"HÎRE’DEN PARİS’E"
Doç. Dr. İsmail Metin
Adiyy b. Hâtim’den rivayet edilen bir hadis:
“Ben Resulullah (s)’ın yanında iken bir adam geldi ve fakirlikten
şikâyet etti.
Sonra başka biri daha gelerek eşkıyalardan (kat’üs-sebil) şikâyet
etti.
Bunun üzerine:
“Ey Adiyy, sen Hîre şehrini gördün mü?” dedi.
O da:
“Hayır, görmedim, ancak duydum!” dedi.
Sonrasında Peygamber:
“Eğer ömrün olursa göreceksin ki, devesine binen bir kadının
Allah’tan başka hiç kimseden korkmadan Hîre’den yola çıkıp (Mekke’ye gelip)
Kabe’yi tavaf edeceğini mutlaka göreceksin…” (Buhârî,
“Menâkib”, 25)
Hîre, Irak’taki Kûfe şehrine çok yakın bir şehir ve Kûfe-Mekke arası ise yaklaşık 1700 km.
...
Vefatından sonra eskiye dönme eğilimi gösteren Müslüman toplum
Peygamberinin gaye-i hayalini nasıl da çiğnemiş, “emin” olma vasfını yitirmiş
ve bugün sadece Batı’ya hakaret eden bir yığın haline gelmiştir.
Batı’ya bağırmak kolay da sen ne ürettin?
Tamam teknikte geri kaldın da ahlakta, hukukta ve adalette ileri mi
gittin?
İslâmîlik endeksinde ilk üçü Yeni Zelanda, İsveç ve Hollanda
belirlerken, “İslâm” adıyla anılan ülkeler neden hep son sıralarda?
Mutluluk sıralaması da öyle.
Müslümanın dünyada huzur hakkı yok mu?
Kendisi huzurlu olmayan, adeta dünyada cehennemi yaşatan/yaşayan
Müslüman başkasına mı huzur verecek?
...
Hal böyleyken yarın öbür gün Peygamberimizle karşılaştığımızda
hangi yüzle “emin” çehreye bakabileceğiz? Ülkelerimizi, şehirlerimizi,
mahallelerimizi ve sokaklarımızı emin kılamadığımız halde hala “hilafet, ümmet,
Filistin, Gazze…” hamaseti yapmaya devam mı edeceğiz?
Bırakın kız çocuklarımızı erkek çocuklarımızı bile uzak-yakın
şehirlere değil, bakkala bile gönderirken Müslüman mahallede bin bir
tedirginlik yaşayan bizler, güveni ne zaman yitirdik?
Aynı mesaiyi takip eden paydaşlar olarak kim kime güvenip itimat
ediyor söyler misiniz?
Makam ve mevki “düşkün”ü ahlaksız dindarlardan nasıl güvende
olacağız?
Hedefine (!) ulaşmak adına birbirini ezmek için sırada bekleyen
(sözde) “tarikat, cemaat” yapılarından kendinizi nasıl koruyacaksınız?
…
İslam toplumunda, Kûfe’de oturan bir kadın her türlü tacizden
korunmuş olarak bırakın Mekke’ye ulaşmayı nasıl oldu da henüz kendi şehir
sınırlarının dışına çıkamadı?
Peygamber sonrası içine kapanan topluma kim güven verecek?
Kadınlara arabasıyla doksan kilometre sonrasını sakıncalı gören
şarlatanlar mı yoksa hâlâ nasıl giyinmeleri üzerine içtihat belirten sözde
ulema mı?
Şehirlerin güven, selamet, merhamet kapıları acımasızca kapanır
iken; fitne, kargaşa, taciz ve yağma kapıları nasıl oldu da ardına kadar
açıldı?
Batı hayranı falan değilim elbette ama eleştirdiğin birliğin en
azından benzerini (hatta çok daha iyisini) neden kuramadın?
Hîre’den kalkan kadın hac ve umresi için Mekke ve Medine’ye güven
içinde ulaşıp, oradan Kahire’ye, Tahran’a, Dımaşk’a ve Buhara-Semerkant’a da
gidip memleketine sağ-salim dönebilmeli değil miydi?
Peygamberimiz bunu hedeflemişken içinde bulunduğumuz ezik durumun
faturasını Batı ve dış güçlere yıkmak ne kolay değil mi!
Paris’e, Londra’ya, Berlin’e ve Roma’ya küfretmek kolay da sen ne
yaptın?
…
Adiyy’in ömrü müjdelediğin güzel günleri görmeye yetmedi.
Senden ve hedeflediğin toplumdan ne kadar uzağız ey Resul?
Sana karşı olanlar yetmezmiş gibi güya seni sevenler de kin ve
nefret yüklü.
“Biz sadece ıslah edicileriz” diye diye toplumu ifsat ediyor sözde
dindarlar.
…ve konuşanlar, konuşanlar, konuşanlar.
Eyyy hamâset git artık!
0 yorum:
Yorum Gönder