3 Nisan 2018 Salı

Fetöcü ve Fırsatçı -FİTNENİN İKİ UCU-

Prof. Dr. Cağfer KARADAŞ
Fetöcü
Karmatî, batınî ve haşhaşî ağababalarının çağdaş görünümlüsü. Yeni döküm takiyyeci. Tedbiri elden bırakmaz, takdirden hiç bahsetmez. Efendisi ne derse odur. Söz onun sözüdür. Kendisi onun kıtmiridir.
Her yerde bulunabilir ve hiçbir yerde yabancılık çekmez. Kimseden rahatsız olmaz, kimseyi rahatsız etmeden yapacağını rahat rahat yapar. Herkesin suyuna giderken herkesi suyuna çeker. Herkes suyunda gidiyor sanırken iş bittiğinde herkesin onun suyunda gittiği ortaya çıkar.

Herkese kanar gibi görünür, saf görünümlü mağdur öyküleri ile herkesi kana kana kandırır. Hiç yorulmaz, yorar; hiçbir şey bulamazsa rüyalar uydurur onları yorar. İnsanların altından girer üstünden çıkar sonunda en üste kendisi kalır. Alttakinin canı çıkarken o ayak ayak üstüne atar ve zaferinin saf görünümlü sarhoşluğunu yaşar. Herkes onu saf sarhoş zannederken o herkesi bir hoş eder. Hoşbeş içinde malı götürür kimselerin ruhu duymaz.
İyilik perisidir, iyilere iyilik yapmayı gereksiz sayar. Onlar zaten iyidir. İyilerden alır, kötülere aktarır. İyilerin yanında üzgün ve süzgün, kötülerin yanında neşeli ve dinçtir. İyilerin kazanından yer, kötülere sağdırır. Bu yüzden kötülerle çok iyi dosttur. İyiler onun için sadece bir malzemedir. Sarhoş sofrasının mezesi gibi.
Elde edene kadar ezik, ele geçirince kazık. El pençe divan durur muhatabın önünde, çelme takar arkasını dönünce, diz çöktürür ensesine basınca. Bir kez tökezledi mi, tökezleyenin asla yüzüne bakmaz. Düşenin elinden tutmak kitabında yazmaz.
İyi gün dostudur, iyi günlerde öyle güzel, öyle iyidir ki, yüzünden gülücükler eksik olmaz. Kötü günlere hiç dayanamaz, hemen oradan uzaklaşır. Çünkü o sadece iyilik perisidir.
Hiç kimseye kin ve nefret tuttuğu da görülmemiştir, çünkü onun kalbinde kimse yoktur. Herkes onun önünde kaz görünümlü varlıklardır. Yolacağı zaman “kimse yok mu?” der. En çok ilgi alanına yolunacak tüyleri girer. Tüyü olmayanla hiç ilgilenmez. Çok sever tüy yolmayı, tüyden kuleler dikmeyi…
Hiç suratını gören olmadı, çünkü onun hiç suratı olmadı. Efendisi önce suratını yok etti, sonra beynini büzdü, daha sonra da kalbini ezip küçülttü. Bu yüzden harici bellekle çalışır, her yere bu belleklerden takar, her yerinden bu bellekler çıkar. Ama hakkını yemeyelim iyi yansıtıcıdır. Harici belleklere aldığı bilgileri kusursuzca harice yansıtır.
Meraklıdır. Bu yüzden insanla ilgili olan her şey onun ilgi alanındadır. Duvarlar, kilitler, perdeler onun için engel değildir. Bir yolunu bulur en mahreme girer. Mahrem sırları açıklama konusunda son derece cömerttir. Kimse eline su dökemez. Çünkü su temizliktir, temizlik onu bozar.
Kimi zaman beddua eder, kimi zaman dua… Ne duasının ne bedduasının tuttuğu görülmüştür. Zaten o tutsun diye de etmiş değildir. O an öyle gerekmiş ve yapmıştır.
Takıntı yapmaz, tıkar. Sıkıntı yapmaz, yakar. Peşini bırakmaz sokar.  Kimse görmesin diye cambaz kullanır. Cambaz oyalarken o götürür. Ne götürdüğünü bilen vardır, ne de bilen görülmüştür.
Kimi zaman tükürmesi meziyet, tükürüğü rahmet, tükürdüğü bahtiyardır; kimi zaman tükürmesi öfke, tükürüğü sille, tükürdüğü bedbahttır. Tükürüklü bir hayat yani…
Efendi dayak atar, şefkat sayar; efendi numara yapar hakikat sanır, efendi halt yer hikmet zanneder. Kendi bilmez efendi bilir, kendi görmez efendi görür, dileyemez, dilediğine eremez, bu böyle sürer gider. Ama hakkını yemeyelim efendisi iyi ölü yıkayıcısı rolü, kendisi de iyi ölü rolü yapar…
Fırsatçı
15 temmuz gecesi, elini ovuştururken görüldü. Gözleri fıldır fıldırdı. Kim kazanacaksa onun yanında yer almaya hazırdı. Çünkü yepyeni bir hava vardı: kapalı, sisli, kaotik. Tam ona göre. Yeni bir doğumun sancısı hali söz konusuydu. Hiç dışarı çıkmadı, kimselere görünmedi. Yakınlarını da çıkarmadı. Çıkanlara da çok kızdı. Ama hiç belli etmedi. Ona göre böyle zamanlar eylem değil, hesap zamanıydı. Gözünü televizyona dikti, baktı baktı… Kararını verdi: bütün hesaplar, kazanana göre yapılmalıydı. O da öyle de yaptı.
Kimdir bu? Fetöcünün tersi. Hatta onun yerini almaya hazır, bıraktığı boşluğu doldurmaya aday. Bunlar birbirlerine tersinden benzerler. Bu yüzden hiç kimse onu fetöcüyle ilişkide görmemiştir. Yağmurda yürüyüp ıslanmama, karda yürüyüp de izini belli etmeme becerisi ona aittir. Bu yüzden kripto da sayılmamıştır.
Fetöcüyle yönleri paylaşmışlardır. Fırsatına göre aynı yerde durup farklı yöne bakarlar. Aslında fırsatçının yön takıntısı da yoktur. Her yön onun için yeni bir fırsattır.
Düşenleri değil ama düşme hallerini çok sever. Çünkü her düşen onun için yeni bir fırsat kapısı açar. Eli kaşınır, ağzı sulanır, kulakları dikelir, beyni hızlı hızlı çalışmaya başlar, kalbi küt küt atar, ağzından çıkana kulakları bile tahammül edemez, yalan makinası yolda kalır, o yolundan kalmaz. Hemencecik güçlünün yanında ve yakınında yerini alır. Yeni koltuğuna kurulur, yeni bir yöne yelken açar, daha iyi bir fırsatın peşine düşer.
Çeşidi boldur fırsatçının. Hiçbir dönemde çeşit sıkıntısı çekilmemiştir. Her çeşidinden her dönemde bol bol bulunmuştur. Fetö zamanı fetöcü, hainliği anlaşılınca en büyük düşmanı, hakkını yemeyelim neticede iyi bir satıcı.
Her şeyi satar. Eşini satar, dostunu satar, kocasını satar, karısını satar, hocasını satar, satar oğlu satar… Ama her zaman fırsata fırsat katar.
Fırsat için hiç bir fedakarlıktan kaçınmaz. Gerekirse el pençe divan durur, yerde sürünür, el öper, ayaklara kapanır, ama fırsatı yakalar. Bir yakaladı mı; sıçrar, öptüğü ele tükürür, yediği çanağı pislemeyi çok iyi becerir. Gerekirse döner onu da yalar. İçi de kalkmaz, çünkü onun içi de yoktur.
Meziyetleri saymakla tükenmez fırsatçının. En önemli meziyeti de su uyusa bile onun uyumamasıdır. Yoksa nasıl kollayacak fırsatları? O koltuklar başkalarına mı yar olacak? O paralar başka ellere mi düşecek? İtibar, mal, mülk başkalarına mı gidecek?
Kifayetsiz muhteristir. Kifayetsizliğini ihtirasları ile örtmede oldukça beceriklidir. Kerameti kendinden menkuldür. Sözüne bakarsan adeta veli, görünüşüne bakarsan dünyanın en iyi insanı, halbuki dizilmiş kütükten bir farkı yoktur. Görünüşü düzgün, içi kof, özü saman çuvalı. Yanması da saman alevi gibidir. Yemin billah etmek, onun için peynir ekmektir. Söz verir ama durmaz. Durmak için söz vermiş de değildir. Vefa semtinden hiç geçmemiştir. Geçmişse de fark etmemiştir.
Şair çok güzel yakalamış:
“Çün zerre vefa bulmadım ihvan-ı zemandan
Şol yüzleri dost özleri düşmandan usandım”
Düşenin üstüne basmak hiç ağır gelmez ona. Zaten o, bu tür gereksiz ağırlıkları da taşımak istemez. Onun yükü hafif olmalıdır. Hatta mümkünse olmamalı. Bu yüzden kalbi, vicdanı, adaleti, saygınlığı ve bil umum kendisine ağırlık yapacak gereksiz şeyleri yok pahasına satar, fırsata tahvil eder.
Zamanı çok iyi değerlendirir. Dün dündür bugün bugündür. Dün kötü olan bugün iyidir. Onun en büyük felsefesi ben güzele güzel demem güzel benim olmayınca. Kendisinin olmayan bütün güzeller çirkindir o yüzden. En büyük başarısı başkanın elindekinin çirkin olduğuna inandırmaktır. Kendi elindeki her zaman güzeldir. Süsler, parlatır, satar; daha iyisine konar.
Başkalarının altındaki makamın hiçbir kıymeti yoktur. O makam sahipleri kendilerini bir koltuk ve bir makam arabasına satmış insanlardır. Kendisi aynı makama oturduğunda başka bir dünya vardır artık. Oturan değişmiş, dolayısıyla değerler de değişmiştir. Çünkü dün dündü, bugün bugündür. Çirkin gitmiş güzel gelmiştir. Fırsat ele bir kere geçmiş, iş bitmiştir.
Özgüveni yüksek bir karakter görüntüsü verir. Psikopat özgüveni onun yanında yolda kalır. Her şeye icazetlidir, herkese icazet dağıtır. Ondan bir kaçan bir de uçan kurtulur. Beyin yıkama becerisinde fetöcüyle yarış halindedir. Beynini yıka(ya)madıklarını düşman ilan eder. Hiçbir fırsatı kaçırmaz, her fırsatta onlara gözdağı verir. Dışlamacılıkta ve ötekileştirmede eline su dökülmez.
Zihnini geçmişte söyledikleri ve yaptıkları ile de meşgul etmez. Önceki söyledikleri söylenmemiş, yaptıkları yapılmamıştır. Dolayısıyla söylemedim ya da yapmadım dediğinde, yalan söylemiş olmaz. Ama başkalarının yapıp ettikleri veya söyledikleri fırsat için saklanmaya değerdir. Bu yüzden onları dokuz kat bez ile saklar ve zamanı geldiğinde kat kat açar.

Fırsatçı için fırsat kaçmaz, her fırsatta yeni bir bedene bürünür. Her büründüğü şekil onun için telli duvaklı yeni bir gelin olmaktır. Zaten tek bir fırsatla yetinen fırsatçı olmaz ki. Çok fırsatlı hayattır fırsatçının tercihi. Bu yüzden Yedi Kocalı Hürmüz filmi onu asla kesmez.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar