1 Ocak 2019 Salı

Paranoyak Erkek

Prof. Dr. Cağfer Karadaş
Bağırarak uyandı. Yatağın içinde oturdu. Her tarafını ateş basmıştı. Kışın soğuk havasında buram buram terliyordu. Onunla birlikte eşi de uyanmıştı. Bir büyük suç işlemiş gibi başını öne eğmiş, derin bir pişmanlık içinde sürekli iç geçiriyordu. Kafasını hafifçe kaldırdı birden yanında bir kadın gördü. Hemen geriye doğru sıçradı, yataktan çıktı, ayağa kalktı. Yalvarır gibi bir sesle karısıyla konuşmaya başladı.

-Beni şikayet etmezsin demi? Polise ihbar etmezsin? Yalvarırım! Ben bir şey yapmadım. 
Kadın da şaşkındı. Ne diyeceğini bilmez bir haldeydi. Uykudan büyük bir gürültüyle uyanmış, henüz şoku atamamıştı üzerinden.
-Hayatım sen iyi misin? Ne ihbarı, ne şikâyeti? Ben senin karınım. Neden seni şikâyet edecekmişim? Şöyle otur, anlat Allah’ın aşkına! Ne oldu, kâbus mu gördün?
Adam hala titriyordu. Ezik bir bakışla kadına bakıyordu. Kafasını ellerinin içine aldı, yavaşça döndü, dikkatli bir şekilde yürüyerek yatak odasından çıktı. Karısı da peşinden ayaklarının ucuna basarak çıktı. Salonda koltuğun üstüne oturmuş vaziyette buldu onu. Kafası ellerinin içinde dizlerine kadar eğilmiş vaziyette. Kadın iyice korkmaya başlamıştı. Ambulans mı çağırsam, bir komşuya haber mi versem diye düşünüyordu. Bütün hamleleri boşa çıkmıştı. Sanki uzaktaki birine konuşuyor gibiydi. 
Kafasını hafifçe kaldırdı. Aha karşısında gene bir kadın. Hızla ayağa kalktı. 
-Beni şikayet etmezsin değil mi? Vallahi bir şey yapmadım. Ben… ben… sadece oradan geçiyordum. Hiçbir temasım olmadı. 
Kadın dizinin dibine oturdu, ellerine sarıldı. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
-Ne olursun kendine gel! Korkuyorum dedi. Ben senin otuz yıllık karınım. 
-Sahi öyle mi? Doğru ya, sen benim karımsım, ben kendi evimdeyim… 
Biraz rahatlamıştı. Kadın bir bardak su getirdi. Yudumlayarak içti. Artık iyice kendine gelmişti. Yavaşça geriye doğru çekildi, tam koltuğa yaslanacaktı ki, birden irkildi. Hızla ayağa kalktı. 
-Ama o kadınlar beni şikâyet edebilirler dedi. Halbuki ben hiçbir şey yapmadım. Kameraya bakabilirler. Gördüm orada mobese kamerası var. Her şey ortaya çıkar. Gerçek olmadığı, benimle ilgisi bulunmadığı ortaya çıkar. 
Gene rahatlamıştı. Oturdu koltuğa, geriye doğru yaslandı. Artık iyice sakinleşmişti. Karısı da şöyle derin bir nefes aldı. Otuz yıllık kocasını tanırdı, bir yanlışlık yapmayacağını bilirdi. 
-Sen git yat. Ben burada biraz oturacağım dedi. 
Sabaha kadar evde keşif yaptı. Köşe bucak her tarafa baktı, iyice bir kontrol etti. Kamera fikri aklına yatmıştı. Her yere taktıracaktı. Böylece kimse kendisini suçlayamazdı. Suçlasalar da kolayca görüntülü olarak ispat edebilirdi. Yalnız kameranın görmediği en küçük alan kalmamalıydı. Sonra aklına birden yatak odası geldi. Oraya nasıl olacaktı. Ama oraya da olmalı dedi. Ya karım beni şikayet ederse. Ya da başka bir kadın yatak odasına gizlice girerse. Taciz etti diye gidip beni şikayet ederse. Olayın olduğunu iddia ettiği saatte yatak odasında olmadığımı ispatlamam lazım. Evet evet oraya da koymalıyım. Biraz pahalıya patlayacak… Olsun! Başka türlü bu kadınların şikâyetinden emin olamam…
Kadın kalktı, kahvaltıyı hazırlamaya yöneldi. Kocası Çarşamba günleri geç giderdi. Birden gözü soluna ilişti. Adamı düşünceli bir şekilde oturur vaziyette buldu. Yaklaşacak oldu, adam geri çekildi. 
