4 Ocak 2020 Cumartesi

120 YÜZ YİRMİ


Prof. Dr. Cağfer KARADAŞ
120 yıl olmuş.
Cennet mekan Abdulhamit Han tarafından kesintisiz Üniversite kuralı.
Bu ilk üniversitenin üç fakültesinden biri İlahiyat Fakültesi.
İlahiyat Fakültelerinin kuruluşunun 120. Yılı dolayısıyla bu yıl içinde varlıklarıyla, kattıklarıyla ve sorunlarıyla bu fakültelerin ele alınması ve daha iyi bir yere ve yapıya kavuşturulması noktasında bir dizi çaba ve çalışmanın olmasını bekliyor ve diliyoruz. Biz de kalemimizle elimizden geldiği kadar bu yıl boyunca görüşlerimizi dile getirmeyi düşünüyoruz. İlk yazımız İlahiyat Fakültelerinin kısa tarihi olacak. Hayırlara vesile olması dileğimizle…
***

İLAHİYAT FAKÜLTELERİNİN KISA TARİHİ
İlk Kuruluş
Türkiye de ilk İlahiyat Fakültesi Osmanlı’nın son döneminde Abdulhamit Han tarafından 31 Ağustos 1900’de açılışı yapılmış, 01 Eylül 1900’de öğrenime başlamıştır. Dârulfünûn-ı Şahane adıyla kurulan bu üniversite içinde Edebiyat ve Hikmet, Ulum-i Riyaziye ve Tabiiyye ile birlikte Ulum-i Âliye-i Diniyye Şubesi adıyla ilk ilahiyat fakültesi açılmıştır. Bu ilk ilahiyatın hocaları arasında yeni ilm-i kelam hareketinin ilkleri arasında yer alan Abdullatif Harputî bulunmaktadır. Onun kaleme aldığı Tenkîhu’l-Kelam fî Akâid-i Ehli’l-İslam adlı eser fakültenin ilk ders kitaplarından biridir.

İlk İsim Değişikliği
İttihad ve Terakki iktidara geldiğinde ilk ilgilendiği kurumlar arasında üniversite ve ilahiyat fakültesi olmuştur. 1908 yılında üniversitenin ismi İstanbul Dârulfünun olarak; Ulum-i Aliye-i Diniyye Şubesi olan ilahiyatın ismi de Ulûm-i Şeriyye Şubesi şeklinde değiştirilmiştir. 1912 yılında ise fakülte programına da müdahale edilmiş ve oryantalist bir zihniyetle yeni bir program hazırlanmıştır.

İlk Kapanış
Medrese mensupları İlahiyat Fakültesini adeta kendi bahçelerinde bir gece kondu gibi görmüşler. Ancak medreselerin yeni gelişmeler karşısında yetersiz kaldığının da farkında olduklarından ilahiyata müdahale etmeden önce kendilerine yönelik bir düzenleme yapılmasının gereğini görerek 1914 yılında çıkarılan Islâh-ı Medâris Nizamnamesiyle bütün İstanbul medreseleri Daru’l-Hilafet-i Aliyye adıyla tek bir medrese haline getirilmiştir. Bu çerçeveden olmak üzere Medresetü’l-Eimme ve’l-Huteba ile Medresetü’l-Vâizin gibi yeni kurumlar oluşturulmuştur. Bu girişim ve gelişmeler muvacehesinde Daru’l-Fünun içerisinde Ulum-i Şeriyye Şubesi’ne gerek olmadığı iddia edilerek kapatılması yoluna gidilmiştir. Bu yılın kayda değer bir gelişmesi de İnas Dârulfünunu adıyla ilk kadın üniversitesinin kurulması olmuştur.

İkinci Açılış
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk İlahiyat Fakültesi, 03 Mart 1924’te kabul edilen Tevhid-i Tedrisât kanunuyla birlikte 11 Mart 1924 yılında açılmıştır. Aynı yıl nispeten yeni ve iyi bir yapılanmaya kavuşturulmuş olan Daru’l-Hilafet-i Aliyye dahil bütün Medreseler fiilen kapatılmış ve yerlerine orta öğretim için İmam-Hatip Mektepleri ile İstanbul Dâru’l-Fünûnu çatısı altında İlahiyat Fakültesi ikinci defa açılmıştır.

İkinci Kapanış
1933 yılına kadar faaliyetini sürdüren bu fakülte, anılan tarihte üniversitede yapılan üniversite reformu çerçevesinde yok sayılmış, oluşan boşluğu doldurmak için yerine öğretim üyesi ve öğrencisi olmayan İslam Tetkikleri Enstitüsü kurulmuştur. Aynı yıllarda öğrenci yokluğu gerekçe gösterilerek İmam-Hatip Mektepleri de kapatılmıştır.

