18 Mart 2024 Pazartesi

Kader ve Kazanın Hakikati


KADER VE KAZANIN HAKİKATİ

Prof. Dr. Cağfer KARADAŞ

İslam düşüncesinde hâkim görüş, âlemin işleyişinin bütünüyle Yüce Allah’ın iradesine bağlı olduğudur. Buna göre âlemde bir işleyiş kanunundan söz edilecekse öncelikle bunun kaynağının/dayanağının Yüce Allah olmasını baştan kabul etmemiz gerekmektedir. Bu konuda ihtilaf yoktur. İhtilaf, insan fiilleri hususundadır.

11 Mart 2024 Pazartesi

Büyük Depremin Yıldönümü


BÜYÜK DEPREMİN YILDÖNÜMÜ-II

Dr. Ramazan YILDIRIM

O gün ve takip eden diğer birkaç gün akşama kadar Afad merkezinde çalışmalara devam ettik. Afad Merkezi çevre illerden gelen yöneticiler ve Ankara’dan gelen yetkililer tarafından sık sık ziyaret ediliyor ve sahadan gelen veriler, ihtiyaçlar bu yetkililerce test edilerek gözden geçiriliyor, ardından ihtiyacı gidermek için gereken yönlendirmeler yapılıyordu. Zaman zaman başsağlığı dilemek ve yardımda bulunmak için komşu il, bölge ve ülkelerden de gelen misafirler oluyordu. Her gün akşam Valimizin başkanlığında toplanan kurum amirleri günü değerlendiriyor ve bir sonraki gün için yapılması gereken hususları kararlaştırıyordu. Şahsen ben birkaç gün gittim oraya, ondan sonra başka yerlerdeki görevlerime devam ettim fakat yapılacak işlerin bu merkezden yönlendirilmesi ve Valimizin başkanlığında devam eden toplantılar epey zaman devam etti. Depreme dayanıklı yapılan bu büyük merkezin bir tarafında kalabalık bir insan topluluğu da kalıyordu aynı zamanda.

10 Mart 2024 Pazar

“Gazze Orucu” Ramazan’a Girerken


“GAZZE ORUCU” RAMAZAN’A GİRERKEN

Doç. Dr. Cuma KARAN

İsrail’in Gazze’ye saldırmasıyla birlikte dünya kamuoyunda yeni bir kavram gündeme girdi. Bu, tam anlamıyla hırsızlık anlamına gelen “Israeled-İsraillendim” kavramıdır. Yani “seninle bir eşyasını paylaşan birinin elinden eşyayı aldıktan sonra; elimdekini alıyor deyip yaygara kopararak, millet nazarında kendini o eşyanın gerçek sahibi olarak göstermeye çalışmak” demektir. Bunun bizdeki ifadesi: “Dağdakinin gelip bağdakini kovmasıdır”. Yeni olan bu kavram, İsrail’in Filistin coğrafyasına girip oradaki yerlileri kovması anlamına gelmektedir. İsrail, yaptıklarıyla bir kavramın literatüre girmesine sebep olmuştur. Onlar karşısında duran Gazzeliler hakkında “Gazze Müslümanı Olmak” veya Ramazan ayına girdiğimiz bu günlerde “Gazze Orucu” kavramlarına ne dersiniz? Daha doğrusu böyle bir kavramın zihin dünyamızda bir tasavvuru var mı? Hani son yıllarda salt “Müslümanlığın” güya yetmediği bizler; İslam’ın önüne veya arkasına bir şeyler ekleyerek; “Türk Müslümanlığı, Arap Müslümanlığı, Selefi Müslümanlığı, Modern Müslümanlık” gibi yemek menüsüne benzer adlandırmalara gidiyoruz ya. İşte bunlar gibi bundan sonra Gazze Müslümanlığı ya da Gazze Orucu kavramlarını gündemimize alalım mı? Dünyanın gelmiş geçmiş en azgın ve vahşi katliamının mağdurlarını anlamak ve -ölmemişse- vicdanlarımızı rahatlatmak adına…