-Kahvaltıyı hazırlayım mı hayatım? Ne istersin? dedi nazikçe ve biraz da sesine sevecen eda katarak. 
-Olur, dedi, ürkek ve kuşkulu bir ses tonuyla.
Masanın en uç noktasına oturdu. Halbuki eskiden karısına en yakın yere oturmaya çalışırdı. Kadının da dikkatinden kaçmamıştı bu. İçini çekti, gözleri yaşardı ama belli etmemeye çalıştı. Geçer inşallah dedi içinden. Kahvaltı bitti, uzaktan okula yolcu etti.
Arabasına bindi okulun yolunu tuttu. Eyvah! Önündeki arabayı bir kadın kullanıyor. Firene bastı. Arkasındaki bütün arabalar aniden firen yaptı. Yavaş yavaş gitmeye başladı. Arkasından korna çalanlar, selektör yapanlar… ama onun umurunda değildi. O kadın şoförden uzak olmalıydı. Bir de gözü sağına gitti. Eyvah orada da bir kadın. Gaza bastı, var gücüyle hızlandı. Okula varmıştı ama kan ter içinde kalmıştı. Öğrenciler çıkmadan odama geçmeliyim diye düşündü. Asansöre yöneldi. Sonra birden durdu. Olmaz dedi içinden. Ya bir kız öğrenci binerse, orada kamera bile yok dedi. Hızlı adımlarla merdivenlere yöneldi. Merdivenden bir kız öğrenci iniyordu. Uzaktan bekledi onun inmesini. Ardından hızla yürüdü. Tam odasının kapısını açarken bir kız öğrenci bir şey sormak için yaklaştı.
-Dur! Sakın yaklaşma!
Kız şaşırmıştı. Ne diyeceğini bilemedi. Soracağı şeyi de unutmuştu. Bu hocaya bir şeyler olmuş dedi içinden. Daha dün konuştuk, gayet normaldi. 
 -Dur! Uzaktan söyle ne söyleyeceksen. 
Kız birden irkildi, kendisinden şüphelendi. Üstüne başına baktı, yüzünü yokladı. Anormal bir şey yoktu. Şaşkın ve biraz da kızgın bir sesle: 
-Hocam, ne oluyoruz? Bende bir şey mi var? Neden uzaktan konuşacakmışım?
-Bir şey yok, bir şey yok… Uzaktan söyle ne söyleyeceksen ve hemen git!
Bir şey soramadı, çünkü soracağını unutmuştu. Hızla uzaklaştı ve hemen lavaboya koştu.
Kızın uzaklaşması onu rahatlatmıştı. Hızla anahtarı çevirdi ve odaya kendini dar attı. Tam oturacağı sırada aklına geldi. Ya şimdi bir kız öğrenci veya bayan hoca odaya girerse düşüncesi beynini zonklattı. Hızla kalktı, kapıyı arkadan kilitledi. Ama böyle olmaz, sürekli kilitli yaşayamazdı. Buna bir çözüm bulmalıydı. Kamera! dedi birden. Eve olduğu gibi buraya da kameralar koymalıydı. Her tarafı görecek şekilde en az dört kamera. Bir de kapı girişinde bulunmalıydı. 
Birden aklına geldi. Nasıl da dikkatinden kaçmıştı. O kız hızla gitmişti. Acaba kendisini şikâyet mi edecekti? Halbuki kamera olsaydı her şeyi çekmiş olurdu. Ama bir şey yapmamıştı ki, yanına bile yaklaştırmamıştı. Fakat kim inanırdı buna. Derse ki beni zorla odaya çekmek istedi, ısrar etti, ben de kaçtım. 
Bu kamera işini acilen halletmeliydi. İnternetten hızla araştırdı. Kesesine uygun, özellikleri iyi ve hızlı kurulum yapılacak bir markayı tespit etti ve hemen arada. Üçüne beşine bakacak durumda değildi. Verdikleri ilk fiyatı kabul etti ve adamların derhal gelmesini söyledi. Geldiler, okuldaki hocaların ve öğrencilerin şaşkın bakışları arasında odanın her yerine ve kapı girişine beş tane kamera yerleştirdiler. Akşam da eve geleceklerdi. 
Olay dekanlığa intikal etti. Dekan nazikçe hocayı makamına davet etti. Hoca gitti, fakat bayan dekan sekreterinin uzağından geçerek içeri girdi. 
-Hocam hayırdır? Bu kamera işi nereden çıktı? Bir yanlışımız mı oldu? Biri bir yanlışlık mı yaptı? 
