başlangıç dönemlerinde ilk büyük siyer ve meğâzî eserleri ortaya çıkmaya başlamıştır.[4] Bahsi geçen dönemin en mühim simaları İbn Şihâb ez-Zührî (ö.124/M.742) ile yazdığı Kitâbu’l-Meğâzî isimli eseri günümüze kadar ulaşan İbn İshâk‘tır (ö.150/.767).

Siyer telifinin aşamalarını genel hatlarıyla Başlangıç, Risaleler ve Telif dönemi olarak isimlendirmek mümkündür. Başlangıç döneminin öncü temsilcileri Ka’bu’l-Ahbâr (ö.32/652), Abdullah b. Selâm (ö.43/663), Vehb b. Münebbih (ö.114/732); Risâleler döneminin temsilcileri Urve b. Zübeyr (ö.94/713), Şurahbil b. Sa’d (ö.123/740), Âsım b. Ömer (ö.120/737), Abdullah b. Ebî Bekir (ö.135/752) ve Ebân b. Osman (ö.105/732) kabul edilir. Cem döneminin tek temsilcisi ise İbn Şihâb ez-Zürî’dir. (ö.124/741). Bu aşamada temel kaynaklarını temin eden siyer ve meğazî yazımı tasnif ve telif dönemine geçmiştir. Bu dönemde siyer yazımının metodolojisi geliştirilmiş, müellifler arasında farklı siyer ve meğazi telifleri ortaya konulmaya başlamıştır. Siyer yazımında tasnif ve telif döneminin en önemli temsilcileri ise Mûsa b. Ukbe (ö.141/758), İbn İshâk (ö.151/768), Ma’mer b. Râşid (ö.153/770), Ebû Ma’şer es-Sindî (ö.170/787) ve Vâkıdî (ö.207/822) kabul edilir. Siyer yazıcılığında Cem döneminden sonraki süreç ise Nakil Dönemi olarak ifade edilir. Nakil Dönemi ise kendi arasında Klasik Nakil ve Karşılaştırmalı Nakil Dönemi şeklinde iki başlıkta değerlendirilmekte olup Klasik Nakil Dönemi’nin en önemli temsilcisi olarak İbn Hişâm (ö.218/833) kabul edilir.[5] Bu çalışmada Klasik Nakil Dönemi’nin temsilcisi sıfatıyla İbn Hişâm’ın hayatı ve es-Sîre eseri çerçevesinde genelde İslâm tarihi özelde ise siyer ilmine katkıları ele alınacaktır.

A.  İLMÎ HAYATI VE ESERLERİ

İslâm tarihi yazımında en önemli siyer müellifi temsilcisi kabul edilen İbn Hişâm, Güney Arabistan menşeli Himyer kabilesinin bir mensubu olarak Basra’da dünyaya gelmiştir. Yemenli Himyer kabilesinin Meâfirî koluna mensup olduğu kaydedilmektedir.  Kaynaklarda onun nesebi Abdülmelik b. Hişâm b. Eyyûb el-Himyerî olarak geçer. Künyesi ise Ebû Muhammed el-Basrî’dir. Kendisi ayrıca el-Zühelî ve es-Sedûsî olarak da tanınmıştır.[6]  

