Çağının Belirlenimleri ve Algıları Işığında Hz. Muhammed’in
Yaşam Öyküsü -Mekke Dönemi-
Yazar: Nahide BOZKURT
Ankara Okulu Yayınları, s.s. 155
Çağının Belirlenimleri ve Algıları Işığında Hz. Muhammed’in
Yaşam Öyküsü -Mekke Dönemi-
Yazar: Nahide BOZKURT
Ankara Okulu Yayınları, s.s. 155
ENDÜLÜS
İSLAM’IN İHTİŞAMI, MÜSLÜMANLARIN MAHZUNİYETİ
Prof.
Dr. Abdulkadir Macit
Mahmut
Derviş’in “onbir yıldız” divanında,
“Beş
yüz yıl geçti ve bitti, lakin kopamadık birbirimizden,
İşte burada, mektuplaşmalarımız bitmedi,
Ve savaşlar, bahçelerini değiştiremedi Gırnatamın,
Elbet bir gün geçerim sokaklarından…” dediği Endülüs’ten geriye ne kaldı
pekiyi?
Derviş
bu soruya da şöyle cevap veriyor:
“Ezgilerinde
geçmezdim şarkıcıların, ezgisiydim
Şarkıcıların, Atina ve Pers antlaşması misali,
Garbın Şark ile sarılması, yek cevhere giderken,
Dükkanlarda satılan Şam kılıçlarından
Yeniden doğayım diye, sımsıkı sarıl bana.
Zira kalmadı benden geriye,
Eski bir zırh, altınla süslenmiş bir eyerden gayrısı.
Kalmadı benden geriye, İbni Rüşd’e ait bir el yazması,
Güvercin Gerdanlığı ve tercümelerden gayrısı” …
CANLILARDA İNCE
AYAR
Celil ÇELİK
Canlı organizmaların yapısal, kimyasal ve genetik düzeyde işleyişleri incelendiğinde, yaşamın sürdürülebilirliği için, çok sayıda koşulun eşzamanlı ve uyumlu bir şekilde karşılandığı görülür. Bu durum, biyolojik sistemlerde de ince ayarın geçerli olduğunu ve yaşamın rastlantılarla açıklanamayacak kadar karmaşık ve düzenli olduğunu gösterir.[1] Her canlı, bir mühendislik harikasıdır. Her canlı, bir sanat harikasıdır.
EVRENDE İNCE AYAR
Celil ÇELİK
Yaşamın var olabilmesi için evrenin belirli koşulları karşılaması gerekir. Bu koşullar, olağanüstü derecede olasılık dışıdır. Bunlar salt şansa atfedilemez. Eğer bu koşullar çok az bile değişseydi, evrenin yapısı tamamen farklı olur ve yaşam imkânsız hale gelirdi. Bu da fiziksel sabitlerin ve koşulların son derece hassas bir şekilde ayarlanmış olduğunu gösterir.[1] Evrende gözlenen ince ayar, sadece Yüce Allah’ın kudreti ile açıklanabilir. İnce ayar örnekleri sayısızdır. Sıkça verilen örnekler aşağıya çıkarılmıştır.
Bihâferîd b. Mâhfervedîn: Hayatı,
Görüşleri ve Tarihî Etkisi
Ahmet Gülümser
İslam tarihinin erken dönemleri sadece siyasî ve askerî mücadelelerin değil, aynı zamanda farklı halkların dinî, kültürel ve ideolojik olarak İslam’la karşılaştığı çok katmanlı bir dönüşüm sürecinin tanığı olmuştur. Bu sürecin en dikkat çekici örneklerinden biri, İran’ın doğusunda ortaya çıkan ve İslam ile Mecûsîlik arasında sentez arayışına giren halk hareketleridir. Bu hareketlerin başında, VIII. yüzyılda Horasan bölgesinde ortaya çıkan Bihâferîd b. Mâhfervedîn’in öncülük ettiği dinî-sosyopolitik isyan yer alır. Bihâferîd, klasik kaynaklarda hem bir dâî hem de bir halk önderi olarak anılmakta; geliştirdiği fikirler ise İslamiyet’in henüz tam anlamıyla kökleşmediği bir coğrafyada Mecûsî gelenekle İslami öğeleri harmanlayan bir yapı arz etmektedir.[1] Onun hareketi sadece dinî yönleriyle değil; aynı zamanda dönemin mevâlî politikaları, Arap olmayan halklara yönelik ayrımcı uygulamalar ve Mecûsî din adamlarının nüfuz kaybı gibi yapısal dönüşümler açısından da önemlidir.[2]
BİHÂFERÎD B. MÂHFERVEDÎN’İN HAYATI, GÖRÜŞLERİ VE ETKİSİ
Mustafa Erdemir
Abbâsî Devleti’nin kuruluş sürecinde, Ebû Müslim el-Horasânî’nin etkin olduğu dönemde Bihâferîd b. Mâhfervedîn isimli bir şahsiyet ortaya çıkmıştır. Hakkında çok fazla bilgi bulunmamakla beraber Nîşâbûr’un Havâf (خواف) bölgesine bağlı Serâvend (سراوند) adlı kasabada zuhur eden Bihâferîd’in aslen Zûzen (زوزن) halkından olduğu rivayet edilmiştir. Hayatının erken dönemlerinde Çin’e gitmiş ve orada yedi yıl ikamet ettikten sonra memleketine dönmüştür. Dönüşünde yanında ince ve yumuşak bir yeşil gömlek getirmiştir. Mecûsî din adamları arasında nübüvvet iddiasında bulunmuş ve onların birçoğuna muhalefet etmiştir.[1]
KADINLARIN BAYRAM NAMAZINA KATILMALARI
Dr. Selahattin YILMAZ[1]
Hadis kitaplarında kadınların bayram namazına gelmeleri ile ilgili birçok hadis rivayet edilmektedir. Cabir b. Abdullah ve İbn Abbas’tan yapılan rivayetlerde ise Resulullah (s.a.s) bayram hutbesi için ayağa kalkar, müminlere dönüp hitap ederdi. Ardından cemaatin kalabalığı sebebi ile arkada bulunan kadınların işitmemiş olma durumunu göz önüne alarak, hutbeden aşağı inip, erkeklerin saflarını yararak bayanlar kısmına gelir ve onlara da hitap eder, vaaz edip nasihatte bulunurdu.[2] Bayanlar erkeklerin ardında durduklarından Resulullah (s.a.s)’in sesini pek duymadıklarından, Resulullah (s.a.s) özel olarak bayanların yanına gelip hutbe vermiştir. Bu incelik ve hassasiyet eğitim ve rehberlik konusunda erkek ve kadının birbirinden ayrılmayacağını, kadınlara mahsus yerlerde eğitim yapılabileceğine işaret etmektedir.
Ahlâki Değerlerle Yaşamak Ne
Demektir?
Dr. Ramazan Yıldırım
Son zamanlarda belki de en çok konuşulan mevzuların başında ahlâk konusu gelmektedir. Çünkü bu konuda giderek toplumun her alanında ciddi manada hissedilen bir açlık söz konusu olduğu gibi tesis edilmesi gereken güzel ahlâka dünya çapında acil ihtiyaç bulunmaktadır. Bu münasebetle olacak ki, VI. Ahlâk Şûrası; Türkiye Yazarlar Birliği, İslam Düşünce Enstitüsü ve Hasan Kalyoncu Üniversitesi ortaklığıyla, “Çağımızın Meydan Okumaları Karşısında Ahlâk ve Din” ana temasıyla 16-18. Mayıs tarihlerinde Gaziantep’te gerçekleştirildi. Şûrâda her biri birbirinden önemli olan sunumlarla konu etraflıca ve farklı bağlamlarda ele alındı. Bir ahlak krizinin varlığını kabul eden Şûrâ, bunun sebebini; Batıda meydana gelen aydınlanma sonrası sekülerleşme ile Yaratıcının merkezden çıkarılması sonucu metafizikten mahrum kalan anlayışların türemesi ve insanlık aleminde emanet bilincinin azalması/kaybolması şeklinde ortaya koydu.
BİR RAMAZAN’I DAHA GERİDE Mİ
BIRAKTIK?
Dr. Ramazan YILDIRIM
Aslında henüz alışmaya çalışıp kendimizi ona göre planlama gayreti içerisinde iken, bir de baktık ki Ramazan’ı geride bırakmışız. Ne çabuk geçti gerçekten, herhalde meşguliyetler arttıkça zaman da kısalıyor, insan; gün, hafta ve ayların nasıl geçtiğinin farkına bile varamıyor. Kendimi bildim bileli “Bir Ramazan’ı daha geride bırakmanın hüznü içerisindeyiz,” gibi cümlelerin, içerdiği problemlere pek aldırış etmeden günlük hayatta kullandığımız bazı cümlelerden bir tanesi olduğunu düşünürüm ve bana öyle gelir. Neden mi?
KERAMET HASSASİYETİ
Prof. Dr. Cağfer KARADAŞ
Her dönemin hassas konularından biri olmuştur keramet. Kimi zaman mucizeyle karıştırılmış kimi zaman istismar konusu olmuştur. O yüzden alimler keramet üzerinde hassasiyetle durmuşlardır. Hele ikisinin de olağanüstü (harikun li adetillah) olay olması, aralarındaki benzerlik bu karıştırmanın temelini oluşturmaktadır. Bu yüzden mucizeyle arasındaki farkın ortaya konması keramet konusundaki kafa karışıklığını büyük ölçüde gideremeye yardımcı olacaktır.