 Üçüncü Açılış
1924 yılında açılan İlahiyat Fakültelerinin hocaları arasında yer alan Şemseddin Günaltay’ın başbakanlığı sırasında CHP grubunda büyük tartışmalarla kabul edilen bir kanun ile 21 Haziran 1949 tarihinde Ankara Üniversitesi’ne bağlı olarak üçüncü kez İlahiyat Fakültesi açılışı gerçekleşmiştir. İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu gibi bazı milletvekillerinin bu fakülteler Sosyoloji bölümlerine dönüştürüldü tespiti doğrultusunda pozitif/profan bir zihniyetle ilk programı hazırlanmıştır. 1959 yılında Yüksek İslam Enstitüleri’nin açılmasıyla birlikte ancak İlahiyat Fakültesi programında ciddi iyileştirilme gerçekleştirilebilmiştir.

Yeni bir Yüksek Okul: Yüksek İslam Enstitüleri
1924 kurulan sonra 1933’te öğrenci yokluğu gerekçesiyle fiilen kapatılan İmam Hatip Mekteplerinin yerine 1949 yılında ilk olarak İmam-Hatip Kursları açılmış, ardından bu kurslar Okula dönüştürülmüştür. Ancak bu okulların diplomaları Lise düzeyinde kabul edilmediğinden mezunları Üniversiteye dolayısıyla İlahiyat Fakültesine doğrudan giremiyorlardı. Bunun üzerine İmam Hatip Okulların devamı olacak şekilde bir yüksek okul kurulması girişimi başlamış ve 19 Kasım 1959 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak ilki İstanbul’da olmak üzere Yüksek İslam Enstitüleri kurulmuştur. Zamanla bu Enstitüler Konya, Kayseri, İzmir, Erzurum, Bursa, Samsun ve Yozgat olmak üzere yedi şehirde açılmıştır.

 İkinci Fakülte
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinin tek başına yeni ihtiyaçlara cevap verememesi dolasıyla ikinci bir İlahiyat Fakültesinin kurulması düşünülmüş ve 1971 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesine bağlı İslamî İlimler Fakültesi adıyla yeni fakülte öğretim hayatına başlamıştır.

YÖK ve Yeni Yapılanma
12 Eylül 1980 Darbesi sonrası 06 Kasım 1981 tarihinde YÖK kurulmuş ve bütün akademik birimler bu kurumun bünyesine alınmıştır. 1982 yılında Yüksek İslam Enstitüleri, İlahiyat Fakültelerine dönüştürülerek illerinde bulunan Üniversitelere bağlanmıştır. Yozgat Yüksek İslam Enstitüsü kapatılmış, Erzurum’da İslamî İlimler Fakültesi ile Yüksek İslam Enstitüsü İlahiyat Fakültesi adı altında birleştirilmiştir. 1983’te YÖK İlahiyat Milli Komitesi tarafından hazırlanan çakılı programı fakültelerine göndermiştir. Öncekilerden farklı olarak programda felsefe tarihi yer almış, pedagojik formasyon dersleri nispeten artırılmış, ayrıca programa Atatürk İlkeleri ve İnkılapları Tarihi ile Türk Dili dersleri eklenmiştir.

Yeni Bölüm ve Budama
1997 yılında post modern darbe olarak nitelenen 28 Şubat sürecinde ise İlahiyat fakültelerinin hazırlık sınıfları kapatılmış, Arapça dersleri program içine alınmış, önceki programa göre içerikte radikal bir değişiklik yapılmamıştır. Radikal değişiklik kesintisiz öğretim sistemiyle oluşturulan İlköğretim okullarına din dersi öğretmeni yetiştirilmek üzere ilahiyat fakülteleri bünyesinde 1998-1999 öğretim yılından itibaren İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgi Öğretmenliği Bölümü adı altında mevcut ilahiyat programına göre içeriği oldukça zayıf bir program oluşturulmuştur. Bu paralelde İlahiyat programlarından pedagojik formasyon dersleri kaldırılmış, oluşan boşluğu doldurmak veya tepkileri azaltmak için 2002-2003 Öğretim yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Tezsiz Yüksek Lisans Proğramı adı altında sınırlı sayıda öğrenciye pedagojik formasyon dersi verme yoluna gidilmiştir. Öte yandan fakültelerin öğrenci kontenjanları düşürülmüş, getirilen katsayı uygulamasıyla öğrenci kaynağı İmam-Hatip Liseleri olarak sınırlandırılmıştır. Bu süreçte bazı İlahiyat Fakültelerinin kontenjanları 20 öğrenciye kadar düşürülmüştür.