İbn Hişâm çocukluk, gençlik ve tahsil hayatı Basra’da tamamlanmış, daha sonra Mısır’a giderek hayatının geri kalan kısmını Fustat’ta yaşamıştır. Onun Basra’dan ne zaman ayrıldığı ve Mısır’a gitmeden önce tahsil için diğer ilim merkezlerine seyahat edip etmediği hususu bilinmemektedir. Mısır’da bulunduğu esnada İbn İshâk’ın es-Sîre’sini kendisine rivayet eden hocası Ziyâd b. Abdullah el-Bekkâî ile görüşmek üzere Kûfe’ye veya Bağdat’a gitmiş olması ihtimal dahilindedir. İbn Hişâm’ın Mısır’da görüşme imkânı bulduğu İmam Şâfiî onun bilhassa Arap dili konusunda iyi yetişmiş bir âlim olduğunu ifade etmiştir. Kaldı ki İbn Hişâm’ın eserinde yer alan âyet, hadis ve şiir örneklerindeki garîb kelimeleri açıklarken verdiği bilgiler, onun Arap dili ve edebiyatına ne düzeyde vâkıf olduğunu açıkça göstermektedir. Farklı rivayetler bulunmakla birlikte İbn Hişâm’ın 13 Rebîülâhir 218 (8 Mayıs 833) tarihinde Fustat’ta vefat ettiği bilgisi yaygınlık kazanmıştır.[7]

Kendi zamanında bir siyer alimi olarak şöhret bulan İbn Hişâm aynı zamanda tarih, ahbâr, ensâb, şiir, nahiv ve lugat âlimi olarak da tanınmıştır. Bununla birlikte onun hocaları, eserleri ve görüşleri hakkında şöhretiyle mütenasip yeterli bir bilgi bulunmamaktadır. İbn Hişâm’ın şöhrete kavuşmasını sağlayan temel ilmî faaliyet ise İbn İshâk’ın Sîretü İbn İsḥâḳ diye de bilinen eserini yeniden tertip etmiş olmasıdır. Öyle ki bu eser zamanla onun adıyla Sîretü İbn Hişâm olarak anılır olmuştur. Kendisi İbn İshâk’ın en meşhur râvilerinden Ziyâd b. Abdullah el-Bekkâî’nin Kûfî-Bağdâdî adıyla tanınan nüshasını esas alarak eseri kısaltmış, bu arada bazı ilâvelerde de bulunmuştur. Diğer taraftan İbn Hişâm, yazdığı eserinde İbn İshâk’tan farklı olarak Ebû Ubeyde Ma‘mer b. Müsennâ, Yûnus b. Habîb ve Hasan-ı Basrî gibi âlimlerden nakillerde bulunmuş, farklı tarihî bilgileri esere ilâve etmiş, birtakım kelimelerin okunuşunu belirtmesinin yanısıra kitapta geçen şahısların nesepleriyle ilgili bilgiler sunmuş, bu sayede İbn İshâk’ın eserinin muhtevasını zenginleştirmiştir. Müellif eserini kaleme aldığı İbn İshâk’ın kitabına yaptığı şahsî katkılarını “kāle İbn Hişâm” ifadesiyle başlayan bir ibareyle göstermek suretiyle eserin aslında bulunan bilgiler ile şahsî katkılarının farklılığını göstermiştir. Nihayet onun tarafından tamamlanan kitap zamanla kendi adıyla (Sîretü İbn HişâmTehẕîbü İbn Hişâm) anılır olmuştur. Kıftî, Zehebî, İbn Kesîr, İbnü’l-İmâd, İbn Hallikân ve Sehâvî gibi müellifler, bu eseri Hz. Peygamber’in (sav) hayatına dair en sağlam ve en iyi siyer kitabı olarak kabul etmişlerdir.[8]

İbn Hişâm’ın siyer rivayeti aldığı bilgi kaynakları Abdülaziz b. Muhammed ed-Derâverdî, Abdullah b. Cafer b. el-Misver b. Mahreme, Abdullah b. Hasan b. Hasan, Abdullah b. Vehb, Abdülvâris b. Said et-Tennûrî, Cu’şum b. Muâviye b. Bekr b. Hevâzin, Ebû Amr el-Medenî, Ebû Bekr ez-Zübeyrî, Ebû Zeyd el-Ensârî, Şâfiî, Hallâd b. Kurre b. Hâlid es-Sedûsî, İbn Cüreyc, İbn Ebî Amr b.el-A’lâ, Mâlik b. Enes, Mesleme b. Alkame, Rubeyh b. Abdurrahman b. Ebû Saîd el-Hudrî, Süfyân b. Uyeyne, Vâkıdî, Vekî, Yahyâ b. Saîd, Yûnus b. Habîb en-Nahvî ve Zeyd b. Eslem’dir.[9]

