4 Temmuz 2022 Pazartesi

Ölüm Var…


Ölüm Var…

Prof. Dr. Şaban ÖZ

Durmaktan, dinlenmekten, mola almaktan vaz geçtim; nefeslenmek için dahi yapıp işlediklerimize ara verebiliyoruz mu? Sadece çalışma hayatını kastetmiyorum, iyiliklerimize ve tabi ki kötülüklerimize…

Ne kadar çok “lazım” var değil mi hayatlarımızda. Daha çok çalışmamız lazım… Daha çok üretmemiz lazım… Daha çok kazanmamız lazım… Daha çok tüketmek için daha çok kazanmamız lazım… 

Öyle bir tüketelim ki, bilerek veya bilmeyerek kendimizi de aradan çıkartalım… Kazanırken tükenmek, tüketmek… Tüketmek için kazanmak, tüketmek için kazanırken tükenivermek! 

Hadi bizler neyse de miras aldıklarımızı da tüketmemiz! Değerlerimizi… Dostlukları, hatıraları, vefayı, kadirşinaslıkları, güveni, sevgiyi…

Atıp tutarken hep iyiyiz, Allah’ım esirgesin… “Ölünceye kadar” dedik mi azıcık da boyun büküverdik mi var ya! Üç metrelik kumaş edebiyatı da yaparız, bir iki metrelik çukur türküsü de söyleriz…

Bugün fakülteye çıkarken ailemizde bütün vefat haberlerini bana veren ablam aradı… “Anam nerede?” dedi, “burada” deyince “Sevim teyzem öldü” deyiverdi. “Tamam” dedim. Anacığıma sarıldım, “Allah’tan geldik O’na gideceğiz, başın sağ olsun”

Ağladı… Kardeşinin vefatına mı ağladı yoksa bir koca ömre mi? Hani demiştim ya sevgili babalar ne yapın edin evlatlarınızın yanında ağlamayın diye. Ek yapmam gerek sanırım sevgili yetim anneleri ne yapın edin siz de evlatlarınızın yanında ağlamayın!

Dört kız, bir erkek kardeş… Anacığım babasını kaybettiğinde bir buçuk yaşındaymış… Kendisine hep takılırdım, “babamın kapısına gelmiş gün görmüşsün işte” diyerek… Sanki akla gelecek oymuş gibi yutkunuverdim…

Dört kız, bir erkek kardeş… Ve zor bir hayat… Ölümün bir yerde kurtuluş olması… Nefes dahi aldırmayan hayatta “oyun dışı” kalıvermek!

Olayın bireysel dinî tecrübe kısmını bir tarafa bırakalım… Bütün dinlerin ortak inzar unsuru olan “ölüm” üzerine “boş boş” konuşacak da değilim… Ne iyi bir vaizim ne iyi bir nasihatçi!

Hatırlar mısınız veya denk geldiniz mi bilmem, Siyer Araştırmaları grubunda “kendi ölüm haberimi” yazmış, üstüne çok da güzel bir taziye mesajı almıştım… Hatta bilenler bilir, “Allah’ın işine karışmamak” istisnasıyla ve “hayırlısı” duasıyla birlikte kendime bir “yaşam ömrü” bile biçmişimdir… O zamana yaklaştıkça ne olur bilmiyorum ama şimdiden o zaman bile çok uzun geliyor…

Konuya girmeye çalışırken, yazı bitti…

Toparlayalım o zaman…

Kazanmak için kavga ettiğimiz, kalbini kırdığımız, hakkını yediğimiz insanın “ölüm haberi” ulaşsa ne yaparız? Pişmanlık, vicdanî rahatsızlık, hüzün, keşke… Veya sevinç, ferah, kurtuluş muştusu!

Şayet hissedeceğimiz sevinç, ferah, kurtuluş ise az daha sabır… Pişmanlık, keşke ve hüzün ise hâlâ fırsatımız var demektir… Bir özür için… Bir helallik için… Bir eyvallah için!

İbn Sa’d’ın rivayetine göre İbn Abbâs’ın, Hz. Hasan’ın vefatına sevincini gizleyemeyen Muâviye’ye sözüyle bitirelim; “O öldüyse cesedi senin mezarına taşınmadı; onun ölümü senin ömrünü uzatmadı. Biz ondan daha büyük bir musibete uğradık. Allah bizi ondan sonraya bıraktı”

Hüve’l-bâkî…

 

 

 


 

1 yorum:

  1. Birisi öldüğünde hangi duyguyu hissedersiniz? Ne hakiki bir soru Allah razı olsun hocam

    YanıtlaSil

Yazarlar