Paralel İlahiyat
YÖK Genel Kurulu, 26.05.2006 tarihinde aldığı bir kararla, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerini yetiştirme işini eğitim fakültelerine vermiştir. Böylece 1998’den beri İlahiyat Fakülteleri bünyesinde bulunan İlköğretim Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Öğretmenliği Bölümleri, Eğitim Fakültelerine bağlanmıştır. Ayrıca bölümün ismi Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Eğitimi Bölümü şeklinde belirlenmiştir. 2010-2011 Öğretim yılında is bölümün ismi tekrar İlköğretim Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Öğretmenliği Bölümü olarak değiştirilmiştir. Bu bölümlere adeta paralel ilahiyat görevi yüklenmiş, ilahiyat fakülteleri mezunlarına getirilen öğretmenlik hakkı kısıtlamaları uzun süre devam etmiştir.

Yeni ve Özgün Program
2009 yılında ise İlahiyat Milli Komitesi tarafından İlahiyat programları yeniden ele alınmış, ilk olarak 8 fakültede uygulanmak üzere zorunlu hazırlıklı ve lisans derslerinin en az % 30’u Arapça öğretimli bir program oluşturulmuştur. Bu program normalleşme sürecinde hazırlanmış olmasına rağmen 28 Şubat döneminde programdan çıkarılan pedagojik formasyon derslerine yer verilememiştir.

Program Karmaşası Dönemi
1
2013 yılında İlahiyat Çalışma Grubu tarafından oluşturulduğu belirtilen ancak 15.08.2013 tarihinde YÖK genel kurulundan bir takım değişikliklere uğratılarak çıkarılan çakılı bir program fakültelere gönderilmiş ve aynı anda tüm sınıflara uygulanması istenmiştir. Bu karar içinde aynı zamanda İlahiyat Fakültelerinin isminin değiştirilmesini de öngörülmüştür.
2
Başta İlahiyat çevreleri olmak üzere geniş bir kamuoyu kesiminin tepkisi sonucu YÖK 15.08.2013 tarihli toplantısında isim değişikliğini ve gönderilen programı geri çekmiştir.
3
2015 yılında bu sefer YÖK İlahiyat Fakültelerindeki hazırlık sınıflarını kaldırıp eğitim süresini 5 yıla çıkarmak için İlahiyat dekanları ile toplantılar yapmaya başlamış, oluşan tepkiler üzerine bu karardan da vazgeçilmiştir.
4
Son olarak 01.07.2015 tarihinde YÖK Yürütme Kurulu toplantısında hazırlık sınıfı kapatılan İlahiyat/İslami İlimler Fakülteleri ile hazırlıkları devam eden İlahiyat Fakültelerinde dil yeterliliği ve alan uzmanlığında yetkinlik kazandırmak gerekçesiyle bazı temel İslam Bilimleri Bölümü derslerinin yarıyıllara yayılarak öğretilmesi noktasında bir karar alınmıştır. YÖK’te bazı üyeler tarafından oluşturulan program üniversite senatolarından geçirilmek suretiyle bir çok fakültede uygulamaya konulmuştur.

Son durum
Son durumda İlahiyat Fakültesi, İslami İlimler Fakültesi, Dini İlimler Fakültesi adıyla 100’ün üzerinde fakülte bulunmaktadır. Gelinen noktada programlarında oluşturulmuş bulunan karmaşa bir yana aşırı öğrenci yüklemesiyle kalite bakımından ciddi gerilemelerin olduğu aşikardır. Din Kültürü Bölümü’nden sonra ilk defa 2005 yılında Ankara İlahiyat Fakültesi bünyesinde açılan ve şu anda sayıları 20’ye ulaşan, adeta paralel ilahiyat gibi işlev gören uzaktan eğitim İLİTAM (İlahiyat Lisans Tamamlama) programları ilahiyat eğitimini kalite noktasında daha da aşağıya çekmiş görünmektedir. 

Vaziyet
Bizim eskiden hayatla yürüyen, yürürken yön veren, halka ve hakikate tepeden bakmayan bir ilim ve eğitim geleneğimiz vardı. Bunun yerini Batının ayrıksı, halka ve hakikate tepeden bakan ve adeta bir mühendisin cansız varlıklara şekil vermesi gibi canlı, akıllı ve iradeli insana üstten şekil verme iddiasında olan bir yöntem aldı. Bunun adına da toplum mühendisliği dendi. Bu toplum mühendisliğine en çok maruz kalan kesimlerden biri de kurulduğu tarihten bugüne İlahiyat mensupları olmuştur.

Görev Zamanı
2547 sayılı Kanun’un 7. maddesinde YÖK’ün görevi  "Yüksek öğretim kurumlarında eğitim-öğretim programlarının asgari ders saatlerini ve süresini belirler," hükmü ile açık biçimde sınırlandırılmıştır. Fakültelerin eğitim-öğretim programını hazırlama görevi adı geçen kanunun 17. maddesi ile fakülte kurullarına, bu programı karara bağlama görevi ise aynı kanunun 14. maddesi ile üniversite senatolarına verilmiştir.
Bundan sonrası için görev ve sorumluluk İlahiyat Fakültesi mensuplarının üzerindedir.
02.01.2020


0 yorum:

Yorum Gönder

Yazarlar