Kaynaklarda İbn Hişâm’ın ilk eseri olarak Kitâbü’t-Tîcân fî Mulûki Himyer ve et-Tîcân li Ma’rifeti Mülûki’z-Zamân fî Ahbâri Kahtân olarak zikredilir. Bu eserin muhtevasında ehl-i kitap hikayelerinin yanı sıra peygamberler tarihi bilgileriyle Yemen tarihine ait bir takım malumat bulunmaktadır.[10]

B. SİYER İLMİNE KATKILARI

İbn Hişâm’ın en önemli eseri şüphesiz es-Sîretü’n-nebeviyye’si olup Hz. Peygamber’in (sav) hayatına dair tamamı zamanımıza intikal etmiş en eski kitaptır. İbn İshâk’ın es-Sîre’sinin farklı râviler tarafından nakledilen birçok nüshasının hiçbiri tam olarak günümüze gelmemiştir. Buna karşılık İbn Hişâm’ın eseri ise farklı râviler yoluyla İslâm dünyasına yayılmıştır. İbn Hişâm’ın eserini rivayet edenler arasında başta gelen raviler ise Muhammed b. Hasan el-Kattân, Abdürrahîm b. Abdullah el-Berkî ve kardeşi Ahmed el-Berkî’dir. İbn Hişâm, İbn İshâk’ın kitabını esas almakla birlikte onun aksine Kur’ân’da temas edilmeyen ve Hz. Peygamber’le (sav) ilgisi olmayan konulara, ayrıca pek tanınmayan şairlerin şiirlerine itibar etmemiştir. Müellif diğer taraftan kitabına aldığı bazı şiirlerin gerek yazımını gerekse veznini tashih etmiş, bir kısım şiirlerin nisbet edilen şahıslara ait olmadığını tespit etmiş, bir kısmının kaynağını ve râvilerini zikretmiş, zaman zaman da İbn İshâk’ın ana metnine yeni şiirler ilâve etmiştir.[11]

İbn Hişam es-Sire isimli eserindeki konu muhtevası ve takip ettiği metodolojiyi şu şekilde ifade etmektedir: “Bu kitaba İsmail b. İbrahim ve onun soyundan gelen Rasûllah’ın atalarını sıra ile zikretmekle başlıyorum. İsmail’in diğer çocuklarını ise terk ediyorum. Terk etme gerekçem Rasulüllah’ın siretine kadar olanları özetlemek içindir. Bu kitapta inhisar için İbn İshâk’ın zikretmiş olduğu, Rasûlüllah hakkında bilgi bulunmayan, Kur’ân’da onun hakkında bir şey nazil olmamış, bu kitabın amacına uygun olmayan ve hadisenin tefsiri veya şahidi bulunmayan şeyleri zikretmedim. Aynı şekilde İbn İshâk’ın zikretmiş olduğu ancak şiir ilmi ehlince bilinmeyen, söz edilmesinin uygun olmadığı, bazı insanları kötüleyen ve el-Bekkâî’nin zikretmediklerini almadım. Allah izin verirse burada, bunların dışında kalanları ele alacağım”.[12]

İbn Hişâm, eserinde İbn İshâk’tan aldığı bilgileri aktarmanın yanısıra zaman zaman da onda bulunan bilgilerden hatalı gördüklerini düzeltmiştir. Onun yaptığı düzeltmeler, isim tashihi, nesep tashihi, kelime tashihi, haber ve şiir tashihi şeklinde gerçekleşmiştir.[13] Nitekim İbn İshâk, Bedir’de öldürülenlerin sayısını elli olarak vermişken, İbn Hişâm çeşitli deliller ileri sürmek suretiyle öldürülenlerin sayısının yetmiş olduğunu bildirmiştir.[14] Diğer taraftan İbn Hişâm, İbn İshâk’ın kapalı ve müphem bıraktığı bazı bilgileri açıklamak suretiyle rivayetin netleşmesine ayrıca katkı sağlamıştır. Nitekim İbn İshâk Mekke’nin fethi günü Ümmü Hânî’nin iki kişiye eman verdiğini rivayet etmiş, ancak isimlerini vermemiştir. İbn Hişâm bu iki kişinin Hâris b. Hişâm ile Züheyr b. Ebû Ümeyye el-Muğîre olduğunu açıklamıştır.[15]

İbn Hişâm’ın eseri kendisinden sonra telif edilmiş siyer eserleri için öncülük ve örneklik yaptığı gibi, kendisinden sonra gerek siyer gerekse genel İslâm tarihi eseri yazan müellifler için en önemli siyer kaynağı olma niteliği kazanmıştır. Nitekim kendisinden sonraki müelliflerden Ya’kûkî (292/905), Mesûdî (346/957), İbn Asâkir (571/1175), İbnü’l-Esîr (630/1232), Zehebî (748/1347) ve İbn Kesîr (774/1372) eserlerinde İbn Hişâm’ın es-Sîresi’nde istifade etmişlerdir.[16] Diğer taraftan es-Sîre İslam tarihi yazıcılığında öncü bir siyer ve kendisinden sonra yazılmış tarik ve siyer eserlere fikir ve muhteva açısından kaynak olmuş bulunmakla birlikte eser başta tefsir olmak üzere Kur’ân ilimleri ile Arap Dili ve Belağatı için de referans kaynağı olmuştur. Ülkemizde araştırma makalesi olarak yayınlanmış bulunan “Bir Tefsir Kaynağı Olarak İbn Hişâm’ın es-Sîresi”[17], “İbn Hişam ve Sîresindeki Garîbü’l-Kur’ân”[18] ve “Sîret-i İbn Hişam’ın Arapçası ile Bugünkü Arapça’nın Mukayesesi”[19] başlıklı çalışmalar bu hususu açıkça ortaya koymaktadır.

 İlk baskısı Mısır’da yapılan es-Sîre’yi (I-III, Bulak 1259) Ferdinand Wüstenfeld tahkik ederek yayımlamıştır (I-III, Göttingen 1858-1860). Eserin ayrıca birçok tahkikli neşri yapılmış olup Mahmûd Seyyid Tahtâvî (I-III, Kahire 1329), Mustafa es-Sekkā – İbrâhim el-Ebyârî – Abdülhafîz eş-Şelebî (I-IV, Kahire 1355/1936, 1375/1955), Muhammed Muhyiddin Abdülhamîd (I-IV, Kahire 1356/1937), Muhammed Halîl Herrâs (I-IV, Kahire 1971), Tâhâ Abdürraûf Sa‘d (I-IV, Kahire 1391/1971); Muhammed Fehmî es-Sercânî (I-IV, Kahire 1978), Ömer Abdüsselâm Tedmürî (Beyrut 1987) ve Mecdî Fethî es-Seyyid’in (I-V, Tanta 1416/1995) neşirleri bunlar arasında zikredilebilir.[20]

