
Muaviye,
“Ömer (r.a.) hakkında ne dersin?” diye sordu. İbn Abbas, “Ömer’e (r.a.)
Allah rahmet eylesin. Allah'a yemin ederim ki o, İslam’ın dostu idi.
Yetimlerin ve zayıfların koruyucusu, gerçek mümin idi. İyiler onun
etrafında toplanırdı. Halkın kalesi, insanların yardımcısı idi. Ülkeler
fethedip Allah dinini hâkim kılıncaya, Allah adı ülkelerde, yaylalarda,
dağlarda, mahalle ve köylerde anılıncaya kadar, Ömer (r.a.) vazifesini
sabırla yerine getirdi. Karşılığını Allah'tan bekledi. Kötü söz
karşısında vakurdu. Gerek sıkıntı, gerek bolluk içinde olduğu zamanlarda
daima çok şükrederdi. Allah'a yemin ederim ki, her an zikir halinde
idi. Kıyamete kadar, hainlerin buğz ettiği kimseyi, Allah onun yerine
geçirdi.” dedi.
Muaviye,
“Osman b. Affan (r.a.) hakkında ne dersin” diye sordu. İbn Abbas,
“Osman’a Allah rahmet eylesin. Allah'a yemin ederim ki o, ecdadına
layık, hatta onlardan da şerefli bir torundur. İslam’a çok bağlı bir
Müslümandır. En sabırlı bir askerdir. Geceleri çok uykusuz kalır,
Allah'ı zikir sırasında çok gözyaşı döker. Gece gündüz kendisini
ilgilendiren şeyde düşünür. Bütün iyilikleri yapmaya isteklidir.
Tehlikeden kaçarak selamete koşar. Bütün teçhizatıyla bir ordu
hazırlamış, bir kuyu satın almıştır. Peygamber’in (s.a.s.) iki kızını
alarak damadı olmuştur. Kıyamete kadar kötülerin küfrettiği bir kimseyi
Allah onun yerine getirdi.” dedi.
Muaviye,
“Ali b. Ebû Tâlib (r.a.) hakkında ne dersin?” diye sordu. İbn Abbas,
“Ali'ye Allah rahmet eylesin. Allah’a yemin ederim ki o, hidayet sancağı
idi. Takva denizi, akıl küpü ve zarafet abidesi idi. Gecenin
karanlığında şeref aydınlığı idi. En yüce hedefe çağırır, en eski
metinleri bilirdi. Te’vil yapabilir, öğüt verirdi. İslam’ın insanlara
hidayeti gösteren emirlerine bağlı idi. Zulmü ve eziyeti terk etmişti.
Şüpheli yollardan ayrılırdı. İman ve takva sahiplerinin en hayırlısı
idi. Peygamberin gömlek ve cüppesini giyenlerin en efendisi idi. Hac ve
sa‘y yapanın en üstünü idi. Adalet ve eşitliği temin hususunda titizdi.
Peygamberler ve Muhammed Mustafa müstesna, dünyanın en büyük hatibi idi.
İki kıbleye karşı namaz kılmıştı. Herhangi bir dindar ona eşit olabilir
mi? Kadınların en hayırlısının kocası idi. İki Peygamber torununun
babası idi. Gözlerim onun gibisini görmedi. Kıyamete ve mahşere kadar da
görmeyecek. Allah'ın ve kullarının laneti kıyamete kadar ona lanet
edene olsun.” dedi.
Muaviye,
“Talha ve Zübeyir (r.a.) hakkında ne dersin?” diye sordu. İbn Abbas,
“Her ikisine de Allah rahmet eylesin. Allah'a yemin ederim ki, her ikisi
de iffetli, iyi, Müslüman, maddeten ve ruhen temiz, şehit, âlim idiler.
Bir hata işlediler. İnşallah geçmişteki fedakârlıkları, Resûlullah ile
beraberlikleri, güzel fiilleri sebebiyle Allah onları affeder.” dedi.
Muaviye,
“Abbas (r.a.) hakkında ne dersin?” diye sordu. İbn Abbas, “Abbas'a
Allah rahmet eylesin. Allah'a yemin ederim ki o, Allah'ın Resûlü'nün
babasının kardeşidir. Allah'ın dostunun gözbebeği idi. Bütün kabilelerin
başvurduğu kişiydi. Amcaların efendisi idi. Bütün işlerde ileri
görüşlü, neticeleri kestirebilirdi. İlim süsüydü. Onun üstünlüğü
yanında, sülalelerin ismi okunmazdı. Onun kabilesinin övülmesi sırasında
diğer soyların sesi çıkmazd1. Niçin böyle olmasın? Çünkü görgüsü ve
bilgisi yerinde olan Abdülmuttalib, onu yetiştirdi. Kureyş'in yaya ve
süvarisinin en üstünü idi.”
