Ebû Ömer b. Dâvud
Uzun zamandır ülkemizde
konuşulan konuları, sosyal medyada yapılan paylaşımları ve üretilen sözüm ona
bilgiyi izliyorum.
Durum çok vahim…
Kendi ellerimizle kendimizi
dibe çekiyoruz. Bir anlamda gemiyi batırıyoruz.
Kavgada yumruk sayılmaz.
Belki doğru… Ama neden kavga ettiğimizi sorgulamamız gerekmez mi?
Kişi bir yerde bir fotoğraf
görüyor. Onun üzerinden döşüyor eleştirileri. Gelsin münafık yaftaları gitsin
tekfirler…
Geçenlerde ismi lazım değil, biri
bir hocayı güya “Allah rızası için” eleştiriyor. Yakından biliyorum.
Konuşmasında yalan, suizan, iftira, cehalet ve dahası var. Bilmediği bir konuda
kendisine inananları dibe çekecek bir yol tutturmuş gidiyor. Biri yalan yanlış eline
bir şeyler tutuşturuyor. O da okumaya çalışıyor, ama ne okuduğunun, ne
söylediğinin farkında değil. Şimdi ismini de yazardım, ama seviye o kadar düşük
ki tarafı olmaktan insan ürküyor. Allah ıslah etsin, akıl fikir ve haddini
bilmeyi nasip etsin.
Biri internette dolaşan bir
fotoğraf buluyor. Olmadık değerlendirmeler yaparak ya da yapılmasına vesile
olarak tanımadığı insanlar hakkında bir yargı oluşturuyor. Peki, fotoğrafın
nerede ve hangi vesileyle çekildiğini biliyor musun? Yok… En azından yaptığı
yorumlardan anlaşılıyor bu…
Bir kişinin birisiyle
fotoğrafının olması ne ifade eder? Bunu düşünmek gerekmez mi? Ölçülü olmak ve
ölçüyü kaçırmamak, hakkaniyeti gözetmek, adil olmak gibi değerlere ne oldu? İddia
ve ithamların binde biri dahi doğru olmasa Allah katında yazan ve söyleyeni
sorumlu kılmaz mı? Yazarken, konuşurken dünyada olmasa bile ahirette hesap verebileceğimizi
düşünerek ölçülü olmamız gerekmez mi?
Bu soruları sormak da mı
önemsenmiyor artık?
Nerede kaldı
hassasiyetlerimiz ve değerlerimiz?
Gidişat iyi değil.
Gelinen nokta insanları birbirlerine
düşman edecek bu belli… Dahası bizim değerlerimizi yıpratacak, değerlerimize
olan bağlılığımız tartışılacak. Ahlaki değerli savunması gerekenler ya da
savunuyor görünenler ahlaksızlık yapınca başka ne bekleyebilirsiniz?
0 yorum:
Yorum Gönder