9 Mart 2024 Cumartesi

“Kitty Sendromu” Bağlamında Gazze Saldırısı


“KİTTY SENDROMU” BAĞLAMINDA GAZZE SALDIRISI

DİB, Eğitim Uzm. İsmail ÇATLI

17 Ekim 2023 olaylarından sonra İsrail’in Filistinlilere yönelik işlediği vahşice suçlar karşısında Müslümanların tepkilerini daha doğrusu tepkisizliğini anlamamıza yardımcı olacak bir sendromdan bahsedeceğim. Kayıtlara “Kitty sendromu” olarak geçen bu olay, an be an izleyen ama buna karşı tepkisiz kalan bir topluluğun durumunu anlatır. Müslümanların, Filistin’de işlenen İsrail vahşet karşısındaki davranışlarına benzerlik gösterdiğinden “Kitty Sendromunun” bugünleri iyi anlamamıza yardımcı olacağını düşünüyorum. “Kitty Sendromuna” konu olan olay kısaca şu şekilde gelişti:

8 Mart 2024 Cuma

Filistinli Kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun

FİLİSTİNLİ KADINLARIN 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN

Doç. Dr. İbrahim BARCA

7 Ekim 2023’ten yazımızı kaleme aldığımız Dünya kadınlar günü olan 8 Mart 2024 gününe kadar İsrailli Siyonistlerin Filistin halkına karşı gerçekleştirdiği zulüm, katliam, soykırım, aç ve susuz bırakma, alıkoyma, tutuklama, işkence, taciz, tecavüz, hırsızlık, aşağılama ve hakaretler devam etmektedir. Geçen 154 gün içinde 13 bin 430’u çocuk olmak üzere 30 bin 878 Filistinli öldürüldü, 72 bin 402 kişi yaralandı. İsrail’in harabeye çevirdiği Gazze’de enkazlar altında binlerce insanın cesedi olduğu tahmin edilmektedir. Katledilenlerin arasında en az 8900’ünün kadın olduğu ve 23000 kadının ise yaralandığı değişik kaynaklarca ifade edilmektedir. 2100 kadının akıbeti ise bilinmemektedir. Muhtemelen bunlar ya enkaz altında kalarak şehit olmuşlardır ya da İsrail hapishanelerinde şu an işkence görmektedirler. İnsani yardımların girişinin İsrail tarafından engellenmesinden dolayı 2,3 milyon nüfuslu Gazze Şeridi’nde açlık, bulaşıcı hastalık, yetersiz beslenme kaynaklı ölümler de her geçen gün artmaktadır. [1]

28 Şubat 2024 Çarşamba

Gaza Attack and Its Finalized Outcomes

GAZA ATTACK AND ITS FINALIZED OUTCOMES

Assoc. Prof. Cuma KARAN

Every attack or war and every defense developed against it has its own different and multidimensional consequences, which generally become apparent at the end of the war. However, to get directly into the subject, the Israeli attack on Gaza has resulted in certain outcomes in an ongoing war that has not yet ended, which can be listed as follows:

25 Şubat 2024 Pazar

İslam’ın “Müslümanla” Krizi


İSLAM’IN “MÜSLÜMANLA” KRİZİ

Doç. Dr. Cuma KARAN

Olan ile kendisini temsil eden, asıl ile ona vekil olan örtüşmedikleri zaman kriz kapıda demektir. Tıpkı İslam ile günümüz Müslüman’ı gibi. Bu iki kelimeyi kısaca tanımlamak gerekirse; İslam son semavi dinin ismi, Müslüman ise bu dini kabul edip inananlara verilen isimdir. Bazı Batı dillerinde bu din için “der Mohammedanismus” “Muhamedilik” isimleri kullanılır ki bu şekilde bir tanımlama konumuz açısından dikkat çekicidir. Zira Müslüman demek; “Hz. Muhammed’e ve onun getirdiklerine iman etmiş yani yaşantısıyla bulunduğu yerde ve yaşadığı dönemde Hz. Peygamber’i temsil eden, onun gibi yaşayan” demektir. Her zaman model, tarz ve temsil, söylemden daha değerlidir yani eylem söylemden daha öncelikli ve tesirlidir. Eskimez ifadesiyle; lisan-ı hal, lisan-ı kal’den daha tesirlidir. İslam tüm evrensel değerlerin zirvesi iken ona tabi olan Müslümanların günümüzde; şahsi, siyasi, ahlaki, anlamda fikir, düşünce ve vizyon noktasında adeta o zirvenin çok uzağında olmaları ancak “İslam’ın Müslümanla krizi” olarak tanımlanabilir. “Hani yiğit ve mert bir adamın pısırık ve çapsız bir evladı olur ya; insanlar, “şu yiğit babaya bak bir de bu evlada bak” şeklinde hayretlerini dile dökerler ya, aslında tam da anlatmak istediğimiz durumdur bu. Yaşadığımız hayatın ahir ve akıbetini hayırla bitirme garantisine hiçbirimiz sahip değiliz. Hz. Ömer’in ifadesiyle “حَاسِبُوا اَنْفُسَكُمْ قَبْلَ اَنْ تُحَاسَبُوا /Hesaba çekilmeden evvel kendinizi hesaba çekin.”[1] Hz. Ömer’i adil yapan da bu hassasiyet olmalıdır. Nefis taşıyan bizler her an ayakların kayabildiği bir imtihan zeminindeyiz. Bugün dönüş fırsatı varken kendi yanlışlarımızla yüzleşmezsek yarın çok geç olacaktır. Onun için kendimi dışarıda tutmadığım bir nefis muhasebesiyle “eğri oturup doğru konuşma” babında “İslam’ın Müslümanla krizini”, ve “hali pür-melalimizi” birkaç örnekle şöyle önümüze indirelim:

22 Şubat 2024 Perşembe

Hac Yolculuğunda Hisler ve Hatıralar- II

HAC YOLCULUĞUNDA HİSLER VE HATIRALAR- II

(2023 Yılı) 

Dr. Ramazan YILDIRIM

Kuba Mescidi

Medine’de ikinci ziyaret yerimiz Kuba Mescidi. Peygamberimiz (sav) Mekke’den hicret edip gelince burada birkaç gün konaklamış ve bu arada, ayağının tozuyla bu mescidi inşa etmiştir. Sonraki dönemlerde büyük bir alanı içine alacak şekilde genişletilmiş tabi cami. İnşa edildiği zaman göz önüne alındığında Müslümanın, İslam toplumunun cami ile ilişkisinin nasıl olması gerektiğini gösteren şahane bir örnek. Zira Efendimiz (sav) uzun bir yolculuktan (hicretten) yeni gelmiş, o günkü vasıtalarla, yorgun argın ve maddi anlamda hiçbir imkânı, hatta kalacak evi bile yok ama Cami inşa etmiş. Çünkü ev ferdin kalacağı yer; Cami, cemiyetin, toplumun mekanıdır. Böylece bizlere, toplum olmanın yollarını araştırın, biz olmanın vesilelerini bulun, önce biz olun ki ben olabilesiniz, diye ders veriyor.

21 Şubat 2024 Çarşamba

Depremden Korunma ve Kurtuluş: Sağlam Bina Sağlam İman


DEPREMDEN KORUNMA VE KURTULUŞ: SAĞLAM BİNA SAĞLAM İMAN

Prof. Dr. Cağfer KARADAŞ

 

أعوذ بالله، بسم الله...

اِذَا زُلْزِلَتِ الْاَرْضُ زِلْزَالَهَاۙ، ...