 es-Sîretü’n-nebeviyye’ye dört ayrı şerh yazılmış olup bunların üçü basılmıştır. Eserin en geniş şerhi, Endülüslü muhaddis Abdurrahman b. Abdullah es-Süheylî (ö. 581/1185) tarafından er-Ravżü’l-ünüf fî şerḥi’s-Sîreti’n-nebeviyye li’bni Hişâm adıyla kaleme alınmıştır. İlk olarak Mısır’da basılan bu eser (I-II, Kahire 1332/1914) daha sonra Abdurrahman el-Vekîl tarafından da neşredilmiştir (I-VII, Kahire 1387-1390/1967-1970). Süheylî’nin şerhinin ayrıca iki muhtasarı yapılmıştır. Bunların ilki Muhammed b. Ahmed b. Osman ez-Zehebî’nin Muḫtaṣarü’r-Ravżi’l-ünüf’ü (Berlin Staatsbibliothek, nr. 9565), diğeri Ebü’l-Feth Muhammed b. İbrâhim b. Muhammed b. Mukbil el-Bilbîsî’nin el-İlmâm bi’r-Ravż ve Sîreti’bni Hişâm el-Mülaḳḳab bi-Celâʾi’l-efkâr bi-sîreti’l-Muḫtâr’ıdır (Kudüs el-Mektebetü’l-Hâlidiyye, Siyer, nr. 3). Vezîr el-Mağribî diye bilinen Ebü’l-Kāsım Hüseyin b. Ali b. Hüseyin (ö. 418/1027), İbn Hişâm’ın eserinin yeni ve sağlam bir rivayetini kaleme alırken bazı yerlerde kısa fakat değerli açıklamalar yapmıştır. Bu eseri Süheyl Zekkâr es-Sîretü’n-nebeviyye li’bni Hişâm bi-Şerḥi’l-Vezîri’l-Maġribî adıyla yayımlamıştır (I-II, Beyrut 1412/1992). Diğer bir Endülüslü âlim olan Ebû Zer el-Huşenî, es-Sîretü’n-nebeviyye’de geçen garîb kelimeleri açıklayan bir şerh yazmıştır.

İbn Hişâm’ın es-Sîretü’n-nebeviyye’yi Türkçe’ye ilk defa Sîret-i Resûlullah adıyla Aydınlı Eyyûb b. Halîl çevirmiş ve 12 Rebîülevvel 986 (19 Mayıs 1578) tarihinde şehzadeliği sırasında III. Murad’a takdim etmiştir. Yazma nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde (TY, nr. 2414) bulunan eser, Mes‘ad Süveylim Ali eş-Şâmân tarafından Türk Edebiyatında Siyerler ve İbn Hişam’ın Siyer’inin Türkçe Tercümesi adıyla doktora tezi olarak neşre hazırlanmıştır (1982, AÜ İlâhiyat Fakültesi). Sîretü İbn Hişâm’ın dört ciltlik Kahire neşrinin (1936) I. cildini İzzet Hasan ve Neşet Çağatay Hz. Muhammed’in Hayatı (I, Ankara 1971), II. cildini Yusuf Velişah Uralgiray aynı adla (II, Riyad 1405/1985) Türkçe’ye tercüme etmişlerdir. Eserin tamamını İslâm Tarihi Sîret-i İbn-i Hişam Tercemesi adıyla Hasan Ege Türkçe’ye çevirmiştir (I-IV, İstanbul 1985).[21]

 

SONUÇ

İbn Hişâm, İslam tarih yazıcığı konusunda özellikle siyer telifinde öncü bir şahsiyet olarak kabul edilir. Müellif siyer yazımı konusunda kendisinden önceki ravi müelliflerin rivayet ve eserlerindeki siyer malumatını bir araya getirip yeni bir tasnif metoduyla ortaya koymasının yanı sıra ilk kez temel siyer konularının tamamını muhtevaya dahil etmek suretiyle bütüncül bir siyer yazımının öncülüğünü yapmış, bu sayede kendisinden sonraki siyer müellifleri için hem metod hem de kaynak olma açısından kıymetli bir örneklik sunmuştur. Dolayısıyla İbn Hişâm’ı siyer yazıcılığında bir çığır açıcısı olarak değerlendirmek mümkündür. Nitekim kendisinden sonraki siyer müellifleri gerek metodoloji gerekse siyer muhtevasını ortaya koymada her daim İbn Hişâm’ın es-Sîresini referans olarak almışlardır. İbn Hişâm’ın eserinin diğer bir özelliği ise Hz. Peygamber’in (sav) siresini dar çerçevede sadece Mekke veya Hicaz merkezli olarak ele alma şeklindeki klasik anlayışı aşarak onun hayatını gönderildiği dönemin dünya tarihi çerçevesinden değerlendirmiş bu şekilde Hz. Muhammed’in (sav) risaletinin evrenselliğini siyer yazımı çerçevesinde ortaya koymuştur. Bütün bunlar sebebiyle gerek siyer yazım metodolojisi gerekse siyer muhtevası açısında asırlar boyu siyer müelliflerinin el kitabı mahiyetinde değer görmüş İbn Hişam’ın eseri günümüzde olduğu gibi gelecekte de Hz. Peygamber’in (sav) hayatını yazmak, okumak ve öğrenmek isteyen her seviyeden insan için bilgi kaynağı olmaya devam edecektir.