Muaviye,
“Kureyş’e niçin Kureyş denmiştir?” diye sordu. İbn Abbas, “Denizde bir
canavar (köpek balığı) var ki, denizin en tehlikeli hayvanıdır. Hiçbir
deniz canlısı ona galip gelemez, o onları yer. Bu sebeple ona Kureyş
denmiştir. Kureyş de Arapların en etkin kabilesidir. Bundan dolayı bu
isim verilmiştir.” Bunun üzerine Muaviye şöyle dedi: “Doğru söyledin ey
İbn Abbas! Senin, ailenin lisanı olduğuna şahitlik ederim.” İbn Abbas
onun yanından ayrılınca Muaviye, “Her ne konuştuysam, İbn Abbas’ı ona
hazırlıklı buldum.” dedi. Heysemi, Mecmauz-Zevaid 9/249, H.N. 14943.
İBN ABBAS: İLİM DERYASI
Rabi
b. Hırâş'tan rivayet edildiğine göre Abdullah b. Abbas (r.a.),
Muaviye’nin (r.a.) huzuruna çıkmak için izin istedi. Kureyş büyükleri
Muaviye'nin yanında toplanmışlardı. Said b. As (r.a.) da sağında
oturuyordu. Muaviye (r.a.), İbn Abbas'ın (r.a.) geldiğini görünce, “Ey
Said! Allah'a yemin ederim ki, İbn Abbas'a cevabını veremeyeceği sorular
soracağım.” dedi. Said de, “İbn Abbas gibi biri mi senin sorularına
cevap veremeyecek?” diye karşılık verdi. İbn Abbas (r.a.) oturduğu zaman
Muaviye, “Ebû Bekir (r.a.) hakkında ne dersin?” diye sordu. İbn Abbas,
“Ebû Bekir’e (r.a.) Allah rahmet eylesin. Allah'a yemin ederim ki o,
Kur'an okurdu. Batıla meyletmekten uzaktı. Kötülüğü terk ederdi.
İnsanları hoşa gitmeyen şeylerden sakındırırdı. Dinini bilirdi.
Allah'tan korkardı. Gece ibadet eder, gündüz oruç tutardı. Dünyasından
emindi. Halka adaletinde kararlı idi. İyiyi emreder ve ona koşardı. Her
hale şükrederdi. Vallahi sabah akşam Allah'ı zikrederdi. Umumun menfaati
için kendisini feda ederdi. Takva, kanaat, zühd, iffet, iyilik ve
ihtiyatta, Allah rızası için aza kanaatte arkadaşlarından üstündü, hatta
eşsizdi. Kıyamete kadar hainlerin sevmediği kimseyi Allah onun yerine
tayin etti.” dedi.
Muaviye,
“Ömer (r.a.) hakkında ne dersin?” diye sordu. İbn Abbas, “Ömer’e (r.a.)
Allah rahmet eylesin. Allah'a yemin ederim ki o, İslam’ın dostu idi.
Yetimlerin ve zayıfların koruyucusu, gerçek mümin idi. İyiler onun
etrafında toplanırdı. Halkın kalesi, insanların yardımcısı idi. Ülkeler
fethedip Allah dinini hâkim kılıncaya, Allah adı ülkelerde, yaylalarda,
dağlarda, mahalle ve köylerde anılıncaya kadar, Ömer (r.a.) vazifesini
sabırla yerine getirdi. Karşılığını Allah'tan bekledi. Kötü söz
karşısında vakurdu. Gerek sıkıntı, gerek bolluk içinde olduğu zamanlarda
daima çok şükrederdi. Allah'a yemin ederim ki, her an zikir halinde
idi. Kıyamete kadar, hainlerin buğz ettiği kimseyi, Allah onun yerine
geçirdi.” dedi.