“Yer dehşetli bir sarsıntıyla sarsıldığında …”

15 Şubat 2024 Perşembe

Gazze Saldırısı ve Kesinleşen Sonuçları

GAZZE SALDIRISI ve KESİNLEŞEN SONUÇLARI

Doç. Dr. Cuma KARAN

Her saldırı veya savaşın buna karşı gelişen her savunmanın kendi içinde farklı ve çok boyutlu sonuçları vardır ki bunlar genelde savaşın sonunda belli olur. Ancak direkt konuya girmek gerekirse; İsrail Gazze saldırısı henüz bitmeyen, devam eden bir savaşta kesinleşen bazı sonuçları hanesine yazdı ki; bunları şöyle sıralamak mümkündür:

13 Şubat 2024 Salı

Hac Yolculuğunda Hisler ve Hatıralar- I (2023 Yılı)


HAC YOLCULUĞUNDA HİSLER VE HATIRALAR- I

(2023 Yılı)

Dr. Ramazan YILDIRIM

         Bu sene yaşanan büyük depremin ardından gerçekleşecek olan Hac bir başka hüzünlü geliyor insana. Kalpler mahzun, gönüller kederli, gözler yaşlı, sevinçler buruk…

12 Şubat 2024 Pazartesi

İsrail Katliamları Karşısında Müslümanlar


İSRAİL KATLİAMLARI KARŞISINDA MÜSLÜMANLAR

Doç. Dr. İbrahim BARCA

    Siyonist Yahudi aşırı milliyetçisi olan İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana sürdürdüğü katliamlar, cinayetler, zulümler ve insan hakları ihlalleri bugün 12.02.2024 itibariyle durmaksızın devam etmektedir. Bunun yanında Gazze’de sayısı tam olarak net olmayan nice hastane, okul, cami, kilise ve benzeri gibi yapılar yerle bir edildi.  Filistinlilere ait nice mallar, mülkler, değerli eşyalar çalındı, talan edildi veya kullanılamaz hale getirildi. Siyonist barbarlar çetesi, öncesinde Refah güvenli bölgedir diye Filistinli sivilleri o bölgeye göç etmeye mecbur bırakmıştı.  Şimdi ise o bölgeye saldırı düzenliyorlar ve bu saldırılarda da yine büyük katliamlar, vahşilikler, aşağılamalar Tik-tok gibi sosyal medya platformlarında canlı bir şekilde insanlara özellikle de dünya Müslümanları ahalisine gösterilmektedir. Bugüne kadar katledilen Filistinlilerin sayısı ise 30 bini aştı ve bunların çoğu çocuk ve kadındı.

İslâm Tarihi Kaynaklarından Fütûhât Kitapları


İSLÂM TARİHİ KAYNAKLARINDAN FÜTÛHÂT KİTAPLARI

Prof. Dr. Âdem APAK

GİRİŞ

İslâm tarihinin kaynaklarını ana kaynaklar ve müracaat eserleri olmak üzere iki kısma ayırmak mümkündür. Ana kaynak, incelenmek istenen dönemden kalan veya o dönemle ilgili olarak bize ulaşan bakıyye ve kayıtlar demektir. Bunlar gözle görülen bir eser, ayakta kalan bir bina, yazılı bir vesika veya telif edilmiş kitap olabilir. Ana kaynaklar da kendi arasında esas ana kaynaklar ve yardımcı ana kaynaklar şeklinde ikiye ayrılır. Esas kaynaklar, müelliflerin belli dönem hakkında kaleme aldıkları ve bu döneme ait olaylarla, zamanın kültürel şartlarını aktarmayı hedefleyerek yazdıkları kaynaklardır. Bunun yanında eser sahiplerinin ilk planda tarihî hadiseleri aktarmak niyetiyle yazmadıkları ancak içlerinde doğrudan veya dolaylı olarak tarihle alakalı bilgilerin dağınık bir şekilde bulunduğu kaynaklar vardır ki, bunlara da yardımcı kaynak adı verilebilir. Şiir divanları, sözlükler ve fıkıh kitapları bu tür eserlerdendir.

7 Şubat 2024 Çarşamba

Kuzey Afrika’da İslâmın Yayılışı


KUZEY AFRİKA’DA İSLÂMIN YAYILIŞI

Prof. D. Adem APAK

GİRİŞ

İslâm dininin tebliği esnasında Küçük Asya (Anadolu), Kuzey Afrika, Mısır, Suriye ve Avrupa’da Tuna nehri’ne kadar olan bölgede Bizans İmparatorluğu hüküm sürüyordu. Miladi VII. yüzyılda üç kıtada büyük bir coğrafyayı kontrol eden Bizans, merkezde taht kavgaları ve iç karışıklıklar sebebiyle gücünü kaybetmiş durumdaydı. Üstelik farklı mezheplere mensup vatandaşlarına uyguladığı dinî baskılar devletin halk üzerindeki meşrûiyetini yitirmesine sebep olmuştu. Kuzeyden gelen Avar ve Slav tehdidi, doğuda ise Sâsânîlerin yayılma politikası devleti çözülmenin eşiğine getirmişti. Nitekim Sâsânîler, Miladi 611 yılında Suriye, Anadolu ve Mısır gibi önemli Bizans bölgelerini istila etmek sûretiyle İstanbul yakınlarına kadar ulaşmışlardır. İmparator Herakleios (M.610-641), bu saldırılardan ancak ağır şartlar altında bir anlaşma imzalayarak kurtulabilmiştir.  İki taraf arasındaki çatışma Miladi 622 yılında yeniden başlamış, Bizanslılar Miladi 627 yılında meydana gelen Ninova savaşında Sâsânîleri kesin bir mağlubiyete uğratarak, kaybettikleri toprakları yeniden kazanmışlardır. Bizans elde ettiği bu başarıya rağmen, içteki siyasî mücadele ve dinî problemleri çözememiştir.[1] Bütün bunların sonucunda ülkenin resmî mezhebinden olmayan muhtelif Hıristiyan topluluklar kendi dindaşlarının emri altında yaşamaktansa, yabancı bir hâkimiyeti tercih etmeye, hatta dışarıdan gelecek başka güçleri kendileri için kurtarıcı olarak görmeye başlamışlardır.[2]

6 Şubat 2024 Salı

Büyük Depremin Yıldönümü


BÜYÜK DEPREMİN YILDÖNÜMÜ

                                                               Ramazan Yıldırım*

Bugün tam bir sene geçti küçük kıyamet, büyük deprem olan yüzyılın felaketi üzerinden…

5 Şubat 2024 Pazartesi

Canlı ve Vicdanlı


CANLI VE VİCDANLI

Prof. Dr. Cağfer KARADAŞ

Canlı olmak acıyı hissetmektir, vicdanlı olmak ise başkasının acısını hissetmektir.

Canlı olan hareket eden, ihtiyacına yönelen, güvenlik arayan, güvendiğine sığınandır; sevdiğine ulaşmaya çalışan, korktuğundan uzaklaşan, ulaştığında mutlu olan, ulaşamayınca üzülendir; zarar gördüğünde, yaralandığında, canı yandığında tepki veren, acı çeken, acısını bütün organlarıyla hissedendir…

30 Ocak 2024 Salı

Şuûbiyye Hareketinin Tarihî Arka Planı ve Tezahürleri: Asabiyyeden Şuûbiyyeye


ŞUÛBİYYE HAREKETİNİN TARİHÎ ARKA PLANI VE TEZAHÜRLERİ: ASABİYYEDEN ŞUÛBİYYEYE

Prof. Dr. Adem APAK

GİRİŞ

Arapça asıllı olan Şuûbiyye kelimesi ş.a.b fiili kökünden türetilmiştir. Kelimenin mastarı olan şa‘b lugatte topluluk, grup, cemaat anlamına gelir. Bu tabir aynı zamanda Araplardaki kabile hiyerarşisinin büyük halkalarından birine de isim olmuştur. Arap sosyal yapısının topluluk derecelendirmeleri yaygın olarak cizm, cumhur, şa‘b, kabile, imâre, batn, fahz, aşîre, fâsıla, raht şeklinde düzenlenmiştir.[1] Bununla birlikte Arap nesep çerçeveleri küçükten büyüğe doğru fahz, batn, imâre, kabîle ve şa‘b şeklinde beşli bir tasnife de tâbi tutulmuştur. Şuûb kelimesi şa‘b’ın cemisi olup, sonundaki nisbet yâ’sı tekilliği, müennesliği ise fırka ve cemaat manasına oluşu temsil etmektedir.[2]

28 Ocak 2024 Pazar

Hz. Ebû Bekir’in Yönetim Anlayışı ve İdarecileriyle Münasebetleri

HZ. EBÛ BEKİR’İN YÖNETİM ANLAYIŞI VE İDARECİLERİYLE MÜNASEBETLERİ


Prof. Dr. Âdem APAK

        GİRİŞ

Hz. Ebû Bekir’in idare politikasında genel hatlarıyla Hz. Peygamber’in (sav) yönetim prensiplerinin belirgin yansımaları gö­rülür. Diğer yandın İslâm tarihinin Hz. Muhammed (sav) döne­mi dikkate alındığında yapılan uygulamalarda Allah Rasûlü’ne (sav) en yakın görüşlerin Hz. Ebû Bekir tarafından serdedildiği, başka bir ifadeyle ashâb içinde daha ziyâde onun yer aldığı grubun görüşlerine itibar edildiğine şahit olunur. Nitekim Kayser, Kisrâ ve Necâşî gibi devlet başkanlarını tanımış bulunan Araplar, bu özelliği sebebiyle Hz. Ebû Bekir’i “Peygamber'in veziri" olarak vasıflandırmışlardır.[1] İbn Kayyim el-Cevziyye de onun idaresinin Hz. Peygamber’in (sav) yönetimiyle çok yakın benzerlik gösterdiğini zikreder.[2]

22 Ocak 2024 Pazartesi

İslam Tarihi Metodolojisine Dair Güncel Tartışmalar

 

İSLAM TARİHİ METODOLOJİSİNE DAİR GÜNCEL TARTIŞMALAR

 

Yunus Emre ÇELİKBİLEK[1]

 

Özet

Günümüz İslam Tarih yazımında tarihçinin hangi meseleleri, nasıl, ne şekilde ele alması ve değerlendirmesi gerektiği noktasında tartışmalar mevcuttur. Mevcut olan tartışmalar metot sorununu beraberinde getirmektedir.

21 Ocak 2024 Pazar

Askeri Kişilik Modeli Olarak Hz. Peygamber (sav)


ASKERİ KİŞİLİK MODELİ OLARAK HZ. PEYGAMBER (SAV)


Prof. Dr. Adem APAK

Hz. Muhammed (s.a.s) bir kuman­danda bulunması gereken güçlü irade ve cesaret, sabır ve tahammül, tereddütsüz sorumluluk üstlenme, emri altındakilere iyi davranma, zorluklara göğüs germe, dava arkadaşlarına güven ve saygı telkin etme, süratle doğru ve te­reddütsüz karar verme, yardımcılarına danışma ve yenilgiden dolayı ümitsizliğe kapılmama gibi vasıflara sahipti. Kendisi mümkün olduğu ölçüde zamanındaki askerî strateji ve taktikleri kullanmaya önem verirken, aynı anda askerlerinin moralini yüksek tutma konusunda da bü­yük başarı göstermiş, maddî ve manevî güçler arasında mükemmel bir denge kurmuştur. Savaş şartlarında insan psikolojisine ve sosyal ilişkilere büyük ehemmiyet vermiş, emrindeki askerlerine karşılıklı sevgi ve saygıyı, yönetici ve kumandanlara itaati, çekişme ve ayrılığa düşmemeyi tavsiye etmiştir.

Yazarlar