10 Mayıs 2019 Cuma

Bir Arı Masalı

Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma
Dünya gezegeninin bir köşesinde, dünyanın diğer arıları gibi yaşamlarını sürdüren bir “Arı Devleti” varmış. Bu arı devletinin yöneticileri, tıpkı insanlar gibi, ama onlardan daha arı, daha reel, daha samimi ve daha hukukîbir düzenle idare ediyorlarmış… Onların oldukça tavizsiz “toplum kuralları/kanunları” varmış. Bu arı toplumu içerisinde, her birey arı kendi hukukunu bilir, o hukukun dışına çıkmazmış/çıkamazmış! Kazara bu arı toplumundan bir arı çıkıp, “arıların Yaratıcı tarafından konulmuş olan düzenine/haklarına aykırı bir harekette bulunsa, bütün arı toplumu tarafından cezalandırılır; hatta arı toplumundan öylesine uzaklaştırılırdı ki, “nesyen mensiya” olurdu. Arı devletinin yapısı/kanunları ve idarecileri öylesine ciddiydi ki, ilȃhîKudretin onlar için yazmış olduğu bu kanunlar sayesinde herkesin hak-hukuku belli, hiç kimse bir diğerinin hukukuna tecavüz etmezdi/edemezdi.  Kanun ve nizamı da, arı toplumunun mümeyyiz vasıflı bireylerinin birkaç senede bir seçtikleri “Arı Beyi” idare ederdi. Ne var ki Arı Beyi de kendi başına “lȃ yus’el” değildi. Onun etrafında, kendisini sürekli bir şekilde denetleyen, hata yaptığında korkmadan ikaz eden, adları hiçbir şaibeye karışmamış olan “dȃnȃ heyeti” varmış. Faraza toplumun düşmanı olan birileri Arı Beyi’ni idlȃl etmek için ona yanaşsa, Dȃnȃ Heyetidevreye girer, kendi kişisel çıkarları için arı toplumunun huzurunu bozmaya çalışan bu mikrop arıya/arılara ve onun/onların münȃfıkça olan girişimlerine mani olurlardı. Fakat Arı Beyi de, neticede bir arı olduğundan, kazara bu gibilerin riyakâr görüşlerine bir kanadını, ya da ayaklarındaki koruyuculardan bir kısmını kaptırsa, artık Arı Beyi o mikrop arının desiseleri doğrultusunda yol almaya ve Dȃnȃ Heyeti’ni kȃle almamaya başlar. Ve Arı Beyi bu şekilde kendisini “münȃfık arılar”ın havasına kaptırınca, münȃfık arılar, artık kendileri gibi olan münȃfık arılardan yeni bir “Dȃnȃ Heyeti” seçer ve Arı Beyi’nin devleti, bu yeni teşkil edilen menfaat çetelerinin arzuları doğrultusunda akmaya başlarmış…

Bu hȃle gelmiş olan Yeni Arı Devletiartık bütün eski kanunları yürürlükten kaldırıp yeni kanunlar ihdas ederler ki, bu yeni düzende artık ne denetleyen/denetleyebilen kalmış, ne de adalet üzerine mebni olan eski kanun ve yasalar!  Bu yeni menfaat düzeninde kaosa sürüklenmiş olan arı toplumu her gün çıkarcıların “milli menfaatleri” doğrultusunda attıkları faşizan sloganlarla nereye, hangi felaketlere gideceği belli olmayan yeni maceralara atılır ve toplumlarına hâkim olan tahakküm idaresi, onu her türlü inancından, hak-hukukundan, ahlȃkından yoksun bırakarak, toplum, eskiden olduğu gibi arıların değil, “eşek arılarının toplumu” hȃline gelir.  Öylece benliklerinden ve maneviyatlarından arındırılmış olan arılar, artık bal üreten arılar değil, zehir saçan arılar hȃline gelmişlerdir! Artık arılar çiçeklere değil, kendilerine gösterilen lağım sularına gidip beslenir, irin üretirler toplumlarına. 
İşte bütün bunların sebebi, Arı Beyinin, bir gaflet anında kendisini bu çıkar grubu arıların hevȃsına kaptırmasından ileri geliyordu. 
Zavallı Arı Beyi’nin önünde iki seçenek kalmıştı: 
1)   Ya bu çıkar grubu arıların gösterdikleri yolda ilerlemesine devam edip, “kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgȃrına…” nakaratıyla ömrünü tüketecek,
2)   Ya da, çok zayıf bir ihtimȃl bile olsa, etrafını çevrelemiş olan “eşek arıları”nın iğvalarına kapılarak yaptığı yanlışları görecek ve silkelenerek, eski Dȃnȃ Heyeti’ne dönüp dejenerasyonun en alt seviyesine düşmüş olan arı toplumunu kurtaracak!
Arı Beyi’ni çevreledikten sonra, haddizatında kendilerinde “bal özü” değil, zehir bulunan çiçeklerden, sahte bal üretmeye başlarlar. Artık Arı Beyi, kendisine hayatı tozpembe gösteren sahtekârların iğvalarınaöylesine kapılmıştır ki, bu iğvalarının farkında bile değil. Çünkü ona öylesine hummalı fakat hiçbir şeye yaramayan bir hayat tarzı çizerler ki, Arı Beyi, onların dediklerinden başka bir şey yapamaz olur ve yanlışlar deryasında akıp gider de gider…


0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar