15 Nisan 2018 Pazar

Ev Halkım! Bahçeden Ayırmayın Gözlerinizi! Hele ki Bugünlerde…

Prof. Dr. Cağfer Karadaş
Bugünlerde bahçeye dadananlar var. Nereden olduklarını henüz çıkaramadım. Neci olduklarına dair malumatım da olmadı. Maksatları nedir, neyi hedefliyorlar, nereye varmak istiyorlar?... Vallahi ben de sizin kadar biliyorum, yani bilmiyorum. 
Ama farkındayım. Bir şeyler sezinliyorum. Bahçenin etrafında dolanıp duruyorlar. Dün caminin duvarının kenarında da gördüm onları. Yüzlerinin ışığı sönmüş göründü gözüme… Hiç tekin gelmediler, pis pis bakıyorlardı. Arada bir etrafı gözetledikleri de gözümden kaçmadı. 

Birilerine bir şeyler fısıldıyorlar, ahalinin önüne geçip şaklabanlık yapıyorlar. Ahali henüz bir şeyi fark etmiş görünmüyor. Onlar da bundan istifade ediyor gibiler. Fırsatçı bunlar. Sahtekarlar. Belli ki tamahkar birilerini bulup ağlarına düşürme peşindeler. Bulurlar da, zaten bir sürü saf tamahkar var etrafta…
Geçenlerde bahçede bir taş buldum. İlk aklıma gelen şeydi. Onlardı. Şimdiye kadar bizim bahçede menşei belirsiz taş bulunmuş değildi. Onların da, taşlarının da yedi göbek menşeini bulacağım elbet. Benden kaçamazlar. Kaçsalar da kurtulamazlar… Kurtulsalar da bir yolunu bulur en son noktada, büyük meydanda onların yakalarına yapışırım vallahi. Sonra kendi kendime, taaa oraya mı bırakacaksın, dedim. Neyse ki, Allah biliyor…
Ev halkım! Siz siz olun. Uyanık olun. Hem onlara hem de şu evin saf taifesine karşı… Benim esas korkumda bu saflar. Bir gün peşlerine takıp o yüzlerinin ışığı sönmüş tipleri bahçeye getirmelerinden korkuyorum. Korkum boşuna değil, dün onların pis pis sırıtmalarına hayranlıkla bakmalarına şahit oldum. Eyvah dedim içimden. Bugün sırıtmasına hayranlık duyan, yarın fısıltısına kulak verir, öteki gün… Eyvah ben yanmayım da kimler yansın. İçim yanıyor, içim… Bir yudum su verin Allah aşkına… Arıtılmamış, damıtılmamış, Uludağ’ın, Erciyes’in, Ağrı’nın en serin yerinden olsun…
Derhal bu safları uyandırmak, uçuk olanların kafalarını duvara vurup akıllarını başlarına getirmek lazım. Tabi ki bizim duvara değil. Onların kaçak duvarına. Ya işte öyle... Söylemediydim size. Bir de çaktırmadan aha bizim karşımıza kaçak bir duvar örmüşler. Bütün gözler o duvarda. Bu bir şey değil. Bazı safların kalpleri duvarın ötesinde. Her biri, yar bana bir eğlence havasında…
Eee… dostum sen eğlemezsen, başkaları eğlendirir. Eğlendirirken eğdirir. Eğdirir de, bir daha doğrulmalarına fırsat vermez. Kalırlar öyle iki büklüm. Ufuklarını yok eder. Ufuklar aslında yok olmaz. Var olan ufukları göremez olurlar. Dünyaya artık iki büklüm bakarlar. Zavallılar. Koca dünyayı önlerindeki yer kadar zannederler.
Onun için bahçeye dikkat edin ev halkım! Azılı kurtlar, baykuşlar, hele ki domuzlar dadanmasın oraya… 
Önce hane halkını uyandırmak lazım. Ben de tam bunu yapıyorum. Atalar boşa dememiş “ürümesini bilmeyen köpek, sürüye kurt getirir” diye… Onun için bunlara neyi nasıl yapacaklarını öğretmek lazım. Öğrenmenin yaşı da yoktur, başı da… Her an, her yerde…
Çok saflarımız var. Saf saf bakarlar… Her söze kanar, her gördüğüne dalar, her bulduğunu yalar… Yavrum dikkat et! Bu kadar tabiatına zarar verme! Hiç değilse ayaktayken uyanık ol! 
Ama olmadı, bizim saflardan biri tutturdu uykuda uyanık olacağım diye… Etme, gitme… Gece dinlenme vakti, uyku demlenme nöbetidir. Gece dinlenir, uykuda demlenirsen gündüz uyanık olursun dedikse de, olmadı. Dinlemedi. Gitti uyumaya… 
Bir başka safımız, evin salonunu evin tamamı zannetmez mi… Evladım, yavrum… Tamam evin solunu evin en büyük yeri ama, bir şeyin parçası ne kadar büyük olursa olsun bütününden küçüktür. Olmaz dedi, tutturdu. Bir de öteki bazı saflar buna gaz vermez mi?! Ne desem, nerden getirsem, nasıl getirsem de bunlara bir iki gram akıl versem…
Hele takunyayı boynuna asıp dolaşan biri var ki… Eyvah eyvah… Yavrucuğum o kolye değil, dedikse de olmadı. Hiçbir söze kulak asmadı. Taktı öylece. Anlayacağınız evin içi bugünlerde epeyce karışık.
Evle uğraşırken unutmuşum. Eyvah bahçe, dedim, koştum. Gene onlar. Gene o menşei belirsiz taşlar. Ah bizim saflar evin içinde birbirini yesin. Bahçe elden gitti, gidiyor…
Bari siz akıllılar! Bu saflarla uğraşmayı bırakın da, sizin gözünüz bahçede olsun. Bir gün bahçeye baykuşlar dadanır, domuzlar bağlanırsa… Aklınıza yanayın sizin…
Akıllıymış… Peh, neyleyim böyle aklı… Bahçemde baykuşlar öttükten sonra…
Siz siz olun ev halkım! Bahçeden ayırmayın gözlerinizi… Hele ki bugünlerde… 

0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar