TAKILMA VE
TAKINTI ÜZERİNE
Cağfer KARADAŞ
Modern zaman insanının kafasına takılan din, inanç, Allah, peygamber, öte dünyayla ilgili o kadar çok soru var ki, bunlardan kurtulması takılan sorulara ya cevap bulmasına ya da boş vermesine bağlıdır. Boş verme de bir yere kadar işe yaramakta sonrasında yine takılma yani kişinin zihnini meşgul etme işi devam etmektedir. Bu tür sorulardan ve şüphelerden kurtulmanın en kesin yolu, cevabını bulup şüphelerden arınmaktır.
Ancak her dönemin düşünce ve
anlayışları farklı olduğu gibi kafaya takılanları farklıdır. Bunun
birçok nedeni olabilir. Birincisi her dönemin kafası faklıdır, ikincisi
her dönemin takılanları farklıdır. Burada kafa derken tabi ki
omuzların üstünde duran biyolojik hakikî kafayı değil; akıl, düşünce ve zihin
yerine kullanılan mecazî kafayı; takılan ile de bir şeyin çiviye,
kancaya veya çengele takılmasını değil; insanın aklını, düşüncesini ve zihnini
meşgul eden soru, sorun veya şüpheleri kastediyoruz.
Bununla birlikte kafaya
takılmalar bazen insanlarda takıntı şekline dönüşmektedir ki, bu
psikolojik bir duruma işaret eder. Onun cevabı psikolojinin alanına
girmektedir. Bizin takılma dediğimiz tamamen zihinsel ve düşünsel bir
olaydır. Zaten bu tür takılma zihinsel bir meşguliyet ve düşünsel bir ilgi
olduğu sürece kişinin bir şeyi öğrenmesine ve ilerlemesine imkân verir. Bu anlamıyla zihni meşgul eden sorular, zihin
dünyasına aydınlatan, düşünce dünyasına katkı sağlayan bir işlev görür. Ancak
her takılmanın takıntıya dönüşmesi ihtimali de göz ardı
edilmemelidir.
Bizler özellikle gençlerin kafasına
takılan soruları düşünsel bir ilgi ve merak olarak görüyor ve o yönden
cevaplamaya çalışıyoruz. Ancak bazı sorular var ki, övgüye değer ilginin ve merakın
değil, inanç karşıtlığı takıntısının bir eseri olarak ortaya çıktığı da bir
gerçektir. Bu tür soruları da cevaplıyoruz ki, takıntısı olmayan ama bir
şekilde zihnine bu sorular takılan samimi genç beyinlere gerçeği gösterelim.
Zira cevaplamaktan kaçınmamız onların zihnine takılan bu soruların takıntı
haline dönüşmesine yol açabilir. Bazı cevaplarımızın başında uyarı
mahiyetindeki ifadeler tam da bu takıntı ihtimaline yöneliktir. Çünkü takıntı
öğrenmeyi değil, bilgisizliğin karanlık dehlizine dalmayı ve karanlıklar içinde
kalmayı beraberinde getirir. Buna eskiler cehl-i mürekkep yani katmerli
cehalet demişler, şimdilerde ise buna öğrenilmiş cehalet
denilmektedir.
Etrafımıza baktığımızda gerçek
anlamda düşünen ve samimi olarak kafa yoran gençlerimizin olduğunu görmek bizi
ziyadesiyle sevindirmektedir. Bu tür sorulara cevap hazırlarken bu gençlerin
varlığı bize güç ve sevinç vermekte, yazma noktasında büyük bir itici güç
oluşturmaktadır. Rabbimizin izni ve desteğiyle ve bu itici gücün vesile olmasıyla,
şükürler olsun ki, KAFAMA TAKILANLAR 2 kitabını hazırlamak ve yayınlamak nasip
oldu. Hayırlara vesile olur inşallah…
Not: Bu yazı bendenizin KAFAMA TAKILANLAR 2 (DİB Yayınları, Ankara
2022), kitabının önsözünden kısmen değiştirilerek alınmıştır.
0 yorum:
Yorum Gönder