 

KAYNAKÇA

Fayda Mustafa. “İbn Hişâm”, Türkiye Diyanet İslam Ansiklopedisi 10:78-79. Ankara: TDV Yayınları, 1994.

Fayda, Mustafa, “Siyer Sahasındaki İlk Telif Çalışmaları”, Uluslararası Birinci İslâm Araştırmaları Sempozyumu, İzmir: 1985.

Horovitz, Josef, İslami Tarihçiliğin Doğuşu, trc. Ramazan Özmen-Ramazan Altınay, Ankara: 2019.

İbn Hişâm, Abdülmelik b. Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, Kahire:ts.

İbn Manzûr Ebu’l-Fadl Cemalüddin Muhammed b. Mükrim, Lisânü’l-Arab, Beyrut: Dâru’s-Sâdır,?

İbn İshâk Ebû Bekir b. Muhammed, Sîretü İbn İshâk, thk. Muhammed Hamidullah), Konya: 1981.

Öz, Şaban, İlk Siyer Kaynakları ve Müellifleri, İstanbul: 2008.

Şeşen, Ramazan, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya Yazıcılığı, İstanbul: 1998.

Zebîdî Seyyid Muhammed Murtaza, Tâcü’l-arûs, Beyrut: Dâru’s-Sâdır,?

Zehebî Şemsüddin Muhammed b. Ahmen b. Osman, Siyeru A’lâm, thk. Şuayb Arnavud, Beyrut:1985.

 



[1]    İbn Manzûr Ebu’l-Fadl Cemalüddin Muhammed b. Mükrim, Lisânü’l-Arab, Beyrut: Dâru’s-Sâdır, ?), 15: 124-125; Zebîdî Seyyid Muhammed Murtaza, Tâcü’l-arûs, Beyrut: Dâru’s-Sâdır, ?), 10:265.

[2]    İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, 4: 389; Zebîdî, Tâcü’l-Arûs, 3:287-288.

[7]    Mustafa Fayda, “İbn Hişâm”, Türkiye Diyanet İslam Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 1994), 20:71.

[8]    Mustafa Fayda, 20:72.

[9]    Şaban Öz, 356.

[10] Zehebî, 10:429.

[11] Mustafa Fayda, 20: 72.

[12] İbn Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, (thk. Muhammed es-Sakkâ-İbrahim el-Ebyârî-A. Şelebî, Kahire: ts.,1: 4.

[13] Şaban Öz, 361.

[14] İbn Hişâm, es-Sîre, 4: 641.

[15] İbn Hişâm, es-Sîre, 4: 411.

[16] Şaban Öz, s. 368.

[17]  Mustafa Özel, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2001, sayı: 14, s. 205-215.

[18] İsmail Cerrahoğlu, İslâm İlimler Enstitüsü Dergisi (Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi), 1977, sayı.3, s. 1-28.

[19] Muhammed Hasan Bakkala, (çev.Necmettin Yurtseven), Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1997, cilt: XXXVI, s. 461-470.

[20] Mustafa Fayda, 20:72.

[21] Mustafa Fayda, 20: 72.

 

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar