Fetöcü
Karmatî, batınî ve haşhaşî ağababalarının
çağdaş görünümlüsü. Yeni döküm takiyyeci. Tedbiri elden bırakmaz, takdirden hiç
bahsetmez. Efendisi ne derse odur. Söz onun sözüdür. Kendisi onun kıtmiridir.
Her yerde bulunabilir ve hiçbir yerde
yabancılık çekmez. Kimseden rahatsız olmaz, kimseyi rahatsız etmeden yapacağını
rahat rahat yapar. Herkesin suyuna giderken herkesi suyuna çeker. Herkes
suyunda gidiyor sanırken iş bittiğinde herkesin onun suyunda gittiği ortaya
çıkar.
Herkese kanar gibi görünür, saf görünümlü
mağdur öyküleri ile herkesi kana kana kandırır. Hiç yorulmaz, yorar; hiçbir şey
bulamazsa rüyalar uydurur onları yorar. İnsanların altından girer üstünden
çıkar sonunda en üste kendisi kalır. Alttakinin canı çıkarken o ayak ayak üstüne
atar ve zaferinin saf görünümlü sarhoşluğunu yaşar. Herkes onu saf sarhoş
zannederken o herkesi bir hoş eder. Hoşbeş içinde malı götürür kimselerin ruhu
duymaz.
İyilik perisidir, iyilere iyilik yapmayı
gereksiz sayar. Onlar zaten iyidir. İyilerden alır, kötülere aktarır. İyilerin
yanında üzgün ve süzgün, kötülerin yanında neşeli ve dinçtir. İyilerin
kazanından yer, kötülere sağdırır. Bu yüzden kötülerle çok iyi dosttur. İyiler
onun için sadece bir malzemedir. Sarhoş sofrasının mezesi gibi.
Elde edene kadar ezik, ele geçirince
kazık. El pençe divan durur muhatabın önünde, çelme takar arkasını dönünce, diz
çöktürür ensesine basınca. Bir kez tökezledi mi, tökezleyenin asla yüzüne bakmaz.
Düşenin elinden tutmak kitabında yazmaz.
İyi gün dostudur, iyi günlerde öyle
güzel, öyle iyidir ki, yüzünden gülücükler eksik olmaz. Kötü günlere hiç
dayanamaz, hemen oradan uzaklaşır. Çünkü o sadece iyilik perisidir.
Hiç kimseye kin ve nefret tuttuğu da
görülmemiştir, çünkü onun kalbinde kimse yoktur. Herkes onun önünde kaz
görünümlü varlıklardır. Yolacağı zaman “kimse yok mu?” der. En çok ilgi alanına
yolunacak tüyleri girer. Tüyü olmayanla hiç ilgilenmez. Çok sever tüy yolmayı,
tüyden kuleler dikmeyi…
Hiç suratını gören olmadı, çünkü onun hiç
suratı olmadı. Efendisi önce suratını yok etti, sonra beynini büzdü, daha sonra
da kalbini ezip küçülttü. Bu yüzden harici bellekle çalışır, her yere bu
belleklerden takar, her yerinden bu bellekler çıkar. Ama hakkını yemeyelim iyi
yansıtıcıdır. Harici belleklere aldığı bilgileri kusursuzca harice yansıtır.
Meraklıdır. Bu yüzden insanla ilgili olan
her şey onun ilgi alanındadır. Duvarlar, kilitler, perdeler onun için engel
değildir. Bir yolunu bulur en mahreme girer. Mahrem sırları açıklama konusunda
son derece cömerttir. Kimse eline su dökemez. Çünkü su temizliktir, temizlik
onu bozar.
Kimi zaman beddua eder, kimi zaman dua…
Ne duasının ne bedduasının tuttuğu görülmüştür. Zaten o tutsun diye de etmiş değildir.
O an öyle gerekmiş ve yapmıştır.
Takıntı yapmaz, tıkar. Sıkıntı yapmaz,
yakar. Peşini bırakmaz sokar. Kimse
görmesin diye cambaz kullanır. Cambaz oyalarken o götürür. Ne götürdüğünü bilen
vardır, ne de bilen görülmüştür.
Kimi zaman tükürmesi meziyet, tükürüğü rahmet,
tükürdüğü bahtiyardır; kimi zaman tükürmesi öfke, tükürüğü sille, tükürdüğü
bedbahttır. Tükürüklü bir hayat yani…
Efendi dayak atar, şefkat sayar; efendi
numara yapar hakikat sanır, efendi halt yer hikmet zanneder. Kendi bilmez
efendi bilir, kendi görmez efendi görür, dileyemez, dilediğine eremez, bu böyle
sürer gider. Ama hakkını yemeyelim efendisi iyi ölü yıkayıcısı rolü, kendisi de
iyi ölü rolü yapar…
Fırsatçı
15 temmuz gecesi, elini ovuştururken
görüldü. Gözleri fıldır fıldırdı. Kim kazanacaksa onun yanında yer almaya hazırdı.
Çünkü yepyeni bir hava vardı: kapalı, sisli, kaotik. Tam ona göre. Yeni bir
doğumun sancısı hali söz konusuydu. Hiç dışarı çıkmadı, kimselere görünmedi.
Yakınlarını da çıkarmadı. Çıkanlara da çok kızdı. Ama hiç belli etmedi. Ona göre
böyle zamanlar eylem değil, hesap zamanıydı. Gözünü televizyona dikti, baktı
baktı… Kararını verdi: bütün hesaplar, kazanana göre yapılmalıydı. O da öyle de
yaptı.
Kimdir bu? Fetöcünün tersi. Hatta onun
yerini almaya hazır, bıraktığı boşluğu doldurmaya aday. Bunlar birbirlerine tersinden
benzerler. Bu yüzden hiç kimse onu fetöcüyle ilişkide görmemiştir. Yağmurda
yürüyüp ıslanmama, karda yürüyüp de izini belli etmeme becerisi ona aittir. Bu
yüzden kripto da sayılmamıştır.
Fetöcüyle yönleri paylaşmışlardır. Fırsatına
göre aynı yerde durup farklı yöne bakarlar. Aslında fırsatçının yön takıntısı
da yoktur. Her yön onun için yeni bir fırsattır.
Düşenleri değil ama düşme hallerini çok
sever. Çünkü her düşen onun için yeni bir fırsat kapısı açar. Eli kaşınır, ağzı
sulanır, kulakları dikelir, beyni hızlı hızlı çalışmaya başlar, kalbi küt küt
atar, ağzından çıkana kulakları bile tahammül edemez, yalan makinası yolda
kalır, o yolundan kalmaz. Hemencecik güçlünün yanında ve yakınında yerini alır.
Yeni koltuğuna kurulur, yeni bir yöne yelken açar, daha iyi bir fırsatın peşine
düşer.
Çeşidi boldur fırsatçının. Hiçbir dönemde
çeşit sıkıntısı çekilmemiştir. Her çeşidinden her dönemde bol bol bulunmuştur. Fetö
zamanı fetöcü, hainliği anlaşılınca en büyük düşmanı, hakkını yemeyelim
neticede iyi bir satıcı.
Her şeyi satar. Eşini satar, dostunu
satar, kocasını satar, karısını satar, hocasını satar, satar oğlu satar… Ama
her zaman fırsata fırsat katar.
Fırsat için hiç bir fedakarlıktan
kaçınmaz. Gerekirse el pençe divan durur, yerde sürünür, el öper, ayaklara
kapanır, ama fırsatı yakalar. Bir yakaladı mı; sıçrar, öptüğü ele tükürür,
yediği çanağı pislemeyi çok iyi becerir. Gerekirse döner onu da yalar. İçi de
kalkmaz, çünkü onun içi de yoktur.
Meziyetleri saymakla tükenmez
fırsatçının. En önemli meziyeti de su uyusa bile onun uyumamasıdır. Yoksa nasıl
kollayacak fırsatları? O koltuklar başkalarına mı yar olacak? O paralar başka
ellere mi düşecek? İtibar, mal, mülk başkalarına mı gidecek?
Kifayetsiz muhteristir. Kifayetsizliğini
ihtirasları ile örtmede oldukça beceriklidir. Kerameti kendinden menkuldür. Sözüne
bakarsan adeta veli, görünüşüne bakarsan dünyanın en iyi insanı, halbuki
dizilmiş kütükten bir farkı yoktur. Görünüşü düzgün, içi kof, özü saman çuvalı.
Yanması da saman alevi gibidir. Yemin billah etmek, onun için peynir ekmektir.
Söz verir ama durmaz. Durmak için söz vermiş de değildir. Vefa semtinden hiç
geçmemiştir. Geçmişse de fark etmemiştir.
Şair çok güzel yakalamış:
“Çün zerre vefa bulmadım ihvan-ı zemandan
Şol yüzleri dost özleri düşmandan usandım”
Düşenin üstüne basmak hiç ağır gelmez ona.
Zaten o, bu tür gereksiz ağırlıkları da taşımak istemez. Onun yükü hafif
olmalıdır. Hatta mümkünse olmamalı. Bu yüzden kalbi, vicdanı, adaleti,
saygınlığı ve bil umum kendisine ağırlık yapacak gereksiz şeyleri yok pahasına
satar, fırsata tahvil eder.
Zamanı çok iyi değerlendirir. Dün dündür
bugün bugündür. Dün kötü olan bugün iyidir. Onun en büyük felsefesi ben güzele
güzel demem güzel benim olmayınca. Kendisinin olmayan bütün güzeller çirkindir
o yüzden. En büyük başarısı başkanın elindekinin çirkin olduğuna inandırmaktır.
Kendi elindeki her zaman güzeldir. Süsler, parlatır, satar; daha iyisine konar.
Başkalarının altındaki makamın hiçbir kıymeti
yoktur. O makam sahipleri kendilerini bir koltuk ve bir makam arabasına satmış
insanlardır. Kendisi aynı makama oturduğunda başka bir dünya vardır artık. Oturan
değişmiş, dolayısıyla değerler de değişmiştir. Çünkü dün dündü, bugün bugündür.
Çirkin gitmiş güzel gelmiştir. Fırsat ele bir kere geçmiş, iş bitmiştir.
Özgüveni yüksek bir karakter görüntüsü
verir. Psikopat özgüveni onun yanında yolda kalır. Her şeye icazetlidir,
herkese icazet dağıtır. Ondan bir kaçan bir de uçan kurtulur. Beyin yıkama
becerisinde fetöcüyle yarış halindedir. Beynini yıka(ya)madıklarını düşman ilan
eder. Hiçbir fırsatı kaçırmaz, her fırsatta onlara gözdağı verir.
Dışlamacılıkta ve ötekileştirmede eline su dökülmez.
Zihnini geçmişte söyledikleri ve
yaptıkları ile de meşgul etmez. Önceki söyledikleri söylenmemiş, yaptıkları
yapılmamıştır. Dolayısıyla söylemedim ya da yapmadım dediğinde, yalan söylemiş
olmaz. Ama başkalarının yapıp ettikleri veya söyledikleri fırsat için saklanmaya
değerdir. Bu yüzden onları dokuz kat bez ile saklar ve zamanı geldiğinde kat
kat açar.
Fırsatçı için fırsat kaçmaz, her fırsatta
yeni bir bedene bürünür. Her büründüğü şekil onun için telli duvaklı yeni bir
gelin olmaktır. Zaten tek bir fırsatla yetinen fırsatçı olmaz ki. Çok fırsatlı
hayattır fırsatçının tercihi. Bu yüzden Yedi Kocalı Hürmüz filmi onu asla
kesmez.
0 yorum:
Yorum Gönder