Muaviye,
“Osman b. Affan (r.a.) hakkında ne dersin” diye sordu. İbn Abbas,
“Osman’a Allah rahmet eylesin. Allah'a yemin ederim ki o, ecdadına
layık, hatta onlardan da şerefli bir torundur. İslam’a çok bağlı bir
Müslümandır. En sabırlı bir askerdir. Geceleri çok uykusuz kalır,
Allah'ı zikir sırasında çok gözyaşı döker. Gece gündüz kendisini
ilgilendiren şeyde düşünür. Bütün iyilikleri yapmaya isteklidir.
Tehlikeden kaçarak selamete koşar. Bütün teçhizatıyla bir ordu
hazırlamış, bir kuyu satın almıştır. Peygamber’in (s.a.s.) iki kızını
alarak damadı olmuştur. Kıyamete kadar kötülerin küfrettiği bir kimseyi
Allah onun yerine getirdi.” dedi.
Muaviye,
“Ali b. Ebû Tâlib (r.a.) hakkında ne dersin?” diye sordu. İbn Abbas,
“Ali'ye Allah rahmet eylesin. Allah’a yemin ederim ki o, hidayet sancağı
idi. Takva denizi, akıl küpü ve zarafet abidesi idi. Gecenin
karanlığında şeref aydınlığı idi. En yüce hedefe çağırır, en eski
metinleri bilirdi. Te’vil yapabilir, öğüt verirdi. İslam’ın insanlara
hidayeti gösteren emirlerine bağlı idi. Zulmü ve eziyeti terk etmişti.
Şüpheli yollardan ayrılırdı. İman ve takva sahiplerinin en hayırlısı
idi. Peygamberin gömlek ve cüppesini giyenlerin en efendisi idi. Hac ve
sa‘y yapanın en üstünü idi. Adalet ve eşitliği temin hususunda titizdi.
Peygamberler ve Muhammed Mustafa müstesna, dünyanın en büyük hatibi idi.
İki kıbleye karşı namaz kılmıştı. Herhangi bir dindar ona eşit olabilir
mi? Kadınların en hayırlısının kocası idi. İki Peygamber torununun
babası idi. Gözlerim onun gibisini görmedi. Kıyamete ve mahşere kadar da
görmeyecek. Allah'ın ve kullarının laneti kıyamete kadar ona lanet
edene olsun.” dedi.
Muaviye,
“Talha ve Zübeyir (r.a.) hakkında ne dersin?” diye sordu. İbn Abbas,
“Her ikisine de Allah rahmet eylesin. Allah'a yemin ederim ki, her ikisi
de iffetli, iyi, Müslüman, maddeten ve ruhen temiz, şehit, âlim idiler.
Bir hata işlediler. İnşallah geçmişteki fedakârlıkları, Resûlullah ile
beraberlikleri, güzel fiilleri sebebiyle Allah onları affeder.” dedi.
Muaviye,
“Abbas (r.a.) hakkında ne dersin?” diye sordu. İbn Abbas, “Abbas'a
Allah rahmet eylesin. Allah'a yemin ederim ki o, Allah'ın Resûlü'nün
babasının kardeşidir. Allah'ın dostunun gözbebeği idi. Bütün kabilelerin
başvurduğu kişiydi. Amcaların efendisi idi. Bütün işlerde ileri
görüşlü, neticeleri kestirebilirdi. İlim süsüydü. Onun üstünlüğü
yanında, sülalelerin ismi okunmazdı. Onun kabilesinin övülmesi sırasında
diğer soyların sesi çıkmazd1. Niçin böyle olmasın? Çünkü görgüsü ve
bilgisi yerinde olan Abdülmuttalib, onu yetiştirdi. Kureyş'in yaya ve
süvarisinin en üstünü idi.”
Muaviye,
“Kureyş’e niçin Kureyş denmiştir?” diye sordu. İbn Abbas, “Denizde bir
canavar (köpek balığı) var ki, denizin en tehlikeli hayvanıdır. Hiçbir
deniz canlısı ona galip gelemez, o onları yer. Bu sebeple ona Kureyş
denmiştir. Kureyş de Arapların en etkin kabilesidir. Bundan dolayı bu
isim verilmiştir.” Bunun üzerine Muaviye şöyle dedi: “Doğru söyledin ey
İbn Abbas! Senin, ailenin lisanı olduğuna şahitlik ederim.” İbn Abbas
onun yanından ayrılınca Muaviye, “Her ne konuştuysam, İbn Abbas’ı ona
hazırlıklı buldum.” dedi. Heysemi, Mecmauz-Zevaid 9/249, H.N. 14943.