-Dekan bey, sizin de bir kamera taktırmanız lazım. Buraya bayan sekreteriniz, bayan hocalar, bayan öğrenciler girip çıkıyor. Biri sizi şikâyet edebilir. Benden söylemesi. 
-Hocam siz iyi misiniz? Neden şikâyet etsinler bizi?
-Tacizden efendim.
-Hocam biz medeni insanlarız. Böyle bir şey olmaz ki, şikâyet olsun. 
-Ben söylemiş olayım dekan bey. Yarın olursa, demedi deme!
Dekanın kafası da karışmıştı. Taciz haberleri aklına geldi. Sonra karısının uyarıları. “Aman ha kapın kapalı iken kız öğrencilerle sakın görüşme. Hele tek olarak hiç görüşme. Bir şikâyet olursa, ben bile şüphelenirim!..”
-Ya hocam! Allah için… bu kadarı da fazla. Paranoyak olacağız toplumca.
-Alakası yok efendim. Önlemi baştan almak gerek. Bak duymuyor musunuz, haberlerde olan biteni. 
-Bizim hanım gibi konuşmaya başladın hocam. Bari burada bir rahat edeyim.
-Hanımefendi doğru söylemiş. Bizim hanım hiç böyle şeyler söylemiyor. Ben ondan da şüpheleniyorum. 
Çıktı dekanın odasından, yine bayan sekreterin uzağından geçerek. Sekreter kendisinden şüphelendi, hemen çantasından aynasını çıkardı yüzüne, gözüne bir iyice baktı. Allah Allah!.. dedi içinden. Bu adam niye böyle davrandı? Bende bir şey varmış gibi uzaktan geçti gitti. Hiç böyle yapmazdı. Eskiden halimi, hatırımı sorardı, hatta oturur çayımı içerdi. Çok nazik bir adamdı. Bir cüzzamlı gibi muamele etti bana…
Eve erken gitti. Kameracılar gelecekti. Karısı şaşkın bir şekilde karşıladı. Hiç böyle erken geldiği görülmemişti. 
-Hayrola hayatım, neden erken geldin? 
-Kameracılar gelecek. Her yere kamera taktıracağım… 
Taktırdı da. Karısının bütün itirazlarına ve yalvarmalarına rağmen yatak odasına bile taktırdı. 
Bir tek apartmanın önüne bakan çatının ucu kalmıştı. Ama kameracılar itiraz etti. Biz oraya takamayız dediler. Hakikaten çok kötü bir yerdi. Düşme tehlikesi çok yüksekti. 
-Ben takarım dedi. Siz bir kamera bırakın.
Bıraktılar. İşlerini bitirdiler, paralarını aldılar ve ayrıldılar. Vakit akşamdı ama iş bitmemişti. Karısının bütün ısrarlarına rağmen yemeği dahi yememişti. İş bittikten sonra yerim deyip geçiştirmişti. 
Canı iyice sıkılmıştı kadının. Kafasını dağıtmak için yandaki komşuya geçmeye karar vermişti. Kocası evde değildi. Bir iki kelam eder sakinleşirim diye düşündü.
Daha henüz bir bardak çay içmemişlerdi ki, büyük bir gürültü duydular. Kadının içinden bir şey koptu, göğsü daraldı, ayaklarının bağı çözüldü. Olduğu yere yığılıp kaldı. 
-Ne oldu abla dedi komşu kadın…                                                     
-İnşallah aklıma gelen olmamıştır dedi kısık bir sesle…
Kendisini zor toparladı. Birlikte dışarı çıktılar… Ortada koca bir insan karaltısı yatıyordu. Bütün insanlar başına toplanmıştı. Herkes bir yatana bir de yukarıya bakıyordu. Çatının ucunda bir kamera sallanıyordu…
01.01.2019
Lefkoşa


1 yorum:

  1. İnsanı paranoyak eder bu yazı içeriği.
    Adamı çatıya kamera takarken röntgencilikten, taciz girişiminden şikayet edecekler diye çok korktum.
    Neyse ki korktuğum başıma gelmedi. Adam düştü, öldü. Yazı bitti. Herkes kurtuldu.
    Düşündüm de ya bir de adam düşmeseydi.
    Cağfer hoca da kurtuldu senaryodan.
    Yalnız adam bu kadar kolay ve çabuk ölmemeliydi.
    ...
    N'olurdu, adam uyansaydı ve olanları rüyasında yaşamış olsaydı ve gürültüye uyanmış olsaydı.
    Ölür müydün Cağfer hocam.
    Bayram Dalkılıç

    YanıtlaSil

Yazarlar